Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün yokluğunun üstünden 85 yıl geçti. İdealleri, fikirleri ve düşünceleriyle hala yüreklerde yaşayan Büyük Önder, vizyonu ve mücadeleci ruhuyla örnek olmaya ve kendine hayran bıraktırmaya devam ediyor. 57 yıllık bir ömre, büyük mücadeleler ve reformlar sığdıran Atatürk, son günlerinde bile kendine hayran bıraktırmaya devam etti. Vefatıyla koca bir ulusu yasa boğan Atatürk'ün son günlerini Tarihçi Ünal Karıncalı anlattı.

1936'DA SAĞLIK SORUNLARI YAŞAMAYA BAŞLADI

Atatürk, tarihimizde hâkimiyeti, egemenliği temsil eden Dolmabahçe Sarayı’na ilk kez 1927 tarihinde Cumhurbaşkanı sıfatı ile gelir. Millet hafızasında hâkimiyetin sembolü olan Dolmabahçe’ye yerleşir ve İstanbul'u 31 kez ziyaret eder. Atatürk'ün Dolmabahçe'ye son gelişi çok üzücü ve hazindir. 1938’de hastayken buraya getirilir ve gözlerini sonsuzluğa burada yumar.

Atatürk’ün 1936’nın sonlarında sağlık durumu bozulmaya başlar. Atatürk'ün Milli Mücadele döneminde de böbrek rahatsızlığı vardı. Biri 1923’te diğeri de 1927’de olmak üzere iki kez de kalp krizi geçirmişti; ama 1919'dan 10 Kasım 1938'e kadar kendisini Atatürk'e adayan ve onun en sadık arkadaşı olan Kılıç Ali, Atatürk'ü "Çok sağlamdı" diye tasvir eder.

Atatürk 1936 yılında yorgunluk, bitkinlik, zayıflık gibi şikayetler yaşamaya başlar.

Falih Rıfkı Atay, hatıratlarında der ki;

“Atatürk akşamları bir müddet bilardo oynardı. Açık havada at üstünde geçen subaylık ve komutanlık hayatından sonra, uzun oturuculuk devrinde bu oyun onun başlıca idmanı idi. 1937’de, çok defa, geç vakit yukarı kattan inip, istakayı bir iki vurduktan sonra, kesilerek, rengi ve bakışları yorgun: "İçeriye geçelim" demeye başlamıştı. O zamanları dil işi ile uğraştığından, yalnız dimağını alabildiğine zorladığını ve bunun da sinirlerini alt üst ettiğini görüyorduk. Maddi bir çöküş ve sarsılış hali vardı.”

KISA MESAFELERE BİLE ARAÇLA GİDİYORDU

Atatürk'ün değişen bir başka alışkanlığı ise önceleri yürümesini çok severken artık mümkün olduğunca araçları tercih etmesiydi.

Hatta 20 Eylül 1937 tarihinde İkinci Tarih Kurultay’ında, Harem’deki Hususi Daire’den, konferans salonu olan Medhal Salon’una kadar bahçeden – ki arasında 150 metrelik bir mesafe vardır– otomobille gitmeyi tercih eder. Bu hal karşısında aynı yıl içinde sarayın birinci katından ikinci katına asansör yaptırılır. Yürürken sıkıntı çektiği belli olur; çünkü sarayın bir salonundan ötekine geçerken bile sebepler bulur. Sık sık ara yerlerdeki koltuklara oturur, merdivenleri güçlükle ve ancak dinlene dinlene çıkabilir. Otomobilde giderken bağdaş kurup oturmaktan rahatlık duyduğu görülür.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ