Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Taraf olmak şart artık!

        BU siyasi gerilim beni etkisiz hale getirdi.

        Gerçekten. Şaka yapmıyorum.

        Konu seçme, gündeme katkı yapma, bilgi aktarma kapasitemi (her ne ise) zaafa uğrattı. Eğer olup bitene taraf değilseniz, anlamaya çalışıyorsanız işiniz gerçekten çok zor. Sorular sorup duruyorsunuz.

        Ülkede olup bitenlere yönelik bütüncül ya da kapsamlı bir bakış acısı geliştirmekte zorlanıyorum.

        Örneğin, Sabah Gazetesi’nin manşeti (cuma günü) doğru mu yanlış mı? Sabah’a göre askeri savcılığın görevlendirdiği bilirkişiler, Balyoz Planı’nı incelemişler ve sonuç olarak bu planın darbe niyetiyle hazırlandığını tespit etmişler. Hepimizin ezberini bozabilecek nitelikte bu manşet, Birinci Ordu Askeri Savcılık’ça yalanlandı. Savcılık, bilirkişinin böyle bir tespit yapmadığını açıkladı. Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak ise köşesinden bu yalanlamayı dikkate almayarak haberi yapan muhabiri kutladı ve “Taşlar yerine oturuyor” yorumunu yaptı. Şimdi sade vatandaş ne yapsın? Hangisi doğru acaba?

        Örneğin, Balyoz Darbesi’nin ardından kurulacak “Milli Mutabakat Hükümeti” ve izleyeceği ekonomik politikaları okumuşsunuzdur. Pazar günü bu köşede yayınladığım gibi, Balyoz darbe planları arasında çıkan metin (Taraf Gazetesi’nde yayınlanan) neredeyse bire bir Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın bir konuşmasından alınmış...

        Darbe planının 2003-2004 yılları arasında hazırlandığı söyleniyor. Baş’ın konuşması ise 2005 yılından sonra yapılmış.

        Bu durumu nasıl yorumlayacağız?

        Tüm şüpheli açıklamalara rağmen Erdoğan’ın dediği gibi, hiç kimse hukukun üzerinde değil. Demokrasiyi zafiyete uğratanlar mutlaka hesap vermeli...

        Ancak bu noktada Erdoğan’a hakkını teslim ederken, köşe yazarları için söylediklerine ve basın patronlarına yaptığı çağrıya da kısaca değinelim.

        “Maaşını siz veriyorsunuz, nasıl böyle yazılara izin veriyorsunuz. Köşe yazarınıza hâkim olacaksınız” diyen bir başbakanın hoşgörü ve demokrasi anlayışı sorgulanmaz mı? “Yazarlarını denetle yoksa seni sorumlu tutarım” diyen bir başbakandan korkulmaz mı? Korkulur. Ancak korkması gerekenler köşe yazarları değil, medya patronlarıdır. Ayrıca bir hatırlatma... Türkiye’nin yangın yerine döndüğünü sanan yazar vardır ama Türkiye’yi yangın yerine çevirecek nitelikte yazan çıkmamıştır henüz. Hem yazarları halk bu kadar önemseseydi, AK Parti iktidarı devam eder miydi? Bırakın darbeyi, iç savaş çıkardı bugüne kadar...

        Neyse, tekrar başa dönersem...

        Bildiğim şudur: Olup biteni önyargısız tahlil etmek prim yapmadığı gibi işe de yaramıyor. Hatta sizi saf vatandaşların safına itiyor. Taraf olmanın dayanılmaz baskısı altında, dengesini yitirenlerdenim anlayacağınız..

        Habertürk 50 kuruş...

        ENDÜSTRİYEL maliyetlerin, gazetelerin satış fiyatına yansıtılması gerektiğine inananlardanım. Bunu daha önce yazdım.

        Gazetelerin editoryal bağımsızlığının kaynağı, patronun parası veya reklam geliri değil, gazete maliyetini üstlenen okur olmalı.

        Habertürk Gazetesi bu yönde ciddi ve önemli bir adım atmıştı. Habertürk artık üç büyük ilde (75 sayfa) fiyatını 50 kuruşa çekti. Hayırlı olsun.

        Binlerce yeni okur geliyor. Medyanın yeni ve büyük gücünün

        Habertürk ailesi olacağına eminim. Bir yıllık performans bunu gösteriyor. Bir şey daha anlaşıldı: Bu sektörde oyuncular değişir, oyunun kuralları değişmez...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ