Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Binlerce fünye bağladık yüzlerce patlama yaptık’

        Aysun ÖZ KAŞİ / HT PAZAR

        aysunoz@htgazete.com.tr

        Birbiri ardına vizyona giren yerli tarihi filmler ve reytingleri patlatan diziler, savaş ve patlama sahneleriyle dolu. Bombalar, tüfekler, mermiler, toplar... Eskiyle kıyaslayınca efektler çok gelişti. En son Çanakkale 1915 filminin afişlerini ve fragmanını görünce, eskiden sadece Amerikan filmlerinde izlediğimiz bu kadar patlamanın nasıl yapılabildiğini, yüzlerce eski tüfeğin nasıl temin edildiğini merak ettim. Filmin özel efektlerini yapan Mecha SFX firmasının üç ortağı, Yunus Kambay, Serkan Bayındır ve Hamza Şahin’le konuştukça olay Amerikan tarzı efektlerin nasıl yapıldığına kadar uzandı. Meğer mesele bomba patlatmak değilmiş; “Bunu herkes yapar” diyorlar. Mesele kontrollü bir şekilde, cana mala, çevreye zarar vermeden, yönetmenin istediği sonucu verecek şekilde patlatmakmış. Bakın filmlerin en can alıcı aksiyon sahnelerinin arkasında nasıl bir teknoloji var.

        Efekt işi nasıl bir iş?

        Serkan Bayındır: Özel efekt, patlatmaktan ibaret değil. O, işin eğlenceli kısmı. Erkek çocuklarıyız biz, bayramları beklerdik çatapat için. Şimdi bu işi yapmamız için para veriyorlar. Gerçek hayatta olması muhtemel olayları tekrar canlandırıyoruz. Şimdiye kadar efekt işini set işlerini yapanlar üstlenirdi. Ancak bir yere kadar yapabiliyorlar çünkü fizik, kimya ve mekanik bilgisi isteyen bir şey özel efekt işi. Çaresiz kalan yapımcılar şimdi bizi buluyor.

        Amerika’daki kadar iyi yapabiliyor musunuz?

        S.B.: Amerika bu işin doğduğu yer. Oradaki gelişmeleri gidip yakından takip ediyoruz. Onların yaptığıyla bizimki arasında fark yok. Orada zaman, imkân ve paranın bizdekine göre kat kat üstün olduğunu düşününce, Türkiye’de çok daha iyisi yapılıyor. Türkiye’de çekilen yabancı prodüksiyonlar da bizden yardım alıyor.

        En çok merak edilen noktaya gelelim; nasıl oluyor o patlamalar?

        Yunus Kambay: Müthiş bir adrenalin. Kurulum aşaması bizim için tehlikeli. Bir kez hata yapabilirsiniz! Kimse size hesap soramaz çünkü hesap sorulacak parçalarınız çok küçük olur, havada uçuşurken ancak “Kendim ettim kendim buldum” diyebilirsiniz! Hazırlıktan sonraki aşama daha da ağır çünkü başka birinin hayatı size emanet.

        ‘HÜLYA AVŞAR’IN KÖTÜ MİRASI SÜRÜYOR’

        Hülya Avşar’ın böyle bir aksiyon sahnesinde yaralanmışlığı var...

        S.B.: Evet biz kötü bir mirasın üzerine geldik. Hülya Avşar örneği hep karşımıza çıkıyor. Önce kendi üzerimizde deneyip oyuncuyu ikna ettikten sonra fünyeyi bağlıyoruz. Sonunda sarılıp öpüyorlar. Bugüne kadar hiç kazamız olmadı.

        Kaç fünye bağladınız?

        Hamza Şahin: Binlerce fünye bağladık, yüzlerce kez de patlama yaptık. Harap ettiğimiz araba sayısı 500’ün üzerinde.

        Gerçek araba mı?

        Y.K.: “Yazık oldu arabaya” denecek arabalarla da çalıştık. Bir günde 3 Range Rover kestik.

        Araç kesmek mi; niye? Patlattığınız yetmiyor mu?

        Y.K.: Kaza sahnelerinde, düşük hızda büyük bir kaza yapmış havası vermek için, çekimde kullanılacak aracı bir takım yerlerinden keserek deforme ediyoruz. Patlatacaksak da önce kesiyor, sonra tekrar gövdesine bağlıyoruz ki şarapnel olup insanların üzerine yağmasın. Bir şeyi patlatmak kolay ama 200 kişilik bir set ekibinin içinde bir arabayı patlatmak büyük risk. İşimiz bir şeyleri patlatmak değil, patlatıyormuş gibi yapmak. En minik patlama en doğru patlamadır.

        Eğitimi var mı bu işin?

        S.B.: Türkiye’de efekt ve eğlence sektörü için bir efekt eğitimi yok. Ancak bazı ülkelerde başladı. Bizde de devlet onaylı kurslar olacak. Bizim aldığımız eğitim ne yazık ki madencilik üzerine. Ankara’da kurslara katılıp Ateşleyici Yeterlilik Belgesi aldık. Yurtdışında da geçiyor bu belge.

        ‘PATLAYICILARI ÖZEL GÖREVLİLER GETİRDİ’

        Patlayıcıları nereden alıyorsunuz, patlama için izin gerekiyor mu?

        S.B.: Filmin yapımcısıyla birlikte valiliğe başvurup izin alıyoruz. Çanakkale 1915 filminde ciddi miktarda patlayıcı kullandık. İzinler alındı. Devlet Malzeme Ofisi’nden her gün kullanacağımız kadar patlayıcı, özel görevliler eşliğinde sabah 09.00’da sete getirildi. Gelen patlayıcıyı kullanmak zorunda olduğumuz için artanla bir patlama yapıyoruz, filmin bir yerinde kullanılabiliyor. Sonra görsel efektçiler, yeşil fonda çekilenleri o patlamanın önünde gösterebiliyor.

        Filmdeki patlama sahneleri için nasıl önlemler aldınız?

        S.B.: Çanakkale filminde bir ağacın yanında bir patlama yaptık... Köyülerin gölgesinde yemek yediği o ağacın zarar görmemesi için önemler aldık. Patlamayı izlerken “Gitti ağaç” diyebilirsiniz ama patlama bittiğinde olduğu yerde duruyordu. Alev kaynağımız uzaktı ve az kaloriliydi. Ayrıca patlama anında ağacın altına eksi 240 derece soğuk hava veren nitrojen gönderdik. Ağaç ısınmadı bile. Kendimizi zora sokuyoruz ama ağaç sağlamsa bu bizim için iyi bir iştir. Patlayıcıyı kim koysa patlar zaten, önemli olan sonrası. Araba patlatıyorlar mesela, öyle bir patlatıyorlar ki geriye çekecek bir şey kalmıyor. Bu efekt değil, gerçek bir patlama.

        Arabaları nasıl patlatıyorsunuz?

        S.B.: Geçen hafta Kıbrıs’ta yabancı bir projede araba patlattık. Kıbrıs hâlâ hassas bir bölge olduğu için, bırakın patlama sesini silah sesi bile istenmiyor. Yönetmense arabanın benzin deposuna kurşun girsin, önce altında küçük bir yangın çıksın sonra patlama olsun, araba 4 metre yükselsin, düşerken de ters dönsün istiyor. Hurdadan çekimde kullanılacak arabaya benzer bir araba alıp birçok kez deneme yaptık. Patlama sesi çıkmaması ve arabaya fazla zarar vermemek için altına hidrojen pistonları yerleştirip arabayı basınçla kaldırdık. Gerçekten patlamış gibi görünmesi için de ardışık 8 küçük patlama yaptık. Arabayı ters döndürüp düşürdük ve hemen ardından yönetmen arabayı sağlam istediği için söndürme sistemini devreye soktuk. 3 tekrar için hazırlanmıştık ama bir kerede sessiz sedasız çektik.

        Bir de oyuncuların uçma sahnelerini merak ediyorum...

        H.Ş.: Uçma sahneleri için Amerika’dan özel garantili yelekler getiriyoruz. Çok pahalı yelekler bunlar. Oyuncu kostümünün içine o yelekleri giyip atlıyor. Bu yeleklerle oyuncu çok rahat hareket edebiliyor. Ancak bu yelekleri garanti şartları gereği limitli sayıda kullanabiliyoruz. ‘Ses çıkarmadan kocaman bir patlama sahnesi çektik’ Serkan Bayındır ve Yunus Kambay, filmlerde kullanılan şeker camdan ürettikleri şişeyi Hamza Şahin’in kafasında kırdı.

        ‘Tüfekler gerçekten tepsin diye, yaylı bir mekanizma icat ettik’

        Çanakkale 1915 filminin hikâyesi...

        Y.K.: Silahları aslına sadık kalarak üretebilmek için müzeden gerekli izinleri alıp, silahlar zarar görmesin diye restorasyonlarda kullanılan malzemelerle silahların kalıbını çıkardık. İstanbul’a dönüp kalıpları çoğalttık ve üretim başladı. Orijinal silahtan kalıplandığı için perçin detayı bile vardı.

        Gerçekten ateş eden silahlar mı yaptınız?

        S.B.: Yönetmen Yeşim Sezgin, oyuncuların rahat tepki vermesi için tüfeklerin tepmesini istedi. O kadar kalabalık bir ekiple çalışılan sahnelerde kuru sıkı kullanmak tehlikeli olacağı için silahların içine yaylı bir mekanizma geliştirdik. Ateş edildiğinde gerçekten tepiyormuş efekti vermek için barut gazının itme gücü yerine yay gücünü kullandık.

        H.Ş.: Ar-Ge’si 8 gün sürdü. Silahları da kendimiz ürettik.

        Kaç silah ürettiniz?

        Y.K.: Film için 500 Türk mavzeri, 250 İngiliz tüfeği, 250 Anzak tüfeği ve 10 makineli tüfek ürettik. Bu silahların en önemli özelliği kısmen çalışabilir mekanizmalara sahip olmaları.

        Kaç kilo patlayıcı kullandınız?

        H.Ş.: 150 kilogram.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ