Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Güncel 15 Temmuz'un 5'inci yıldönümü! Habertürk yazarları yazdı

        Habertürk yazarları Muharrem Sarıkaya, Çetiner Çetin ve Prof. Dr. Kürşad Zorlu, 15 Temmuz darbe girişiminin 5'inci yıldönümünü yazdı.

        Sarıkaya yazısında, "Bu noktaya neden gelindiğini sorgulamadan meseleyi anlamanın olanağı yok… Çünkü 15 Temmuz bir noktadan bakılarak anlaşılamayacak kadar çok yönlü ve bir o kadar da derin darbe girişimi… Emir komuta zinciri içinde gerçekleşen geçmiş darbelerden kendini ayırt eden yönü de burada ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı.

        Çetin ise, "Ülkemiz milli egemenliğimizi, sınır güvenliğimizi ve halkımızı tehdit eden unsurlara karşı mücadele ederken yaşanan zafiyetlerin arkasında güvenlik bürokrasisinin içine sızan hücrelerin etkisi, 15 Temmuz sonrası yapılan operasyonlarla net bir şekilde görüyor" dedi.

        Prof. Zorlu da, "15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından 5. yılı geride bırakıyoruz. Ve bana kalırsa bu önemli günün yıldönümünde yapılması gereken, ciddi bir muhasebe ve soruna yol açan sebepleri var gücüyle ortadan kaldırabilmek olmalı… Öyle ki başta halkın desteği ve kararlılığı ile geri püskürtülen bu alçak saldırının ortaya çıkışındaki sebepler uzun yıllara dayanan hatalar ve ihmallerle bir bütün halinde irdelenmeli" diye yazdı.

        Muharrem Sarıkaya, Çetiner Çetin ve Prof. Kürşad Zorlu'nun yazıları şöyle:

        REKLAM

        MUHARREM SARIKAYA: CEMİYETİN ZAFERİ…

        Devlet güvencesi altında garantili ve kaliteli yaşam sürmek varken bir insan neden cemaate ihtiyaç duyar?

        Sorunun yanıtı açık…

        Kendini güvende hissetmeyen insanoğlu için cemaat sıcak ortamdır…

        Fırtına anında sığınılacak bir dam, soğukta sobası yanan bir ev, kavurucu sıcakta ise buz gibi suya sahip kuyusu olan konaktır.

        Dışarıda büyük sorunlar, tehditler, tehlikeler varken, içinde güvende dolaşılan, düşüncelerini dilediği gibi dile getiren, herkesin sizi anladığı, herhangi bir şüphe duymadığı, güven içinde hissettiği bir sığınma yeridir.

        Ayağına taş değse yanında olacak, düştüğünde elinden tutup kaldıracak birileri hep vardır.

        Kamu görevinde yükselmenin, mahalle bakkalında kazanmanın, iş alanında ihaleleri almanın aracıdır.

        Bulunması umut edilen cennetin adıdır.

        Ama bedeli de bir o kadar ağırdır…

        REKLAM

        Çünkü vermeyi veya korumayı vaat ettiği yaşamda ağır bir yükü de beraberinde sunar.

        Güvenlik ve özgürlük veya bireysellik ile cemaat arasında bocalamanın yeri haline geldiği çok sonra fark edilir; ama içinden bir türlü çıkmanın da artık olanağı kalmamıştır...

        TANTALOS’UN ISTIDABI

        Zygmunt Bauman’ın tarifiyle “Tantalos’un ıstırabı” gibidir…

        Boynuna kadar suyun içindedir ama ne zaman susuzluğunu gidermek için başını eğse, sular çekilir…

        Birilerine göre “hizmet veya hareket”, bazılarına göre de “cemaat” olarak tanımlanan Fetullah Gülen hareketinin gerçek yüzü ortaya çıkara kadar “dini bir yapı” olarak kabul edilip taraftar toplayabilmesinin gerisinde de bu vardır…

        FETÖ yapılanmasını bu denli dinamik hale getiren de bu yapılanmadır.

        Unutulmasın ki kendisine en çok karşı olduğu farz edilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nde en sayısı 300 civarında olan general kadrosundan 85’ine, yani dörtte birine sahipti.

        REKLAM

        KAMUDA YÜKSELME ARACI

        Çünkü onların sayesinde yükseldi, onlarla iş bulmanın veya ihale almanın, üniversiteye girmenin ve mezun olmanın yolunu buldu.

        Bu bazen çalınan sınav sorularının cevap anahtarlarıyla birlikte verilmesiyle oldu, bazen de hakkı olanların uydurma dosya ile hakkından vazgeçirilmesiyle…

        Buna ister torpil, ister kayırmacılık veya tehdit, isterseniz nepotizm deyin…

        Bu noktaya neden gelindiğini sorgulamadan meseleyi anlamanın olanağı yok…

        Çünkü 15 Temmuz bir noktadan bakılarak anlaşılamayacak kadar çok yönlü ve bir o kadar da derin darbe girişimi…

        Emir komuta zinciri içinde gerçekleşen geçmiş darbelerden kendini ayırt eden yönü de burada ortaya çıkıyor.

        MEYDANDA BOŞALDI

        Bazılarının bir yönünden bakıp, tarihin bir diliminde gerçekleşmiş; kısa sürede sonlanmış adli vaka olarak değerlendirebilir.

        Bazıları da gizli örgüt tarafından adım adım iktidarın ele geçirilmesinin son aşamasında başarısızlığa uğraması olarak da bakabilir…

        REKLAM

        Ancak benim için 15 Temmuz, kimin söylediğini anımsamadığım, bir panelde işitip yıllardır hafızamda sakladığım şu cümlede kendini bulur:

        “Cemiyetin, cemaat üzerindeki zaferidir…”

        Çünkü toplum, cemaat üzerindeki zaferini, o güne kadar suskunluk sarmalı içinde biriktirdiği kini, korkuyu, endişeyi meydanlarda boşaltmasıyla elde etti.

        ALNI SECDEYE DEĞENDEN ZARAR GELMEZ ALGISI…

        Oysa ona doğduğu andan itibaren alnı secdeye değenden zarar gelmeyeceği öğretilmişti.

        Yanında kendisinden daha az birikime sahip olanın liyakat kuralları alaşağı edilerek yükseltilmesini sindiremedi, ama sesini de çıkaramadı.

        Veya işini başarı ile yürüten bir kamu yöneticisinin gereksiz yere görevinden alınıp, yerine o işi hiç yapmamış birinin atanmış olmasını da gururuna yediremedi.

        Girdiği bir ihalede en iyi teklifi veren olduğunu bildiği halde, işin bir başkasına verildiğini, iş alamaz duruma geldiğini gören iş adamı da bunu hesap defterinin bir kenarına yazdı.

        Asker de polis de işçi de kamu görevlisi veya iş adamı da olsa hemen hepsi öfkesini bir kenarda sakladı.

        REKLAM

        Din görüntüsü altında faaliyet gösteren yapı 15 Temmuz’da harekete geçince, cemiyet, diğer tanımıyla toplumun kendi devrimini gerçekleştirdi…

        Bu tür yapılanmalara yarın da olsa izin vermeyeceğini canını meydana koyarak gösterdi…

        BİREY DE ALDANMIŞ OLABİLİR

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin dünkü grup toplantısındaki şu cümlesi bu açıdan önemliydi:

        “Din kisvesi altında milleti sömürenlere izin vermeyeceğiz. Bizim kutsallarımıza saldıranlara izin vermeyeceğiz. Dinimizi yıllardır bunlar sömürdüler. Evet, açık söylüyorum, aldandık…”

        Ancak unutulmamalı ki hükümet gibi, birey de aldanabilir…

        Onun aldanmış durumu karşısında ortaya çıkan mahcubiyetini gidermek de devlete düşer…

        Yani bir bankada hesap açtığı veya bir sendikaya üye olduğu için terörle mücadele yasası kapsamında değerlendirilmemeli, yaşam boyu işe giremez hale getirilmemelidir.

        İstihbarat örgütleri, güvenlik birimleri dahil her türlü gücü elinde bulunduran hükümetten daha kolay şekilde bireyin de aldatıldığını kabul etmek gerekir.

        Bu noktada olan insanların içinde bulundukları mahcubiyet ve mağduriyeti gidermek de devlete düşer…

        REKLAM

        ÇETİNER ÇETİN: 15 TEMMUZ'UN ARDINDAN

        15 Temmuz’un ardından;

        - Fırat kalkanı,

        - Zeytin Dalı,

        - Barış Pınarı harekatlarının yanı sıra dış politikada çok önemli olan Libya ve Azerbaycan inisiyatifleri geliştirildi. MİT bu operasyonlara hedef tespit ve takibi ile İHA ve SİHA desteği sağladı. Bunun yanı sıra MİT tarafından PKK lider kadrosuna yönelik spesifik operasyonlar düzenlendi. Sofi Nurettin ve Diyar Garip gibi çok üst düzey PKK yöneticileri etkisiz hale getirildi. DEAŞ’ın üst düzey yöneticileri de Suriye’de yakalanıp Türkiye’de adalete teslim edildi.

        FETÖ ile mücadele kapsamında, 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana, 4 kıtada gerçekleştirilen çalışmalar neticesinde 100’den fazla örgüt mensubunun ülkemize getirilmesi sağlandı.

        - FETÖ Orta Asya Genel Sorumlusu Orhan İnandı Kırgızistan’dan,

        - FETÖ lideri Fetullah Gülen’in yeğeni ve örgütün sözde yöneticisi Selahaddin Gülen Kenya’dan,

        REKLAM

        - Meksika ülke sorumlusu Osman Karaca Meksika’dan,

        - Malezya ülke sorumlusu Alaattin Duman ve onun ardından yerine gelen Arif Komiş Malezya’dan,

        - FETÖ’nün para kasası Memduh Çıkmaz Sudan’dan,

        - FETÖ okulları Müdürü Mesut Kaçmaz Pakistan’dan,

        - FETÖ’nün Azerbaycan kasası İsa Özdemir Azerbaycan’dan,

        - Kenya Eğitim Koordinatörü Osman Özpınar ve Avrupa’dan Afrika’ya para transferlerini yürüten İbrahim Akbaş Gabon’dan,

        - Balkanlarda toplanan himmetleri Pensilvanya’ya aktaran Cihan Özkan, Balkanlarda örgüte eleman sağlayan Kahraman Demirez, okul yapılanmasında öğretmenlerden sorumlu Hasan Hüseyin Günakan, FETÖ elebaşı Gülen’den plaket alan ve Ergenekon davasında Adli Tıp’ta FETÖ lehine raporlar düzenleyen Osman Karakaya Kosova’dan,

        - FETÖ’nün Myanmar imamı Muhammet Furkan Sökmen Myanmar’dan,

        REKLAM

        - FETÖ’nün Mersin iş adamları imamı Salih Zeki Yiğit, FETÖ’nün sosyal medya uzmanlarından Yusuf İnan, yurt dışı eğitim sorumlularından Salih Fidan ve sözde Erbil sorumlusu Samet Güre Ukrayna’dan,

        - PKK/KCK mensuplarıyla iletişimde olan FETÖ mensubu Gürbüz Sevilay ile örgüt şirketlerinden sorumlu ve üst düzey görevlerde bulunan Tamer Avcı Özbekistan’dan,

        - Örgütün TSK mahrem yapılanmasında “örgüte ev temin eden” İsmail Okkalı, emniyet mahrem imamı Ahmet Yiğit KKTC’den getirildi.

        Tüm bunları sıralamamın sebebi şu: Ülkemiz milli egemenliğimizi, sınır güvenliğimizi ve halkımızı tehdit eden unsurlara karşı mücadele ederken yaşanan zafiyetlerin arkasında güvenlik bürokrasisinin içine sızan hücrelerin etkisi, 15 Temmuz sonrası yapılan operasyonlarla net bir şekilde görüyor.

        Altı yıl önce bugün hayatlarını vatanı ve milleti korumak için feda eden sivil veya devlet memuru, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor yakınlarına sabırlar diliyorum.

        Bir daha FETÖ’ler görmemek ümidiyle…

        REKLAM

        KÜRŞAD ZORLU: 15 TEMMUZ'DAN ÇIKARACAĞIMIZ BAZI DERSLER

        15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından 5. yılı geride bırakıyoruz. Ve bana kalırsa bu önemli günün yıldönümünde yapılması gereken, ciddi bir muhasebe ve soruna yol açan sebepleri var gücüyle ortadan kaldırabilmek olmalı… Öyle ki başta halkın desteği ve kararlılığı ile geri püskürtülen bu alçak saldırının ortaya çıkışındaki sebepler uzun yıllara dayanan hatalar ve ihmallerle bir bütün halinde irdelenmeli.

        Malumunuz bu yapılanma, dış desteğinin yanı sıra son çeyrekte (özellikle 2012-2013’e değin) bir yandan devlet kademelerinde kritik görevleri sistematik biçimde doldurulmak istemiş bir yandan da hayatın her alanında ciddi bir kurumsallaşma sağlamıştır.

        Özellikle 2012’den sonra devlete sızma hedefinin de ötesine geçilerek devleti ele geçirmeye dönük somut nitelikli operasyonlar kendisini göstermiştir.

        REKLAM

        15 Temmuz sonrası ortaya konulan delil ve bulgulardan daha iyi anlaşılıyor ki örgütün kurumlardaki resmi makam sahibinin dışında bir de paralel makam oluşturduğu ve adım adım “paralel devlet” mekanizmasını etkinleştirdiği görülüyor.

        NASIL BİR YAPILANMA?

        İçişleri Bakanlığı’nın (İç Güvenlik Strateji Dairesi) 2019 yılında hazırladığı bir çalışmaya göre ezoterik ve ideolojik bir düşünceyle örülen iç yapılanmasının hem karmaşıklığı ve hem de dikey/yatay olarak büyüdüğü belirtiliyor. Coğrafi ve sektörel olarak yatay bir çizgide siyaset kurumları, STK’lar, holdingler, medya kuruluşları, yurtlar ve daha farklı sahalarda legal/illegal bir sistem inşa edilmiş. “Mahrem birimler” olarak ifade edilen adliye, emniyet ve askeriyede “hücre tipi yapılanma” modeli öne çıkıyor. Bu modelde üçer, beşer ve yedişer kişilik hücreler oluşturularak birimler bir zincir şeklinde tasarlanmış. Her hücre mensubu ancak belirli sayıda kişi ve üstünden haberdar olabiliyor. Dikey yapılanmanın en altında halk tabakası, sonra sadık tabaka yer alırken piramidin en üstüne çıkıldığında has tabaka ve kurmay tabakaya ulaşılıyor. Yine bu raporun “halk tabakası” başlığı altında şu çarpıcı tespit yer alıyor: “Birinci katta yer alanların önemli bir kısmının bilinçsiz bir şekilde örgüte destek sağladığını söylemek mümkündür. Başka bir ifade ile bu kişiler örgütün gizli işlerinden habersizdir.”

        HUKUK-LİYAKAT-DEMOKRATİK SİYASET

        FETÖ/PDY yapılanmasının tahrip ettiği belki de en önemli unsur, aynı zamanda bu tür yapılanmalarla mücadelede de hayati bir önem taşıyor. O da Hukuk-Liyakat-Demokratik Siyaset ekseninin yerle bir edilişidir. Buradaki denge hali aslında çağdaş ve demokratik bir yönetimin esasıdır. Devlete sadakat yerine örgüte sadakat, devlet için liyakat yerine örgüt için liyakat temelinde bir yaklaşım adım adım yukarıdaki kadrolaşmayı getirmiştir. Bu uğurda hukukun örselenmesi ve siyasetin araçsallaştırılması 15 Temmuz’un iç dinamiklerini tetiklemiştir.

        O halde hukuk, liyakat ve demokratik siyaset iklimini dengeye ulaştırmaktan başka çare yoktur. Ancak ne yazık ki bu temel üzerinde sorunların devam ettiğini görmek üzücü!

        Bu vesileyle Demokrasi ve Milli Birlik Günü'nde şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum...

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ