Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Esra Üçcan: Gündüz mesleğimi icra edip, gece müzik yapıyordum
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Esra Üçcan kimdir, nasıl bir hayatı var?

        Babamın diplomat olması benim sıra dışı bir hayat yaşamama vesile oldu. Kuveyt'te doğdum. Türkiye'de, Fransa'da, İspanya'da farklı dönemlerde okudum ve yaşadım. Fransızca, İngilizce ve İspanyolca biliyorum. Bir ortama veya kültüre hızlıca entegre olmayı öğrendim. Zaten çok hızlı da öğrenirim. Çeşitli kültürlerin, birbirinden çok farklı dünyaların parçası olmamı gerektiren geçmişim beni şu an olduğum kişi yaptı. Geniş hayal gücümü besledi, vizyonumu geliştirdi, hatta hoşgörülü ve hümanist bir insan olmamı sağladı.

        "BİR TOPLUM SANATLA GELİŞİR"

        Bugün hem mimarım hem müzisyenim. Sanatçı olmaya karar vermemin nedeni, sadece yetenekli olmam değildi. Türkiye sanat yapmak ve bunu yaparak geçim sağlamak için en uygun yer değil. Lakin çok meraklı ve gözlemci olduğumdan, gördüklerimi, bildiklerimi harmanlayıp, elime geçen ne imkan varsa sanata yatırmak istedim. Bunu yapmayı tercih eden o kadar az insan var ki, gelecek nesillerimizin kendi çıkarlarını değil onların sanat mirasını düşünen birilerine ihtiyaçları var. Bir toplum sanatla gelişir. Ben de kendimi bu yola adadım. Böylece ülkemi iyi temsil edebilirim, yaşadıklarımızın aynası olabilirim, fikir verebilirim, yarattığım eserlerle, geliştirdiğim felsefeyle insanlara iyi gelebilirim.

        Aktif hayatımı sorarsanız da genel olarak keyfime düşkünümdür ve hayatımı da öyle tasarlıyorum. Son dönemlerde pandemiden dolayı muhtemelen hepimizin benzer hayatları var. Çoğu zamanımızı asosyal geçiriyoruz. İki yıldır İstanbul-Bodrum arası yaşıyorum. Kedilerim var. Onlar çok zamanımı alıyor çünkü karınları hep aç ve çok talepkarlar. Üretmek, yaratmak, sanat yapmak önceliğim olsa da bazen her şeyi bir kenara bırakıp sadece sportif aktiviteler yapıyorum veya seyahat ediyorum.

        "GÜNDÜZ MİMARLIK MESLEĞİMİ İCRA EDİP, GECE DE MÜZİK ÇALIŞIYORDUM"

        Strasbourg Ulusal Yüksek Mimarlık Okulu'ndan, sonrasında konservatuvara uzanan eğitim hayatınıza müzik nasıl dahil oldu?

        Müzik hayatıma 9 yaşımda konservatuvar girdiğimde dahil oldu bir daha da hayatımdan çıkmadı. Sonradan kendimi geliştirme amaçlı mimarlık okudum. O mesleği benimsemeyi düşünmüyordum. Ama bir baktım aktif mimar oluvermişim. Hem iyi yapıyorum hem seviyorum hem de gelir kaynağı olarak daha avantajlı. Müzik nasıl bir aşksa zamanla içimden fışkırdı. Gündüz mimarlık mesleğimi icra edip gece müzik çalışıyordum. En sonunda her şeyi bir kenara bırakıp 2017'de ilk single'ımı yayınladım. Tabii ki bunun tam bir delilik olduğunu düşünenler oldu. Demek ki ben de hem çılgınlık hem de cesaret varmış. Şimdi müzik önceliğim oldu. Çocukluğumdan beri biriktirdiğim eserlerimi yayınlamam yıllar alacak.

        Sadece şarkıcı değil aynı zamanda bir projede birden fazla imzanızı görebiliyoruz aranjör ve besteci gibi... Bir müzisyenin bestecilik yapabilmesi için belli bir standart aşamadan geçmesi gerektiğine inanıyor musunuz?

        Bir konuyu en az bilen insan, o konuyu en çok bildiğini zanneden insandır, çünkü bilmesi gerekenlerin neler olduğunu asla farkında değildir. Evet kesinlikle eğitim şart. Ben her zaman beste yapabiliyordum. Nota yazmayı ilk öğrendiğimde yaşım 11'di, ilk bilgilerimle ve içimden gelen müzik fikirleriyle keman ve piyano için bir beste yapmıştım. O benim müzikal hayal gücümün kanıtıydı. Bestelerimi dinletmek için üstatlara gittiğimde, 'Aferin sana ama şimdi git daha fazla çalış' dediler. Beni Attila Özdemiroğlu gibi değerli müzisyenler yetiştirdi. Her yeni bilgi benim eserlerime çeşitlilik katacak, daha da iyi olacaklardı. İyi bestecilik yetenekle beraber bilgi, görgü, ve vizyon ister.

        "MASALLARLA ÇEVRİLİ BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ"

        'Masal' adlı teklinizi müzikseverlerle buluşturdunuz, şarkının hikayesini ve verdiği mesajları bir de sizden dinlemek isteriz...

        REKLAM

        Masallarla çevrili bir dünyada yaşıyoruz. Sosyal medya figürleri, kurgu diziler, televizyon programları, reklamlar, ürünler, çevremizdeki insanlar, hatta dünya devletleri; dünyamız onlara inanmamızı bekleyen masal anlatıcılarıyla dolu. Hayatımıza huzur içinde devam etmek için mutlu hissetmemiz gerekiyor. Lakin gerçeklerimizin kusurlarla dolu olduğu her an gözümüze sokuluyor, bir binayı kaplayan kusursuz kadın resmi gibi. Asla ona benzeyemezsiniz veya sahip olamazsınız. En fenası o resimdeki kadın dahi o resme benzemiyor ve pazarladığı hayale sahip değil. Bunlardan sonra kendimize baktığımızda hüsran yaşamamak mümkün değil. O nedenden 'her birimize bir masal lazım'. Ve bizler de hemen trende uyup kendimizle ilgili masallar anlatmaya başlıyoruz. Masallara düştük, kısır döngüdeyiz. Gerçekleri çok uzun zamandır kaybettik. Mutluluk, doğallık, samimiyet git gide tarihe karışıyor.

        "HEDEFİM İNSAN SAĞLIĞINI VE İNSANIN DÜNYADAKİ YERİNİ BİRİNCİ PLANDA TUTMAK"

        Aynı zamanda sürdürebilir kalkınma mimarı olan bir Esra Üçcan var karşımızda... Prensiplerinizden ve çalışmalarınızdaki hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?

        Sürdürülebilir kalkınma terimi duyulmaya başlandı lakin ne olduğu Türkiye'de daha pek bilinmiyor. Bu kavramı anlayanlar halen çok az. Biz ülke olarak bu konuda bilinçlenmek için geç kaldık. Ama bilinçlenilse çok faydalı olur. Size şöyle özetleyebilirim; 5, 10, 20 yıl sonra dünyada olacak iklimsel ve ekonomik değişimlere yaşadığınız yapının, mahallenin, toplumun hazır olması lazım. Mesela evler ne kadar az enerji tüketirse, o kadar az elektriğe ve doğal gaza ihtiyaç olur öyle değil mi? Bu aralar Türkiye'de enerji yetersizliği yaşıyoruz. Faturalar inanılmaz pahalı. Doğal kaynaklar mesela petrol, doğalgaz ve içme suları gezegenimizde yavaş yavaş tükeniyor. Bunlar iyi günlerimiz. Bu konular Avrupa'da olduğu gibi 2000'lerde konuşulmaya başlansaydı bu günlere hazır olabilirdik. Bizi bekleyen sıkıntılı geleceğe hazırlanmadık. Yüksek çevre kalitesi özelliklerini taşıyan ve düşük enerjili binalar yapmak gerekiyor. Yanlış uygulamalar başta insan sağlı olmak üzere insanlığın geleceğini de tehdit ediyor. Bütün hedefim göze hitap ederken, huzur bulacağınız alanlar yaratmak ve bunları yaparken insan sağlını ve insanın dünyadaki varlığını birinci planda tutmak. Maksimum rant elde etmeye çalışan bir sektöre 'Karınızı azaltın insanların iyiliğini düşünün' demek zordur. O nedenden evlerini yaptıranlar, parayı ödeyenler bilinçlenirse, inşaatçılara seçim hakkı kalmaz.

        "SIRTIMI DAYADIĞIM RİTMİ KENDİM YARATIYORUM"

        Bir şarkıda ritim kavramı sizin için neyi ifade ediyor? Bestelerinizde bu kavramı nasıl kullanıyorsunuz?

        Ritim bir müzikal eserin temelidir. Ritim olmazsa müzik olmaz. Sırtımı dayadığım ritmi kendim yaratıyorum. Her şarkıda bunu çeşitlendirmeye çalışıyorum.

        Dinlediğiniz müziklerde söz mü yoksa sound mu daha ön planda?

        Ben ilk olarak müziği dinlerim. Üzerindeki insan sesi ise benim için bir enstrüman gibidir. Sözleri anlamam gerekmez. Kafiyesi kulağıma nasıl geldiğine bakarım. Vokalin ritmini, tınısını, duygusunu dinlerim. Müzik güzelse, şarkının sözlerini anlıyorsam ve de beğenmişsem zaten muhteşem bir birleşim olur. Bağıra çağıra eşlik ederim.

        Sahnede olmak, şarkı söylemek ve müzik yapmak nasıl bir duygu, size ne hissettiriyor?

        Bunlar benim hayatımda eğlenceyi, sevgiyi, alın terini, aynı anda veren öğeler. İş olarak görmüyorum. Mesela sahneye çıkmadan çok gergin oluyorum. O kadar heyecan anlamsız geliyor. Korkuyorum ve kaçmak istiyorum. Ama sonra ilk şarkıya girdiğim an çok keyif alıyorum.

        Müzik dışında sporla da oldukça ilgilisiniz... Hangi sporları yapıyorsunuz?

        Kayak, rüzgar sörfü, yazlık ve kışlık spor dallarım. Onun dışında her türlü antrenman yaptığım oluyor pilates, yoga, fonksyonel egzersizler, koşu, bisiklet.

        "DÜNYA BENİM PLATFORMUM!"

        Eğitim hayatınızın büyük bir kısmını yurt dışında geçirdiniz... Şu an Türkiye'desiniz ama yurt dışı çalışmalarınız da var mı? Neler yapıyorsunuz?

        Pandemiyle beraber yurt dışına çıkmaz oldum. Bu toplum sağlığını tehdit eden süreç geçtiğinde tabii ki müziklerimi yurt dışına taşımak istiyorum. Türkiye'yi festivallerde yarışmalarda hatta Eurovision'da bile çok iyi temsil ederim. Hem diplomat çocuğu olarak hayatım boyunca vatanımı en iyi şekilde temsil ettim. Şimdi de sanatçı olarak bu misyona devam etmemem için bir neden yok. Dünya benim platformum.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ