Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar "Tesettürün Chanel'i", tekbir giyim, izzet çapa, mustafa karaduman, hayalimde sadece tesettürlü kadınların olduğu bir dünya var

        İZZET ÇAPA / HT PAZAR

        The Guardian’ın “Allah’ın Terzisi” diye tanıttığı işadamı hakkında internette “36 çocuğu var” iddiasını okuyunca “Pes artık” dedim.

        Sonuçta düzenlediği tesettür defileleriyle zaman zaman manşetlere taşınan, İslam âleminde de tartışmalar yaratan Karaduman’la tesettürden modaya, kürtaja, zinaya, hatta Kate Moss’tan Givenchy’ye uzanan bir söyleşi yaptık... 

        - Dini ticarete alet ettiğinizi düşünüyor musunuz?

        Buraya kimsenin sırtına basarak gelmedim. Var olma savaşının içinde tek ben kazanayım diye bir düşüncem de olmadı. Tek amacım tesettürün yaygınlaşması. 

        - Ama sonuçta bir tüccarsınız, ticari amacınız yok mu?

        Ticaretimizi İslami ölçüler içinde yapıyoruz. Hiç pazarı yokken en zor olan tesettür pazarını seçtik. 

        - Defileler konusunda İslam âlimlerinden çok tepki geldi mi?

        Allah bir şey emrediyorsa bunu yapmak zorunluluktur. Mesela inancımızda içki satmak haramdır. Bir mahallede içki satmayan bakkal yoksa Müslümanlar için oraya böyle bir bakkal açmak farzdır. 

        - Bu defileleri yapmak da farz mıydı?

        Tabii. Tesettür farz ise onun tanıtımı da, üretimi de, satışı da doğrudur. İçki içinse bunun tam tersi geçerlidir. İyiliklerin yapımına ortak olursanız iyiliğe, kötü bir şeylere ortak olursanız kötülüğe vesile olursunuz. 

        - Bağlı olduğunuz bir tarikat var mı?

        Yok. Siyasi görüşlerim var ama bir tarikata bağlı değilim. Bağlı olmadığım için de objektif olabiliyorum. 

        - Mesela benim restoranlarımda içki satılıyor, siz de benimle röportaj yaparken bir kötülüğe mi ortak oluyorsunuz?

        İçkiyi içmek de, satmak da haram. Kazanmayı teşvik etmeyi Allah İslam’ın şartlarına kadar koymuş. Ama helalinden kazanmalısın. Sen de kapa restoranlarını, emin ol Allah rızkını verir. 

        - Neyse defilelerinizde kullandığınız mankenlerin özel hayatlarında tesettürlü olmamaları da eleştirilmişti.

        Ya arkadaşım, bu mankenler yarın hacca da gidebilir, örtünebilir de. Kızlar sonra açılıyormuş; onların problemi. Mankenlere iç çamaşırı giydirip teşhir etsem, o zaman eleştirin. Hem bunlar kendilerine “Elbiselerin askısıyız” demiyorlar mı? Benim kurallarıma uyuyorlarsa sorun yok. 

        - İslam’da kadınlar mankenlik yapabilir mi?

        Bu mankenler işlerinin uzmanı. Tesettürü en güzel onlar taşıyabilir. Bunu hocalarla da görüştük. 

        - Tarikata bağlı değilim demiştiniz...

        Hoca ayrı, şeyh ayrı. Biz ihtisas sahibi hocalara sorduk. Böyle bir defilenin sakıncası olmadığını beyan ettiler. 

        - İmam hatip mezunu musunuz?

        Hayır. İslam ve fıkıh kitaplarını çok okudum. Bütün kitaplar kaybolsa İmam Gazali’den fıkıh kitabı kalsa yeter. 

        - İslami geleneklere bağlılık aileden mi?

        Babam fahri köy imamıydı. Dedem Osmanlı döneminde İstanbul’da medresede yetişmiş üst düzey bir mollaydı. Bizim etraftaki köylerin hepsinin hocaları dedemin öğrencileriydi.

        ‘ASLINDA KÖYDE KAYISI DİKMEK İSTİYORDUM’ 

        - “Hayatım roman” klişesi sizin için hafif kalıyor. İlk sayfadan başlayalım.

        Bizim köy 15 hanelik bir yerdi. Önceleri okul da yoktu. Dayımların yanında kaldım, daha sonra yatılı okula başladım. İlkokuldan fazla okuma şansım da olmadı zaten. 13-14 yaşında İstanbul’a gelip çalışmaya başladım. 

        - 13 gurbet için küçük bir yaş değil mi?

        Aslında ben köyde kalıp kayısı filan dikmek istiyordum. Ama yatılı okulda babamın verdiği dutu, cevizi yemeyip sattım, ayakkabı boyadım. Babam bende ticaret kafası olduğunu anlamıştı. 

        - Sizin fikriniz miydi İstanbul’a gelmek.

        Hayır. Babam gitmemin daha iyi olacağını anlamıştı. “Bir kişiye fazla ama iki kişiye azdır bu köy” diye ikna etti beni. 

        - Ve başladı hazırlıklar...

        Babam bir arkadaşından 100 lira borç alıp vermişti, “Oğlum halimizi görüyorsun, harçlığını bile borçla veriyorum. Bizi düşünme ama kazanırsan da unutma” dedi. 

        - Derken taşı toprağı altın İstanbul’a cebinizde 100 lirayla geldiniz...

        100 liranın 65’i otobüse gitmişti, cebimde 35 lira kaldı. Yıllarca iki yakam biraraya gelmedi. Makarna yesek yanında çorba, çorba yesek yanında makarna bulamazdık. 

        - İstanbul’a geldiğinizde hiç şeytana uyduğunuz oldu mu?

        Arkadaşlarım kahveye falan giderlerdi ama ben cumartesi pazar bile çalışırdım. Biraz tavla filan oynadık ama hiç kumara bulaşmadım. İstanbul’un o temposuna kapılıp bir ara namaz kılmadım, sonra hemen toparlanıp borçlarımı da kapattım. Merak ediyorsan, evlilik dışında da ilişki hiç düşünmedim. 

        - İlk evlilik ne zaman?

        Teyzemin kızıyla çocukluktan söz kesmişler. Onun ailesi Malatya’ya göç etmiş, biz ise hâlâ köydeydik. “Köye kız vermeyiz” deyip sözü bozdular. 16 yaşındaydım. 

        - Maşallah her konuda çok hızlısınız.

        Ev işleri için gelin lazım olduğundan bizde o yaşta evlenilir. Söz bozulunca sözlüm babasına beddua bile etmiş. 

        - Tuttu mu bedduası?

        Tuttu gibi. Kızın babası öldürüldü. Kimin, niye vurduğu da ortaya çıkmadı. 

        - Siz oğullarınızın 16 yaşında evlenmesini ister misiniz?

        İstanbul’da şartlar farklı. Onlara üniversiteyi bitirdikten sonra evlenmelerini önerdim. Örneğin bir oğlum İngiltere’de işletme okuyup MBA yaptıktan sonra evlendi.

        ‘DAMADIM İKİNCİ EŞ ALIRSA BİR ŞEY DİYEMEM’ 

        - Peki ya oğlunuz gayrimüslim bir gelin getirseydi kabul eder miydiniz?

        İnançlarımızda erkek Hıristiyan kızla evlenme hakkına sahiptir. 

        - Dinen bir engel yok ama oğlunuz...

        Gönül inancının bizim gibi olmasını ister tabii ki. Sonuçta çocukları torunlarım olacak. 

        - İlk evlilikte kalmıştık...

        İstanbul’a geldiğimde nişanlandım ama nişanlımın elini tutmaya bile cesaret edemedim. 

        - Evlenene kadar beklediniz yani?

        Yok evlenemedim ki. Kıbrıs çıkarması olmuştu, Ecevit dönemi... İki yakamız biraraya gelmedi, işler durgundu. İşler durunca kızı vermediler. Sonunda memlekete gittim orada evlendim. Başlık parasını denkleştirmek için babam komşulardan borç almıştı. 

        - Affedersiniz, kaç eşiniz var?

        7 çocuğum tek hanımımdan. Her hücremde onun emeği var. Kuran’ın hükümleri karşısına geçmek mümkün değildir. Allah 4 eşe kadar izin veriyor. 4’ten yukarısı haramdır. Cezası ölümdür. Dinimi Peygamber’e göre yaşarım. Buna karşı çıkanlar peygambere karşı çıkar. Allah helal kılmışsa bütün dünya karşıma çıksa fark etmez . 

        - Tek eşliliğe neden karşısınız?

        Evlilikle ilgili kuralları da İslam koyar. Teknoloji artık çok gelişti, açsınlar internetten okusunlar hadisleri, Kuran’ı. Ancak Türkiye’nin şartları olduğunu da kabul etmek zorundayım. 

        - Yanılıyorsam düzeltin, bu konuyla ilgili hakkınızda dava açılmamış mıydı?

        Bazı kadın dernekleri şikâyetçi oldu. İslam dışındaki tüm dinlerde tek kadına nikâh vardır. Zina ve gayrimeşru hayat serbesttir. Türkiye’deyse Allah’ın emriyle evlenildiğinde yer yerinden oynuyor 

        - Yani “Zinaya değil Allah’ın emri olan evliliğe tepki gösteriyorlar” diyorsunuz.

        Maalesef. İslam gayrimeşru hayatı yasaklamış, zinaya karşı 4 evlilik vermiş. İslam dışındaki bütün sistemlerde zina serbest bırakılmış. Affedersiniz umumhane, kerhane diye otellerdeki kadınlara yüzlerce erkek gitmekte. Gel gör ki Allah’ın emriyle evlenip kadına çocuğa sahip çıkınca eleştiriliyorsunuz. 

        - Medeni kanun neden zinayı suç saymıyor o zaman?

        Onu başkalarına sorun. Ayetlerde “Sana diğer müminlerden daha fazla evliliği nimet olarak helal kıldım” diyor. Zina yapanın cennette yeri yok. 

        - Peki damadınız ikinci bir eş aldığında kızınız üzülmez mi?

        Dinimi kızıma göre ayarlayamam. Bu ölçüyü ben koymadım. Allah adaleti esas aldığından damadım ikinci bir eş alırsa ona bir şey diyemem.

        ‘BİZİM DEFİLELERDEN SONRA DÜNYADA ETEK BOYLARI UZADI’ 

        - Neyse, bu konular beni aşıyor... The Guardian’da sizin için “Allah’ın terzisi” demişler. Hoşunuza gitti mi bu deyim?

        Allahın terzisi olmak dünyada ulaşılabilecek en son makamdır. Her Müslüman böyle anılmayı ister. Ama ben buna layık olduğumu düşünmüyorum. 

        - İslami kesimden tepki var mı size?

        İlk defile sırasında tartışmalar oldu. İslam’da modaya değil defileye tepki geldi. Türkiye’de hep tesettür vardı ama sektörü yoktu. O da bizimle oldu. 

        - Neden tesettür giyimi?

        Bizim insanımız yaşasa da yaşamasa da İslam’a gönülden inanıyor. O yıllarda tesettür sözcüğü sanki Arap kıyafetiymiş gibi düşünülüyordu. İslam’ın emrettiği tesettürün tanıtılması halinde bu insanların sıcak bakacaklarını düşünerek bu yola girdim. 

        - İlk defilede ne amaç güttünüz?

        Tesettürü Türkiye gündemine taşıyıp tartışma yaratmaktı ki zaten bu gerçekleşti. Bunu ticari amaçlı değil inançlarımız gereği yaptık. 

        - Pazarlama tekniğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Dâhice mi, delice mi?

        Ben söyleyeyim siz karar verin. Tesettürle ilgili ilk tasarımları yaptığımda benim gibi düşünen mağaza sahipleri vardı ama “Bunları kim alır” diyorlardı. Hiçbir mağazada tesettürlüye uygun tek bir kıyafet yoktu. 

        - Şu anda kaç mağazanız var?

        100 civarında. 45’i kendi mağazamız, diğerleri bayilik. Mümessillerimizle birlikte yurtiçinde ve dışında 300 civarında satış noktamız var. Mini eteğe karşı tesettürü yurtdışına pazarladınız bir anlamda. 90’lı yıllara kadar dünyada etek boyları maksiden daha uzun olmazdı. Bizim defilelerden sonra boyların ayak bileklerine kadar uzadığını görüyoruz. 

        - Tesettür giysilerini hangi kıstasa göre belirliyorsunuz.

        Tesettürle ilgili bilgileri Kuran-ı Kerim’in Ahzab suresi 59. ayetten öğreniyoruz. Burada ölçü kolların el, eteklerin ayak bileğine kadar uzun olması. Vücut hatları ortaya çıkmayacak, şeffaf olmayacak. Ayette şöyle der: “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına, Mü’minlerin kadınlarına dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle.” Benim değil Kuran-ı Kerim’in ölçüsü geçerlidir. 

        - Örtü dediğiniz nedir?

        Herhangi bir kumaş parçası da olabilir, pardösü, çarşaf da... 

        - Tasarımları ayetlere bağlı olarak mı yapıyorsunuz?

        İnancımız onu gerektiriyor. Ama evde kadınların kendi aralarında giyeceği etekler, bluzlar da üretiyoruz. Sadece dışarıya çıktıkların da örtünmeleri gerekiyor.

        'BİR GÜN BİLE EŞİMİ YEMEK İÇİN AZARLAMADIM'

        - Evde otoriter misiniz?

        Genelde beni rahatsız eden bir durum olmadığından otoriter olmama gerek kalmıyor. Bir gün bile eşimi yemek için azarlamamışımdır. Önüme kuru ekmek koysa yerim. 

        - Peki mutfağa girer misiniz?

        Yok. Çocukken kadınlar tarlada çalıştığı için anneme yardım olsun diye mecburen girerdim. 

        - Sözünü ettiğiniz dizileri çocuklarınıza yasakladınız mı?

        Yasak yok ama onlar zaten televizyon sevmiyorlar. Bilgisayarda devamlı futbol oynuyorlar. 

        - Sizin futbolla aranız nasıl?

        Çok iyi bir voleybolcuyum ama futboldan anlamam. 

        - Futbol haram mı?

        Hiçbir spor haram değildir. Ama bana göre futbolcuların alınıp satılması ve onların üzerine bahis oynanması tartışılabilir. 

        - Futbol deyince bir şey merak ettim. Erkek tesettürünün ölçüsü nedir?

        Diz kapağı ile göbek arasındadır. 

        - Futbolcular buna uymuyor o zaman?

        Eh, ne yapalım. Eskiden şortlar kısaydı ama şimdi daha uzun giyiyorlar. 

        - Siz mayo ya da iç kıyafeti üretiyor musunuz?

        İç kıyafeti üretiyoruz ama mayo üretmiyoruz. Kızlarımla ve eşlerimle bile hiç kimsenin olmadığı yerde denize giriyorum. Tesettür mayosuyla bile olsanız bazı yerleriniz görünür.

        'KATE MOSS İSTESE TEREDDÜTSÜZ DEFİLEYE ÇIKARIRIM'

        - Defilelerinizin toplumsal etkileri oldu mu?

        Her şeyden önemlisi “kara çarşaflı, örümcek kafalı” gibi tabirler tarih oldu. 

        - Markanıza isim olarak Tekbir’i seçmenizi günah olarak yorumlayanlar çıktı mı?

        Çıktı, hatta mahkemeye bile verdiler. Ama Allah’ın kurallarına uyuyorsanız onun kurallarına uygun bir isim kullanmanız gerekir. 

        - Defilelerinizde kızlar makyaj yaptıkları için de tepki toplamıştı.

        Yahu ben makyaj malzemesi satmıyorum ki. Sonuçta her tarafı kapalı ama güzel görünmesi gerekiyor. Abartılı olmayınca neden makyaj yapmasın? Sadece kıyafet satıyorum, onların da üzerlerinde güzel durması lazım. 

        - Tesettürlü bir hanımın süslenmesi uygun mu?

        Kadınlar kocaları için süslenebilir. Bu zaten bir ibadettir. Helale karşı yapılan şeylerden sevap kazanılır. 

        - Yaptıklarınızın sosyal anlamda bir reform olduğunu mu düşünüyor musunuz?

        Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada reform oldu. Ben nasıl Avrupalı modacılardan etkileniyorsam, onlar da benim tasarımlarımdan etkileniyor.  Givenchy gibi markalar da tesettür modasından ilham alıp koleksiyonlar yaptı. Hedefimiz tesettürü dünyanın gündemi getirmekti, başardık. 

        İslami kesimin Chanel’i gibi mi görüyor musunuz kendinizi?

        Bizim hedefimiz tesettürün mimarı olmak. Ama isterseniz Tekbir için tesettürün Chanel’i diyebilirsiniz...

        ‘STİLİSTLERİMİZİN ÇOĞU KAPALI DEĞİL’ 

        - En büyük hayaliniz nedir?

        Hayalimde sadece tesettürlü kadınların olduğu bir dünya var. Zaten bunun dışında minik bir çıkış yolu bile yok... 

        - Minik demişken, sizin mini eteğe bakış açınız nedir?

        Peygamber ve Kuran nasıl baktıysa onun ışığından bakarım. 

        - Bir defilenize Kate Moss çıkmak istese, kabul eder misiniz?

        Tereddüt bile etmeden hem de... 

        - Danimarka Büyükelçisi’nin kızı Eliza Hoppe’u podyuma çıkarmıştınız. O zaman da kızın Hıristiyan olması gündem yaratmıştı.

        Örtünme tüm semavi dinlerde var. Ayrıca Eliza Hoppe’ı bilinçli olarak çıkarmamıştım. Yine de iyi bir seçim olmuş. 

        - Hangi konuda?

        Danimarka ile aramızda karikatür krizi vardı o günlerde. Defilenin ardından AB’den yetkililer gelip Eliza’nın podyumdaki fotoğraflarını istedi. 

        - Neden? AB de mi defile yapacakmış?

        Danimarka’nın bu konuda yumuşaması için “Bakın büyükelçinizin kızı bile örtündü. Bu kadar katı olmayın” diyeceklermiş. 

        - Tüm çalışanlarınız tesettürlü mü?

        Hayır. Mağazalardakilerin yüzde 99’u kapalı. Ama fabrikada açık olan da var. 

        - Çalışanlarınızın namaz kılmak gibi bir zorunluluğu var mı?

        Yok canım, herkesin sevabı günahı kendine. 

        - Stilistlerinizin çoğu örtülü mü peki?

        Çoğu değil. Şu an örtülü olanlarda artış var ama tasarım grubunun başındaki iki kişi açık. 

        - Son defilenizdeki bir sahne cenaze namazına benzetildi yanılmıyorsam...

        Bu olay tartışıldı ama ne alakası var. Ortada cenaze yokken nasıl cenaze namazı olsun. Orada bir selamlama vardı sadece. İslami defile yapıyorsanız, İslami motiflere yer verirsiniz.

        'MUHTEŞEM YÜZYIL'I İZLERKEN GERÇEKTEN İĞRENİYORUM'

        - Biraz da Mustafa Karaduman’ın ev halini öğrenelim. Mesela Muhteşem Yüzyıl’ı izliyor musunuz?

        Bazen bakıyorum da iğreniyorum. Dünyaya hükmeden bir sultan dizide 4 duvar arasın da sıkışmış kalmış. 

        - Ama sonuçta bir film bu...

        Film de olsa hiç mi ataya saygımız yok? Türkiye Cumhuriyeti kurucularına böyle bir şey yapabilir misin? O da Osmanlı’yı dünyaya açmış bir insan. Hayali bir padişah yaratırsınız kimseyi ilgilendirmez. O diziyi izlerken gerçekten iğreniyorum ve utanç duyuyorum. 

        - Çok katı olmadı mı bu cevap?

        İnsanların atalarına bu kadar saygısız olmasını anlamıyo rum. Mesela Fransa’da dans icat ediliyor. Kanuni bizede gelir düşüncesiyle “Ya bunu kaldırın, ya da ordularımı harekete geçiririm” diyor. 

        - Ne zaman demiş bunu?

        Tarih kitaplarında yazıyor. Dizide ne oluyor? Dansöz, şantöz hepsi o adamın sarayında. 

        - Peki siz ne izliyorsunuz. Yoksa evde televizyon yasak mı?

        Yasak yok. Bazen kanallar arasında geziniyorum. Bir dizi başlıyor, sonra o kadar iğrençleşiyor ki... Porno olsa kapatırsın. Bunlar pornodan da beter. Babayla oğlun aynı kadınla ilişkisini anlatan diziler var. İğrençler. 

        - Hangi diziler mesela?

        Biri Karadağlar. Aşk-ı Memnu’da da amcasının karısıyla birlikte oluyor adam. 

        - Maşallah siz de hepsini izlemişsiniz.

        Yok canım. Öyle kanallar arasında dolaşırken gözüme çarpıyor.

        'SERMAYENİN YEŞİLİ KIRMIZISI OLMAZ'

        - Peki aktif siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?

        Teklifler geldi ama istemedim. Belki ileride kendi inançlarıma uygun bir durum olursa düşünürüm. 

        - Kaç kişi çalışıyor şirkette?

        Part time olanları da sayarsak 850 çalışan var. Tedarikçilerimizle birlikte 3.500 civarında istihdam var. 

        - Biraz kaba kaçacak ama, ne kadar zekât verdiniz?

        Valla yüklü olarak veriyoruz. Zekâtta yüzde 2.5’a takılmıyoruz. 

        - Allah yolundakilerin gösterişli arabalarına ne diyorsunuz?

        Başkasının hakkını gasp etmeden kazanmış, fakirin zekâtını vermişseniz o araba helaldir. 

        - Çalışacağınız bankayı seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

        Zorunda olmadığım müddetçe faizle çalışan bankayı kullanmıyorum. Faiz haksız kazançtır, haramdır ve iflasa yol açar. 

        - Ama sistem bu değil mi?

        Dünyadaki en büyük bankalar batmadı mı? Amerika ekonomisi bile sallanmıyor mu? Sonuçta bu haksız kazanç; Allah bunu da ödetir. 

        - Dünyada nerede var ki sizin idealinizdeki sistem?

        Dünyada olması önemli değil. Araplarda bile yok mesela. Onları değil Peygamber’i örnek alırsınız. Bugün Papa bile bankaların haksız kazanç elde ettiğini söylüyor. 

        - Peki yeşil sermaye konusunda ne düşünüyorsunuz?

        Sermayenin yeşili, kırmızısı olmaz. Bizim ölçümüz asr-ı saadettir. Peygamber Efendimiz “Bu kumaşlar Hindistan’dan, Çin’den geliyor almayın” dememiştir. 

        - Özellikle defileye çıkarmak istediğiniz biri var mı?

        Endonezya’da güzellik yarışmasına katılmış tesettürlü bir bayan vardı, onu getirmek istemiştim olmadı.

        'ENGELLİLERİN YAŞAMA HAKKI YOK MU?'

        - Kürtaj tartışmasına nasıl bakıyorsunuz?

        Ana rahmindeki bebeği çıkarıp sizin karşınıza koydular, bıçak vurabilir misiniz ona? 

        - Diyelim ki ultrasonda doğacak bebeğin engelli olduğu anlaşıldı. Bu durumda da cinayet mi kürtaj?

        Allah neyi layık görürse o. Engellilerin yaşama hakkı yok mu? Mesela benim bir çocuğum prematüre olarak dünyaya geldi. Doktor “Sakat doğabilir, zihinsel özürlü olabilir” dedi. Ama şimdi son derece sağlıklı bir çocuk

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ