Siyasetten lüks modaya “yüz karası” manzaralar
ABD'de yüzü siyaha boyalı fotoğrafı çıkan Virginia valisi "O ben değilim" diyor ama dans yarışmasında Michael Jackson'ın ay yürüyüşünü yaparken suratına ayakkabı boyası sürdüğünü itiraf ediyor. 1984'te, Jackson'ın renginin atmaya başladığı tarihte. Bitmedi, valinin istifası halinde sırayla yerine geçecek iki kişi de arızalı; siyah olan cinsel saldırıyla suçlanıyor, beyaz olan diğeri de zamanında "boyanmış". Bunların hepsi, köleciliğin doğum yeri olan Virginia'ya ilk Afrikalı tutsakların getirilişinin 400'üncü yıldönümünde yaşanıyor. Bir de üstüne Gucci'nin "siyah yüzü" andıran kazağı gelince, Prada'dan Moschino'ya diğer lüks markaların ırkçı ayıpları ortaya dökülüyor. Sadece siyahlar değil, global lüks pazarının üçte birini giyinip kuşanan Çinlilere ırkçılık da dahil üstelik… Habertürk yazarı Ayşe Özek Karasu yazdı
Çağ, Ortaçağ değil 19’uncu yüzyıl ama maskaralık Ortaçağ kıvamında grotesk. Yer Amerika’nın çoğunlukla kuzey ve güney bölgeleri. Afrikalı köklerinden gelen maharetle çalıp söyleyen banjolu-tefli gezgin zenci şarkıcıları abartılı jest ve danslarla alaya alarak taklit eden beyaz şaklabanlar yüzlerini karaya bulayıp, sirk ve panayırlarda, tiyatrolarda milleti eğlendiriyor. Ortaçağ saray soytarıları gibi. Vakti zamanında her iki partiden Amerikan başkanlarının çakma zenci gösterilerini izlemesi de bir gelenek. 1865’de kölelik yasaklanıyor ama genetik değişmiyor, bu sefer de güney eyaletlerinde siyahları kamusal alanda tecrit eden resmi ırk ayrımı dönemi başlıyor. Hattta 1968’e kadar yürürlükte kalan bu düzenlemeler “Jim Crow Yasaları” olarak anılıyor ki, Jim Crow bu sarsak ve ilkel zenci tiplemelerinin en ünlüsü, şarkısı da var.
Komedyen Billy Van ve performans yüzü. (1900 - ABD Kongresi'nin baskı ve fotoğraf arşivinden.)
20’inci yüzyılda da sürüyor soytarılık. Sahne performansları ortadan kalksa da, üniversite yurtlarında öğrenciler, ordu karargahlarında askerler, devlet davetlerinde, hayır gecelerinde kerli ferli politikacılar, yargı mensupları yüzler siyaha boyalı, zenci kılığında eğleniyor.
Bugünkü Virgina eyaletinin İngiliz sömürgesi olduğu 1619 yılının Ağustos ayında getiriliyor ilk Afrikalı köleler. Rotası Meksika’nın Vera Cruz Limanı olan bir Portekiz köle gemisinden vuruşarak alınan Batı Afrikalı 20 köle Virginia’nın Point-Comfort Limanı’na çıkarılıyor. Virginia, Kuzey Amerika’da köleliğin, sonraları da ırk ayrımının doğum yeri oluyor.
New York, 1935. Arka sıradakiler Belediye Başkanı Fiorello LaGuardia, Vali Al Smith ve öndekiler de eyalet yargıçları.
BİR EYALETİN “KARANLIK” YÜZÜ
Virginia’nın karanlık geçmişiyle yüzleşme çabası sürüp giderken ve köleliğin 400’’üncü yıldönümü için anma etkinlikleri planlanırken şu son “blackface” skandalı patlıyor. Hem de Siyah Amerikalıların Tarihini Anma ayı olan şubat ayında. Demokrat Partili Virginia Valisi Ralph Northam’ın 1984 üniversite yıllığı sayfasında, biri siyah yüzlü diğeri Ku Klux Klan kostümlü iki kişinin fotoğrafı keşfediliyor. İstifası istenen vali önce, ırkçı fotoğrafların sorumluluğunu üstlenerek özür diliyor, sonra “O blackface ben değilim, sayfada bir karışıklık olmuş” diyerek reddediyor, fakat 1984’te Teksas’taki bir dans yarışmasında Michael Jackson’ın ay yürüyüşünü yapmak için suratına ayakkabı boyası sürdüğünü itiraf ediyor. “Fazla da sürmedim, biliyorsunuz ayakkabı boyası kolay çıkmaz insanın yüzünden” diye de ekliyor. Sanki her insanoğlunun böyle bir tecrübesi olabilirmiş gibi! Sonra Vali Northam’ın geçen Cadılar Bayramı’nda köle sahibi kılığına girdiği de geliyor akıllara.
Siyah yüz vakaları çorap söküğü gibi gelmeye başlıyor. Valinin istifası halinde yerine geçmesi gereken yardımcısı bir siyah, Justin Fairfax. Ancak o da, biri akademisyen, diğeri öğrenci iki kadına cinsel saldırıyla suçlanıyor. Koltuğun üçüncü sıradaki adayı, Demokrat Partili eyalet Başsavcısı Mark R. Herring; gelgelelim o da rap’çi Kurtis Blow’un taklidini yapmak için üniversite yıllarında yüzünü siyaha boyamış. Bu üçlü kadro topyekün istifa etmeyi reddediyor. Virginia Senatosu’nun Cumhuriyetçi Partili çoğunluk lideri Tommy Norment de 1968 tarihli bir üniversite yıllığının editörü, o yıllık da “siyah yüz” fotoğraflarıyla dolu.
Son haberlere göre “Me too” dalgası valinin kabahatini gölgede bırakmış gibi görünüyor. İstifa baskısı Vali Yardımcısı Justin Fairfax üzerinde yoğunlaşıyor. Fairfax 2000 yılında Duke Üniversitesi’nde öğrenim görürken Meredith Watson adlı öğrenciye; 2004 yılında da Demokrat Parti Ulusal Kongresi sırasında siyasetbilimci Prof. Dr. Vanessa Tyson’a cinsel saldırıda bulunmakla suçlanıyor. Fairfax “Hakkımda karalama kampanyası var” diyerek FBI soruşturması istiyor. Demokratlar ise azil sürecini başlatmak üzere girişimlerde bulunuyor.
LÜKS MODADA SİYAHIN KOD ADI: SERENA
Virginia’daki skandallar serisi sürerken, Gucci de 890 dolarlık yeni sezon kazağıyla tepkilerin tırmanmasına katkıda bulunuyor. Öyle bir kazak ki, üstüne para verseler giymezsin, o denli sakil. Ancak esas mesele, kar maskesi gibi yüzün yarısını örten tasarım “siyah yüzü” andırdığı için sosyal medyada kıyamet kopuyor, Gucci özür dileyerek kazağı piyasadan çekiyor.
Lüks markaları bünyesinde barındıran Fransız Kering grubuna ait olan Gucci bu tartışma ortamı sayesinde bir ders çıkardığını açıklıyor. Ancak “Özür yetmez, daha fazla siyah çalışanınız olsa bu hataları yapmazsınız” tepkileri sürüyor. Derken Katy Perry imzalı ayakkabılardaki surat problemi çıkıyor ortaya. 2017'den beri sanatçının web sitesiyle ABD'nin Dillard's ve Walmart gibi perakende zincirlerinde satılan sandalet ve terliklerin üstündeki aksesuarların bütünü siyah yüzü andırdığı için sosyal medyada Katy Perry'den hesap soruluyor. Ve önceki günden bu yana o ürünler artık internette yok.
Bu arada eski defterler de açılıyor. Prada’nın geçen aralık ayında çantalara takılan süslü sallantı objesiyle gündeme gelmesi mesela. Siyah yüzü andıran maymun objenin iri boy versiyonunu New York’taki mağazanın vitrininde görenler şikayette bulununca, oradan kaldırılıyor. Ancak Prada maymun süsünün tamamen hayal ürünü bir tasarım olduğu konusunda ısrarlı.
Sonra bazı lüks markalarla hazır giyim zincirlerinin siyahları tırıkçılığa hazır müşteriler olarak gördüğüne ilişkin duyumlar yeniden tartışma konusu oluyor. ABD nüfusunun yüzde 14’ünü oluşturan siyahların yıllık alışveriş hacmi 1.2 trilyon dolar civarında, ancak bu kapasite onların sakıncalı müşteriler olarak görülmesini engellemiyor. Mağazalardan hırsızlık sicilinde siyahların bir üstünlüğü olmadığı halde.
Irk ayrımı döneminde lokantalarda mağazalara kapılara asılan “Köpekler, Zenciler ve Meksikalılar giremez” yazılarının yerini görünmez “kod”lar alıyor. Örneğin Moschino’ya eski bir çalışanın açtığı ırkçılık davasında ortaya çıktığına göre, markanın mağazalarında siyah müşteriler “Serena” gizli koduyla anılıyor. Serena Williams’dan ilhamla. Satış görevlilerinin kulaklığına “Serena’ya dikkat” uyarısı geliyor. Versace’ye açılan ırk ayrımcılığı davasında da benzer bir bilgi açığa çıkıyor; markanın San Francisco’daki outlet mağazasında siyah müşteriler “D410” koduyla anılıyormuş. “D410” Versace’nin siyah tişörtlerinin renk kodu.
ROMA’YI DA YAKARIM…
Markaların ırkçı yaklaşımı sadece siyahlara yönelik değil. Global lüks piyasasının üçte birini temsil eden ve lüks tüketime yılda 73 milyar dolar harcayan Çinliler de ırkçı önyargılardan nasibini alıyor. En sansasyonel olay da Dolce & Gabbana’nın reklam videosunda Çinli modelin pizza ve spagettiyi çubuklarla yemeğe çalışmasıydı. Irkçı ve aşağılayıcı bulunan bu reklama tepki öyle büyüktü ki, Şiang Kai adlı yazar-yönetmen, 20 bin dolarlık D&G ürününü yakıp fotoğraflarını sosyal medyada paylaştı. Palto, ceket ve çantaları yakıp ayakkabı ve saatleri de çöpe atan adam, “Amacım Çin halkını uyandırmak. Milletin onurunu korumak adına param feda olsun” dedi.
markaların yerel kültürlere yönelik duyarsız tavrına örnekler saymakla bitmez. Dior’un Meksika kadınına hitap eden yerel öğelerle bezeli koleksiyon reklamlarında Meksika kökenli olmayan Jennifer Lawrence’i kullanmasından tutun da Chanel’in 1325 dolara sattığı ahşap bumerangı Avustralya’da piyasaya sürmesine varıncaya kadar. Aborjin kültürünü sömürmekle suçlanan Chanel’e fena halde dönmüştü o bumerang.