Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Yasaklayın şampiyon olsun

        AYŞE ÖZEK KARASU / HABERTÜRK PAZAR

        Ele güne karşı Fransız zorbalığı olmasa pek gündeme gelmeyecekti ama, nicedir sürüyordu burkini sıkıntısı Avrupa’da. Çoğunlukla yerel bazda, “etrafa fazla su sıçratmadan” sürüyordu. Mesela daha yaz başı Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde bir kasaba günlerce bu meseleyi tartıştı.

        Halk havuzunun kadınlar gününde bir kadının entariyle suya girmesi yüzünden çıktı tartışma. Şikâyet üzerine belediye kılık kıyafet kuralları getirdi, girişe de asıldı: “Havuza sadece mayo ve bikini ile girilebilir” şeklinde. Böylece entari yüzünden, burkini ilk kez yasaklanmış oldu, tartışma büyüdü. Bir gazete “İnanç özgürlüğü yerine kılık-kıyafet kuralı” başlığı atınca daha da büyüdü. Hijyeni öne sürenler oldu, “Yüzme sporuyla inancın ne alakası var” diyenler çıktı. “Spor şart değil, gülmeye eğlenmeye gelmek istiyoruz” cevapları verildi. İnanç özgürlüğüne saygısızla suçlanan belediye başkanı “Kadınlar gününde bütün vücudu kapatmanın ne gereği var” diyerek lüzumsuz bir erkek bakış açısı getirdi.

        Bu fuzuli tartışmalara girenler şunu fark edemedi: Burkini gelişmedir, İslamofobinin yükseldiği AB ülkelerinde entegrasyonun bir parçasıdır. Kız çocuklarını karma yüzme dersine göndermemekte direnen Müslüman aileleri teşvik edecek bir çözüm formülüdür.

        Alman Anayasa Mahkemesi kararı da bu yönde. Frankfurt’ta 11 yaşındaki bir Müslüman kız öğrencinin karma yüzme dersinden muaf tutulması için yapılan başvuru üzerine mahkeme, “Burkiniyle yüzme imkânı olduğu sürece kız öğrenciler zorunlu dersten muaf tutulamaz” kararı vermişti.

        Ve önceki gün Fransız yargısından da farklı bir karar çıkmadı.

        PEKİ YA ‘LIBERTE’

        Aslında dalgıç kıyafetinden çok da farklı olmayan bir deniz kostümü etrafında büyük fırtınalar koparma becerisi sadece Fransızlara özgü. Tam 30 beldenin plajlarında burkini yasaklandı, Nice sahilinde silahlı polislerin kadını “soyduğu” sahne utanç vesikası olarak tarihe geçti. Yetmedi, seneye yine Elysee adaylığına hazırlanan Sarkozy, burkiniyle plaja gidenleri provokasyonla, radikal İslam’a hizmet etmekle suçladı.

        Fransız halkına sorarsanız, yüzde 64’ü burkiniye karşı. Çoğu gerekçe olarak “liberte”yi gösteriyor. Yani özgürlüğü. İyi de, insanın dilediği gibi giyinmesi özgürlükler kapsamına girmiyor mu? Nitekim Fransa İslam Konseyi Başkanı Anouar Kbibech de “Meseleye dini kurallar açısından değil, ortak yaşam alanındaki özgürlükler penceresinden bakıyorum” diyor. Birçok Müslüman’ın kendini toplumdan dışlanmış hissettiğini söylüyor. Cannes Belediyesi “İnanç aidiyeti gösterdiği ve teröre hedef olmuş toplumda tepkiye yol açabileceği” gerekçesiyle burkiniyi yasaklıyor. İşte paradoks da burada yatıyor. Esas Nice sahilindeki sahne Müslümanların tepkisine yol açıyor.

        Radikalleşme üzerine gettolarda ve cezaevlerinde araştırmalar yapan İran kökenli Fransız sosyolog Farhad Khosrokhavar, kamusal alanda peçe ve dini sembol yasaklarının radikalleşmeyi körüklediğini, IŞİD için zemin hazırladığını söylüyor. Kendini hâlâ sömürge unsuru hisseden Arap kökenli gençler intikam hissiyle bileniyor. Khosrokhavar’a göre “Kendi dünya görüşünü ve inanç geleneklerini dikte etmeye çalışan” Fransız usulü laiklik modeli çökmüş bulunuyor. Fransa’nın radikalleşme ateşini söndürmesi için artık çok-kültürlülüğü benimsemesi gerekiyor.

        Neyse ki burkini davasında Danıştay yasakları yasaklıyor. Yargı kararı diyor ki; “Burkinin kamu düzenini tehdit ettiğine dair bulguya rastlanmamıştır. Belediyelerin bir kesimin tercih ettiği kıyafeti yasaklama yetkisi yoktur.” Ama tabii bu karar tartışmayı bitirmez. Kadınlar yeterince dirençli olursa bir gün burkinili şampiyonlar da çıkar. Belki o gün tartışma noktalanır.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ