Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Tiyatro Selçuk Aydemir: "Bulaşmadığın bir tek tiyatro kalmıştı" dediler - Son dakika
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bugün 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü...

        Dönemin Uluslararası Tiyatrolar Birliği (ITI) Başkanı Arvi Kivimaa, 1961'de ortaya bir fikir attı; 'yılın bir günü bütün dünyada tiyatro günü olarak kutlansın'...

        ITI'nın Viyana'da yapılan konferansında ortaya atılan bu fikir, Arvi Kivimaa'nın ülkesi Finlandiya ve komşu İskandinav ülkeleri tarafından hemen benimsendi.

        Bir yıl sonra Paris'te Ulusal Tiyatro'nun açılış günü olan 27 Mart, 'Dünya Tiyatro Günü' kabul edildi.

        Pandemi döneminde uzun süre kapalı olan tiyatrolar kısıtlamaların kaldırılmasıyla yeniden ayağa kalkma çabası gösteriyor. O çabayı gösterenlerden biri senaryosunu yazdığı, yönettiği 6 filmle yaklaşık 22 milyon kişiye, TV dizileriyle yüksek izlenme oranlarına ulaşan Selçuk Aydemir.

        Selçuk Aydemir, yazdığı ve yönettiği 'Şaşırt Beni' adlı tiyatro oyunuyla kariyerine yeni bir pencere açtı. Aydemir, konuk olduğu Habertürk HT Stüdyo'da kariyerinin şekillenmesinde Ferhan Şensoy'un etkisinin olduğunu söyledi.

        Sen aslında uçak mühendisisin ama sinema filmleri ve TV dizilerinin senaristliğini ve yönetmenliğini yaptın. Şimdi de yeni projen 'Şaşırt Beni' adlı tiyatro oyunu. Bu arada hiç uçak mühendisliği yaptın mı?

        1,5 yıl yaptım. Mezun olduktan sonra Burak Aksak ile beraber 'Ramazan Güzeldir' adlı diziyi çektik. Aynı zamanda dizinin yapımcılarındandık. Stopajı hesaplayamadığımız için 120 bin lira kadar bir borcumuz oldu. O borcu ödeyebilmek için kredi çekmem gerekiyordu ama bordrom yoktu. Bu sebeple THY'ye girip 1,5 yıl çalıştım. Kredi çektim ve borcu ödedim, daha sonra da oradan çıktım.

        Burak Aksak - Selçuk Aydemir
        Burak Aksak - Selçuk Aydemir

        Her ne kadar senaristlik ve yönetmenlik bir anlamda mühendislik olsa da öğrenimi gördüğün uçak mühendisliğiyle ilgisi yok. Senaristlik ve yönetmenliğe yönelişin hikâyesi nedir?

        Aslında uçak mühendisliği okurken yönelmiştim. İTÜ’de okurken zaten kurgu ve montaj yaparak sektörün içerisindeydim. Birkaç tane televizyon programı yapmıştım, bir dizide çalışmıştım. Aslında sektörün içerisindeydim ama kurgu kısmındaydım. Daha çok 'editing' ile uğraşıyordum ve kısa film çekmeye başlamıştık. Mezun olana kadar da 7 - 8 kısa film çekmiştik. Bunların içerisinde 'Altın Portakal' ödüllü olan da başka birçok ödüllü film de var. Aslında sektörün içerisindeydim, Burak ile beraber çalışıyorduk. Ben sektörün içerisinde zaman kazanabilmek için üniversite okudum.

        REKLAM

        12 yıllık kariyerinde senaryosunu yazdığın ve yönettiğin 4 dizi, 6 sinema filmi ve 2 tane sadece yönettiğin dizi var. Bunların yanı sıra 3 tane de kitap yazdın. Şimdi de tiyatroya adım attın. 'Şaşırt Beni'nin çıkış hikâyesi nedir?

        Proje aslında biraz da ismi gibi beni de çok şaşırttı. Bir arkadaşım bu durumu "Bulaşmadığın bir tiyatro kalmıştı" diyerek çok güzel ifade etti. Aslında biraz öyle oldu. Yaptığım işlerde komediyi, olacağı her formda denemeye çalışıyorum. Tiyatro oyunu yazmayı pandemiden bir sene önce kafama koymuştum, yaparken de fark ettim ki iyi ki yapmışım. Komedinin ana vatanı zaten tiyatroymuş. Bir espriyi yoğun bir prova sürecinde her alternatifini deneye deneye hayata geçirince görüyorsun ki evet, tiyatro çok uygun ama benim içine girmem aslında Ferhan Şensoy'u kaybetmemizle oldu. Yazma kararını o zaman aldım. Ferhan ağabeyin vefat haberini aldığımda "Ben bir tiyatro oyunu yapacağım" dedim.

        Ferhan Şensoy'un vefatıyla senin tiyatroya da yönelmenin bağlantısı nedir?

        Borçlu hissetmek gibi... Belki de benim sektöre giriş hikâyem aslında Ferhan ağabey sayesindedir. Ben Ferhan ağabeyin kitabını ilk okuduğumda çocuktum. Aslında beni kitap okumaya da yönelten, bir şekilde bu işlere de bulaştıran Ferhan ağabeyin kalemidir. Tiyatroyu denememiştim, hep başka bir yerde kariyer hedeflemiştim ve hep aklımda günün birinde bir şekilde tiyatro yapabilmek vardı. Yaşım da yaklaşık 40... "Şimdi yapmazsam ne zaman yapacağım?" diyerek cahil cesaretiyle girdim ve çok da mutluyum. Keşke 30 - 35 yaşlarımda yapmış olsaydım. Şu ana kadar belki de 7 - 8 tane tiyatro oyunum olurdu. Bu kadar zevk alacağımı düşünmüyordum, biraz görev bilinciyle girdim ama sonrasında biçilmiş kaftan gibi gelmeye başladı. Ferhan ağabeyi oyuna davet edip "olmuş mu usta?" diyebilmek hayallerimin arasındaydı. O elimden alındığı için belki de o refleksle "Şimdi yazacağım" dedim. Bir de bir şeyleri çok ertelediğimi gördüm tabii ki böyle bir şeye de vesile oldu. Hep ileride dediğim şeyleri artık daha cesur davranıp, daha deneyimsiz olduğum bir yerde de hemen bir şeyler üretmeye teşne olmaya başladım aslında benim için bir katalizör görevi de gördü.

        Ferhan Şensoy ile 'İşler Güçler'de çalışmıştınız. Kendisiyle ilginç bir anınız var mı?

        Var, olmaz olur mu? Ferhan ağabey ile epik bir anım var. Kendisinin 'İşler Güçler'de oynaması benim için manevi anlamda çok büyük değer. Ferhan ağabeye teklifi sunduğumuzda bana bir buluşma günü söyledi. "Haftaya çarşamba şu saatte tiyatronun üstündeki kafeye gel, geç gelen hesabı öder" dedi. Biz de 'İşler Güçler'in çekimi için Aydos Ormanı'ndaydık. Aydos'tan Taksim'e gideceğim, 3 saat trafiğin içine girdim. Meğer o gün Justin Bieber'in konseri varmış. Ben İstanbul'da hiç öyle bir trafik görmemiştim. 3 saat yol geldim, tam Beyoğlu'na girdim, otopark arıyorken Ferhan ağabeyi aradım, "Ben geldim ama 5 dakika geç kalacağım, hesabı da ben ödüyorum, yapacak bir şey yok" dedim. Aslında hesabı ödememek için randevuya 3 saat önce gelecektim. Çünkü yiyeceğimiz, içeceğimiz belli olmaz diye temkinli gittim. Ferhan ağabey ile konuşmamız şöyle oldu;

        - Nereye geliyorsun?

        - Restorana.

        - Niye?

        - Konuşmuştuk ya usta. "Çarşamba gel" diye.

        - Bugün çarşamba mı? (O kadar doğal söyledi ki günlerden çarşamba mı yoksa başka bir gün mü olduğunu teyit etmek için gayri ihtiyari telefona baktım.)

        - Evet, bugün çarşamba.

        - Benim için bugün hiç çarşamba değil, salı falan. Sen çarşamba günü gel.

        - Ağabey, hangi çarşamba? Sana ne zaman çarşamba?

        - Yarın bana çarşamba.

        Sonra ben bir de o yolu 3 saat geri döndüm. Ertesi gün giderken "yine galiba bir kere daha almayacak beni" dedim. Sonra şartlar sundu; "kostümümü kendim getiririm, ulaşımımı kendim yaparım, şurada çekeceksiniz. Çünkü orası benim arkadaşımın yeri" dedi. Aslında şart diye sunduğu her şey bizim prodüksiyonu hafifletiyordu, bize kıyak yapıyordu. Espri miydi hakikatten anlayamadım. O gün bayağı sinirliydi, soramadım. Asıl güzel yanı o sahneyi kendisinin yazmasıydı. Ben Ferhan Şensoy'un yazdığı bir bölümü yönetmiş oldum. Bu, benim için çok güzel bir anıdır. Çoğu kişi de bilmez ama o 'Varsayalım İsmail' sahnesi, Ferhan ağabeyin kendi kalemidir. O sahneyi yönetmiş olmak da benim için başka bir şeref.

        'Şaşırt Beni'nin kadrosu.
        'Şaşırt Beni'nin kadrosu.

        Film ve dizi senaryosu yazmakla tiyatro oyunu yazmak arasında çok belirgin farklar var mı?

        Çok var. Ben başta çok zorlandım ve çok da destek aldım. Tiyatromuzun içerisindeki Tuna Kırlı, Barış Yıldız, Murat Akkoyunlu, Korhan Herduran gibi oyuncularla ve birkaç tane de senaryo doktoruyla, bu işi yapmış insanlarla beraber yürüdüm. İlk perdeyi yazdım gönderdim sonrasında geri dönüşler aldım. Bir sinema filmi yazarken harcanan eforun belki de 3 - 4 katı tuttu. Yepyeni bir disiplin olduğu için başta çok zorladı, matematikleri çok farklıymış.

        REKLAM

        Oyuncular, "tiyatro er meydanıdır, tiyatrodan daha çok haz alırız” derler. Yazar olarak da aynı durum geçerli mi?

        Oyunculuk için kesinlikle ama yazarlıkta bence şöyle bir etkisi var; sinema ilk önce görülür sonra duyulur, tiyatro ise ilk önce duyulur ondan sonra görülür. Haliyle tiyatro, komedi için textin çok fazla ön plana çıktığı ve biraz daha kelime oyunlarına, esprinin kurulmasına biraz daha yer ayırabildiğin bir yer. O nedenle bence sinema filminde veya dizide güldürmekle tiyatroda güldürmek arasında zorluk olarak bence tiyatro daha elverişli. Komedinin anavatanı bence tiyatro, işitsel espriye de çok müsait. Sinemada ve dizide bütün hadiseyi görselleştirmen, ilk önce görselleştirmen daha sonra duyurman gerekiyor. Burada tersi olduğu için ben tiyatroyu daha komediye yatkın bir yer olarak görüyorum. Tiyatro oyununda espri bulmakta ya da komedisini artırmakta hiç zorlanmadım. Yapıyı doğru tutmakta ve hikâyeyi bir şekilde bu kadar az sahnelemeyle, bu kadar az mekan değişimiyle oluşturmakta zorlandım ki birçok tiyatro oyununa göre bizim oyunumuzda mekân çok fazla değişiyor. 4 - 5 ayrı dekor var ki çok... Mesela sinemada eliniz çok fazla güçlü, 30 - 35 mekâna, yüz küsur sahneye çok rahat çıkabilirsiniz. Tiyatroda ise hikâyeyi belki 9 - 10 sahnede bitirmen lazım. Anlatacağın şeyi çok rafine anlatman gerekiyor ve tabii ki mekân kullanımı da çok kısıtlı. Haliyle buralarda zorlandım ama işin komedisi olarak baktığımız zaman tiyatro daha elverişli.

        REKLAM

        'Şaşırt Beni'nin kadrosunu oluştururken hangi kriterleri göz önünde bulundurdun?

        Tiyatro sahnesinde seyrederken çok etkilendiğim belli başlı oyuncular vardı. Murat Akkoyunlu'yu 'Bir Baba Hamlet'te seyrettiğimde performansına inanamamıştım. Ben kendisiyle dizide çalışmıştım, filmde de çalışmıştım ama tiyatro sahnesinde daha da devleşti. Bunu kendisine de aktarmıştım, o sebeple Murat ağabeyi 'Şaşırt Beni'de bir role fiksledim. Yine aynı şekilde bir o kadar sahnede gördüğümde etkilendiğim Tuna Kırlı vardır. 'Kundakçı'da Haluk Bilginer ile beraber oynuyorlar. Tuna ve Murat zaten kafamda netti, onların etrafında bir şey şekillendirdim. Barış Yıldız ve Korhan Herduran'ın da sahnedeki performansları, bana kamera önündeki performanslarından hep çok daha etkileyici gelir. Aslında ana hikâyemi bu oyuncuların üzerine kurdum. Bir tek olayın içerisinden geçecek olan çifti dışarıda tutup, onların da bir şekilde tiyatrocu olmamasını istedim. Sahneye çıkmamış birilerinin olmasını istedim. Çünkü zaten biri bir tiyatro yönetmenini, diğeri de ilk defa tiyatro yapacak bir aktrisi canlandıracak. Haliyle tiyatro geçmişlerinin olmaması lazım. Çağdaş Onur Öztürk ile Pelin Karahan'ın üstlendikleri roller de zaten bu kısımda. Diğerleri tiyatronun içerisindeki insanlar. Zaten bir tiyatro kumpanyasının hikâyesini anlatıyoruz. Haliyle biraz daha böyle bir kadronun peşinde koştum. Tiyatroda çok güvendiğim isimler ve daha önce hiç tiyatro yapmamış, biraz da seyircileri şaşırtıp ters köşe yapabilecek isimler. İlk gösterimi 23 Nisan'da yapacağız. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda çocuklar gibi şen bir oyun yapıyor olacağız.

        'Şaşırt Beni'nin ilk provası pasta keserek kutlandı.
        'Şaşırt Beni'nin ilk provası pasta keserek kutlandı.

        Tiyatroya aktarmak için zihninde başka hikâyeler de var mı?

        Ben ikinci oyunumu yazmaya başladım. Tiyatrodan bu kadar etkilenebileceğimi hiç tahmin etmiyordum. Özellikle provalar sürecinde, o akışa girdikten sonra böyle gerçekten yitik hazinemi bulmuş gibi yaşadım.

        O halde kendinde yeni bir keşifte bulundun.

        Kesinlikle... Diğer hepsinden çok daha ön planda bir keşif oldu. Mesela kitap yazmak da bana çok manevi tatmin verir. Kitap yazmamın en büyük nedeni; "bizim çocuk kitap okumuyor, bir kitap söyleyin de kitap okumaya başlasın" denilecek kitaplar yazmaktı. Bir şekilde komik, eğlenceli olsun ve o kitap okuma virüsünü bulaştırsın istedim. Çünkü Ferhan ağabeyin bana aşıladığı oydu. Kitap okumayı çok sevmezdim, Ferhan Şensoy'un kitabını okuduktan sonra o virüsü kaptım. Şu anda tiyatroda hiç hesaba katmadığım bambaşka bir şey yaşıyorum. Aslında bir görev gibi görüp girdiğim ve "burasıymış" dediğim bir şeyle karşılaştım. İnşallah seyircilerde de aynı etki olur. Yaptığım dizileri, filmleri ve yazdığım kitapları seven, onlarla eğlenenler için tiyatro çok daha komediye müsait bir yer göreceksiniz.

        'Düğün Dernek'in seti.
        'Düğün Dernek'in seti.
        REKLAM

        Görünen o ki tiyatronun girdabına kapılmışsın. Bu durumda sinema çalışmaların ne olacak?

        Daha önce anlaştığım birkaç film var. Muhtemelen onları yapmam lazım, birkaç tanesinin takvimi belli ama şu an önceliğim tiyatro. Sinema filmi mi yapacağım, tiyatro mu? Tiyatro yapacağım. Dizi mi yapacağım, tiyatro mu? Tiyatro yapacağım. İlk önce tiyatro oyununda bir deneyeceğim, bir görmem lazım. Bendeki etki seyircilere de geçiyorsa zaten onlar bana bir daha film ya da dizi yaptırtmaz.

        Selçuk Aydemir, 2013'te Antalya Televizyon Ödülleri'nde 'İşler Güçler' ile komedi dalında 'En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazandı.
        Selçuk Aydemir, 2013'te Antalya Televizyon Ödülleri'nde 'İşler Güçler' ile komedi dalında 'En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazandı.

        Bir yazar olarak pandemi döneminden nasıl etkilendin?

        Beni hiç etkilemedi. Çünkü hayatım zaten oydu. Ben günde on saat bir odaya kapanıp bir şeyler yazan, bir şeylerin hayalini kuran, bir atmosfer oluşturmaya çalışan bir adamım. O dönem herkes benim hayatımı yaşadı. Herkes o hayattan şikayetçi oldu ama benim hiç olmadı. Çok şükür bir kovid durumu da yaşamadık . Belki o da çok etkendir. Pandemi süreci bende depresif, umutsuz bir hava uyandırmadı. Zaten öyle yaşıyordum, hatta hayatım biraz daha renklendi. Çünkü insanlar da eve tıkıldıkları için bu sefer en azından telefonla ya da görüntülü konuşmalarla daha çok sosyalleştim, arkadaşlarımla görüşmeye başladım.

        'Mahalleden Arkadaşlar'ın imza günü.
        'Mahalleden Arkadaşlar'ın imza günü.

        Sinemanın geleceğini nasıl öngörüyorsun? Dijital platformların sayısı epeyce arttı. Sence bu durumda 'filmi sinema salonunda izleme' geleneğinin akıbeti ne olacak?

        Benim film maceram yine sinemada devam ediyor. Anlaştığım filmler yine sinema filmleri. Çünkü sinemayla başka bir bağım var. Zaten 'Bergen' ile gördük ki sinema hiçbir yere gitmiyor. Benim sinemayla ilgili anlatamadığım bir şey var; istediğiniz kadar platform çıksın, istediğiniz kadar evde bir tuşla bir şey izliyor olun. Onunla, sinemada film izlemek aynı değil. Karanlık bir odaya giriyorsunuz ve tanımadığınız yüzlerce insanla aynı duyguyu yaşıyorsunuz. İnsani bir deneyim bu. Bundan yıllarca geriye gidin; ateşin başında biri kalkıp bir hikâye anlatıyor, diğerleri dinliyordu. Bizdeki meddah kültürünü düşünün. İnsanlar bir yerde toplanır ve bir hikâyeye duygudaşlık taşıyarak ortak olurlar. Televizyon yaygınlaştığında da aynı şeyer söylendi. Keza video çıktığında da... Video döneminde çocuktum, babam sinemada çalışıyordu, hep duyduğum bir şeydi bu; "sinema bitiyor, televizyon çıktı, VHS çıktı vs." İstediği şey çıksın, isterse 20 tane Netflix çıksın hiçbir şekilde sinemanın yerini dolduramaz, olamaz, bu teknik olarak imkansız. Bu insani bir deneyim ve tanımadığın, bilmediğin insanlarla beraber deneyimleyebileceğin bir şey.

        REKLAM

        1980'lerde bütün herkesi hakimiyeti alınan videolar bir süre sonra eskicilere satıldı.

        Bizde de vardı, konu komşu toplanıp izliyorduk, yine bir kalabalıkla izleniyordu. Sinema bir önerme sunar ya, o önerme o duygu yoğunluğuna tek başına eşlik ettiğinde başka bir kanaldan izlersin. Komedide, salon sineması dediğimiz filmlerde çarpan çok yükselir, evde en fazla on defa kahkaha atacağın bir şeye, sinemada yirmi defa kahkaha atabilirsin. O duygudaşlık virüs gibidir ve sana bulaşır, sinema deneyimini daha yoğun yaşarsın. Film izlemek başka, sinema deneyimi başka bir şeydir. O nedenle sinemanın hiçbir şekilde zarar göreceğini, küçüleceğini, yok olacağını düşünmüyorum, sinema her seferinde büyüyerek çıkar ve yine büyüyerek çıkacak.

        Selçuk Aydemir, Ahmet Kural ve Murat Cemcir'in sinerjilerini aktardıkları filmler, izleyiden büyük ilgi gördü.
        Selçuk Aydemir, Ahmet Kural ve Murat Cemcir'in sinerjilerini aktardıkları filmler, izleyiden büyük ilgi gördü.

        O halde sinema merakın baban sinemada çalıştığı için mi başladı?

        Sinemaya ilk gittiğimde 5 yaşındaydım. Sinemada yer gösterdim, büfede mısır sattım, çaycılık yaptım. Yazlık sinemada da kışlıkta da çalıştım. Okurken de öyleydi, 5 - 6 yaşlarımdan liseye kadar, tatiller dahil, elinde mısır tablasıyla gelip bağıran o çocuktum. Çocukluğum oralarda geçti ve tozunu yutmak mı denir ne denir bilmiyorum ama zaten biraz da yazgımla paralel yürüyecekmiş. Sinema dışında uçak mühendisliği hariç başka bir şeyden para kazanmadım, babam da öyle. Televizyon ya da sinema, hikâye anlatma biçimi değişiyor ama özü benim için hep geçimimi sağladığım mecra oldu. Bize atadan gelen bir şey sanki, babamdan kaldı. Kızımda da görüyorum, galiba devam edecek, bunun için mutluyum.

        REKLAM

        'Mahalleden Arkadaşlar' filmi pandemi olmasaydı gösterime girecekti. Bekleme süreci yordu mu? Neler hissediyorsun?

        Gösterime girememesine gerçekten çok üzüldüm. 'Baba Parası'nın vizyon süresi bitmeye başladığında 'Mahalleden Arkadaşlar'ın tanıtım filmini yayınlayacağımız gün pandeminin başlamasıyla "ne oluyor?" dedik. Aslında işin izleyicilerle buluşmasına bir tık kalmıştı. Ama bence hayırlısı buymuş. Gösterim tarihi yeni belli oldu. 6 Mayıs'ta sinemalarda olacak.

        'Düğün Dernek 3' projeniz vardı. Sanıyorum iptal edildi. Senaryoyu yazmış mıydın?

        Senaryoyu yazdım, hatta iki defa yazdım, bitirdik, tam çekeceğimiz sırada pandeminin ikinci dalgası geldi. Aslında ilk kısıtlamalar kalktığında ön hazırlığı yaptık, mekânlar bulundu, tam sete çıkacağımız zaman tekrar kısıtlamalar geldi. Biz de bunu erteleyelim dedik. Ertelendi, ondan sonra da bu sene bir daha görüşülmüştü ama herkesin başka bir takvimi vardı ve denk getiremedik ama denk geldiği zaman bir gün yaparız.

        27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü ile ilgili neler söylemek istersin?

        Tiyatroyla ilgili söyleyecek çok sözüm var. 'Şaşırt Beni'de biraz bunu anlatıyorum aslında, herkesi oyuna bekliyorum. Belli bir duygudaşlık yaşayarak bir deneyim elde etmek sinemada belli bir yere kadar var. Tiyatroda ise bir daha asla tekrarlanmayacak bir ana beraber ortak olmanın kaçınılmaz büyüsü söz konusu. Bunu hep seyirci olarak deneyimliyordum. Görüyorum ki bu çok etkileyici bir şey, iyi ki tiyatro var ve bir şekilde o paydaşın asla eskimeyeceği nadide kavramlardan biri. Tiyatro ve sinema her zaman yaşayacak, her zaman büyüyecek, bunu hep beraber göreceğiz, ben de bunun içinde olduğum için çok mutluyum.

         Tiyatro aşkına hayatını kaybetti
        Tiyatro aşkına hayatını kaybetti Haberi Görüntüle
        REKLAM
        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ