Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Kraliçe'ye nasıl at eti yedirdiler?

        ALİ ESAD GÖKSEL/HT CUMARTESİ

        60 yıllık icraattan sonra II. Elizabeth’e bunu reva görmüşler. Geleneksel Ascot yarışlarını biliyorsunuz. Sadece atların ve mavi kanlıların ortalıkta bulunduğu yarışlar. İşte bu meşhur Ascot’ta Kraliyet ailesine de yemek hazırlayan şirketin tedarikçileri arasında “at etçiler” bulunmasın mı?

        Bazı dillerin öteki dillere aktaramayacağımız zenginlikleri vardır. Alman dilinin aslını isterseniz oldukça popüler; ama hınzırca nişlerinden birisi “schadenfreude” kelimesidir. Sanılanın tersine fevkalade hoş birmüzikalitesi olan bu kelime (şadenfıroyde) “birisinin zararından duyulan sevince” işaret eder. Sakın ola “Çok ayıp, hiç vicdani değil” benzeri fetva vermeyesiniz. Bu insani bir haldir. Evet, kendini çok geliştirmiş, belirli “bir ruh olgunluğuna” ulaşmış kişiler bu tarz çocukça sevinçlere itibar etmeyebilir. Doğru. Ama ya ben? Bendeniz itiraf edeyim, çoğu zaman bu eğlenceli kelimeyi Almanların benimiçin bulduğunu dahi düşünmekteyim. “Ayıp” falan diye önümü kesmeyesiniz. Anlatacağım...

        Şu dünyanın dikkat kesildiği skandal var ya! At etimevzuu, biliyorsunuz. Son ayın en yüksek reytingli dosyalarından. Bu konudaki bütün haberleri önleyemediğimşen şakrak kahkahalarla okumadayım. Bazen en basit, düz, kısa spotu dahi ikinci kez okuduğum oluyor. Nedenmi? Çok basit: Malumskandalın başladığı, tur attığı ve bittiği rota tümüyle Avrupa Topluluğu coğrafyası. Olur olmaz her konuda binlerce sayfalık nizamnameler hazırlayan, sağa sola yedi düvele kan kusturan “bu topluluğun” Brüksel’deki bürokratları, delikdeşik kontrol mekanizmaları şu anda ne hissetmedeler, meraktayım. Gelin şayet bilmeyen kaldıysa şu skandal ne iştir özetleyelim.

        MAĞDURLAR ORTALIKTA, YA ZANLILAR?

        Michelin Yıldızı’na sahip Alman aşçı NelsonMüller, ZDF televizyonuna hazırlamakta olduğu programiçin, ekibiyle araştırma yaparken “ilginç bir noktaya çarpar”. Lazanya denilen şöhretli İtalyan yemeğini hazırlamak için gerekli olanmalzeme nedir? Kıyma, tereyağı, domates, parmesan peyniri, süt, un, tuz, biber. Şayet bumalzemeleri bir süpermarketten alırsak bir kişilik harcama “5 Euro’nun” az üzerinde olmaktadır. Üstelik sair baharat hesap dışıdır. Diyeceksiniz ki “Kardeşimbu Almanlar hemtopluluğun en zenginleri hemde her şeyi böyle gıdımgıdımhesaplar”. Hele durun, az eğlenin. İşin sonunda büyük şamata var. ZDF TV için programyapan Nelson, lazanyayı pişirmek için malzeme aldı, bir kişi için 5.5 Euro harcadıydı ya. Ya şayet geceli gündüzlü çalışıyor, yorgun argın evine geliyor, üstelik değilmutfağa girmek, 40 dakika uğraşmak, parmağınızı dahi oynatamayacak haldeyseniz... O zaman ne yaparsınız? Avrupa Topluluğu’ndaki büyük nüfusun yaptığını. Süpermarketten donmuş lazanya alırsınız. “Mikro dalga” denilen sevimsiz fırında yemeğiniz 3 dakika içinde hazırdır. Peki ama kaç para? Der Spiegel “Edeka” adlı süpermarketteki fiyatı aktarıyor. Sıkı durunuz. 1.49 Euro. Yani kendimiz alışveriş edip pişiriyor olsaydınız 4 mislini verecektiniz. Oysa “hayırsever bir şirket” kendi kârınıminimumda tutmuş olmalı ki size inanılmaz cazip bir fiyat ve hizmet sunuyor. Ne dersiniz? Siz ne dersiniz bilemem; ama Alman kafası böyle şeylere “Bu işin altında başka bir iş olmaya” deyiveriyor. Alman kontrolörleri sadece geçtiğimiz hafta Almanya’da piyasada 2.8milyon hazır yemek buldu ki “içindeki kıyma at etinden”mamul. Son 3 ay içinde Almanya’ya giren 144 bin kg at eti tespit olununca kıyamet koptu. Skandalın sahneye konuluşu Fransa- Lüksemburg ekseninde başlıyor. Güney Fransa’daki tedarikçi Güney Kıbrıs’a sipariş veriyor, atlar Romanya’da kesiliyor, Fransa’ya teslim olunuyor. Sonra? Sonrası operet gibi. Avrupa’nın gıda güvenliği en yüksek eşikli ülkesi Almanya’da pazarlanıyor. Kârlar nerede? İngiltere’de vergi cenneti Virgin Adaları’nda bir “finans şirketinde”. Bakın, eğri oturup doğru konuşalım. Senaryo doğrudan “Oscar’lık”. Mağdurlar ortalıkta, ya zanlılar? Buharlaşma yolunda! Tabii sahne Almanya olunca, buharlaşma o denli hızlı olamıyor. Alman Der Spigel Dergisi, “Real’denMetro’ya bize demalumolan süpermarketlerin” kaç paket at eti sirküle ettiklerinin dökümünü vermiş. En masumu “10 bin” paket!

        İŞİN UCU NERELERE UZANDI?

        Şimdi diyeceksiniz ki, ben onu bunu bilmemolan yine hali vakti sıkıntıdakilere olmuştur. “Üç kuruşu denkleştireyim” derken, yazık gariplere. Az durun. İşin ucu nerelere uzandı bir bilseniz. İngiltere’deki sansasyon “Kraliçe’nin ne yediği”. 60 yıllık icraattan sonra II. Elizabeth’e bunu reva görmüşler. Geleneksel Ascot yarışlarını biliyorsunuz. Sadece atların vemavi kanlıların ortalıkta bulunduğu yarışlar. İşte bu meşhur Ascot’da Kraliyet ailesine de yemek hazırlayan şirketin tedarikçileri arasında “at etçiler” bulunmasınmı? Gayriresmi kaynaklar Kraliçe’nin eseflerini iletmiş. Bittimi? Hiç bitermi? At eti, Fransa ve İsviçre’de serbest. Hatta sadece at eti satan kasaplar dahi var. Bunun yokluk zamanlarında edinilmiş bir folklor olduğunu düşünüyorum. Hatta Fransızların at eti ile haute cuisine arasında bir flört dahi keşfettiklerimalum. Açıkçası ben at etini denedim. “Trakya kuzusu” ile şenlenmiş ağız tadımızın at etini özleyeceğini hiç düşünmüyorum. Üstelik bambaşka bir faktör daha var. Kültürümüz. Bizler için at Orta Asya’dan beri neredeyse kutsanmış bir yoldaş. Göçebe bir kültür için aksi düşünülebilirmi? Dini açıdan, hijyenik açıdan kimne buyuracaktır, aklım ermez. Ama “kültür ve folklor” belirleyici bir eşiktir. Nesilden nesile bayrak yarışındaki gibi teslimolunur. Çoğu zaman insanlar bırakınız denemeyi, sorgulamayı dahi lüzumsuz bulur. Asırlar içinde oluşmuş bir kültürel tabudur söz konusu olan. Bakınız Necati Gültepe, Türkmitolojisi üzerine geniş bir dökümyapmış. Oradan aktarıyorum. “Atını yanından ayırmaz, unutmaz. Tanrıya yakarırken atını anmadan edemez”. Köroğlu’nun şu dörtlüğü ile noktalıyorum: Hemze, atı yahşi sahla At yiğidin gardaşıdı Gündemugayat olup yohla At yiğidin gardaşıdı. Şu işe bakın, bizi kültürel açıdan kendilerine çok uzak bulan “MuttiMerkel tayfası”yla ortak bir düsturumuz çıktı: “At yemekten hazzetmiyoruz.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ