Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya İşte 2022 yılında dünya gündemine ​damga vuran olaylar
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI

        2022 başında dünya, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Rusya'nın sınırlarının NATO güçleriyle kuşatıldığı gerekçesiyle Ukrayna'ya saldırma ihtimaline karşı nefesini tuttu. Dünya genelinde Rusya'nın Ukrayna'ya bir süre daha saldırmayacağı düşüncesi hakimdi.

        Ancak takvimler 24 Şubat'ı gösterdiğinde Putin, televizyonlardan canlı yayımlanan konuşmasında Ukrayna’nın Donbas bölgesinde bir “özel askeri operasyona” başlattıklarını ilan etti. Ukrayna'nın başkenti Kiev’de hava saldırısı sirenleri çalmaya başladı. Böylece Rusya-Ukrayna savaşı başladı. Ukrayna'da sıkıyönetim ve genel seferberlik ilan edildi.

        REKLAM

        Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sebebiyle çok sayıda ülke, Rusya'ya yaptırım uygulamaya başladı. Kendi vatandaşlarını ülkeden tahliye etti ve Rus diplomatları topraklarından sınır dışı etti. Başta Putin olmak üzere Rus siyasetçiler ve iş insanları, AB ile bazı ülkelerin yaptırımlarının hedefi oldu. Rusya da bu yaptırımlara karşılık verdi.

        Rusya'nın Ukrayna'yı kısa sürede işgal edebileceği düşünülüyordu, ancak dünyadan Ukrayna'ya yapılan desteklerle birlikte bu sonuca ulaşılamadı. Aylar geçtikçe Rus güçleri Kiev'den çekilirken, çatışmalar daha çok Ukrayna'nın doğusuna taşındı. Tarihler 30 Eylül'ü gösterdiğinde ise Putin, Ukrayna’nın Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinin Rusya tarafından ilhak edilmesine yönelik anlaşmaları imzaladı.

        Putin son olarak 21 Aralık'ta yaptığı açıklamada, Rusya'nın tüm hedeflerini yerine getireceğini ve askeri gücünü artıracağını söyledi. Eş zamanlı olarak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de savaşın başından bu yana ilk kez yurt dışı ziyaretini gerçekleştirmek üzere ABD'ye gitti.

        Son olarak savaşta kaç kişinin hayatını kaybettiği net olarak bilinmezken,100 binden fazla Rus askerinin öldüğü ya da yaralandığı düşünülüyor, durumunun Ukrayna tarafından aynı şekilde olduğu ifade ediliyor.

        REKLAM

        2023 yılında bu savaşın sona erip ermeyeceği ise belirsiz.

        GIDA KRİZİ

        2022 yılına damga vuran en önemli olay kuşkusuz Rusya-Ukrayna Savaşı oldu. Küresel siyasi, ekonomik ve kültürel dengeleri alt üst eden bu savaşın etkileri de birçok açıdan dünya kamuoyunu derinden sarstı. Gıda krizi bu konuların en başından gelenlerden biri oldu.

        24 Şubat’tan beri sıcak çatışma içinde olan iki ülke: Rusya ve Ukrayna, dünyanın tahıl ambarı. Rusya ve Ukrayna dünyanın buğday ihtiyacının yüzde 27’sini karşılarken, bu oran ayçiçeğinde tam yüzde 75’e çıkıyor. Bu sebeple Rusya-Ukrayna Savaşı’nın tetiklediği en büyük problemlerden biri, küresel açlık.

        Rusya, Ukrayna’ya saldırısının ardından hızla Ukrayna’nın liman kentlerini ele geçirerek Kiev yönetiminin ihracat yollarını tıkadı. Rusya’nın hem Ukrayna’nın tahıl sevkiyatını durdurması, hem de kendi ihracatını politik sebeplerle kısıtlamasının ardından dünya gıda arzı büyük oranda azaldı, fiyatlar aşırı yükseldi.

        REKLAM

        Rusya’nın tahıl arzını dramatik ölçüde kısması, tüm dünya ülkelerine açlık tehlikesi, enflasyon ve alım gücünde korkunç bir düşüş olarak yansıdı. Sadece Mısır’ın tahıl ihtiyacında Ukrayna ve Rusya’ya yüzde 100 oranında bağımlı olması, sorunun ne kadar küresel ve tehlikeli olduğunu gözler önüne seriyor.

        Başta ABD, AB ve NATO organizasyonu olmak üzere birçok devlet Rusya’ya ‘tahıl ihracatına izin vermesi’ çağrısı yaparken, Batı dünyasının Rusya ile diplomatik olarak tarihin en kötü seviyelerinden birinde olması müzakere arayışlarını zora soktu. Tüm dünya ülkeleri gibi Türkiye de bu krizi derinden hissederken, savaşın başından itibaren hem Ukrayna hem de Rusya ile diplomatik ilişkileri güçlü tutan Erdoğan hükümeti başarılı bir arabuluculukla Rusya ve Ukrayna’nın tahıl ihracatında anlaşmasını sağladı.

        Varılan anlaşma kapsamında Birleşmiş Milletler, Türkiye, Rusya ve Ukrayna'dan yetkililerin görev alacağı Müşterek Koordinasyon Merkezi, 27 Temmuz'da İstanbul'da açıldı. Tüm tahıl fiyatlarında gerilemeler yaşandı.

        Tahıl Anlaşması, yıllar içerisinde ABD ve AB yönetimi ile bağı zayıflayan Türkiye’nin, ABD, AB ve NATO ile yeniden bağlarını kuvvetlendirecek bir diplomatik başarı olarak öne çıktı.

        Bundan yıllar sonra geçmişe bakıldığından insanlık 2022 yılını birçok sorunun sonuçlarının yaşandığı ve bu sonuçların yeni sorunlar doğurduğu, dünya düzenini temelden sarsan bir sene olarak hatırlayacak.

        ENERJİ KRİZİ

        Rusya - Ukrayna Savaşı sadece bölgeyi değil tüm dünyayı etkileyecek büyük krizlerin de fitilini ateşledi.

        Petrolden doğalgaza, kömürden yenilenebilir enerji kaynaklarına enerjinin hemen her alanında fiyat artışlarıyla kendisini gösteren kriz savaş ile daha da büyüdü. Enerjide dışa bağımlı olan Avrupa ülkeleri özellikle 2022'nin ilk aylarından itibaren hızla artan doğalgaz ve elektrik fiyatlarıyla karşılaştı.

        Yaptırımlar ve Rusya’ya bağımlılığını azaltmak isteyen Avrupa’ya gaz tedarikinde yaşanan sorunlar da Avrupa başta olmak üzere enerji krizini büyüttü

        İklim değişikliğine karşı çevreci politikalara yönelen Avrupa ülkeleri mecburi bir tutum değiştirerek kömür madenlerini ve santralleri devreye almaya, nükleer santrallerinin faaliyet sürelerini uzatmaya başladı.

        Kriz öylesine ciddi bir boyuta ulaştı ki, pek çok Avrupa ülkesi enerjiden tasarruf için uymayanlara cezai yaptırım da içeren önlemler almaya başladı. Avrupa ülkeleri içerisinde enerjide Rusya’ya en bağımlı ülkelerden biri olan Almanya’da Ocak ve Şubat aylarının daha kritik olması ve kesintiler yaşanması bekleniyor.

        ABD YÜKSEK MAHKEMESİ'NDEN KÜRTAJ KARARI

        ABD siyasetinin iç dinamikleri, vali, senatör, temsilci, başkan gibi yerel ve federal iktidarları belirleyici unsur olduğu gibi; dünya siyasetine dolaylı da olsa yön veren temel tartışma konuları çevresinde şekillenir. İklim değişikliği, bireysel silahlanma gibi kritik ayrışma noktalarının yanında bir diğer konu var ki, 2022’ye damgasını vurdu: Kürtaj hakkını koruyan 50 yıllık kararın feshedilmesi.

        Ülkenin iki büyük partisi; kürtajın bir hak olduğunu savunan Demokrat Parti ve kürtajın cinayet olduğunu savunan Cumhuriyetçi Parti’nin temel görüş farklılıklarının başında gelen kürtaj hakkı, ABD Yüksek Mahkemesi’nin ülkede 50 yıldır yürürlükte olan kadına kürtaj hakkı veren 1973 tarihli "Roe v. Wade" kararını bozmasıyla yeniden gündemin ilk sıralarına yerleşti.

        Mayıs ayında sızdırılan belgelerde çoğunluğun Cumhuriyetçilerde olduğu Yüksek Mahkeme’nin kürtaj hakkını ulusal çapta garanti altına alan kararın yanlış olduğunu düşündüğü belirtilirken, ABD Başkanı Biden, iddialar üzerine, "Kürtaj temel haktır" açıklamasında bulundu.

        ABD Yüksek Mahkemesi, 24 Haziran'da ülke genelinde kürtaj hakkını anayasal olarak garanti altına alan 1973 tarihli kararı 9 yargıçtan 6’sının oyuyla iptal etti. Tepkiler çığ gibi büyüdü.

        Başkan Biden, "Bugün Yüksek Mahkeme, Amerikan halkının anayasal hakkını elinden aldı. Ülkemiz ve mahkeme için üzücü bir gün" ifadelerini kullandı. Birçok kentte protesto gösterileri düzenlendi.

        Yüksek Mahkeme’nin koruma kalkanını kaldırmasının ardından birçok Cumhuriyetçi eyalette kürtajın yasaklanması için kanun teklifleri verildi. Oklahoma, Tennessee, Indiana, Arizona ve Teksas’ta kürtaj yasaklandı.

        ABD’de 50 yıllık bir devir değişirken, kürtaj hakkı tartışmaları ülke siyasetinin merkezinde çözümsüzlüğe evrilmeye devam ediyor.

        JAPONYA’NIN ESKİ BAŞBAKANI ABE’YE SUİKAST

        Tarihler 8 Temmuz’u gösterdiğinde ise tüm dünyayı şoke eden bir olay, Japonya’da yaşandı. Japonya’da 9 yıl başbakanlık görevinde bulunmuş olan Şinzo Abe, Nara kentinde Liberal Demokrat Parti adayının seçim kampanyasına destek için açık hava etkinliğinde yaptığı konuşma sırasında, göğsünden vuruldu.

        Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Abe, hayatını kaybetti.

        Cinayetin zanlısı, eski bir donanma mensubu olan 42 yaşındaki Tetsuya Yamagami, Abe'nin bağlantılı olduğuna inandığı Moon Tarikatı olarak bilinen Birleştirme Kilisesi'nden "nefret ettiği" için saldırıyı gerçekleştirdiğini söyledi.

        Japonya Başbakanı Kişida Fumio, Abe suikastine neden olduğu düşünülen Moon Tarikatı'yla bağlarını keseceğini açıklarken, kamuoyunun güvenini zedelediği için özür diledi.

        1954 yılında Güney Kore'de kurulan Moon Tarikatı birkaç yıl sonra Japonya'da teşkilatlanmış ve muhafazakâr milletvekillerinin "Komünizm ile savaşma" hedefine destek vererek onlarla yakın ilişkiler geliştirmişti.

        Şinzo Abe'nin dedesi Eski Japonya Başbakanı Nobusuke Kişi, tarikatın Tokyo'da siyasi ayağının kurulmasında etkili olan önemli bir figürdü.

        TAYVAN KRİZİ

        ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin beraberindeki heyet ile Tayvan'ı ziyaret etmesi ABD-Çin arasındaki tansiyonu yükseltti.

        Çin tarafından yapılan açıklamalarda bu ziyaretin gerçekleşmemesi yönünde uyarılarda bulunuldu. Pelosi'nin uçağı Çin'in tehditlerine rağmen 2 Ağustos'ta Türkiye saati ile 17.52'de Tayvan'a iniş yaptı. Dönemin ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'ye Tayvan'ı ziyaretinde, ada otoriteleri tarafından "Şeref Madalyası" verildi.

        Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Bakan Vang, Pelosi'nin, Çin'in tüm uyarı ve protestoları rağmen gerçekleştirdiği ziyaretin, Çin'in egemenliğini kötü niyetle ihlal eden bilinçli bir siyasi provokasyon olduğunu savundu.

        Çin Savunma Bakanlığı, yaşanan gelişmelerin ardından ada çevresinde "bir dizi askeri tatbikat" düzenleyeceğini duyurdu. Tayvan adasını çevreleyen altı bölgede tatbikat yapıldı. Tayvan Savunma Bakanlığı, Çin'in askeri tatbikatlarının Birleşmiş Milletler kurallarını ihlal ettiğini söyledi.

        Çin'in tehditlerine rağmen Tayvan'a giden Pelosi, Washington Post'a "Neden Tayvan'a giden kongre heyetine liderlik ediyorum?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

        Pelosi yazısında "Bir dayanıklılık adası olan Tayvan'ın yanında durmalıyız. Son yıllarda Pekin, Tayvan ile gerilimleri çarpıcı biçimde artırdı. Çin, Tayvan'ın hava savunma bölgesinin yakınında ve hatta üzerinde bombardıman uçakları, savaş uçakları ve gözetleme uçakları devriyelerini artırdı. Bu, ABD Savunma Bakanlığı'nın Çin ordusunun "muhtemelen Tayvan'ı birleştirmek için beklenmedik bir duruma hazırlandığı" sonucuna varmasına yol açtı. Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) hızlanan saldırganlığı karşısında, kongre heyetimizin ziyareti, ABD'nin demokratik ortağı olan Tayvan'ın kendisini ve özgürlüğünü savunurken yanında durduğunun açık bir ifadesi olarak görülmelidir. Ziyaretimiz, karşılıklı güvenlik, ekonomik ortaklık ve demokratik yönetime odaklanan Singapur, Malezya, Güney Kore ve Japonya dahil olmak üzere Pasifik'e yaptığımız daha geniş gezimizin bir parçası" ifadelerini kullandı.

        Tayvan gerilimi Aralık ayında sakinleşiyor görünse de hala devam ediyor.

        İNGİLTERE'DE İSTİFALAR

        İngiltere’de bu senenin en konuşulanı bir marul oldu desek heralde yalan olmaz. Üstelik ömrü bir başbakandan bile uzun oldu.

        İngiltere’de Brexit sonrası çalkantılar devam ederken, ülkenin başbakanı Boris Johnson COVID-19 döneminde yaptığı partilerle kamuoyunda büyük tepki çekmişti. Özür dileyen ancak tüm eleştirilere rağmen görevi bırakmayan Boris Johnson’ın sonunu getiren kabinesindeki istifa dalgası oldu. Johnson görevden ayrılırken, başbakanlık yarışında son ikiye eski Maliye Bakanı Rishi Sunak ile Liz Truss kaldı ve sonunda kazanan Liz Truss oldu.

        Ancak Liz Truss daha ilk günden vaat ve politikalarında sıkıntılar yaşadı bu nedenle o da eleştiri oklarının hedefi haline geldi. Liz Truss görevi bırakmayacağını ilan etse de İngiliz medyası ömrünün bir marulun raf ömründen kısa olup olmayacağına dair yayınlar yaptı. Sonunda kazanan ‘marul’ ile İngiliz medyası oldu ve Liz Truss yalnızca 45 gün görevde kalarak ülkesinin tarihine ‘en kısa süre görev yapan başbakan’ olarak geçti.

        Liz Truss’ın ardından Muhfazakar Parti lideri ve başbakan sahneye rakipsiz çıkan eski Maliye Bakanı Rishi Sunak oldu. Rishi Sunak da İngiltere tarihinin ilk Hint kökenli başbakanı olarak tarihe geçti.

        İNGİLTERE'DE KRALİÇE II. ELIZABETH'İN ÖLÜMÜ

        2021 yılında eşi Prens Philip’in ölümü ile sarsılan İngiliz Kraliyeti, 2022’de de ülkenin hükümdarı Kraliçe II. Elizabeth’i kaybetti.

        İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, 8 Eylül’de Balmoral Kalesi’nde 96 yaşında hayatını kaybetti. Kraliçe II Elizabeth, Britanya’nın en uzun süre tahtta kalan hükümdarı olarak tarihe geçti.

        Kraliçe II. Elizabeth’in ölümü ile ülkede 10 günlük yas ilan edilirken, milyonlarca kişi cenaze törenini canlı takip etti. Kraliçe’nin ölümü ile birlikte oğlu ve tahtın 1 numaralı varisi Charles yeni hükümdar oldu ve Kral III. Charles olarak anılmaya başladı.

        Charles’ın tahta geçme töreni ise 2023 yılına kaldı.

        İRAN PROTESTOLAR

        İran'ın başkenti Tahran'da "ahlak polisleri" tarafından "başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle" gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin 16 Eylül'de yaşamını yitirmesiyle ülkede protestolar başladı.

        İran'da başlayan gösteriler yalnızca ülkede değil dünyanın birçok kentinde de protestolara yol açtı. Aylardır süren gösterilerde, yüzlerce kişi hayatını kaybetti, yaralandı veya gözaltına alındı. İki kişi idam edildi.

        2022 Dünya Kupası ilk maçında İngiltere maçı öncesi İran Milli Takımı’nın protestosu da dikkat çekti. Oyuncular, ülkede yaşanan olaylara tepki olarak karşılaşma öncesi çalınan milli marşa eşlik etmedi.

        İran 14 Aralık'ta kadın haklarına ilişkin ihlalleri nedeniyle Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Biriminden ihraç edildi. Ülkede ahlak polisinin kaldırıldığına ilişkin haberler bir süre dünya basınında yer alsa da bunlara ilişkin resmi bir açıklama gelmedi.

        İranlı kadınların mücadelesi yıl sonu itibariyle devam ediyor.

        ELON MUSK'IN TWITTER'I SATIN ALMASI

        2022 yılına damga vuran bir diğer olay ise kuşkusuz, Tesla ve SpaceX'in Üst Yöneticisi Elon Musk'ın sosyal medya şirketi Twitter'ı ‘olaylı’ satın alması oldu.

        Twitter’ı satın alabileceğini ilk olarak yine Twitter hesabından duyuran Musk, daha sonra Twitter yönetimiyle müzakereler yürütmeye başladı.

        İlk başta müzakerelere mesafeli yaklaşan Twitter yönetimi, Musk'ın Twitter'ı 44 milyar dolara satın alma teklifini kabul etti. Ancak satın alma süreci sonuçlanmadı. Musk birden çok hükmün ihlalini gerekçe göstererek 8 Temmuz’da masadan kalktı, anlaşmayı feshetti. Bunun üzerine Twitter yönetimi Musk’a dava açtı.

        İki tarafın mahkeme süreci devam ederken Musk 44 milyar dolarlık teklifinin yeniden işleme konulmasına karar verdi ve anlaşma sürecini nihayete erdirerek Twitter’ın yeni sahibi oldu.

        İlk iş olarak Twitter merkez binasına elinde lavabo ile giren Musk, CEO ve üst düzey yöneticiler dahil, şirket çalışanlarının yarısın işten çıkardı.

        ‘Mavi tik’ uygulamasını 8 dolar ücretiyle satmaktan, karakter sınırlamasını kaldırmaya kadar birçok radikal değişiklik planları açıklayan Musk, demeçleri ve Twitter’a yaklaşımıyla başta ABD Başkanı Biden ve Ukrayna lideri Zelenskiy olmak üzere birçok siyasiyle sorun yaşadı. ABD kamuoyu, Musk’ın Twitter’a sahip oluşunun ulusal çıkarlarına uygun olup olmadığını tartışıyor.

        Musk ise Başkan Biden’ın oğlunun bilgilerinden Pentagon’a bağlı Twitter hesaplarına kadar birçok ‘özel dosya’ yayınlamaya devam ediyor.

        İnsan hakları grupları Musk'ı attığı adımlarla nefret söylemi ve yanlış bilgi içeriği tehlikesini artırmakla suçluyorlar.

        Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği, Musk’ı Twitter ile ilgili haber yapan bazı gazetecilerin hesaplarını kapattığı için kınadı.

        Elon Musk ise Twitter yöneticiliğini devredeceğini duyurdu.

        ABD ARA SEÇİMLERİ

        2022 yılını küresel çapta etkileyen bir diğer olay ise ABD Ara Seçimleri oldu. Dünyanın en büyük ekonomisi olması, etki alanının devasa çapı sebebiyle hem iç hem dış politikasının sonuçlarının tüm dünya toplumlarında yankılandığı ABD’de, iktidardaki Demokratların Cumhuriyetçilere karşı büyük bir yenilgi alacağı ve eski başkan Trump’ın desteklediği adayların kazanmasıyla yeniden başkan olmak için elinin güçleneceği beklentisiyle gidilen seçimler; hiç de tahmin edilen gibi sonuçlanmadı.

        Cumhuriyetçi Parti’nin kırmızı dalga olarak tanımlanan bir oy patlaması yapabileceği değerlendiriliyordu. Bu yönde tahminlere karşın Demokrat Parti birçok noktada oylarını korumayı başardı. ABD Başkanı Joe Biden seçimlerin sonuçları için ‘Demokratlar için iyi bir geceydi” diyerek memnuniyetini ifade etti.

        Demokratlar Senato’da çoğunluğu korumayı başarırken, Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kıl payı kazandı.

        Başkan Biden’ın gafları, oğlu Hunter Biden ile ilgili ortaya çıkan iddialar, Afganistan’da yaşanan ‘başarısızlık’, pandeminin her alandaki yıkıcı etkileri ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın derin izleriyle mücadele eden Demokratların tüm bu olumsuzluklara karşın güç kaybını minimumda tutabilmesi Biden’ın 2024 Başkanlık Seçimleri için yeniden aday olabileceğini açıklamasını sağladı.

        Bu seçimin en büyük kaybedenlerinden biri ise kuşkusuz Trump oldu. Donald Trump, bizzat mitinglerine katılarak desteklediği Cumhuriyetçi senatörlerin kaybetmesine şahit oldu. Bunların Türkiye kamuoyu için en önde geleni ise Dr. Mehmet Öz. Pennsylvania eyaletinde Cumhuriyetçilerin adayı olan Dr. Öz, Trump’ın güçlü desteğine rağmen Demokrat rakibine kaybetti.

        Trump’ı üzen bir diğer nokta ise Florida eyaletini kazanarak Cumhuriyetçi partide ve ülke genelinde popülaritesini artıran Vali DeSantis oldu.

        DeSantis, Cumhuriyetçi Parti'nin 2024'te başkan adayı olabilecek bir isim olarak görülüyor. Eski başkan Donald Trump ise DeSantis’in adaylığının Cumhuriyetçi Parti’ye zarar vereceğini savundu.

        DeSantis rakipleriyle çalışma konusundaki istekliliği, ciddi tavırları ve duruşu nedeniyle bazı gazeteciler ve Cumhuriyetçi gözlemciler tarafından "öze sahip Trump" ya ABD'de "Trump 2.0" olarak adlandırılıyor.

        DÜNYADA REKOR SICAKLIKLAR

        2021 dünyanın rekor sıcaklıklarla mücadele ettiği bir yıl olmuştu. 2022'de de durum değişmedi, dünya küresel ısınmanın artan etkisiyle daha da sıcak günler yaşadı. Türkiye de son 50 yılın en sıcak 6. haziran ayını yaşadı.

        Avrupa, tarihinin en sıcak günlerini yaşarken, İspanya, Portekiz, İngiltere, Yunanistan, Fransa, İtalya, Almanya ve Belçika Temmuz ayını hayatın olağan akışını alt üst eden sıcak hava dalgasının etkisinde geçirdi.

        Çok sayıda orman yangını meydana geldi. Copernicus'un paylaştığı verilere göre, AB ülkelerinde 2006-2021 yıllarının ilk 7 aylık döneminde ortalama 520 yangın yaşanırken, 2022 başından 23 Temmuz'a kadar geçen sürede

        1926 orman yangını meydana geldi.

        İtalya'da azalan yağış miktarı sebebiyle son 70 yılın en şiddetli kuraklığı yaşandı

        Pakistan ve Hindistan'da termometreler 51 dereceyi aştı. İngiltere'de 19 Temmuz günü hava sıcaklığı 40 dereceyi aştı, ülke tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. DSÖ verilerine göre 2022 yazında aşırı sıcaklar sebebiyle Avrupa'da en az 15 bin kişi hayatını kaybetti.

        İspanya'da yaklaşık 4 bin ve Almanya'da yaklaşık 4 bin 500 kişi yaşamını yitirirken, İngiltere'de can kaybı 3 bin 200'ün, Portekiz'de ise binin üzerinde oldu.

        Son olarak İngiltere Meteoroloji Ofisi'nin tahminine göre, 2023 yılı 2022'den daha sıcak olacak. 2023'te küresel sıcaklıkların sanayi devrimi öncesine göre 1,08 ila 1,32 derece fazla olacağı öngörülüyor.

        DÜNYA NÜFUSU 8 MİLYARI AŞTI

        Dünya nüfusu son 10 yıllık dönemde insanlık tarihi boyunca en hızlı artışı yaşadı ve 15 Kasım’da 8 milyarı aştı.

        Sadece 12 yılda 7 milyardan 8 milyara çıkan insanlık nüfusunun 15 yıl sonra 9 milyara ulaşması bekleniyor. 2100 yılında ise insanlık nüfusunun azalmaya başlayacağı tahmin ediliyor.

        Nüfusun bu kadar hızlı artması teknolojinin ve gelişmenin başarısı olduğu kadar, içinde riskler de barındırıyor. BM, iklim değişikliği nedeniyle kaynak kıtlığıyla karşı karşıya olan bölgeleri daha fazla zorluğun beklediği uyarısında bulundu.

        Kaynak sıkıntısı, özellikle nüfuslarında büyük artış yaşanan Afrika ülkelerinde büyük bir sorun olarak ortaya çıkabilir.

        Dünya nüfusunun yüzde 18.3’ünü 1.4 milyarla Çin oluştururken, onu önümüzdeki yıllarda geçmesi beklenen Hindistan yüzde 17.5 ile takip ediyor. ABD, 329 milyon nüfusla üçüncü sırada yer alırken, Endonezya ise 266 milyonla dördüncü sırada.

        Türkiye’nin resmi nüfusu 83 milyon 154 bin. Dünya nüfusunun yüzde 1.07’sini oluşturan Türkiye’nin 2023 yılında 84 milyon 247 bin kişi olması bekleniyor. Nüfusun 2050 yılına kadar yavaş bir artış göstererek en yüksek değerini 93 miyon 475 bin ile bu yılda alacağı öngörülürken, 2050 yılından itibaren düşmeye başlayan nüfusun 2075 yılında 89 milyon 172 bin kişi olması bekleniyor.

        DÜNYA NORMALLEŞTİ, ÇİN’DE PROTESTOLAR BAŞLADI

        2020 ve 2021 yılına damga vuran konu şüphesiz COVID-19 salgınıydı. 2 yıl boyunca tüm dünya sıkı karantina tedbirleriyle, maske zorunluluklarıyla dolu günler yaşadı.

        Ancak 2022 yılı, eski normal hayatımıza döndüğümüz bir yıl oldu. Tüm dünya normalleşirken, Çin tedbirleri elden bırakmıyordu. Zaman zaman bazı tedbirlerin kaldırıldığı ülkede, vaka artışı yaşandığı an tedbirlere geri dönülüyordu.

        Öyle ki Eylül ayında Çin’de meydana gelen depremde koronavirüs kısıtlamaları yüzünden çok sayıda kişinin evlerinden çıkamaması tartışma yaratmıştı. Daha sonraları Çin’in Sincan bölgesinde çıkan bir yangında 10 kişinin içinde bulundukları binanın kapılarının kilitlenmiş olması nedeniyle kaçamadığı ve bu yüzden öldüğü iddiaları ülke genelinde büyük protestoların başlamasına sebep olmuştu.

        Pandemi başından bu yana “sıfır vaka” politikası izleyen Çin ise uzun süre geri adım atmadı. Ancak ülke çapında yayılan protestoların ardından 7 Aralık günü, hükümet kısıtlamaların gevşetileceğini açıkladı. Yeni düzenlemeyle birlikte test yapma kuralları gevşetildi, kapanma uygulamaları şehirleri değil sadece etkilenen binalarda geçerli olmaya başladı.

        Son olarak Çin Ulusal Sağlık Komisyonu günlük vaka sayısının artık paylaşılmayacağını duyurdu.

        DÜNYA KUPASI’NDA İLK KADIN HAKEM

        Fransız hakem Stephanie Frappart, 1 Aralık günü Kosta Rika-Almanya maçını yöneterek Dünya Kupası’ndaki ilk kadın hakem olarak tarihe geçti.

        Frappart’ın yardımları Neuza Back ve Karen Diaz da yan hakem olarak sahadaydı. Tamamı kadınlardan oluşan ilk hakem kadrosu Dünya Kupası tarihinde bir ilki yaşattı.

        TALİBAN VERDİĞİ SÖZLERİ TUTMADI

        Afganistan’ın başkenti Kabil’de 15 Ağustos 2021’de kontrolü ele geçiren Taliban güçleri, o günden bu yana eskisi gibi olmadıklarını, insan haklarına, kadın haklarına saygılı olacaklarına ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. Ancak 2022 sonuna geldiğimiz bugünlerde Taliban verdiği sözleri tutmadı.

        Taliban öncelikle kadınların büyük bölümünün kamu kuruluşlarında çalışmasına engel getirdi, kadınların şehir dışına tek başına seyahat etmesini yasakladı. Açılacağı ilan edildiği halde kız çocuklarının devam ettiği orta dereceli okullar kapatıldı. Yine kadınların Kabil’de eğlence parkı ve bahçelere girmesi yasaklandı.

        20 Aralık günü kadınların üniversiteye gitmesi yasaklandı. Dünyadan gelen tepkilerin ardından konuya ilişkin açıklama yapan Taliban, “örtünme” kurallarına riayet edilmediği gerekçesiyle bu kararın verildiğini söyleyerek kararı savundu.

        24 Aralık’ta ise kadınların sivil toplum kuruluşlarında çalışmalarına izin verilmeyeceği duyuruldu.

        Kabil başta olmak üzere pek çok kentte, kadınların yaşamına getirilen kısıtlamalar protesto edilmeye çalışılırken, 2023 yılının kadınların özgürlüğünün daha fazla kısıtlanıp kısıtlanmayacağı ise belirsiz.

        ALMANYA'DA DARBE PLANI

        Almanya'da ülke genelinde 11 eyalette düzenlenen operasyonda, darbe planı olan ve aşırı sağcı olduğundan şüphelenilen 25 kişinin gözaltına alındı.

        Aşırı sağcı olduğu düşünülen ve eski ordu mensuplarından oluşan grubun parlamento binasını basarak hükümeti devirmeyi planladıkları tespit edildi.

        Kendilerini Alman İmparatorluğu Vatandaşı (Reichsbürger) olarak gören grubun 21 binden fazla kişinin yer aldığı grubun yüzde 5'ini aşırı sağcılar oluşturuyor.

        2 bin 100 üyesi şiddet kullanmaya hazır olan grubun Almanya'yı meşru bir devlet olarak tanımadığı bilinirken bazıları monarşi altındaki Alman İmparatorluğu fikrine bağlıyken, bazıları da Nazi taraftarı olması dikkat çekiyor.

        Yerel belediye başkanı ve yakınlardaki birçok bölge sakini arasında popüler olan Reuss Prensi XIII. Heinrich da gözaltına alınanlar isimler arasındaydı. Prensin zamanını geçirdiği kasabasındaki şatoda önemli planlarının şemasını oluşturduğu ortaya çıktı.

        Savcılar ve istihbarat yetkilileri, Heinrich XIII'ün binalarını, bir grup aşırı sağcı ile birlikte Alman hükümetini devirmenin ve Başbakan Scholz'a suikast planlarının konuşulduğu toplantılara ev sahipliği yapıldığını söyledi. Grubun bodrumda silah ve patlayıcı depoladığı, kulübenin altındaki eğimli ormanda bazen atış talimi yaptıkları belirlendi.

        Yetkililer, gruba yönelik mücadelesine ve gözaltılara devam ediyor.

        FÜZYON ENERJİ AÇIKLAMASI

        ABD Enerji Bakanlığı, California'daki Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı'ndaki bilim insanlarının lazer kullanarak yaptıkları bir nükleer füzyon deneyinde ilk kez bir reaksiyonu ateşlemek için kullanılan enerjiden daha fazla enerji ürettiklerini, yani 'net enerji kazancı' elde edildiğini açıkladı.

        Lawrence Livermore'un yöneticisi Kimberly Budil bu gelişmenin, bilim ve teknoloji engellerinin ortadan kalkmasının muhtemelen 50 veya 60 yıl uzakta değil, daha erken olduğu anlamına geldiğini söyledi. Budil, "Ortak çaba ve yatırımla, temel teknolojiler üzerine birkaç on yıllık araştırma bizi bir enerji santrali inşa edecek konuma getirebilir" dedi.

        Haberi ilk duyuran Financial Times’a konuşan Bill Gates'in Breakthrough Energy Ventures şirketinden Philippe Larochelle sürece dair umudunu bu sözlerle gözler önüne seriyor;

        "Önümüzdeki on veya yirmi yıl içinde, ilk ticari füzyon reaktörünü inşa edeceğiz ve ardından insanlar önümüzdeki onlarca yılı daha iyi füzyon reaktörleri inşa etmek için harcayacaklar çünkü füzyon gerçekten inanılmaz bir enerji kaynağı. Yakıt sonsuz, karbonsuz ve son derece ucuz. Onu herhangi bir yerde inşa edebilir ve sınırsızca ölçeklendirebilirsiniz…”

        TÜRKİYE'NİN NORMALLEŞME ADIMLARI

        Türkiye'nin dış politikasında bu yıl öne çıkan konulardan biri de normalleşme adımlarıydı.

        Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için ilk toplantı, 14 Ocak'ta Rusya'nın başkenti Moskova'da yapıldı. Toplantı kapsamında Türkiye'nin Ermenistan Özel Temsilcisi Büyükelçi Serdar Kılıç ve Ermenistan'ın Özel Temsilcisi Rubin Rubinyan görüşme gerçekleştirdi. Bakan Çavuşoğlu, 12 Mart'ta ADF'ye katılan Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ile Antalya'da bir araya geldi. Bu görüşme, Türkiye ile Ermenistan arasında yaklaşık 9 yıl aradan sonra dışişleri bakanları düzeyinde yapılan ilk toplantı olarak kayıtlara geçti.

        Bu yıl gerçekleştirilen önemli gelişmelerden biri de İsrail ile normalleşme oldu. Bakan Çavuşoğlu, 20 Ocak'ta dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid ile telefonda görüştü. Bakan Çavuşoğlu, Filistin ziyareti gerçekleştirdi ve ardından İsrail'e geçti ve dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Lapid ile bir araya geldi. Çavuşoğlu'nun ziyareti, 15 yıl sonra Türkiye'den İsrail'e dışişleri bakanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret oldu.

        Aynı zamanda Kasım ayında Dünya Kupası'nın açılışı için davet edildiği Katar'a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkent Doha'daki resepsiyonda Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile ayaküstü görüştü. İki ismin görüşmesi normalleşme sürecinin devam ettiği iki ülke arasında devlet başkanı düzeyindeki ilk temas olarak kayıtlara geçti.

        Geçtiğimiz haftalarda ise Milli Savunma Bakanı Akar ve MİT Başkanı Fidan, çeşitli görüşmeler için gittikleri Rusya'nın başkenti Moskova’da 11 yıl sonra Suriye ile ilk kez diplomatik temasta bulundu. Türkiye-Rusya-Suriye savunma bakanları ile istihbarat başkanları toplantısında Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarındaki terör örgütleriyle ortak mücadele ele alındı.

        Türkiye'nin diplomaside normalleşme adımlarının 2023'te de devam etmesi bekleniyor...

        * Haberin görselleri Associated Press, Anadolu Ajansı'ndan servis edilmiştir.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ