Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Erotizmin sembolü: Sylvia Kristel! Son dakika magazin haberleri

        2002'de Cihangir'deki ofisinde Sinan Çetin ile sohbet ederken yeni filmi 'Banka'da Sylvia Kristel'ın da rol alacağını söylediğinde zihnimde yaşadığım geri dönüşün ucu, 1980'li yılların ortalarında Mersin'deki bir sinema salonunun önünde sık sık gördüğüm uzun kuyruklara dayandı.

        Günler öncesinden bilet alanlar, kendi seanslarının başlamasına epey bir zaman olmasına rağmen o filmi izleme heyecanı içinde sinemanın önünde bekliyordu.

        O filmin adı 'Emmanuelle'ydi.

        Sylvia Kristel ile filmin diğer yabancı oyuncusu Daryl Hannah'ın Sinan Çetin'den sete gazeteci alınmaması yönündeki talebi doğrultusunda 'Banka'nın Fethiye'deki setine gidemedim.

        Gidebilseydim ve Sylvia Kristel ile röportaj yapabilseydim sorularımdan ikisi şunlar olacaktı;

        * "Geriye dönüp seçebilme şansınız olsaydı yüksek IQ'nuz nedeniyle bilim alanına mı yönelirdiniz yoksa yine 'Emmanuelle' ile erkeklerin âşık olduğu, kadınların hayranlık duyduğu Sylvia Kristel mı olmayı seçerdiniz?"

        * "Mutlu bir yaşam mı sürdünüz / sürüyorsunuz?"

        REKLAM

        Ne yazık ki sorma imkanım olmadı.

        Ne yazık ki bu iki soru kendisine hiç sorulmadı.

        Birinci sorunun cevabının ne olacağını asla bilemeyeceğiz ama ikinci sorunun cevabına 2006'da yayımladığı otobiyografik kitabı 'Nue'da (Çıplak) ulaşmak mümkün oldu.

        1974 yapımı 'Emmanuelle', yoğun ilgi üzerine 1975'te çekilen ikincisiyle seri haline geldi.

        Yurt dışında ikinci film gösterime girdiği halde o zamanki şartlar gereği ilk film, Türkiye'ye ancak 1975'te gelebildi.

        'Emmanuelle', sansür kurulunun erotik sahneleri makaslamasından sonra sadece İstanbul'da yalnızca 3 salonda gösterime girdi.

        O yıl nüfusu 2 milyon 500 bin olan İstanbul'da 'Emmanuelle' için 3 haftada 200 bin bilet kesildi.

        'Emmanuelle', böylesine büyük ilgi görürken gösteriminin üçüncü haftasında yoğun şikâyetlere maruz kalınca İçişleri Bakanlığı, filmin gösterimini yasakladı.

        Bunun üzerine 'Emmanuelle'nin Türkiye dağıtımcısı olan Sunar Film'in sahibi, Danıştay'a başvurarak filmin gösterimine getirilen yasağın kaldırılmasını talep etti.

        Danıştay da 'Emmanuelle'nin gösteriminin devam edip etmemesine karar vermeleri için bir kurul oluşturdu. Ünlü şair Cemal Süreya, halkın erotizme de ihtiyacı olduğunu belirterek başkanlığını yaptığı kurulu filmin gösterimine devam edilmesinde herhangi bir sakınca olmadığına ikna etti. Böylelikle Süreya, 'Emmanuelle'nin gösterim yasağının kaldırılmasında başrol oynadı.

        Yaklaşık 15 ay süren yasağın kalkmasından sonra 'Emmanuelle', 21 Şubat 1977'de 6 dakikalık bölümü kesilerek izleyiciyle tekrar buluştu. Ve 1975'teki 3 haftada olduğu gibi sinema salonlarının önünde yine uzun kuyruklar oluştu.

        REKLAM

        Peki nasıl oluyor da Türk sinemasında seks furyasının zirve yaptığı bir dönemde erotik sahnelerle bezeli olduğu gerekçesiyle 'Emmanuelle' şikâyet edildi?

        Kimler şikâyet etti?

        'Emmanuelle'yi şikâyet edenler, Türk yapımı erotik film çekenler.

        Televizyonun yaygınlaşması sonucu insanların sinema salonlarından uzaklaşmasıyla çekilen film sayısı azalınca sinemacılar, varlıklarını devam ettirebilmek için çareyi evde izlenemeyecek içerikler üretmekte buldu. O içerik de doğal olarak erotik filmlerdi.

        Zira senaristinden oyuncusuna, yönetmeninden ışıkçısına, yapımcısından görüntü yönetmenine kadar birçok sinemacı, Türk yapımı erotik filmlerle ayakta kalmayı başarıyordu.

        Fransa yapımı 'Emmanuelle', görüntü netliği, renklerin canlılığı, ses kalitesi gibi çekim teknikleri açısından Türk yapımı erotik filmlerden çok daha üst seviyedeydi. 'Emmanuelle', ayrıca Türk yapımı erotik filmler gibi kısıtlı bir alanda çekilmemişti. Ve de filmin başrolünde Sylvia Kristel gibi bir kadın vardı.

        'Emmanuelle'nin izleyiciden gördüğü ilgi, Türk yapımı erotik film çeken sinemacıları ziyadesiyle tedirgin etti. Zira 'Emmanuelle', yabancı erotik film akımının başlamasına neden olabilirdi. Bu da doğal olarak Türk yapımı erotik film çeken sinemacıların deyim yerindeyse ekmeklerine kan doğramak olurdu.

        Türk yapımı erotik film çeken sinemacılar, kendileri için tehlike olarak gördükleri 'Emmanuelle' hakkında İçişleri Bakanlığı'na imzasız şikâyet yağdırdı.

        'Emmanuelle'nin gösterim yasağının kalkmasıyla Türk yapımı erotik film çeken sinemacılar, pes edip kepenkleri indirecek değildi.

        İşlerinin devamı adına başka bir çare ürettiler.

        Film arası parça...

        REKLAM

        Türk yapımı erotik film çeken sinemacılar, "Madem öyle, işte böyle" tavrıyla erotik filmlerinin arasına yabancı porno filmlerinden parçalar ekleyerek meraklısına erotik - porno karışımı şov sunmaya başladı.

        Bir süre sonra Türk yapımı erotik film gösterilen sinema salonlarının gişelerinde izleyici parayı uzatmadan biletçiye şu sorulmaya başlandı; "Parça var mı parça..."

        Erotik filmlerin arasına eklenen yabancı porno film sahneleri, 'Emmanuelle' tehlikesini bertaraf etti. Serinin diğer filmleri 'Emmanuelle: L'antivierge' ile 'Goodbye Emmanuelle' Türkiye'de ilki kadar ilgi görmedi.

        12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile birlikte gelen yasaklarla da 'yorgan gitti, kavga bitti' durumu yaşandı.

        'Emmanuelle'nin yıldızı Sylvia Kristel, 1952'de Hollanda'nın Utrect kentinde otel işleten Jean - Nicholas Kristel – Piet Kristel'ın kızı olarak doğdu.

        Sylvia Kristel, öylesine zeki biriydi ki IQ (Zeka katsayısı) ölçümü 164 çıktı.

        Alman psikolog ve filozof William Stern'in 1912'de türettiği zeka katsayısı testine göre IQ çeşitliliği şöyle;

        146 ve üzeri... Deha

        131 - 145... Çok üstün zekalı

        120 - 130... Üstün zekalı

        111 - 119... İleri zekalı

        91 - 110... Normal zekalı

        76 - 90... Sınır zekalı

        51 - 75... Hafif gerilik

        REKLAM

        Sylvia Kristel, yüksek zekası nedeniyle ilkokulda 4 sınıf birden atladı.

        Kısa sürede İngilizce, İtalyanca ve Fransızca'yı ana dili Flemenkçe gibi konuşması da zekasının bir başka göstergesiydi.

        Yüksek zekası nedeniyle parmakla gösterilen Sylvia Kristel'ın büyüdüğünde hangi mesleği icra edeceği bilinemez ama belki de hayali olan öğretmenlik mesleğini icra edecekti, belki de yönlendirmeyle yüksek zekası, bilim alanında kullanılacaktı.

        Hayatın sancılarını daha küçücük yaşlarda yaşamasaydı...

        Sylvia Kristel'a hayatın ilk sancısını yaşatan olay, 9 yaşındayken yaşlı bir adamın tacizine uğraması oldu.

        Uğradığı tacizin sonucu, yanında olmalarına en çok ihtiyaç duyduğu dönemde ortaöğrenimi için bir manastıra yatılı olarak gönderilmesiyle aile şefkatinden yoksun kalması ruhunda açılan yarayı daha da büyüttü.

        Ortaokuldan mezun olduktan sonra evine dönen 14 yaşındaki Sylvia Kristel'ın karşılaştığı durum, artık psikolojisinin kaldırabileceğinden ziyadesiyle fazlaydı... Annesiyle babası ayrı yaşamaya başlamıştı.

        Bu da yetmezmiş gibi alkolik babası, bir gece eve getirdiği kadının yeni eşi olduğunu söyledi.

        Sylvia Kristel, dağılmış bir ailenin çocuğu olmanın psikolojisini nasıl etkilediğini 54 yaşındayken şu sözlerle dile getirmişti;

        "Ben boşanmış, bölünmüş, belirsiz bir geçmişe sahip bir çocuğum. Neredeyse kırk yıl önce oldu ancak bana hiçbir şey annemle babamın boşanmasından daha üzücü gelmedi."

        REKLAM

        Kardeşi Marianne Kristel'ı da yanına alarak annesine giden Sylvia Kristel, 15 yaşına geldiğinde bir ithalat - ihracat şirketinde sekreter olarak çalışmaya başladı.

        Sylvia Kristel'ın yolu, kendisine modellik ve oyunculuk yapma tavsiyesinde bulunan yapımcı Jacques Charrier ile tanışmasıyla çizildi. Kristel, 17 yaşındayken modelliğe başladıktan 4 yıl sonra katıldığı 'Miss TV Holland' adlı yarışmada birinci oldu.

        Yarışmayı kazanmasıyla birlikte aldığı oyunculuk teklifleri sonrasında 1973'te 'Frank en Eva' ile sinema kariyerine başlayan Sylvia Kristel, aynı yıl 'Naakt Over de Schutting' ve 'Because of the Cats' için kameranın karşısına geçti.

        İlk afişlerinde adı ve fotoğrafı olmayan bu üç film, 'Emmanuelle'den sonra "Sylvia Kristel, bu filmde rol almıştı" düşüncesindeki pazarlamanın ürünü olan yeni afişlerle yeniden gösterime çıkarıldı.

        'Emmanuelle'...

        Belçikalı yazar Hugo Claus, sevgilisi Sylvia Kristel'a Tayland kökenli, Emmanuelle Arsan takma adını kullanan Marayat Bibidh'in 'Emmanuelle' adlı romanının sinema versiyonunda rol alması için aracı oldu. Kristel, erotizm içerikli filmde rol almasına annesinin kızacağını söyleyerek 'Emmanuelle'de rol almasının kötü bir fikir olduğunu söyledi söylemesine ama sevgilisi Hugo Claus, "Film Tayland'da çekilecek ve orada gösterime girecek. Annenin haberi olmaz" dedi.

        Sylvia Kristel, yine de annesine 'Emmanuelle'den söz etti.

        Annesi, rol almasına karşı çıkmasa da filmi asla izlemeyeceğini söyledi.

        Sylvia Kristel, yapımcı Yves Rousset - Rouard ile 6 bin dolar karşılığında sözleşme yaptıktan sonra çekimler için Tayland'a gitti.

        Diplomat eşinin yanına giden bir kadının değişen koşullarda cinsel açıdan kendini keşfetmesini hikâye edinen 'Emmanuelle', hiç de Hugo Claus'un öngördüğü gibi sadece Tayland'da gösterime girecek bir film değildi.

        REKLAM

        Filmin yönetmeni Just Jaeckin ile yapımcısı Yves Rousset - Rouard, 'Şaheser' olarak gördükleri 'Emmanuelle'yi Fransa'da da izleyiciye sundu.

        'Emmanuelle', öylesine ilgi gördü ki biletleri günler öncesinden revize edildi, sinema salonlarının kapısında uzun kuyruklar oluştu.

        Hatta Paris'te bir sinema salonu sadece 'Emmanuelle'yi gösterdi. Ve o sinema salonu bu anlayışını 13 yıl boyunca sürdürerek 1987'ye kadar 'Emmanuelle' serisindeki 4 filmden başkasına yer vermedi.

        Fransa'da gösterime girmesinden sonra Avrupa'ya oradan da tüm dünyaya domino etkisiyle yayılan 'Emmanuelle', izleyiciyle buluştuğu her ülkede büyük ilgi gördü. İşin ilginç yanı Avrupa'da filmin izleyicileri arasında kadınların, erkeklerden daha çok olmasıydı.

        'Emmanuelle', cinsel devrimin, Sylvia Kristel ise erotizmin sembolü haline geldi.

        Sylvia Kristel, erkeklerin fantezilerini süsleyen kadındı.

        Kadınlar için ise kadınlıklarını keşfetmenin aracıydı.

        Sylvia Kristel, ilk filmden sonra 6 bin dolardan 100 bin dolara çıkan ücretle çektiği 'Emmanuelle: L'antivierge' ile 'Goodbye Emmanuelle'nin yanı sıra cinsellik açısından kışkırtıcı kadın rollerine büründüğü filmlerle namını sürdürdü.

        Erotizm içermeyen filmlerinin ticari başarısıysa çok yüksek olmadı. Kristel, başta 'Emmanuelle' olmak üzere çektiği erotizm içerikli filmlerle öylesine erotizm sembolü olmuştu ki cinsellik içermeyen veya az içeren diğer filmlerindeki karakterlerin inandırıcı olmayacağı önyargısı içindeki izleyiciler, diğer filmlerine ilgi göstermiyordu.

        Sylvia Kristel, bu durumu 2006'da yayımladığı 'Nue'da şu sözlerle ifade etti;

        REKLAM

        Sylvia Kristel, Hugo Claus ile evlenmiş, oğlu Arthur'u dünyaya getirmişti. Özel hayatında işler yolundaydı. Ya kariyeri? Orada işler hiç de iyi gitmiyordu. Birçok teklif almıştı ama hepsi birbirinin aynı olan cinsel açıdan kışkırtıcı kadın rolleriydi. Bu durum da canını fena halde sıkıyordu.

        Rol almayı arzuladığı filmlere kabul edilmiyor, rol alması arzulanan filmleri ise kendisi istemiyordu.

        Rol alması istenen filmlerde yer alsaydı belki de kariyeri tam da istediği doğrultuda olacaktı. İster öngörüsüzlük deyin ister şanssızlık. Nedeni ne olursa olsun, arzuladığı ve arzulandığı filmlerde kamera karşısına geçemeyen / geçmeyen Sylvia Kristel'ın kaçırdığı tüm balıklar büyük oldu.

        Şöyle ki;

        1975... 'Adele H.'nin Öyküsü'nden gelen teklifi kabul etmemesi üzerine 'Adèle Hugo'yu Isabelle Adjani canlandırdı.

        1976... 'Kiracı'nın bir günlük çekiminden sonra Roman Polanski ile yaşadığı anlaşmazlık sonucu kadrodan ayrıldı. Yerine yine Isabelle Adjani rol aldı.

        1976... King Kong'daki 'Dwan' için aldığı teklifi geri çevirdi. Bunun üzerine 'Dwan' rolü Jessica Lange'ye verildi.

        1977... 'Güzel Bebek' için teklif aldı ama 'Hattie' rolü daha sonra Susan Sarandon'a verildi.

        1978... 'Süpermen'in 'Lois Lane' karakteri için düşünüldü ama sonradan vazgeçildi. 'Lois Lane'i Margaret Ruth Kidder canlandırdı.

        1979... 'Vampir Nosferatu' için teklif geldi ama Klaus Kinski'nin kadınlara saygısız davrandığını ileri sürerek 'Ben yokum' dedi. 'Lucy Harker' rolü bir kez daha Isabelle Adjani'ye verildi.

        1979... 'Caligola' için gelen teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine 'Drusilla'yı Teresa Ann Savoy canlandırdı.

        1980... 'Loulou'daki 'Nelly' için düşünülse de rol Isabelle Huppert'a verildi. Film, Cannes Film Festivali'nde 'Altın Palmiye'ye aday gösterildi.

        1981... 'Vücut Isısı' için gelen teklifi kabul etmedi. 'Matty Walker'ı Kathleen Turner canlandırdı

        1982... 'Açlık' için adı geçti. Ne var ki filmin yönetmeni Tony Scott tarafından reddedildi. 'Miriam' rolü Catherine Deneuve'ye verildi.

        1982... 'Bıçak Sırtı' için gelen teklifi kabul etmedi. 'Rachael'i Sean Young canlandırdı.

        1983... 'Danton'daki 'Lucile Desmoulins' rolü için ilk tercihti. Ne var ki daha sonra rol Angela Winkler'e verildi.

        1983... 'Yaralı Yüz' için gelen teklifi kabul etmedi. 'Elvira'yı Michelle Pfeiffer canlandırdı.

        1984... 'Sahte Vücutlar' için gelen teklifi kabul etmedi. 'Holly'i Melanie Griffith canlandırdı.

        1984... Arkadaşı Sergio Leone, 'Bir Zamanlar Amerika'da'ki 'Carol'u canlandırmasını istedi. Ancak yapımcı Arnon Milchan, kabul etmedi. 'Carol'ı Tuesday Weld canlandırdı.

        1986... '9.5 Hafta'nın yazarı Ingeborg Day, romanının filmi için yapımcı Mark Damon'a Sylvia Kristel'ı önerdi. Ne var ki Damon öneriyi kabul etmeyerek 'Elizabeth McGraw' rolünü Kim Basinger'a verdi.

        1992... Arkadaşı Gérard Depardieu 'Cennetin Keşfi 1492'deki 'Kraliçe Isabel' karakterini canlandırması için filmin yapımcıları Alain Goldman, Ridley Scott ve Mimi Polk Gitlin'i ikna etmeye çalıştı. Bu konuda bir hayli uğraşsa da rol, Sigourney Weaver'e verildi.

        REKLAM

        Sylvia Kristel, hep bir '007 James Bond' filminde rol almak istedi. Kristel, serinin 'Beni Seven Casus' (1977), 'Ay Harekatı' (1979) ve 'Senin Gözlerin İçin' (1981) filmleri için deneme çekimlerine katılsa da hiçbirinde rol almayı başaramadı.

        '007 James Bond' filmleri arasında sadece 1983 yapımı 'Ahtapot'taki 'Octopussy' karakterini canlandıracak oyuncular arasında adı geçti. Hatta kendisine şansının yüksek olduğu da söylendi. Ne var ki bunun söylenmesinden birkaç hafta sonra rol, Maud Adams'a verildi.

        1979 yapımı 'Beş Silahşörler', Sylvia Kristel'in kabus dolu 5 yıl yaşamasına vesile olan filmdi. Filmin başrol oyuncularından İngiliz Ian McShane, kariyerini Hollywood filmleriyle ABD'de sürdürmek istiyor, bu isteğini gerçekleştirmek için planlar yapıyordu. McShane, birlikte olmak istediği Kristel'a "Sen de benimle gelmelisin. Hollywood kariyerin için yardımcı olurum" dedi.

        Arzuladığı filmlerde rol alamamaktan, arzulanan ama teklifleri geri çevirdiği filmlerin sanatsal açıdan da ticari açıdan da başarı sağlamasıyla kariyer bunalımına giren Sylvia Kristel, "Tamam da bu adamın Hollywood'daki işleri garanti mi? Bana yüksek bütçeli ve küresel dağıtıma girecek filmlerde rol verilmesi için yeterli nüfuzu var mı?" diye düşünmeden Hugo Claus'tan boşanarak Ian McShane ile Los Angeles'a taşındı.

        Hayatının en büyük hatasını da işte o zaman yaptı.

        REKLAM

        Ian McShane, ABD'de yüksek bütçeli, küresel dağıtımı olan filmlerde rol alamamasıyla yaşadığı kötü günler sonucunda öfke nöbetleri geçirmeye başadı. Çatacak yer arayan McShane, Sylvia Kristel'ın oğlu Arthur'un da kendileriyle yaşamasından rahatsızlık duymaya başladı. Kristel, bunun üzerine oğlunu annesi ve kız kardeşiyle birlikte yaşaması için Hollanda'ya gönderdi.

        Ian McShane, bir süre sonra Sylvia Kristel'a hakaret etmeye, psikolojik tacizlerde de bulunmaya başladı;

        Ian McShane, Sylvia Kristel'a yaptıklarından bir süre sonra pişman olup ağlayarak karşısına geçip pişmanlık duyduğunu söylüyordu. Bu davranışından kısa bir süre sonra yine eski hallerine bürünerek hakaretlerine, psikolojik tacizlerine yeniden başlıyordu.

        Bir süre sonra da fiziksel şiddet başladı.

        Ian McShane, tam anlamıyla kendini kaybetmeye başladı.

        Şiddetin hemen sonrasında kollarıyla Sylvia Kristel'in belini dolayıp ona çok güzel bir kadın olduğunu söylüyordu.

        Sylvia Kristel, cinsel fanteziler için bazen günde 3 kez kostüm değiştirdiği özel hayatından da keyif alamamaya başladı. Kristel, iki yıl boyunca uğradığı hakaret, psikolojik taciz ve fiziksel şiddetin sonucunda uyuşturucu kullanmaya başladı.

        Sylvia Kristel, bir gün Malibu'daki bir galaya davet edildi. "Eşlikçiniz Ian McShane ile birlikte sizi aramızda görmeyi umuyoruz" yazılı davetiyeyi gören Ian McShane, galaya kendisinin eşlikçi olarak çağrılmasına öfkelenerek Sylvia Kristel'a boşuna hazırlık yapmamasını, davete katılmayacaklarını söyledi.

        Gala günü Sylvia Kristel, yine de eve makyöz ve kuaför çağırdı. Makyaj ve saçının yapılmasından sonra Ian McShane, aynanın karşısında giyinen Kristel'ı hayranlıkla izlerken bir anda yerinden kalkıp bir kova şampanyayı başına attı. Sylvia Kristel, yatak odasına giderek kendini yatağa atıp sabaha kadar süren ağlama krizine girdi.

        REKLAM

        Ertesi sabah, Hollanda'ya uçan Sylvia Kristel, annesine sığındı. Peşinden giden Ian McShane, af diledi, pişmanlık duyduğunu dile getirdi. Sylvia Kristel, hayatının en büyük ikinci hatasını işte o gün yaptı. Ian McShane'i affederek birlikteliklerine devam etti.

        Bir süre sonra da Londra'ya taşındılar.

        Sylvia Kristel hamile kaldığını öğrendiğinde Ian McShane, bu duruma hiç tepki vermedi. Ettikleri bir kavgada Sylvia Kristel yere düştü. Hastaneye kaldırılan Kristel, bebeğini kaybetti. Sylvia Kristel, hastanede yatarken Ian McShane, bir not gönderdi; "Yeni filmimin kutlama partisi var. Seni hastanede ziyaret edemeyeceğim."

        Hastaneden taburcu olan Sylvia Kristel, kendine yeni bir hayat kurmak için hemen Paris'e uçtu. Ian McShane, bir kez daha Kristel'ın peşinden gidip kendisini affetmesini istedi. Sylvia Kristel, bu kez affetmedi. Kristel; McShane'yi daha sonra şöyle yorumlamıştı;

        Ian McShane ile olan ilişkilerinin bitmesinden sonra kısa bir süreliğine yaşadığı Paris'ten yeniden Los Angeles'a dönen Sylvia Kristel, rol aldığı 'Concorde', 'Çıplak Bomba' ve 'Özel Dersler'in ticari başarı sağlamasına rağmen genel hatlarıyla Hollywood'da başarılı bir kariyere sahip olamadı.

        Ekonomik açıdan büyük bir çöküntü yaşayan Sylvia Kristel, uyuşturucu kullanmayı bırakarak Hollanda'ya dönüp Amsterdam'da bir daire kiraladı.

        REKLAM

        ABD'li iş adamı Alan Turner'dan aldığı evlilik teklifi üzerine yeniden ABD'ye dönen Sylvia Kristel, yine yeniden yeni bir hayata başlamanın heyecanı içindeydi ama 1982'de yaptığı evlilikte mutluluğu yakalayamayarak 5 ay sonra boşandı.

        Evliliğinin bitmesinden sonra yeniden işine sarılan Sylvia Kristel, her ne kadar cinsel açıdan kışkırtıcı kadın rollerinin kendisine arzuladığı kariyeri sağlamadığını düşünse de 3 yıl içinde benzer rollerde 5 film daha çekti.

        Kendisini dünyaca ünlü bir oyuncu haline getiren 'Emmanuelle' serisinin dördüncü filminin beklentilerin altında gişe yapması, Sylvia Kristel'i iyiden iyiye bunalttı.

        O süreçte yapımcı ve yönetmen Philippe Blot, Sylvia Kristel'a yeni bir kariyer programı sundu. Tabii ki kendisiyle evlenmesi karşılığında. Blot, Kristel'a çekeceği 3 filmin tamamen canlandıracağı karakter üzerine olacağını, böylelikle cinsel açıdan kışkırtıcı kadın olmayan rollerle de uluslarararası başarı sağlayacağını söyledi.

        Sylvia Kristel, Philippe Blot'a inanarak bir kez daha büyük bir hata yaptı.

        1986'da Philippe Blot ile evlenen Sylvia Kristel, eşinin verdiği film sözünü tutması için iki yıl bekledi. 1988'de 'Anahtar' ve 1989'da 'Ateşli Kan' ile kameranın karşısına geçen Kristel'ın canlandırdığı karakterler hiç de Blot'un dediği gibi değildi. Yine seksapalitesinden yararlanılan filmlerdi. Üstelik uluslararası başarı sağlayamadığı gibi ABD'de de ses getirmedi.

        Bütün bunların yanı sıra Sylvia Kristel, filmlerin çekilmesi için Philippe Blot'a bütün birikimini borç olarak vermişti.

        Sonuç; bir kez daha hüsran...

        REKLAM

        Sylvia Kristel, Philippe Blot ile evli olduğu dönemde başka yapımcıların çektiği 5 filmde daha rol almış, onlardan kazandığı paraları da eşine vermişti. Kristel, 1991'de Philippe Blot'tan boşandığında beş parasız bir haldeydi.

        1993'te Sylvia Kristel, iki yıl sonra 'Emmanuelle'nin TV serisi için gündeme geldi.

        41 yaşında olan Sylvia Kristel, 8 bölümlük 'Emmanuelle'de 'Emmanuelle'nin annesi 'Emmanuelle'yi canlandırdı.

        1996'da "Belki bu filmden para kazanır da bana olan borcunu öder" düşüncesiyle eski eşi Philippe Blot'un çektiği 'Kumdan Kalenin Gölgesi'nde rol aldı. Ne var ki film, iş yapmayınca düşüncesi, güzel bir hayal olmanın ötesine geçemedi.

        'Emmanuelle'nin TV serisinden sonra kariyerine 5 TV yapımı ile 10 sinema filmi daha ekleyen Sylvia Kristel, 2010'da oyunculuğu bırakarak Hollanda'ya dönüp Amsterdam'da kiraladığı dairede annesi ve oğluyla küçük ama mutlu bir hayat sürmeye başladı.

        Aynı zamanda ressamlık yeteneğine sahip olan Sylvia Kristel, o küçük ve mutlu hayatı sırasında yaptığı resimlerle hayata tutundu.

        Ta ki 17 Ekim 2012'ye kadar.

        İki yıl mutlu bir yaşam süren Sylvia Kristel, akciğer kanseri nedeniyle uykusunda vefat ettikten sonra doğduğu Utrecht'teki Sint Barbara Katolik Mezarlığı'na defnedildi.

        Bir dönemin erotizm sembolü olarak sinemaya damgasını vuran Sylvia Kristel'ın otobiyografik kitabında anlattıklarına ve hakkında yayımlanan - yayınlanan haberlere bakacak olursak mutsuz bir hayata sahipti.

        Özel hayatındaki karmaşıklık ve arzuladığı kariyere sahip olamaması, mutsuzluğunun ana kaynaklarıydı.

        Elbette özel hayatında da kariyerinde de bariz hatalar yaptı yapmasına ama anladığımız kadarıyla karşısına çıkan çoğu kişinin Sylvia Kristel'a yaklaşmalarının temelinde güzelliği, seksiliği vardı.

        164 IQ'lu Sylvia Kristel'ın kendisine yaklaşanların niyetini anlayamamış veya iş işten geçtikten sonra anlamış olmasının nedeniyse karşısına çıkan her erkekte hayatı boyunca yoksun kaldığı baba ilgisini, şefkatini ve sıcaklığını aramasıydı.

        164 IQ'su, duygusal zekasının altında ezilince ne özel hayatında ne de kariyerinde doğru kararlar verebildi.

        Bir dönemin erotizm sembolü olarak henüz 60 yaşındayken hayatını kaybetti.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ