Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Erkan Bektaş: 'Sipahi' yılın iddialı dizilerinden - Magazin haberleri
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SHOW TV’de bu akşam saat 20.00'de ekrana gelecek olan 'Sipahi'nin yapımını CNP Film, yapımcılığını Mehmet CanpolatileSadi Canpolat üstleniyor.

        Başrollerinde Kaan Yıldırım, Özge Gürel ve Kerem Alışık’ın yer aldığı dizi ‘Sipahi’nin güçlü oyuncu kadrosunda; Sinan Tuzcu, Başak Gümülcinelioğlu, Erkan Bektaş, Nurettin Sönmez, Çağdaş Onur Öztürk, Serhat Nalbantoğlu, Emre Bulut, Gözde Okur, Elit Andaç Çam İnan, Zeynep Oymak, Berrin Arısoy, İsmail Düvenci ve Selçuk Borak gibi başarılı isimler yer alıyor.

        Senaryosunu Ali Doğançay'ın yazdığı, yönetmen koltuğunda ise Hakan İnan'ın oturduğu 'Sipahi'de ’Habtor Bin Said’ karakterine hayat veren Erkan Bektaş, Habertürk'e samimi açıklamalarda bulundu.

        "Sipahi', yılın iddialı dizilerinden bir tanesi" diyen Erkan Bektaş, "Kadro da oldukça iddialı isimleri barındırıyor. Tek tek hepsi kendi alanlarında başarılı insanlar" ifadelerini kullandı.

        "SİPAHİ YILIN İDDİALI DİZİLERİNDEN"

        * SHOW TV’de ekrana gelen, yılın iddialı yapım ‘Sipahi’ dizisinin oyuncu kadrosunda yer alıyorsunuz. ‘Sipahi’, sizi hangi özellikleriyle etkiledi?

        Evet, 'Sipahi', yılın iddialı dizilerinden bir tanesi. Bana geldiğinde; ben senaryoyu okuduğumda gördüm ki güzel kurgulanmış, güzel karakterler var. Bana teklif edilen rolü de beğendim. İyi bir oyuncu kadrosu var. İyi bir kanalda ve iyi bir yapım şirketi işi yapıyor, o yüzden de kabul ettim.

        "ACIMASIZ BİR ADAM"

        * Dizide canlandırdığınız ‘Habtor Bin Said’ karakterinden bahseder misiniz?

        'Habtor Bin Said', uluslararası bir terör örgütünün başında. Orta Doğulu bir terör örgütü bu... Acımasız bir adam ve acımasızlığının sınırı yok.

        "KÖTÜ KARAKTERİ OYNARKEN EMPATİ KURMAK ZOR"

        * ’Habtor Bin Said’, Arap asıllı, İran’da büyümüş Orta Doğu’nun amansız kötü adamı… ‘Habtor Bin Said’ için nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz? Karakterin sizi zorlayan noktaları oldu mu? Bunun yanı sıra sizi çoğunlukla ciddi ve tabiri caizse ‘sert adam’ları canlandırırken görüyoruz. Bir mizacın oyuncunun üzerine yapışmasının avantajlı ya da dezavantajlı yönleri var mı?

        Doğal olarak terör örgütlerini ve içindeki insanları tanımak bizim için çok mümkün değil. Onları görmek ve gözlemlemek de çok mümkün değil ama Orta Doğu'lu oluşu, dili, Türkçe’yi nasıl konuşacağı üzerine tüyolar veriyor. Daha çok onun üzerine çalıştım ve acımasız kötü bir karakter ürettim. Arap şivesi çok kolay değil ve kötü karakterleri oynarken onlarla empati kurmanız gerekiyor. O empatiyi bu kadar kötü karakterlerle kurmak zor. Çünkü biz hayatı öyle yaşamıyoruz, öyle görmüyoruz ve o acımasızlık bizim çok aklımızın kabul edebildiği bir şey değil, beni zorlayan kısmı bu... Genelde sert, koyu ve hatta genelde kötü adamları canlandırıyorum ama televizyon dizileri haricinde birçok sinema filmi, tiyatro projeleri de yaptığım için buralarda da başka karakterler, başka renkler canlandırabiliyorum. Bu da bir karakterin benim üzerime yapışmasına engel oluyor. Tiyatro yapmak ya da sinema ile de uğraşabilmek başka renkleri de canlandırabilmek, başka tipte karakterleri canlandırmak beni aslında karakterin üzerime yapışmasından uzak tutuyor.

        "DİZİNİN KADROSU OLDUKÇA İDDİALI İSİMLER BARINDIRIYOR"

        * Dizi deneyimli bir oyuncu kadrosuna sahip. Böyle bir kadro ile birlikte aynı sahneyi paylaşmak size neler hissettiriyor? Bir projenin başarılı olmasında ekibin önemi nedir?

        Evet, dizinin kadrosu oldukça iddialı isimler barındırıyor. Tek tek hepsi kendi alanlarında başarılı insanlar. Dizinin kadrosunun iyi olmasının yanı sıra; ortak, doğru enerjiyi yakalamak da önemli. Herkesin üzerine düşen görevi çok iyi yapması gerekiyor. Eğer ekip sahada, yani çalışırken mutluysa bu büyük oranda işin enerjisine yansıyor ve seyirci de o pozitif enerjiyi alıyor. İzlenmesinde büyük katkısının olduğunu düşünüyorum.

        "SİNAN İLE ÇOK ESKİ ARKADAŞIZ"

        * ’Habtor Bin Said’, ‘Sipahi’de Sırp bir iş insanının milyarlarca dolarlık mal varlığının tek varisi ve dünyayı yönetme hedefinde çok iyi bir manipülatör olan ‘Goran’ın (Sinan Tuzcu) kötü eylemleri için kullandığı bir adam… Sinan Tuzcu ile sahnelerinizi çekerken neler yaşıyorsunuz?

        Sinan Tuzcu ile biz üniversite yıllarından, çok eski tanışıyoruz. Ben Dil ve Tarih Tiyatro Bölümü'nde okurken, o da Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nde okuyordu ve çok eski arkadaşız. Hatta bir dans grubunda beraber dans etmişliğimiz bile var. Sinan, çok sevdiğim bir arkadaşım, uzun yıllardır görüşüyoruz ve oyunculuğundan da keyif aldığım bir insan...

        "BAŞARI SADECE BENİ MUTLU EDER"

        * ’Sipahi’, ilk bölümünden itibaren izleyici tarafından büyük ilgi gördü ve aynı zamanda sosyal medyada da çok konuşuluyor. Bu ilgi motivasyonunuzu ne ölçüde etkiliyor?

        'Sipahi’nin büyük oranda ilgi görmesi, sosyal medyada çok konuşuluyor olması beni sevindirir ve sevindiriyor ama üzerimde çok fazla bir etkisi yok. Ben mütevazı yaşayan bir insanım. Bu benim hayatımda hiçbir şeyi değiştirmiyor. Daha önce de oynadığım birçok başarılı diziler olmuştu. Belki bu proje daha çok başarılı olacak ama üzerimde çok fazla bir etkisi olmaz. Bu başarı sadece beni mutlu eder.

        * Projelerden gelen teklifleri değerlendirme aşamasında en çok dikkat ettiğiniz husus nedir? Bir proje hangi unsuru ile sizi ikna eder?

        Gelen tekliflerde en çok aslında, 'O karakteri nasıl oynarım?', 'Keyif alır mıyım?', 'Karaktere ne katarım?' diye bakıyorum ama başka dengeler de var tabii... 'Kadrodaki diğer insanlar kimler?', 'Yönetmen kim?', 'Yapım şirketi kim?', 'Hangi TV kanalına yapılıyor?'... Bunların hepsi benim için önemli faktörler. Menajerimle birlikte hepsine bakıyoruz ve hepsini değerlendiriyoruz. Daha sonra karar veriyoruz.

        "OYUNCULUĞUN OLMAZSA OLMAZI BENCE; YETİNMEMEK"

        * Sizce oyunculuğun olmazsa olmaz gereklilikleri nelerdir? Oyuncu olmak isteyenlere sizin ilk tavsiyeniz ne olur?

        Oyunculuğun olmazsa olmazı bence; yetinmemek... Sürekli bir öğrenme isteği, sürekli bir gözlemleme istediği içinde olmak... Gözlem çok önemli. Kendini de, dış dünyayı da, başka insanları da gözlemleyemeyen, gözlemleyip algılayamayan, süzemeyen birinin oyuncu olması çok zor. Aynı zamanda okumak da gerekiyor. Yani oyuncuyu başka karakterleri, başka dünyaları tanımak için okumak çok zenginleştiriyor. Ve çalışmak çok önemli... Yetenek gerekli ama tek başına hiçbir şey değil. Çalışmak yoksa, gözlem yoksa, okumak yoksa ve denemek yoksa yetenek tek başına yeterli değil. İstekli olmak da önemli ama tek başına yeterli değil. Hiç vazgeçmemek de gerekiyor. Çünkü bu yolda çok başarılı olabilecek bir sürü insanın vazgeçtiğini de gördüm. Hiç vazgeçmez, sürekli denerseniz ve çalışırsanız olmayacak hiçbir şey yok. Sadece oyunculuk değil...

        * Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Oyunculuk bölümü mezunusunuz. Ankara'dan İstanbul'a geliş hikâyenizi merak ediyorum. Hayatınızda nasıl bir kırılma yaşandı da Ankara'dan İstanbul'a gelme kararı aldınız?

        Ankara’da tiyatro ve oyunculuk bölümünü bitirmişsiniz geleceğiniz yer zaten İstanbul... Şehir Tiyatroları ya da Devlet Tiyatrosu gibi başka alternatifler de var tabii ki ama ben hiçbir zaman bunları denemedim, istemedim. Kurum tiyatroları, ödenekli tiyatrolar yerine bağımsız tiyatrolarda olmayı tercih ettim. Çünkü onların repertuvarları daha özgür, o yüzden de oralarda çalışmak istedim. O yüzden İstanbul’a geldim, İstanbul’a gelince de bir süre sonra ise sinema dünyasının içerisine giriverdim.

        'TİYATRO BAYKUŞ'U KURMA NEDENİNİ ANLATTI

        * 2010'da size kendi tiyatronuzu kurmaya iten unsur neydi? Bu hayalinizi gerçekleştirmek adına neler yaşadınız?

        Evet, 2010’da 'Tiyatro Baykuş’u kurdum. Dediğim gibi bunun nedeni şuydu; birçok tiyatroda çalıştım, ödenekli tiyatrolara girmedim ama özel tiyatroların repertuvarlarını da genel olarak o tiyatroların sahipleri belirliyor. Bazen bir tiyatroda daha çok çalışmak istiyorsun ama önünüze konan yeni bir oyun, oynamak istediğiniz oyun olmayabiliyor ya da oynamak istediğiniz karakter size gelmeyebiliyor. Herkesin farklı hayalleri var, herkesin farklı bir dünyası var. Tiyatrolar ister istemez geçinebilmek için daha popüler şeyler yapmak ve seyirciyi toplamak istiyorlar. Bu da her zaman, her oyuncunun işine gelmez. Ben kendi istediğim oyunları oynayabileceğim, kendi söylemek istediğim cümleleri söyleyebileceğim bir tiyatro kurmak istedim. Bu yüzden de 'Tiyatro Baykuş’u kurdum ama bugün tiyatro kurmak Türkiye’de biraz pahalıya mâl olabiliyor. Yüksek bütçeli oyunlar koymak isterseniz çok para kaybedebiliyorsunuz. Çünkü getirisi çok olan bir sanat dalı değil, getirisi çok az olan bir sanat dalı...

        * Peki adı neden ‘Tiyatro Baykuş?’ Bir hikâyesi var mı?

        Adı neden; ‘Tiyatro Baykuş?'... Çünkü baykuş Antik Yunan'da sanatın, estetiğin, zekanın sembolü... Anadolu ise köylere geldiğinde felaketin sembolüdür. Özellikle köylü baykuş sesi duymak istemez. Geçmişte tiyatro geldiğinde de uğursuzluk sayılırmış. Oradan da bir benzerlik kurdum ama asıl beni yönlendiren şey; zekanın, estetiğin sembolü olması oldu.

        "KEYİFLİ BİR İŞTİ"

        * Hayatınıza tiyatro oyuncusu olarak başladınız. Bunun yanı sıra seslendirme yönetmenliği de yaptınız. Sahne önü ve arkasında birçok alanda yer almak sizi nasıl besliyor?

        Evet, bir dönem seslendirme yönetmenliği yaptım. Benim o sektöre girdiğim dönemler yerli dublajın olduğu zamanlar ve sonlarıydı. Keyifli bir işti. Ben seviyordum o işi, severek yapıyordum ama tabi ki diziler sesli çekime geçtikten sonra o iş artık bitti. Şimdi çok nadiren yönetmenlik değil, seslendirme üzerine bazı işler geliyor, yapıyorum. 'Sahne önü ve arkası...' Biz mesela tiyatroda bunu ayırt etmeyiz. Özellikle özel tiyatrolarda gideriz, kendi ütümüzü yaparız, kendi dekorumuzu kurarız, kendi ışığımızı yaparız. O yüzden hepsinden anlamak zorundayız ve çıkar, oynarız. Bu tabii ki çok yönlü olmayı sağlıyor, çok şeyi bilmeyi gerektiriyor ve beraber çalıştığınız herkesle eşit olmayı sağlıyor. Bu çok önemli...

        REKLAM

        "TİYATRODA OLMAK BENİ DİRİ TUTUYOR"

        * Daha önce tiyatro yapmadığınız her yıl oyuncu olarak kendinizi bir basamak geride hissettiğinizi ifade etmiştiniz… O halde Erkan Bektaş’ı ayakta tutan şeylerden bir tanesi ‘tiyatro’ diyebilir miyiz?

        Evet, sahnede olmak gerçekten insanı ayakta tutan, diri tutan, zihnini, algısını açık tutan bir şey bence. Çünkü sahnede seyirci ile berabersiniz ve yaptığınız şeyi bir kere yapabiliyorsunuz, tekrarı yok. O yüzden de canlı canlı izlendiği için de çok iyi bir hazırlık döneminden geçip, sahnede hiçbir yanlışa mahal vermeden ve emprovizeye çok açık olarak yani anında değişimlere açık olarak işi yapmanız gerekiyor. Tiyatro sahnesi bedeninizin her zerresini, aklınızın her zerresini kullandığınız bir alan... O yüzden çok seviyorum ve orada olmak beni diri tutuyor. Çünkü kamerada yaptığınız şeyi bir daha yapabiliyorsunuz. Tekrar çekiyorsunuz, olmadı bir daha çekiyorsunuz... Yönetmen size bir şey söylediğinde, düzeltmeniz gereken bir şey söylediğinde bir daha çekiyorsunuz ama sahnede bunu sadece provalarda yapabilirsiniz. Seyirci karşısına geldiğinizde, artık seyircinin karşısında çırılçıplaksınız. Sadece siz varsınız ve her şey sizin elinizde... O yüzden hem zor, hem çok keyifli bir yer.

        "İNSANIN BİR YERE ARZUSUYLA GELDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"

        * Son olarak ’kariyer’ kelimesi sizin için ne ifade ediyor?

        'Kariyer' kelimesinin benim hayatımda çok bir yeri yok. Aslında 'Başarı' kelimesinin de yok. Çünkü ben insanın bunları düşünerek hareket ettiğinde o beklediği yerlere geleceğini düşünmüyorum. Ben insanın zaman içerisinde kendisini geliştirerek, hayalleriyle, istekleriyle, çalışmasıyla, arzusuyla bir yere geldiğini düşünüyorum. Ama bunun adı benim için 'Kariyer' ya da 'Başarı' değil. Şu anda ben kariyerli bir insan mıyım, başarılı bir insan mıyım bilmiyorum ama bir yerden bir yere geldiğim kesin... Buna kendi hayatımda bir isim koymuyorum. Bu röportaj için çok teşekkür ederim.

        'SİPAHİ'NİN YENİ BÖLÜMÜNDE NELER OLACAK?

        'Sipahi'; heyecan dolu 5'inci bölümüyle SHOW TV'de ekrana gelecek. Hartman Vakfı’nın balosunu basan militanlar 'Goran’ı ve 'Yıldırım’ı yaralamıştır ama asıl amaçları farklıdır. Terör saldırısını gerçekleştirenler emellerine ulaşacak mıdır?

        Kızı 'Dora’nın tedavisi için Türkiye’ye kaçmaya karar veren 'Jasmin', 'Canan’dan yardım ister. 'Canan' onları sağ salim İstanbul’a getirmeyi başarabilecek midir? Hartman Vakfı’ndaki saldırıyı araştıran 'Canan', militanı alnından vuran 'Yıldırım’ın kim olduğunu merak eder ve 'Narin’den 'Yıldırım Tunalı' ismine ulaşır. Sıradan bir adam, azılı bir militanı nasıl alnının ortasından vurmuştur. 'Canan' bu gizemi çözebilecek midir?

        Rus silah kaçakçısının buluştuğu tehlikeli İngiliz kadın ajan 'Amy', 'Ivan’a bir kart verir. Acilen ortadan kaldırılması gereken birinin bilgileri olan bu karttaki kişi 'Ali’yi de yakından ilgilendirmektedir ama henüz kimsenin haberi yoktur.

        Sipahi ekibi, İngiliz ajan 'Amy’nin 'Ivan’a verdiği QR kodlu karta ulaşabilmek için akıllıca bir plan yapar. 'Ali', bu tehlikeli operasyonda istediği bilgilere ulaşabilecek midir?

        'Sipahi', yeni bölümüyle bu akşam saat 20.00’de SHOW TV’de.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ