Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar alihan mestci haberleri, İstanbul Fransa Başkonsolosu Muriel Domenach

        HT PAZAR / Alihan MESTCİ

        İstanbul Fransa Başkonsolosu Muriel Domenach’la Beyoğlu, Nuri Ziya Sokak’taki yaklaşık 175 yıllık Fransa Sarayı’nda buluşuyoruz. Saray’ın nizamı, yüksek tavanları ve sütunlu salonunda devletin ağır, soğuk havası var. Eylülde göreve gelen ‘Madame Domenach’ (40) ise aksine genç, enerjik, sıcakkanlı, 3 çocuk annesi bir devlet kadını... 12 Temmuz’da Fransa Sarayı’nda bir ‘ramazan gecesi’ düzenliyor. Sarayda ilk defa halka açık iftar yemeği ve caz konseri veriliyor. Başkonsolos Domenach, Türkiye âşığı, Osmanlı tarihçisi eşiyle çocuklarını İstanbul’da büyütmek istediklerini söylüyor.

        Eylülde göreve geldiğinizden bu yana konsolosluk çatısında pek çok aktiviteye giriştiniz.

        Konsolosluğu ve Fransa Sarayı’nı İstanbullulara açmaya çalışıyorum.

        İstanbulluların Fransa’yı yeterince tanımadığı izlenimine mi kapıldınız?

        İstanbul’da belirli bir Fransa imajı var.

        Nasıl bir imaj bu?

        Fransa’yla ilgili sabit fikirler var. Fransa’da Türkiye hakkında olduğu gibi... Burada sıklıkla Fransızların kendini beğenmiş oldukları; kimi zaman Türkiye’ye ve İslam’a soğuk baktıkları düşünülüyor. Kimi zaman ise Fransa’nın eski güçlü Fransa olmadığından dem vuruluyor. Evet; mesela Fransızca 19. yüzyıldaki durumunda değil. Ama İstanbul’da hiç konuşulmayan bir dil de değil. Gelişen, modern, Türkiye’nin yerini Avrupa kabul eden Fransa’yı tanıtmaya çalışıyorum. Ama Türkler de Fransa’nın gelişmekte olduğunu fark etmeli. Çünkü Fransa da değişiyor. Ben de Fransa’nın yeni yüzünü göstermek için buradayım.

        Bu yüzden de “saray”ın kapılarını açıyorsunuz...

        14 Şubat’ta “Je t’M/Seni Seviyorum” adında bir organizasyon yaptık. Fransız-Türk çiftleri bir araya getirdik. Cannes Film Festivali’nden hemen önce bir sinema gecesi düzenledik. Fransa’nın Dünya Kupası maçlarını izliyoruz. Herkesi konsolosluğumuza davet ediyoruz. Geçen hafta Onur Yürüyüşü’nü kutladık. Ramazan gecesiyse başka bir Fransa imajı göstermenin yolu olacak. Fransız Kültür Merkezi’nin kapıları herkese açık. Fransa Sarayı Beyoğlu’ndaki hayatın bir parçası. Belki de vize problemleri ve Fransızca’nın ‘öğrenmesi zor bir dil’ imajı nedeniyle insanlar Fransa’ya elde etmesi zor, güzel bir kadın gibi bakıyor. “O kız güzel ama elde etmesi çok zor” der gibi... Hayır, şansınızı deneyin!

        ‘FRANSA’DA İSLAM NORMALLEŞİYOR’

        Bir yanda Fransa’daki Müslümanların sorunları; öte yanda Fransa’nın İslam dünyasındaki imajı... Bir bakıma, Fransa’nın içerideki çok kültürlülük meseleleriyle dışarıdaki imajı birbirine paralel ilerliyor. Sizin deyiminizle “gelişen Fransa” nasıl bir evrim geçiriyor?

        Başta ekonomik kriz kaynaklı toplumsal gerilimler var. Öte yanda, toplumda pek çok mesele de çözüme kavuşuyor. İçinde olduğumuz ramazan ayından örnek vereyim. Ben çocukken Fransa’da oruç tutan çoğu yeni göçmen ramazanı sadece evlerinde yaşayabilirdi. Müslüman Fransızların 3’te 2’si için ramazan önemli. Artık metroda ramazan reklamları var mesela. Ayrıca ramazanın ekonomiye 400 bin Euro’luk katkısı oluyor. Nihayetinde ramazan artık Fransız toplumunun tamamına nüfuz ediyor. Bugün Fransa’da İslam ‘normalleşiyor’. Müslümanlar saklanmak zorunda kalmıyor. Fransa’da gettolaşma var, evet ama toplumsal ayrışma diğer ülkelerdeki kadar yoğun değil.

        Toplumdaki ‘normalleşme’ Fransa Devleti’ne de sirayet etti mi?

        Din meselesinin toplumdaki çözülmeleri devlete de sirayet ediyor. Fransa daha açık, pozitif bir laikliğe doğru evriliyor. Elbette ki tartışmalar var. Okullarda başörtüsü takılması; Müslüman mahallelerindeki kamuya ait yüzme havuzlarında kızlarla erkeklere ayrı günler tahsis edilmesi gibi talepler tartışma yaratabiliyor. Ama “Laiklik, inançlılarla inançsızların bir arada bulunabilmesidir” şeklinde bir anlayış da ortaya çıkıyor. Fransız laikliği kamu alanının yansızlığını ifade eder. Yani kamuya ait havuza nasıl girileceğine dair herhangi bir dini referans belirleyici olamaz; okulda görünür dini semboller kullanılmamalıdır. Ama laiklik her inançtan insanı bir arada tutabilmektir de... Din, kamunun dahil olduğu kültürel aktivitelerde bir alan teşkil edebilir.

        Ramazan gecesi de buna örnek...

        2001’den bu yana Paris Belediyesi; 2000’den bu yana Fas’taki Fransız Kültür Merkezi iftar yemekleri veriyor, ramazan şenlikleri yapıyor mesela. Ben de İstanbul’da ramazan geceleri düzenlemek istedim. Burada mesele Fransa’nın geliştiğini göstermek değil sadece; Fransa’nın, ülkedeki ikinci yaygın din olan İslam’ı kabul ettiğini, varsaydığını ilan etmek. Bu gecelerde kardeşlik pekişiyor. Sadece Fransa’yı yakından tanıyan Türkleri değil; aynı zamanda Fransız toplumuna temas etmemiş, Fransa’ya mesafeyle yaklaşan kişileri de aramızda görmek istiyoruz.

        ‘İstanbul’da çocuk büyütmek kolay değil’

        Türkiye, Fransızlara ne hatırlatıyor?

        Bir kere İstanbul’un imajı Türkiye’den daha iyi. “İstanbul’a gittim” demek Fransa’da etkileyici bir şey. İstanbul, Fransızlara fantastik geliyor. İstanbul’un çölde olduğunu zanneden de var; “Kervansaraylar cumaları açık mı” diye soran da... Yani hem İstanbul’da kervansaraylar var hem de tatil gününü cuma zannediyorlar. İstanbul’un büyüleyiciliği hem hakkındaki mitlerden hem de Fransızların buradaki çağdaşlığı küçümsemesinden kaynaklanıyor. İstanbul’un hareketli, moda, sanat ve tasarımda gelişmiş bir 21’inci yüzyıl metropolü olduğu anlaşılmıyor. İstanbul’un modernliği bu şehre gelen Fransızların çoğunu şaşırtıyor.

        Siz ise “İstanbul’a gelmek bir aile projesiydi” diyorsunuz. Sarayın bahçesindeki çeşme tekrar ilk sahiplerinde...

        Çocuklarımızın İstanbul’da büyümesini istedik. Çünkü eşim bir Türkiye âşığı, Osmanlı tarihçisi. Burada 4 yıl yaşadı. Burası onun çalışma alanı. Gençken İstanbul’daydı. Gençlik sözlerine sadık kalmalı hayatta... Evet, bu proje çeşmeye de bağlanıyor. Eşimin büyük büyük babası (Maurice Bompard) Osmanlı İmparatorluğu’ndaki son Fransa Büyükelçisi’ydi. Ardından Osmanlı İmparatorluğu, Almanya’yla birlikte savaşa girmeye karar verdi. Büyükelçi 1909’dan 1914’e kadar İstanbul’da çok mutlu olduğunu anlatırmış; eşi de Türkiye âşığıydı. Özellikle Pera’yı çok severmiş. İstanbul’un Dostları Cemiyeti’nin başkan yardımcısıydı. Cemiyetin başkanıysa Halife Abdülmecid’di. Bugün Fransa Sarayı’nın bahçesinde bir çeşme var. O çeşmeyi Abdülmecid, eski büyükelçinin eşine hediye etmiş. O çeşmeyi kısa bir süre önce rönove ettik.

        İstanbul’un çocuklarınızın büyümesi için ideal bir şehir olduğunu mu düşündünüz?

        İstanbul’da çocuk büyütmek kolay değil. Bunu pusetle İstanbul sokaklarında yürürken görüyorum. Yeterince kaldırım yok mesela. Bu durum İstanbul’u eşitliksiz bir şehre dönüştürüyor. Araçları, şoförleri olanlar çocuklarını rahatça gezdirebiliyor. Ama bunlardan yoksun kişiler için çocuklarla bir yerden bir yere gitmek, birlikte aktiviteler yapmak çok zor. Yeterince kreş yok. Kadınlar çalışmakla çocuk büyütmek arasında tercih yapmak zorunda kalıyor maalesef. Fransa’da çocuklar için daha fazla kamu hizmeti var. Ancak bizim imkânlarımız İstanbul’da çocuk büyütmeyi harika kılıyor. Çocuklarımız bu şehre bayılıyor. Ama bu ayrıcalıklara çok az kişi sahip. Ayrıca eşim Türkiye’deki olumsuzluklardan bahsetmemi sevmiyor. Ben de şartları tüm İstanbullular için daha iyiye getirmeye çalışıyorum. Eylülde İstanbul Belediyesi’yle bir araya geleceğiz ve Fransa’dan hangi kent uygulamalarını İstanbul’a adapte edebilir, bu sayede nasıl çözümler üretebiliriz, bakacağız.

        Başkonsolos neler yapıyor?

        Suriyeli sığınmacılar için Fransa Sarayı’nda yardım gecesi düzenleyecek.

        12 Temmuz’da Fransa Sarayı’nda ‘ramazan gecesi’ var. Saray’da namaz kılmak için özel bir alan hazırlanacak. Aynı gece bahçede Pierre Blanchard’ın caz konseri olacak. Konserin biletleri satışta...

        Başkonsolos Dumenach, İstanbul’a ilahiyat eğitimi almaya gelen 40’a yakın Türk asıllı Fransız öğrenciyle yakından ilgileniyor. “Diyanet İşleri’yle Fransa arasında bir köprü kurulması faydalı bir girişim” diyor.

        Ördek eti projesi... Başkonsolos, Türkiye’de ördek etinin yaygınlaşması için çalışıyor. “Bu pahalı bir et değil. Ördek göğsü Türk tüketicilerin damak tadına uyacaktır. Ördek eti ithalatı Fransa’yla Türkiye arasındaki rekabeti ve işbirliğini güçlendirebilir. Türkiye’de ördek yetiştirilebilir” diyor.

        Fransa’nın milli bayramı 14 Temmuz’da Pascal Nouma, Fransa Sarayı’nda başkonsolos’un onur konuğu olacak. Konsolosluğun düzenlediği Dünya Kupası tahmin yarışmasını kazananlara ödül dağıtacak.

        'Türkiye’de yaşam sandıklarından zor’

        Fransa’dan Türkiye’ye gelip yerleşmek isteyenlerin sayısı artıyor. Bunun sebebi ne?

        Türkiye ekonomisi çekici... 3 yılda Türkiye’deki Fransız şirketlerin sayısı 300’den 450’ye çıktı. Fransız gurbetçiler ve Türk asıllı Fransızlar Türkiye’ye bu şirketlerde çalışmaya geliyor. Ayrıca, Fransa’daki ekonomik kriz dolayısıyla anavatanlarına dönen Türk asıllı Fransızların sayısı da az değil. İlginçtir ki Türkiye’de yaşamak onlar için sandıklarından daha zor oluyor. Trafikten, günlük hayattaki ve iş dünyasındaki düzensizliklerden şikâyet ediyorlar. Türkiye’deki sıkı aile ilişkileri, onlara bir aile yükü gibi aks edebiliyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ