Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Spor Aziz Yıldırım'a saygı duyuyorum, Fatih Altaylı yazdı

        Kaçakçılar, MİT’ten daha mı becerikli!

        GÜN geçmiyor ki, Adana, Kilis, Gaziantep, Hatay gibi Suriye’ye komşu veya yakın vilayetlerimizde bir “TIR” yakalanmasın.

        Bir savcı emir veriyor, jandarma veya polis durduruyor.

        TIR aranıyor.

        İçinden sürekli olarak “devlet sırrı” çıkıyor.

        TIR’ların içinde ne var bilmiyorum.

        “İnsani yardım” deniyor.

        İnsani yardım niye gizli bir şekilde MİT elemanları eşliğinde gönderilir, onu da bilmiyorum.

        Benim bildiğim insani yardım, üzerine afiş asılarak, “İnsani yardım konvoyu” falan denilerek gönderilir, Kızılay eşliğinde yollanır.

        Aslında bunu da dert etmiyorum.

        Devletlerin “gizli” veya “örtülü operasyonları” olabilir.

        Bu örtülü operasyonlar, o devletin “lehine” olacak şekilde organize ediliyorsa o devlet “kazançlı” çıkar, yok “yanlış bir organizasyon” yapılıyorsa zaten sonunda kabak o organizasyonu yapan devletin başına patlar.

        Bunu da zaman gösterir.

        Benim asıl sıkıntım, TIR’ların içinde ne olduğuyla ilgili değil.

        Bana koyan, bu işi yapanların “beceriksizliği”.

        Bu ülkenin en üst, en önemli ve özellikle bu hükümet döneminde “operasyonel güç” haline getirilen ve kaynakları artırılan istihbarat teşkilatının dört elle bir TIR’ı kendi toprakları içinde hedefine ulaştıramaması.

        Bu ülkenin istihbarat teşkilatı, bu ülkenin içinde bir TIR’ı sınıra kadar götüremiyor.

        Hani sınırı geçince yakalansa, yabancı istihbarat örgütleri, ne bileyim mesela Muhaberat falan ele geçirip Suriye’ye girerken “enselese” içim daha az acıyacak.

        Ama hayır, bizim MİT’in TIR’ları, bizim savcılar ve bizim polisler tarafından durdurulup duruyor.

        Her gün binlerce kamyonun, TIR’ın geçtiği yollarda savcılar ve polisler, MİT’in TIR’larını eliyle koymuş gibi bulup ayıklıyor.

        Kaçak sigara dolu TIR’lar yollarda cirit atarken, bomba yüklü kamyonlar Türkiye’ye girip binlerce kilometre yol alırken kimse yakalayamıyor.

        Ama MİT’in TIR’ları ha babam enseleniyor.

        Diyelim ki savcılar kötü niyetli, diyelim ki polisler paralel polis.

        Yine de MİT’te bir “sızıntı” var ki, bu kadar kolay yakalanıyor.

        Çok merak ediyorum, iki TIR’ı kendi topraklarında yürütemeyen MİT’e Başbakan nasıl güveniyor!

        Anayasal hakkın gasbı

        TÜRKİYE’de bir kişinin, bir olayın, herhangi bir şeyin lehinde veya aleyhinde gösteri yapması, hem Anayasa hem de yasalarla güvence altına alınmış bir hak.

        Ancak artık Türkiye’de bu hakkı kullanmak neredeyse imkânsız hale geldi.

        En barışçı haliyle bile.

        3 kişi oturarak bir protesto eylemi yapıyor.

        TOMA’lar saldırıyor üzerlerine.

        100 kişi internete getirilecek sansüre karşı yürüyüş yapıyor.

        Eşek sudan gelinceye ve hatta suya geri gidinceye kadar dövülüyor, coplanıyor, gazlanıyor, sulanıyorlar.

        Hangi amaçla gösteri yaparsanız yapın, istediğiniz kadar barışçı olun fark etmiyor.

        Türkiye’de yürütmenin herhangi bir eylemine veya fikrine karşı çıktığınız anda sopayı yiyorsunuz.

        Doğduğunuza pişman ediliyorsunuz.

        Türkiye’de demokrasinin en ağır eleştirildiği dönemlerde bile gösteri yapma hakkına bu denli ağır saldırılar olmamıştı.

        Bu tahammülsüzlüğün bilmediğimiz bir nedeni olmalı.

        Aziz Yıldırım’a saygı duyuyorum

        FENERBAHÇE şike yapmış mıdır, yapmamış mıdır bilemem.

        Bana sorsan, Aziz Yıldırım’ın şampiyon olmuş Teknik Direktör Mustafa Denizli’yi kovarken kendisine yöneltilen “Şampiyon yaptı, niye kovdunuz?” cümlesine verdiği, “O mu yaptı zannediyorsunuz?” yanıtı, mahkûmiyetle sonuçlanan soruşturmadaki delillerden daha “anlamlıdır” derim sadece.

        Aziz Yıldırım’ın bu cezayı hak edip etmediğini de bilmiyorum haliyle.

        Ama şunu söylemem lazım.

        Aziz Yıldırım’a ve Fenerbahçe camiasına büyük saygı duyuyorum.

        Gösterdikleri müthiş direnç, birbirlerine inanmışlıkları, birbirlerine güvenleri, birbirlerine kenetlenmeleri ve mücadele azimleri her türlü saygıyı hak ediyor.

        Böylesine büyük bir azim, direnç ve dayanışma, başkana, lidere bu denli büyük güven ve bağlılık Türkiye’de sadece iki kurumda var.

        Biri Fenerbahçe.

        Diğerini siz tahmin edin.

        Kürk terörü

        BİR kürk terörü estiriliyor.

        Kürk giyene hemen saldırıyor bazıları.

        Ben ise bunlara illet oluyorum.

        Kürk giymenin nesi ayıp?

        Bu işin hayvanseverlikle alakası yok.

        O zaman et yeme, deriden üretilmiş ayakkabı-çanta kullanma.

        Onlar da hayvanlar öldürülerek elde edilen ürünler.

        Elbette doğal ortamlarında yaşamaya çalışan hayvanların avlanmasıyla elde edilen leopar gibi, vaşak gibi, tilki gibi kürklerin üretilmesine ve giyilmesine ben de karşıyım ama vizon türü kürklerin bununla alakası yok.

        Bunlar aynen koyunlar gibi, inekler gibi, tavuklar gibi bu amaçla çiftliklerde üretiliyorlar.

        Yani bu tür kürkler “kültür kürkü” diyebileceğimiz kürkler.

        Bunlara karşı çıkmakla kasaptaki ete, ayakkabıcıdaki ayakkabıya karşı çıkmak arasında bir fark yok.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Sürekli tekrarlanan bir yalanın doğru zannedilmeye başlandığını unutmadığımız zaman.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ