Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Para Türkiye ilk 5'te - Para Haberleri

        Küresel kriz ikinci yılını da geride bıraktı. 15 Eylül 2008’de Wall Street’in önde gelen bankalarından Lehman Brothers’ın batmasıyla adeta yangın yerine dönen küresel borsalar 2009’da başlayan çıkış süreciyle birlikte 2010’da da kayıplarını kapatmaya devametti. Asya borsalarının başını çektiği çıkış sürecinde Avrupalı endeksler borç sorununun etkisiyle geride kaldı.

        MSCI Gelişen Ülkeler Endeksi yıl boyunca yüzde 15 oranında yükseliş kaydederken gelişmiş ülkelere ait endekslerin izlendiği MSCI Dünya Endeksi yüzde 10’luk bir çıkış yakalayabildi. İstanbul Borsası ise dünyanın önde gelen borsaları arasımda en çok yükselen 5’inci borsa olmayı başardı.

        YATIRIMCI RİSK OBURU OLDU

        Endekslerdeki sıçrayışlar üzerinde başta ABD Merkez Bankası (FED) olmak üzere küresel merkez bankalarının yaptığı likidite desteklerinin olumlu etkisi oldu. Merkezlerin genel olarak düşük faiz politikalarına devam kararı ise özellikle yatırımcıların risk iştahını kabarttı. Küresel volatilite hareketlerini inceleyen VIX Endeksi de yıl boyunca bu trendi destekler şekilde hareket etti.

        Piyasalarda likidite sıkıntısının olabileceğine yönelik söylentiler dolaştığında hızla yükselen endeks, açıklanan destek paketleri veya kapsamlı tahvil alımları sonucunda inişe geçti. 2010’a 21 puandan başlayan Korku Endeksi, küresel endişeler nedeniyle nisan ve mayıs aylarında 45 puana kadar yükseldi. Ancak piyasalara pompalanan likiditeyle birlikte yeniden nabzı düşen endeks bu yıl toplam yüzde 20 oranında geriledi ve halen 17 puan seviyesinde bulunuyor. Endeks Lehman öncesi olarak anılan 2008 baharında 16 puan seviyesindeydi.

        MOĞOLİSTAN ZİRVEDE!

        Risk iştahının artması küresel yatırımcıların daha önce adı sanı pek anılmayan endekslere de yönelmesine neden oldu. Yılın en çok kazandıran borsalarına bakıldığında listenin zirvesinde Moğolistan, Estonya, Peru, Litvanya ve Letonya gibi ülkelerin bulunduğu görülüyor. Yüzde 50’nin üzerinde getiri sağlayan bu endekslere yönelik ilginin 2011’de de sürmesi bekleniyor. Dünya piyasalarının yakından takip ettiği ABD borsaları ise sıralamada ortalarda kaldı. Yüzde 10 seviyesinde artış kaydeden Dow Jones ve S&P 500 endeksleri Asyalı endekslerin oldukça gerisinde kalmasına rağmen Avrupalı çok sayıda borsayı geride bıraktı. Yıllık getiri listesinde son basamaklar ise borç sorunuyla boğuşan Euro Bölgesi ülkelerine ait oldu. Yunanistan’ın Atina Borsası 2010’da yüzde 35 gerilerken bu düşüş İspanya’da yüzde 18, Portekiz’de yüzde 9 ve İrlanda’da da yüzde 3 seviyelerinde gerçekleşti.

        2010’da bonoya yatırım yine kazandırdı

        Faiz oranları geçen yıllara göre önemli ölçüde düşse de parasını 2010’da bonoda değerlendiren yatırımcıların kazancı borsa hariç diğer yatırımaraçlarına göre iyi oldu. Dolara yatırımyapanlar yüzde 5 kazanırken faiz yatırımcısı sadece faiz düşüşünden 2 puanlık getiri elde etti. 2010 başında yüzde 9 olan gösterge faiz oranı yılın sonunda yüzde 7.1’e kadar indi. Böylece faiz tarihi rekor seviyesine inerken bono yatırımcısı da yüzde 2’yi cebine koymuş oldu. Borsaya göre daha risksiz yatırımaracı olan bonoda yatırımcılar 2010’da enflasyonun üstünde getiri elde etmeyi başardı. 2011’de faiz indiriminin ve piyasa faiz oranlarındaki indirimin devamedip etmeyeceği ise tabii ki baştaMerkez Bankası olmak üzere alınacak kararlara bağlı. Ekonomi yönetiminin cari açığa karşı alacağı önlemlerMerkez Bankası’nın faiz indiriminin devamedeceğini öngörürken piyasa faiz oranlarını aşağı çekecek olan bir başka gelişme ise Hazine’nin borçlanması olacak.

        FAİZE HAZİNE DESTEĞİ

        Hazine 2011’de borç çevirme oranını yüzde 88’e indirerek daha az borçlanacak. Böylece piyasada kalacak olan bu paranın piyasa faiz oranlarını daha da aşağı itmesi beklentiler dahilinde. Dolayısıyla 2011’de de bono yatırımcıları kazançlı olabilecek. Bono yatırımcıları için en önemli risk ise bütün dünya ekonomileriyle birlikte endişe kaynağı olan enflasyon.

        ARALIK DARALIYOR

        Ancak bono faizlerinin düşüş hızı da gitgide azalıyor. Örneğin 2008 sonunda yüzde 17 olan gösterge bono faizi 2009 sonunda yarı yarıya düşerek yüzde 9’a gerilerken bu düşüş süreci son yılda ancak 2 puan ile sınırlı kaldı. Uzmanlar bono faizlerindeki düşüşün 1 puanla sınırlı kalabileceğini belirtiyor. Ancak Merkez Bankası’nın faiz indirim sürecinin devam etmesi ve olası bir not artırımı süreci faizi daha da dibe çekip bono yatırımcısının yüzünü güldürebilir. Türkiye’nin kredi notunun 2011’de iki kademe birden artarak yatırım yapılabilir ülke statüsüne gelebileceği ihtimalinin güçlü olması bu senaryoyu olası kılıyor.

        Emtia, Çin’in desteğiyle borsa, tahvil ve doları geride bıraktı

        Küresel yatırımcıları 2010’da en çok sevindiren araç emtia oldu. Başta Çin olmak üzere ekonomileri hızla gelişen Asya ülkelerinden gelen talep emtia fiyatlarını son yılların zirvesine taşıdı. Yapılan hesaplamalara göre 2010’da emtia fiyatları 2007 yılından bu yana ilk defa borsa, tahvil ve dolara kıyasla daha fazla getiri sağladı. Buna göre Reuters CRB Emtia Emtia, Çin’in desteğiyle borsa, tahvil ve doları geride bıraktı Endeksi yıl boyunca yüzde 15 seviyesinde artış kaydederken, MSCI Dünya Endeksi yüzde 13 seviyesinde kaldı. Tahvil piyasasında getiriler yüzde 4.7 seviyesinde kalırken Dolar Endeksi de yatırımcısına yalnızca yüzde 2.1 getiri sağladı.

        KORKU ALTINI UÇURDU

        Reuters CRB Emtia Endeksi’nin izlediği 19 emtia kaleminin 17’si yükseliş kaydederken doğalgaz ve kakao düşüş yaşadı. Çin ekonomisinde yaşanan çıkış bu yıl da büyük miktarda emtia alımlarını beraberinde getirdi. Bakır dan pamuğa kadar çok sayıda emtia kalemindeki artışın temelinde Çin’den gelen talep bulunuyor. Altın, gümüş ve paladyum gibi değerli metaller ise AB’de yaşanan borç sorunu nedeniyle güvenli liman arayan yatırımcıların yoğun ilgisiyle karşılaştı.

        Liranın%5 değer kaybının arkasında zayıf Euro var

        Türk Lirası 2010’da dolara karşı yüzde 5.6 değer kaybederek kur 1.46’dan 1.54’e inse de bunun nedeni global piyasalarda yaşanan kur savaşından başka bir şey değildi. Çünkü bunun nedeni 2010’da Euro’nun dolar karşısına yüzde 7 değer kazanması oldu. Avrupa ülkelerinin borç sorunu önce Yunanistan ardından İrlanda, İspanya ve Portekiz’de yaşanan sorunlar AvrupaMerkez Bankası’nın (ECB) yüklü miktarda tahvil alımları kararı almasını sağladı. Bu ise Euro’yu hem dolara hemdiğer para birimlerine karşı zayıflattı. Euro/dolar paritesi 1 yılda yüzde 7 değer kaybederek 1.43’ten 1.33’e kadar geriledi. Böylece Türk Lirası da Euro’ya karşı yüzde 4.2 değer kazandı. 2010 başında 2.14 lira olan Euro yılı 1.33’ten kapattı.

        ABD PARA BASTI AMA YETMEDİ

        Avrupa ülkelerinin borç sorunu ve kimi yorumculara göre borç sorununun sürekli gündemde kalması için’ Avrupa liderlerinin sürekli konuşarak Euro’nun değerini düşük tutma stratejisi gütmelerine karşı Amerika Birleşik Devletleri 600 milyar dolarlık dev bir paket hazırlayarak piyasaya dolar basmaya karar verdi. Bunun etkisi devamederken bu kez Avrupa zor durumdaki ülkelerin tahvillerini satın alabileceğini açıklayarak Euro’nun değerini düşük tutmayı başarabildi. Böylece 2010’un galibi Avrupa oldu.

        TL İÇİN ÖNLEM

        SON DÖNEMDE Dünyada bu gelişmeler yaşanırken Türk Lirası’nın sürekli değer kazanması ve dolar karşısında 1.39’a kadar inmesi karşısında özellikle ihracatçılardan gelen baskılar sonucunda baştaMerkez Bankası olmak üzere alınan önlemlerle TL yüzde 11’lik değer kaybına uğradı ve uluslararası rekabet liginde Türkiye’nin elini biraz güçlendirdi. Önce Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu yüzde 10’dan 15’e çıktı. Kur için alınan son önlem,Merkez Bankası’nın politika faizi olan haftalık repo faizini yarımpuan düşürmesinin ardındanmevduat ve repodamunzam karşılıkları artırarak TL’nin maliyetini artırması oldu.

        Dolarcının kâbusu not artırımı beklentisi

        Doların 2011’de TL karşısındaki durumu alınan önlemlerin ne kadar etkili olacağı belirleyecek. Özellikle Avrupa ülkelerinin yaşadığı sorunlar ve Türkiye’nin başta bankacılık ve finans sektörünün krizde darbe almamış olması uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımı ihtimalini güçlendiriyor. Bu nedenle notu artan Türkiye’ye uzun vadeli emeklilik ve sigorta fonlarının akın edebileceği ve bunun da doların değerini daha da düşürebileceği ihtimali dolar yatırımcısını 2011’de bekleyen en büyük korku olarak duruyor. Ancak genel seçim ve onun yaratacağı gerginlik de dolar lehine risk olarak varlığını koruyor. CARİ AÇIK ALARMI TL’nin değer kaybetmesini en azından yıl sonunu değer kazanmamış olarak kapatmasını sağlayan önlemlerin nedeni ise geçen yıl aynı dönemde 14.1 milyar dolar cari açığın 40 milyar doları aşması oldu. Açığın finansmanı ise 3.6 milyardan 17.9 milyar dolara çıkan ve özellikle sıcak para olarak tanımlanan yabancı portföy yatırımları ile sağlanmaya başlandı. Böylece ekonomi yönetimi kredileri kısıp ekonomiyi soğutarak sıcak paraya karşı savaş başlattı.

        MAHMUT SANCAK- RAHİM AK- GAZETE HABERTURK- HT EKONOMİ

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ