Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Mehmet Açar, en iyi 10 Roma filmini yazdı

        Mehmet AÇAR/ HABERTÜRK PAZAR

        ROMA AÇIK ŞEHİR1945

        (Roma Citta Aperta) Yönetmen: Roberto Rossellini 1944 yılında işgal altındaki Roma’da, Naziler direniş hareketinin lideri Manfredi’yi yakalamaya çalışırken arkadaşları da ona yardım etmek için ellerinden geleni yapar. Savaşın hemen ardından Roma’da çekilen film, gerçekçi tarzıyla o dönemde dünya sinemasını derinden etkilemişti. Çekimlerin başladığı günlerde işgalin tam olarak bitmemiş olması, “Roma Açık Şehir”e sadece güçlü bir gerçeklik duygusu değil, yer yer bir belgesel havası da veriyor.

        BİSİKLET HIRSIZLARI1948

        (Ladri di Biciclette) Yönetmen: Vittorio De Sica Savaş sonrası Roma’da hayat zordur... Luigi Bartolini’nin romanından Cesare Zavattini tarafından uyarlanan film, 2 çocuk babası Antonio’nun öyküsünü anlatıyor. Kendisine zar zor iş bulan Antonio, hayata bağlandığı dönemde bisikletini çaldırır. Bulamazsa işini kaybedecektir. Antonio, oğluyla birlikte Roma sokaklarında bisikletini arar, hayata tutunmaya çalışır. İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının başyapıtı, dönemin Roma’sından gerçekçi gözlemler sunuyor.

        ROMA TATİLİ1953

        (Roman Holiday) Yönetmen: William Wyler Protokolün katı kurallarından sıkılan yabancı bir prenses (Audrey Hepburn) Roma gezisindeyken, ülkesinin elçiliğinden kaçar ve Amerikalı gazeteci Joe Bradley (Gregory Peck) ile tanışır. Gerçek kimliğini saklayan Joe ile prenses, Roma’da harika bir gün geçirirler... Roma’yla romantik komediyi bir araya getiren bu klasik, yıllarca birçok filme model oldu. Öykü ve senaryoda imzası olan Dalton Trumbo’nun o yıllarda kara listede olması nedeniyle jeneriğe adını yazdıramadığını hatırlatalım.

        TATLI HAYAT1960

        (La Dolce Vita) Yönetmen: Federico Fellini Film, Roma’nın üzerinde uçan bir helikopterin taşıdığı İsa heykelinin görüntüleriyle başlar. Sonra magazin yazarı Marcello Rubini (Marcello Mastroianni) ile yüksek sosyetenin eğlendiği Roma gecelerinde dolaşmaya başlarız... Dışarıdan bakıldığında “tatlı” ve eğlenceli bir hayattır bu. Ama yüzeydeki şatafatın altında ruhu tatmin edecek hiçbir şey yoktur. Marcello da ruhundaki boşluğu dolduramaz. Mastroianni ile Anita Ekberg’in Trevi Çeşmesi’ndeki sahnesi unutulmazdır.

        MAMMA ROMA1962

        Yönetmen: Pier Paolo Pasolini Roma sokaklarında yıllarca fahişelik yapan Mamma Roma (Anna Magnani), biriktirdiği parayla hayallerini gerçekleştirmeyi arzular. Emekli olur ve yeni bir evde yeni bir yaşama başlar. Artık yıllardır uzakta büyüttüğü 16 yaşındaki oğlu Ettore ile birlikte meyve-sebze satacaktır. Ama bütün bu mutluluk düşleri gerçekliğin duvarına çarpar. Pasolini filmin arka fonuna Roma’nın dış mahallelerini, yeni yapılan binaları yerleştirirken şehirde yaşanan toplumsal dönüşümü de ustaca anlatır.

        BATAN GÜNEŞ1962

        (L’Eclisse) Yönetmen: Michelangelo Antonioni Sevgilisinden ayrılan Vittorio (Monica Vitti), Roma’da borsacı olan Pierro (Alain Delon) ile tanışır. Aralarında duygusal bir yakınlaşma olsa da, ilişkileri belirsizliğini korur. Usta yönetmen Antonioni, film boyunca fiziksel çekimin, aşkın ve tutkunun varlığını hissettirse de modern toplumlarda yaşayan bireylerin yalnızlığının altını çizer. Roma’ya bir aşk ve romantizm şehri olarak olarak değil, iletişimsizliği büyüten bir metropol olarak bakar. Finaldeki insansız mekânlar çarpıcı ve hüzünlüdür.

        ROMA1972

        Yönetmen: Federico Fellini Tüm dünyada daha çok İngilizce başlığıyla, yani “Fellini’s Rome” (Fellini’nin Roma’sı) olarak bilinen film, hikâye anlatmaktan ziyade şehirdeki yaşamdan kişisel gözlemler sunar. Fellini kendine özgü tarzıyla Roma’nın keşfine çıkar; şehirle ilgili düşüncelerini, izlenimlerini renkli, canlı ve etkileyici sinema sahnelerine dönüştürür. Öznel bir bakış açısına sahip olmasına rağmen Roma’nın gerçek ruhunu; tarihi, sokakları ve içinde yaşayan insanlarıyla birlikte hissettiren bir film.

        MİMARIN GÖBEĞİ1987

        (The Belly of an Architect) Yönetmen: Peter Greenaway Amerikalı mimar Stourley Kracklite (Brian Dennehy), Fransız mimar Etienne-Louis Boullee (1728-1799) üzerine bir sergi hazırlamak için Roma’ya gider. Roma, Amerikan kültüründen gelen mimarı derinden etkiler. Kendini sergiye adamaya çalışsa da mide ağrıları başlar ve karısıyla ilişkisi kötüye gider. Roma üzerine çekilmiş en entelektüel filmlerden biri. Greenaway’in kişisel deneyimlerinden esinlenen film, Wim Mertens’in müzikleriyle de dikkat çekiyor.

        YETENEKLİ BY RİPLEY1999

        (Talented Mr. Ripley)

        Yönetmen: Anthony Minghella Patricia Highsmith’in romanının en iyi uyarlaması olduğunu söylemek zor. Hele benim gibi romanın hayranıysanız... Ama tüm bunlar, en verimli çağında aramızdan ayrılan Minghella’nın başarılı yönetmenliğini görmeye engel değil. Minghella, başta Roma olmak üzere 1950’li yılların sonlarındaki İtalya’yı beyazperdeye getirmekte gerçekten çok başarılı. Film yıllar sonra dahi içerdiği güçlü Roma imgeleriyle hatırlanıyor.

        SEVGİLİ GÜNLÜK1993

        (Caro Diario) Yönetmen: Nanni Moretti Benzerine zor rastlayacağınız bu otobiyografik filmin ilk bölümü Roma’yı anlatır. Moretti, tıpkı yıllar önce Fellini’nin yaptığı gibi kendi Roma’sını kendi tarzıyla sinemalaştırır. Vespa’sına biner, şehri gezer ve Romalılarla sohbet eder. Moretti turistik şehir görüntüleri ve Roma klişelerinin ötesine geçmeyi, şehri kişiselleştirmeyi dener. Bir yaz günü pazar öğleden sonra Roma sokaklarının sakinliği gibi ayrıntılardır onu çeken... Diğer iki bölümün de çok iyi olduğunu belirtelim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ