İSO Başkanı Bahçıvan: “Tedarik zincirlerindeki belirsizlikler nedeniyle sanayici maliyet hesabı yapamıyor”
Gaziantepli sanayicilerin konuk edildiği İSO Kasım Meclisinde, İSO Başkanı Bahçıvan ile GSO Başkanı Ünverdi güncel ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, dövizdeki dalgalanmaların sanayi üretimini olumsuz etkilemeye başladığını, girdilerin büyük ölçüde döviz kurları ile fiyatlandığı ülkemizde bu sorunun artık fiyat yokluğuna doğru gittiğine dikkat çekerek "Sanayicinin ihtiyaç duyduğu hammaddeden lojistik ve finansmana kadar, üretim süreci için gerekli olan tedarik zincirlerindeki belirsizlikler ve ham madde maliyetlerindeki yükselişler, üretimin üzerindeki baskıları artırıyor. Sanayici maliyet hesabı yapamıyor ve geleceği öngöremiyor. Bu durum, yakın dönemde bazı ürünlerin üretiminde ciddi sıkıntılara yol açabilecek gibi gözüküyor" dedi.
Sanayimizin Sorunlarına Çözüm Ararken Odalar Arasında İşbirliği ve Sinerjiler Yaratmanın Önemi” ana gündemi ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde ve açılış konuşması eşliğinde düzenlenen toplantıya, Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu ve GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi ile birlikte GSO Meclis Üyeleri konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Toplantıda, İSO ve GSO arasında web tabanlı bir yazılım platformu olan “Sanayiden Sanayiye” projesine yönelik protokol de imzalandı. Bugüne dek iki oda arasında yapılmış tek uygulama olan platformun üyelerin birbirlerini tanımalarına ve ticaret ve işbirliği imkanlarının artmasına önemli katkıda bulunması hedefleniyor.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, konuşmasının başında Türkiye’nin 2021 yılını oldukça hareketli ve endişeli bir ekonomik atmosferde kapatmaya hazırlandığına, kur ve enflasyonda yaşanan ürkütücü sıcak gelişmelerin ekonomi gündeminin diğer tüm başlıklarını gölgede bıraktığına dikkat çekti. Sanayicinin ihtiyaç duyduğu hammaddeden lojistik ve finansmana kadar, üretim süreci için gerekli olan tedarik zincirlerindeki aksamalar ve hammadde maliyetlerindeki yükselişlerin üretimin üzerindeki baskıları artırdığına dikkat çeken Bahçıvan “Kurlardaki ucu açık yüksek tansiyon, nereye kadar gideceğini bilemediğimiz bir belirsizlik ortamı oluştururken, bu ortamın yarattığı finansal riskler adeta bir kısır döngü haline gelmiş bulunuyor. Girdilerin büyük ölçüde döviz kurları ile fiyatlandığı ülkemizde sanayici maliyet hesabı yapamıyor ve geleceği öngöremiyor. Bu durum, yakın dönemde bazı ürünlerin üretiminde ciddi sıkıntılara yol açabilecek gibi gözüküyor” diye konuştu.
"TÜRKİYE LEHİNE BİR TEDARİK ATMOSFERİNDE YAŞANMASI ÜZÜCÜ"
Pandemi sonrası Türkiye’ye lehine ilave bir tedarik talebinin geldiği, ihracatın hızla arttığı ve sanayicilerin yeni kapasite yatırımlarına hazırlanıp hız verdiği bir ortamda öngörülebilirlik konusunda bu denli sıkıntı yaşamanın sanayicileri üzdüğünü vurgulayan Bahçıvan “Zira reel sektörümüzün yüksek yatırım iştahının korunabilmesi için her şeyden önce öngörülebilir bir fiyatlama ortamının sağlanması, risk priminin makul seviyelere indirilmesi gerekiyor. Ayrıca son günlerde Türk Eximbank’ın, Merkez Bankası kaynaklı fon akışlarında oluşan ani kısıtlamalar da ihracatçı sanayicilerimizin kredi kalitesini olumsuz etkiliyor. Sanayicilerin beklenti oluşturmakta bir hayli zorlandığı bu ortamda iş yapabilme ve risk yönetebilme yetkinliği de azalıyor. Özellikle geçmişin yüksek enflasyon dönemlerini yaşamayan, son 20 yılda göreli finansal istikrar ortamında iş yapmaya alışık olan yönetici ve çalışanların değişen koşullara uyumunun artırılması ve belirsizlik altında iş yapma becerilerinin güçlendirilmesi gerektiğini hissediyoruz. Tüm iş sahiplerinin ve sanayicilerin bu konuda çok daha dikkatli olmalarını öneriyoruz” diye konuştu.
Sanayiciler için ihracatın her zaman önemli olduğuna da değinen Bahçıvan, son dönemde hükümet yetkililerinin de ihracata dayalı büyüme fırsatlarına daha fazla vurgu yaptığını gördüklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye bugün 200’den fazla ülkeye, tekstilden otomotive, demir çelikten kimyasallara kadar pek çok üründe ihracat yapabilme kapasitesine sahip. Ancak bu başarıya rağmen ihracat/GSYH oranlarımızın diğer ülkelere göre çok da yüksek olmadığını görüyoruz. Dünya Bankası verilerine göre ülkemizde mal ve hizmet ihracatının GSYH’ya oranı yüzde 28,6 iken, bu oran Almanya’da yüzde 43,4, Güney Kore’de yüzde 36,9, Macaristan’da yüzde 79,7, Polonya’da yüzde 55,6, Tayland’da yüzde 51,4 ile çok daha yüksek bir orana sahip. Yine ihracat performansı açısından dikkat edilmesi gereken bir diğer gösterge de yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içindeki payıdır. Örneğin, dünyada ortalama yüzde 21 olan bu pay ülkemizde ise yüzde 3 ile oldukça sınırlı bir paya sahip. Bu veriler de açıkça gösteriyor ki mevcut potansiyelimize bel bağlamanın ötesine geçerek yüksek katma değer, yüksek teknoloji ağırlıklı bir üretim yapısını gerçek bir başarı için hedeflemek zorundayız. Zira bugün hala büyük ölçüde geçmişin rekabet unsurlarına dayanan üretim yapımızla ancak kısa vadeli başarı elde edebiliriz. Uzun vadeli başarılar için ise yeşil dönüşüm, dijitalleşme, beşeri sermaye, verimlilik gibi pek çok boyutu olan alanlarda ilerleme ve gelişmek sağlamak durumundayız.”
"ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK, İSTİKRAR VE GÜVEN ORTAMI TESİS EDİLMELİ"
GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi de konuşmasında Türkiye ekonomisinde faiz, kur ve enflasyon üçgeninde bir sıkışma yaşandığına ve bunun aşılması gerektiğine dikkat çekerek “Özellikle iç piyasaya üretim yapan ve hammaddeyi dışarıdan alan firmalarımız kur baskısı karşısında büyük güçlük yaşıyor. Kur artışları zarara neden olurken, üretici fiyatlandırma yapamıyor. Bu noktada, üretim ve ihracata dayalı üretim ile cari dengenin sağlanması konusunda tüm risklere rağmen büyük bir mücadele veriliyor ama kurdaki yükseliş ve dalgalanmalar enflasyonu tetikliyor. İhracatı artıralım derken enflasyonist bir döngünün içerisine girmekten de uzak durmamız gerekiyor. Altını çizmek isterim ki, sanayimizin sürdürülebilirliği için kur, faiz ve enflasyon dengesiyle birlikte; öngörülebilirlik, istikrar ve güven ortamını ivedilikle tesis etmek zorundayız” diye konuştu.
GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, İstanbul ve Gaziantep’in Suriyelilerin nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu şehirlerin başında geldiğini de ifade ederek şunları söyledi: “Bu insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri ve sosyal barışın devamı için ekonomiye entegre olmaları gerekiyor. Ancak bunu yaparken Suriyeli iş gücünün kayıt altına alınması büyük önem taşıyor. Vergi vermeyen, prim ödemeyen merdiven altı tabir ettiğimiz yerler ve kayıt dışı istihdam sektörlerimize darbe vuruyor. Haksız rekabet nedeniyle işletmelerimiz zorluk yaşıyor. Bu nedenle eşit koşullarda, eşit rekabet istiyoruz. Kalkınmanın, gelişmenin ve her alanda büyümenin temelinde de eğitimin olduğuna inanıyoruz. Mesleki eğitim meselesini memleket meselesi olarak görüyoruz. Bu anlayışı, ailelerimizden başlayarak topluma yayabilirsek; istihdamdan üretime, sosyal ve ekonomik anlamda çok daha hızlı mesafe alabileceğimize inanıyoruz. Mesleki eğitim konusunda başarılı çalışmalarıyla tanıdığımız Milli Eğitim Bakanımız Mahmut Özer’in tecrübeleriyle bu sürecin çok daha etkin yönetildiğini görüyoruz ve bu konuda tüm halkımızdan da duyarlılık bekliyoruz. İSO’nun eğitim konusundaki çalışmalarını da takdirlere takip ettiğimizi de belirtmek isterim. Ortak projelerle, çocuklarımızı doğru yönlendirerek meslek sahibi olmalarını sağlayabiliriz. Bu ülkenin sadece doktora, mühendise ihtiyacı yok. Makine ustasına, kaynakçıya, yetişmiş ustabaşına da ihtiyacı var. Diplomalı işsizler yerine mavi yakalı gençler yetişsin istiyoruz. Bu nedenle, mesleki eğitim konusunda yurt genelinde bir seferberlik başlasın istiyoruz.”
Toplantıda konuşan İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay da, “Dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, en çok mülteciye sahip şehirlerin başında ise İstanbul ve Gaziantep geliyor. Bu yüke karşı, biz sanayiciler olarak iş gücünün dönüşümü, gençlerin istihdamı ve yetkinlik kazanmasını da sorumluluğumuz olarak görüyoruz. İSO olarak mesleki eğitim alanında yaptığımız faaliyetler, son zamanlarda meyvelerini veriyor. Upskilling yani değişen dünyaya uyum için mesleki, davranışsal ve teknoloji alanındaki bilgi ve becerilerinin artırılması konusundaki deneyimimizi GSO Mesleki Eğitim Merkezi çatısı altında iş birliğine dönüştürebiliriz” dedi.
GSO Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu ise “Zor bir pandemi sürecinden geçtiğimiz bu dönemde, aşılamanın yaygınlaşmasıyla İSO Meclisiyle ortak toplantı yapabilmekteyiz. Aşılama, maske, mesafe, temizlik kuralıyla pandeminin en kısa zamanda ülkemizde sıfırlanmasını ümit ediyorum. Sanayi Odaları arasında ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem veriyoruz. Meclislerimizin bir araya gelmesi Sanayimizin sorunlarına ortak çözümler bulunmasını sağlayacaktır” dedi.