CHP'li Yücel: Depremde 130 bin canımızı yitirmişiz
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, resmi rakamlara göre 6 Şubat depreminde can kaybının 50 bin 96 kişi olarak açıklandığını belirterek, "Sayın Murat Kurum, gerçek rakamı ağzından kaçırıvermese; aklımıza dahi gelmeyecek bir rakam. Depremde 130 bin canımızı yitirmişiz. Ardahan, Tunceli, Bayburt illerinin nüfuslarının çok çok üstünde. Koca bir il nüfusu kadar can kaybediyoruz, verilen sözleri tutmak, yaraları sarmak yerine sadece bu istatistikleri saklamaya enerjinizi harcıyorsunuz. Yazıklar olsun sizin yalan siyasetinize. Murat Kurum'un gafının ardından, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bugün, can kaybımızı 53 bin 537 olarak açıkladı. Kime inanalım?" dedi.
ABONE OLCHP'li Yücel, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi. Yücel, 30 Ocak günü bu ülkenin hukuk ve siyaset tarihine bir utanç günü olarak yazılacağını belirterek, "14 Mayıs 2023'te Hatay halkının iradesi ile Can Atalay milletvekili seçildi, mazbatasını aldı ve Anayasa'nın 83'üncü maddesine göre dokunulmazlık kazandı. Hakkında kesinleşmiş bir hüküm yoktu, hakkındaki yargılama devam etmekteydi, ancak tahliye talebi Yargıtay tarafından reddedildi. Anayasa Mahkemesi, 2 kez, 'evet' tam 2 kez Can Atalay'ın 'Siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı´nın ihlal edildiğine ve derhal 'Tahliye Edilmesi' gerektiğine karar verdi. Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararlarının ardından derhal serbest bırakılması gereken Can Atalay, milletvekili seçildiği günden bu yana, 8 aydır hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutuluyor. İşin aslı; 22 yıldır tek başına iktidar olmanın güç zehirlenmesini yaşayan AK Parti ve ona sonradan eklemlenen küçük ortağı MHP; bu hukuksuzluğa bir gerekçe aradı ve İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'yle Yargıtay 3. Ceza Dairesi bu hukuksuzluğun maşası oldu. Bakın, burada bir parantez açmak istiyorum. Kararlarını hukuka, yasal mevzuata, Anayasaya uygun bir şekilde, siyasal iktidardan ya da siyasal iklimden etkilenmeden, vicdani kanaatine göre alan; bu ülkenin onurlu, şerefli ve haysiyetli hakimlerini, savcılarını ve yargı mensuplarını tenzih ediyorum. Parantezi açtık, kapattık" diye konuştu.
Yargının maalesef siyasetin elinde oyuncak haline geldiğini söyleyen CHP'li Yücel, "Yargıtay 3. Ceza Dairesi, hukuken hiçbir hükmü olmayan kararlarında, kuvvetler ayrılığı ilkesini yok sayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne had bildirme cüretinde bulundu. Üstelik Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararının gerekçesinde, Sayın Devlet Bahçeli'nin grup toplantılarında, Can Atalay ile ilgili yaptığı değerlendirmeleri referans alındı. Gerekçeli kararlarında bu konuşmalar adeta kopyala yapıştır yapıldı. Ne ilginçtir ki aynı Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesini bir zamanlar yere göğe sığdıramamış, Anayasa Mahkemesi'ne methiyeler düzmüştü. Siyasette ilkeli duruşun 'İ' sinden dahi haberi olmayan çakma milliyetçiler, iktidarın koltuk değnekliğini yapanlar, Hatay halkının iradesini yok saydı. Onlara, 'siz kendinizi temsil edecek kişiyi seçemezsiniz' dediler. En nihayetinde, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin, Can Atalay ile ilgili kararı geçtiğimiz hafta Salı günü TBMM Genel Kurulu'nda okundu. Okunan karar ne hukuka uygun, ne de usule. Milletvekilliğinin düşürülmesi için Anayasamıza ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğüne göre kesinleşmiş hüküm gereklidir. Milletvekilliğinin düşürülmesi için gereken 'kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı' bulamayan iktidar, hukuk ve usul tanımamazlıkta kendisini bile aştı ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı'nın imzası ile gönderdiği yazıyı Meclis'te okuttu. Yargıtay kararının bu şekilde mecliste okunması ve milletvekilliğinin düşürülmesi hukuken ve Anayasal olarak yok hükmünde. Yapılanların vicdanen, hükmü zaten yok. Ama burada asıl mesele, ne Can Atalay meselesi, ne de bir parlamenterin, milletvekilliğinin düşürülmesi meselesi. Anayasa'nın, 153'üncü maddesi der ki 'Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar' Anayasa´nın 153´üncü maddesi bu kadar açıkken, Anayasa'nın bu hükmünü uygulamamak, seçilmiş bir milletvekilini hürriyetinden yoksun bırakarak, milletvekilliğini düşürerek, bu hukuksuzluğun bir parçası olmak 'Anayasal Düzeni Bozma Darbe Girişimidir' Anayasa'ya yapılan bu darbe, sizi, bizi, sokaktaki vatandaşı, bu ülkede yaşayan her bir bireyi etkileyecektir. Çünkü Anayasa'ya darbe yapılması demek, ülkede kuralsızlığın hâkim olması demektir. Kırmızı ışıkta geçilmeyeceğini hepimiz biliriz, değil mi? Araçlar ve yayalar kırmızı ışıkta durur. İşte Anayasa bu kırmızı ışıktır. Toplumsal mutabakat metnimiz olan Anayasa nerede duracağımızı, nerede yürüyeceğimizi söyler, sınırlarımızı belirler. Eğer siz ona uymazsanız, işte o zaman ortaya kaos çıkar. Bugün de olan budur. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkere okutma işleminin yok hükmünde olduğunun tespiti ve parlamento kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurduk. Hukuksuzluk karşısında adaleti, tek adam iktidarı karşısında, milletin egemenliğini, baskılar karşısında yargı bağımsızlığını savunmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.