Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Moda Karl Lagerfeld, Paris’in son Çar’ıydı…

        Hep hatırladım, hatırlamaya da devam edeceğim. Sokakta silme bir örnek taytlı kadınları gördükçe her sefer Karl Lagerfeld’in meşhur mottosunu geçiririm zihnimden: “Tayt giyen bir kadın hayatı üzerindeki kontrolünü kaybetmiş demektir…” Lagerfeld’e göre tayt, spor aktivitesi dışında giyilebilecek bir kıyafet değildi, hele Coco Chanel devrimiyle kadınların, erkek egemenliğinden çıkardığı tarzda bir pantolon hiç değildi.

        Ama Lagerfeld’in başka düsturları da vardı; “Hayatta esas olan, kendini yeniden keşfetmektir. Ben istediğim zaman, istediğim şeyi yaparım” gibi mesela. Nitekim, Lagerfeld’in 2014/2015 Chanel kış koleksiyonu eşofman ve taytlardan geçilmiyordu. Şaşırtıcıydı ama ‘yeniden keşif’ mottosuna uygundu. Coco Chanel’in ölümünden sonra yıllar içinde neredeyse sadece bir parfüm markasına indirgenen Chanel’i ikonik döpiyesine varıncaya dek modernize ederek yeni baştan yaratan Lagerfeld, kendisini de sürekli yeniden keşfediyordu. 1983’te Chanel’in kreatif direktörlüğünü üstenirken, “Bırak dokunma, Chanel çoktan öldü” dediklerinde, bu işe heves ve merakı daha bir depreşmiş, Coco Chanel’in diz üstü tabusunu yıkarak, ilk mini eteklerle tasarımı gençleştirmiş ve yok olmaya yüz tutmuş modaevini, yıllık global satışı 10 milyar doları bulan dev bir marka haline getirmişti.

        1960'lardan Chanel klasiği. Coco Chanel, Romy Schneider'e döpiyes giydiriyor.

        Lagerfeld'in podyuma tayt sürmesi belki aynı zamanda teatral mizacının da eseriydi. Aşırı bir hamaratlıkla yılda 10-15 koleksiyon hazırlayan Lagerfeld bir seferinde striptizcileri model olarak podyuma çıkarmış, Fendi’nin ‘siyah ve beyaz’ koleksiyonunu eski İtalyan porno yıldızı Moana Pozzi’yle tanıtınca, Vogue editörü Anna Wintour her zamanki otoriter ve asabi tavrıyla defileyi anında terketmişti.

        “ÇIPLAK GÖZ, SADIK KÖPEK BAKIŞLIDIR”

        Ama moda alanındaki keşif macerası kendi tarzına, tapınağı olan ev hayatına hiç yansımıyordu “Kaiser Karl”ın. Hamburglu kondanse süt fabrikatörü babanın oğlu olarak uşaklarla, mürebbiyelerle büyüyen Lagerfeld, moda aleminin güç simsarı olarak da “Kaiser Karl” lakabıyla anılıyordu.

        REKLAM

        Lagerfeld, kendisiyle tıpatıp aynı tarzda oyuncak ayı da tasarlamıştı.

        Klorane marka kuru şampuanla daima parlak tuttuğu pudralı peruka tarzı atkuyruğu, sert siyah takımları, yüksek yaka gömlek ve parmaksız eldivenleri dışarıdaki hayatında alameti farikasıydı. Dış görünüşü için “Ben kendi kendimin karikatürüyüm. Bir nevi maske. Benim Venedik Karnavalım yıl boyunca sürüyor” diyor, partilerde ya da röportaj yapılırken siyah gözlüklerini çıkarması ricalarını hep geri çeviriyordu. “Gözlerim özel kullanıma mahsustur, kamuya açık değildir” diyerek. Çünkü o karanlık camların ardından herşeyi daha iyi gözlüyor, kimse nereye baktığını farkedemiyordu. Ona göre gözlüksüz gözler sadık köpek bakışıyla çırılçıplak kalıyordu, kendisine yakıştırdığı imaj ise kesinlikle bu değildi. Kaldı ki, herkes koyu camlı gözlük takmalıydı, çünkü böylelikle 10 yaş genç görünmek mümkündü.

        REKLAM

        Peki ya evde? Şöyle sallapati dolaşıp eşofman giyer miydi? Bir röportajda tek kelimeyle “Nein” cevabını veriyordu. Hırka? Ona da “Nein”. Evde saçları açık geziyor, telefonunu koyması için mutlaka cebi de olan gecelik entarisi giyiyordu. Almanca’da daha çok “evdeki rahatlığı” ifade eden “gemütlich” sözcüğünü sevmediğini söylüyordu. Çünkü o Paris’ti. 14 yaşında gittiği Paris’te ortaokulu bitirip illüstrasyon ve tarih eğitimi almış, bir daha da kopmamıştı. Aidiyet konusunda açık konuşuyordu: “Ben doğduğumda babam 60, annem de 42 yaşındaydı. Onların sürdüğü hayatla ilgili hiçbir fikrim yok. Almanya’ya nadiren gidiyorum, Almanya’ya karşı olduğum için değil, vaktim olmadığından. Gereksiz seyahatlerden kaçınırım. 300 bin kitabımla evlerimde olmayı tercih ederim. Memleket özlemi mi? Özlem çok ama çok Almanca bir sözcük…”

        300 BİN KİTAPLI TAPINAK

        Paris'teki dairesinde kütüphanesinden küçük bir kesit...

        Ama edebiyat konusuna gelince Almanlığını ele veriyordu Lagerfeld. Paris ve Paris dışındaki evlerinde kendi tasarımı kütüphanelerinde tuttuğu 300 bin kitabıyla tam “hepsini okudun mu?” sorusuna layıktı. Salt kitap tutkusunu konu alan röportajlardan birinde en sevdiği eserin Nibelungen destanı olduğunu anlatıyor. Benim de favorim olmakla birlikte Lagerfeld’in destanın son bölümüne takılmış olması ilginç. Kriemhild’in, hile ve desiseyle öldürülen kocası Siegfried’in intikamını almak için Hun İmparatoru Attila ile evlenip, onca yıl sabrettikten sonra katillerin topunu kılıçtan geçirtmesine, o öç ihtirasına bayılmış.

        “Hayatınızı değiştiren bir kitap oldu mu?” sorusuna da o bağlamda yanıt veriyor: “Muhtemelen. Nibelungen’i okumasam kimbilir neler olurdu. Thomas Mann hayranı olmadığım halde Buddenbrooks Ailesi’ni ezbere bilirim ama Doktor Faustus’u elime alırsam anında uyurum, Büyülü Dağ ise sıkıcıdır, asla sonunu getiremedim.”

        REKLAM

        Kritik soru: Ölünce kitapları ne olacak? “Hiçbir fikrim yok” yanıtını veriyor; “Beni bugün ve yarın ilgilendirir. Benden sonra olacaklar umrumda değil. Belki de ölmeden önce bütün kitaplarımı yığıp, Nazilerin yaptığı gibi yakarım” diyordu, muhtemelen sarkastik bir retorikle.

        YSL İLE EZELİ REKABET

        Ve o gün geldi çattı, ondan başka hiç kimsenin 50 yıl boyunca hüküm süremediği moda aleminden 85 yaşında göçtü Karl Lagerfeld. 2008’de Yves Saint Laurent’nin ölümünden sonra Paris’in son “haute couture çar”ı olarak kalmıştı. Lagerfeld ve YSL kariyerleri boyunca hep ezeli rakiptiler. Hatta özel hayatlarına da yansımıştı. 1970’lerin başlarında Lagerfeld ile yakışıklı bir Fransız olan Jacques de Bascher arasında uzun vadeli sıkı bir dostluğun temelleri atılmış, Lagerfeld asla sevgili olmadıkları konusunda ısrar etmiş, ancak Bascher’in Saint Laurent’le yaşadığı macera, iki moda adamı arasındaki rekabeti iyice kızıştırmıştı. Bascher’in 1989 yılında AIDS’e yenik düşmesinden sonra Lagerfeld’in teselli bulması hayli zaman almış, ağladığı bile görülmüştü.

        REKLAM

        Böylece Paris’teki rekabet gerginliği artık tarihin sayfalarında kaldı. Lagerfeld’in ardından Chanel’in koleksiyonları da artık kreatif direktör yardımcılığını yürüten Virginie Viard’a emanet.

        Lagerfeld'in yardımcısı Virginie Viard (solda) Chanel'in 2019 ilkbahar/yaz haute couture koleksiyonunun tanıtımında.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ