Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Sırma Karasu, geçmişteki müzik ritüellerini yazdı

        Sırma KARASU / HT CUMARTESİ

        Yıllardır internette gezen, kasetle kalemin yan yana durduğu, altında “Gelecek nesiller bu ikisi arasındaki ilişkiyi hiçbir zaman anlamayacaklar” yazan “keps”i bilirsiniz. Arada, kalemle kasete ayar çekmek, klasik metotlarla müzik dinlemenin dijitale kıyasla en can sıkıcı zorluklarından biriydi. Geri kalan zorluklarsa müzik dinlemeyi ritüel haline getiren, müzik dinleme kültürüne dair öğelerdi.

        TOPLAMA RİTÜELİ

        Geçen gün Nick Hornby’nin “Ölümüne Sadakat” romanından uyarlanan John Cusack’ın başrolünde oynadığı filmi izledim. Karışık kaset hazırlama sanatının gerektirdiği ustalığı anlatmak için “Başkasının yazdığı şiiri, kendi hislerini yansıtmak için kullanmak” diyor Rob Gordon. Merak ediyorum; karışık kasetin yerini şimdilerde ne aldı?

        Müzik servisleriyle, Mp3’lerle yapılan çalma listeleri, asla karışık kasetin yerini tutamaz. Zira karışık kaset yapmak bir serüvendir. Bütün serüvenler gibi hedefe doğru yol alırken mesai harcar, olgunlaşırsınız. Kaset ve CD arşivinizi karıştırırsınız, eğer radyodan kayıt yapan müzik setiniz varsa saatlerce o şarkının çalmasını beklersiniz. Çalana kadar dinlediğiniz parçalardan aklınıza yeni bir konsept gelir, liste biraz değişir. En sonunda aradığınız şarkı çalınca muazzam bir adrenalin... Dolayısıyla Twitter’dan yürüdüğünüz çocuğa, direkt mesajdan The Cure’un “Love Song” şarkısının Youtube linkini atmakla, karışık kasete şarkıyı tam istenen mesajı verecek şekilde stratejik yerleştirmek arasında büyük bir fark var.

        TEMİN RİTÜELİ

        Albümlerin çıkış değil de Türkiye’ye geliş tarihinin beklendiği yıllara yetiştim.Dinlediğiniz müziği hak etmeniz gerekirdi. Buyurun size yine bir serüven. Sokaklarda dolaşırken, zincir müzik dükkânlarından daha fazlasına rastladığınız yıllar... İçinde cidden müzik bilen, seven insanların çalıştığı, girdiğinizde müzik bilginizi kanıtlama, ortak bir dili konuştuğunuzu gösterme ihtiyacı duyduğunuz yerler... “Empire Records” filmindeki gibi sadece ticaret yapılmayan kendine has bir florası olan, insanların tanışmasına vesile olan yerler... Alacağınızı almakla kalmaz, yeni şeyler keşfedip vakit geçirirdiniz. İstiklal Caddesi’nde müzik dükkânı kültürü ayakta kalmaya çalışıyor. İstanbul genelinde tek tük de olsa birkaç plak dükkânı var. Ancak bunlar dışında müzik kültürü için çok kıymetli olan müzik dükkânları, şehirde artık iyice görünmez hale geldiler. Düşününce, dijital müzik çağında büyüyenlerin konsere gitmek veya şarkıya arabada eşlik edip Vine çekmek dışında müzik kültürünün tadını alma olanağı yok. Şarkılar dinleniyor, tüketiliyor ve son, bitti. Üretilen müzikler de bu yeni tüketim alışkanlığına uygun, çabucak bitip yerine yenisi gelecek şekilde hazırlanıyor. Müzik kültürü, moda ve life-style tüketimi bu yüzden çok birleşti. Sanatçının kariyeri, sahnedeki antikalıkları ve özel hayatlarının arasındaki bağı arkadaşlarla tartışmak, kaçırdığınız detayları toplayarak noktaları birleştirmek müzik kültürünün çok önemli bir parçasıydı. İster Backstreet Boys olsun ister Iron Maiden hep şehir efsaneleri, eksik bilgiler olurdu; müzisyenler bugünkü gibi şeffaf değillerdi. Sadece müziklerini değil haklarında bilgiyi de temin etmeniz, hak etmeniz gerekirdi.

        KEŞİF RİTÜELİ

        Müzik kültürünün alfa ve omega’sı olan ritüel müzik dükkânlarının, pasajların, rock barların önlerinde başlar, müzisyenlerin şansı yaver giderse yapımcının odasına uzanırdı. Robert Plant’in önce The Yardbyrds sonra Led Zeppelin ve Ozzy Osbourne’un Black Sabbath için ilk adımları attığı Birmingham’daki Bull Ring Alışveriş Merkezi ve oradaki Ringway müzik dükkânı gibi. Yine bu ikilinin ilk kez sahneye çıktıkları ve müdavimi oldukları The Crown Pub ve müzik dükkânı şimdi yok. Müzeye de dönüştürülmüş değiller. Bu kadar uzaktan örnek vermeye gerek yok aslında. Hâlâ dinlediğimiz ve müzik kültürümüzde önemli yerleri olan Zeki Müren, Muazzez Abacı, Ajda Pekkan, Sezen Aksu’nun söylediği Taşlık ve Maksim Gazinoları artık yok. Müziğe 60’larda başlayan hangi yerli sanatçının ilk sahne aldığı ve keşfedildiği yer duruyor? İnsan bu duruma en çok “The Boat That Rocked” ve “Standing in the Shadows of Motown” gibi bugünün İngiliz ve Amerikan popunun tohumlarının atıldığı dönem filmlerini izleyince üzülüyor. Bizde bir zamanlar endüstrinin kalbinin attığı “yeni bir kız çıkmış, harikulade okuyor mutlaka sahneye çıkaralım, plak doldurtalım” muhabbetlerinin yapıldığı yerlerin hepsi yok oldu. Sonraki dönem ortaya çıkan ve alt kültür sayılan Tarabya ve piyanist şantör mekânları bile yok oldu. Geriye bir Unkapanı İMÇ kaldı. Anadolu’dan az valiz çok beklentiyle gelinen İMÇ, zaten hüzünlü bir yerdi şimdi ona bir de terk edilmişlik eklendi. Beatles’ın kariyerinde önemli rol oynayan cavern pub hâlâ açık.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ