Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Açelya Topaloğlu: 'Nalan', o dramatik anın içinde kaybolmuyor ve sorununu çözmenin peşine düşüyor
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sabah kadın programlarını eğlenceli bir dille 7 Ocak'tan itibaren beyazperdeye yansıtacak olan 'Nalan'ın yönetmenliğini filmin senaryosunu da yazan Fatih Mutlu yaptı. Açelya Topaloğlu ile Sergen Deveci'nin başrollerini paylaştığı filmde Bülent Alkış, Bahtiyar Engin, Berna Koraltürk, Birsen Dürülü, Taha Ünal ve Hünkar Nihal Konar da rol aldı.

        Açelya Topaloğlu, konuk olduğu Habertürk HT Stüdyo'da canlandırdığı 'Nalan'a hem çok üzüldüğünü hem de çok güldüğünü söyledi.

        2021 sizin için nasıl geçti?

        İş anlamında çok rahattı, keyifliydi çok şükür ama haliyle psikolojik olarak hepimiz yavaş yavaş çöktük. Birçok sefer evlere kapandık, o durumlar yordu.

        REKLAM

        'Güldür Güldür Show', yayın hayatının 9'uncu sezonunda. Sizce bu başarılı performansının ana etmenleri nelerdir?

        Çok keyifli... Ben ekibe 3 yıl önce katıldım. İçine girip herkesle tanıştıktan sonra başarının sebebini anladım. Hepsi çok yetenekli... Sahnede olanlar da sahne arkasındakiler de çok yetenekli. İnanılmaz bir ekip... Çok keyifliler. Bir işe sonradan dahil olunca herkeste mutlaka bir soru işareti oluyor. Haliyle 'Güldür Güldür Show'a girerken de bu oldu ama sanki ben de 9 yıldır onlarla beraberim gibi hissediyorum.

        Yıldızlar topluluğunun uzun süre bir arada olmasının zor olduğu söylenir ama sizde öyle değil, sizce bunun sırrı nedir?

        Belki senaryolarla ilgili olabilir. Aslında herkes çok eşit, spesifik bir başrolümüz yok, yan rol yok. Herkes eşit. Bir hafta pasör olarak girdiğin skeçte, 2 - 3 hafta sonra kendini başkaları sana pasörlük yaparken buluyorsun. Bu sebepten de bence herkes çok eşit olduğu için büyük bir başarı var.

        Sanıyorum bir de hiç kibir olmaması ve üretilen ürüne en üst seviyede hizmet etme anlayışı...

        Kibir hiç yok. Kimsede yok... Herkes işin iyi olması için çalışıyor, spesifik olarak 'ben iyi olayım' gibi bir algı yok.

        Yeni filminiz 'Nalan'ın hikâyesi nedir?

        Canım 'Nalan'ım... 'Nalan' deyince ben duygulanıyorum. 'Nalan'a hem çok üzülüyorum, hem çok gülüyorum. Şöyle ki; 'Nalan' bir sabah programı sunucusu. İki yıl aradan sonra tekrar programa dönüyor ve canlı yayında travmasının tetiklenmesi sonucu afazi rahatsızlığına yakalanıyor. Ben rahatsızlık diyorum ama sevgili yönetmenimiz Fatih Mutlu ile konuştuğumuzda, bunun bir konuşma bozukluğu olduğunu söyledi. Soru sorulduğunda düşündüğünün tersini söyleme rahatsızlığı aslında... 'Nalan' da buna yakalanıyor ama işin kötü tarafı kendisini bunu bilmiyor. Çünkü bu rahatsızlıkta, konuşan kişi kendini duymuyor. O, normal hayatına devam ettiğini ve söylemek istediği şeyleri söylediğini zannediyor.

        REKLAM

        Pek bilinmedik bir rahatsızlık...

        Evet, afazi diye bir rahatsızlık varmış. Ben de ilk kez 'Nalan' ile öğrendim. Filmin devamında da 'Nalan' başına gelen olayların nedenlerini anlamaya, sonra bu durumu çözdüğünde bunların neden olduğunu çözmeye çalışıyor.

        'Nalan'dan teklif geldiğ i zaman hangi özellikleri sizi etkilediği için bu işte olmak istediniz?

        Bir kere çok alıştığımız, çok bildiğimiz ve duyduğumuz bir hikâye değil. O yüzden çok heyecanlanmıştım. Bir de 'Nalan', oyun alanı çok olan bir rol. Böyle bir fırsatı yakalamak bir oyuncu için çok zor. Hem kamera önünde başka bir 'Nalan' var kamera arkasında da başka bir 'Nalan'... Böyle iki boyutlu olması beni çok heyecanlandırmıştı. Senaryonun çok güzel bir matematiği var, başından bir şey çıkarmak ya da değiştirmek istediğinizde biliyorsunuz ki aslında Fatih Hoca 30 - 40 sayfa sonrasına işaret etmek istemiş. O yüzden orayı da bozamıyorsunuz. Bu sebeplerden tam bir matematik senaryosu. Çok güzel bir ekip vardı, çok rahat çalıştık, 3 haftada film çektik ve sinema filmi için düşünülünce 3 hafta çok kısa bir süre. Sevgili yapımcımız Ertuğrul Fındık, o kadar güzel kamera önü ve kamera arkası ekibi seçmiş ki çok keyifli bir süreç atlattık. Ondan öncesi 1 - 1.5 aya yakın bir ön çalışması vardı, hem karakter hem ekip olarak bir masa başı çalışmamız olarak... Biz zaten orada kafada her şeyi bitirmiştik. Sete çıktığımda o sahnede ne yapacağımı biliyordum ki genelde birçok işte böyle bir fırsat verilmiyor. Bazen oyuncu olarak sette çok sıkıntılı anlar yaşayabiliyorsunuz ama öncesindeki bu uzun çalışma, sete böyle elini kolunu sallayarak gitmek ve o gün ne yapacağını bilmek çok büyük özgürlüktü o yüzden set bu anlamda çok rahattı.

        REKLAM

        Karaktere nasıl hazırlandınız?

        Bazen çok sıkıştığım ve çözemediğim yerler oldu. Çünkü alıştığım bir komedi enerjisi var ama burada aslında çok da benden beklenen bir komedi yapmıyorum. Öyle bir enerjiyle oynamıyorum. 'Nalan'ın komedisi aslında bir durum komedisi ve yanımdaki oyuncu arkadaşlarımın verdiği tepkilerle ortaya çıkıyor. Bir noktada aşırı dramatik oynadım; % 60'ının dramatik, % 40'ının komedi olduğunu söyleyebilirim. Çok sıkıştığım yerlerde de Fatih Hoca sürekli bana "ben buradayım, nerede sıkışırsan seninleyim" diyordu. Haliyle senaristi olarak da işe çok hakimdi ve üstüne çok çalışmıştı. 'Nalan'ı bana teslim etti. Çekimler bitince de ben kendisine teslim ettim.

        'Nalan', yaşayan birinden mi hikâyeleştirildi yoksa tamamen hayal ürünü mü?

        Tamamen hayal ürünü bir karakter. Tabii ki spesifik olarak aldığım küçük kodlar var. Sabah programı durumu zaten benden çıkmaz. Çünkü o çok başka bir yer. O yüzden de çekimlerden önce çok fazla sabah programı izleyip ufak ufak parçalar aldım.

        Sizce sabah kuşağı kadın programları neden çok talep görüyor?

        Sabah programları insanlara çok dokunuyor, sunucularımızın hepsi de hakikaten çok samimiler. Evden biri yerine konuluyorlar, onu gördüm. Bence bu durum izleyenlerin hoşuna gidiyor, insanların ortak bir derdi anlatılıyor, gerçekten kendi halkımızdan insanların sıkıntılarını görüyoruz. Hepsinin de kendince bazı formatları var. Kim, hangisi hoşuna giderse onu açıp izliyor.

        REKLAM

        'Nalan'ın izleyicilerde nasıl bir etki bırakmasını umuyorsunuz?

        İzleyiciler hem çok gülecek hem de zaman zaman çok üzülecek. Dedim ya 'Nalan'a hem çok üzülüyorum, hem çok gülüyorum. Olaylar dram ama 'Nalan'ın bakış açısı aslında çok tatlı. O dramatik anın içinde kaybolmuyor ve sorununu çözmenin peşine düşüyor. Bu yüzden de izleyicilerin çok keyifle izleyeceğini ve filmden tebessümle ayrılacağını düşünüyorum.

        Kariyerinizin kaçıncı yılındasınız?

        Bilmiyorum ki.... Hep böyle küçük küçük roller oynayarak başladım. O yüzden net olarak 'şu tarihte başladım' diye bir şey yok. Sanıyorum 2012 - 2013 yıllarındaydı ama hâlâ ilk yılımdayım bence... Öyle hissediyorum.

        Neden?

        Bilmem... Oyunculukta tabii ki iş yaptıkça, yıllar geçtikçe, dışarıdan bakılınca büyüyor gibi görünüyorsunuz ama daha yolun çok başı. Bence 10 yıl oyunculuk için hiçbir şey. Hâlâ daha çok öğreniyorum.

        Oyunculuk size ne ifade ediyor?

        Sanıyorum en başta enerjimin dışa vurumu. Bu yüzden de biraz komediye yöneldim. Çünkü çok enerjiğim, 'çok yoruldum' dediğimde de içimde sanki birileri "hiç öyle görünmüyorsun" diyor. Hiperaktivite yok ama böyle hep içeride sıkışmış bir enerji var ve onu da komediyle atıyorum. Bunun tabii ki de en kolay ve en rahat yolu da oyunculuk. O yüzden de komedi yaptığımda deşarj olduğumu söyleyebilirim.

        Oyunculuğa yönelmenizin nedeni bu muydu?

        Hayır, yönelimim aslında böyle olmamıştı. Bunu ilk annem fark etmişti, oyunculuktan önce okulda dans eğitimleri almıştım. Bir süre dans ettim, tam o meslek seçme durumunda "acaba dans mı okusam?" diye düşünüyordum. O sıralarda annem, "oyunculuğa yönelebilirsin" dedi. Çünkü bayramlarda aileler toplandığında hep ortada birinin taklidini yapardım, bir şeyler oynardım ve insanların beni izlemesi çok hoşuma giderdi. Annemin de yönlendirmesiyle "deneyebilirim, neden olmasın?" dedim. Denedim ve inemedim. İnşallah da hiç inmem.

        REKLAM

        Dans üzerine eğitim alma fikri nereden çıkmıştı?

        Onun başlangıç noktasını bilmiyorum, çok küçüktüm. Annem beni küçük yaştan beri birçok şeye yönlendirmişti; şan eğitimi de alıyordum, dans eğitimi de... Tenise de gidiyordum. Danstan çok keyif almaya başlamıştım. Belki o yaşta sahne durumu çok hoşuma gitmişti. Öyle öyle dansa yöneldim, eğitimler aldım.

        Geçmişte kadın komedyenler çok fazla değildi. Özellikle başrollerde... Sizin neslinizdeyse birçok kadın komedyen olduğunu görüyoruz. Sizce bunun nedeni nedir?

        Aslında komedyenle komedi oyuncusu arasında ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum. Komedyenlik daha çok stand up yapan bir kadın için söylenen bir şey gibi geliyor. Bununla ilgili Sergen Deveci çok tatlı bir şey söyledi. Tam hatırlamıyorum ama umarım ona yakın bir şey söyleyebilirim. Bu durum toplumumuzla ilgili olabilir. Sergen, "kadınlar bir şey söylese, bir şeyin şakasını yapsa 'yanlış anlaşılır mıyım, farklı mı algılanır?' diye düşünüyorlar ve bu sebeplerden kadınlar bence biraz kendilerini geri çekiyorlar" dedi. Bu bakış açısı bana da çok doğru geldi. O yüzden de bu konuda Sergen'i çok destekliyorum.

        O halde yeni nesil bu konuda daha cesur davranıyor...

        Evet, çünkü birbirimize destek çıkmaya başladık.

        REKLAM

        Stand up yapmayı düşünmez misiniz?

        Hiç düşünmedim. Aslında orası çok zor bir yolculuk. Hiç böyle bir şeyi yapmayı da denemedim, bu durum oturup biraz da yazmakla ilgili. Tabii ki küçük küçük kendimce bir şeyler yazıyorum ama stand up yapmayı düşünmedim.

        Oyunculuk üzerine kurduğunuz en büyük hayal nedir?

        Bunca zaman o kadar yoğun çalıştım ki o derecede geniş kapsamlı hayaller kurmadım. Bana gelen senaryoyla hep üstüne katlamak istedim, senaryoları da işleri de hep buna göre seçtim. En fazlası bu oldu. Tekrara düşmeden, gelen işlerle bir diğerinin üstüne çıkmayı hedefliyorum. İşlerimi de buna göre seçiyorum.

        Pandemi döneminde hepimiz kendi adımıza bir aydınlanma dönemine girdik, dersler çıkardık, kararlar aldık, sizin çıkardığınız dersler ve aldığınız kararlar neler oldu?

        Aslında benim için gerçekten doğaya dönmek ve daha minimal yaşam oldu. Artık her şey o kadar büyük ki tamam çok büyük, 5+1 bir evde de yaşayabilirsin ama ne gerek var? Aslında 2+1 ev de hepimize yetiyor bu yüzden daha çok doğaya döndüm.

        Pandemiden önce ne yapıyordunuz da sonra yapmama kararı aldınız?

        Yapmama değil de belki üstüne birazcık daha desteklemek olabilir, daha çok yürüyüşlere çıktım, ben zaten çok seviyordum ama daha sık yürümeye başladım. Çünkü hepimiz aslında o eve kapandığımızda oksijenin ne kadar değerli olduğunu anladık, bu hepimiz için ortak aydınlanma kısmıydı. Pandemiden önce "çok yorgunum dışarı çıkmayacağım" diyordum ama şimdi o durum yok. Yarın öbür gün yine bir şey olabilir ve biz yine eve kapanabiliriz o yüzden ne kadar çok oksijen alabiliyorsam ne kadar çok yürüyebiliyorsam kâr deyip daha çok kendimi dışarı attım.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ