Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Yüksek miktarda kahve tüketimi ile yaşam süresi arasında nasıl bir bağlantı var?

        Sabri Ülker Vakfı, sağlık ve beslenme alanında yaşanan bilgi karmaşasının önüne geçmek için “Bilim Bunu Konuşuyor” platformu ile sağlık ve beslenmeyle ilgili gündemdeki konuları, bilimsel ve en güncel bilgileri tarafsız bir yorum ve anlaşılır bir dille kamuoyuyla paylaşarak gündeme taşıyor.

        "KAHVE TÜKETİMİ YÜKSEK KİŞİLERİN KRONİK HASTALIKLARA YAKALANMA RİSKİ DAHA DÜŞÜK"

        Avrupa ülkelerinde yürütülmüş, kahve tüketim miktarı ile kalp-damar, kanser, sindirim sistemi ve solunum hastalıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmanın sonuçları üzerinden iletişim kanallarına yansıyan haberler, kahve tüketiminin sağlık üzerindeki etkilerinin tartışılmasına sebep oldu.

        Söz konusu araştırma ise 1992-2000 yılları arasında 450 bin kişi üzerinde yürütülen; kahve tüketim miktarını sınıflandırarak, kronik hastalıklarla ilişkisini incelemiş bir kohort çalışma olarak önem taşıyor.

        Araştırmanın sonuçlarına göre kahve tüketimi yüksek olan erkek ve kadınların, hiç kahve tüketmeyenlere göre kronik hastalıklara yakalanma riski sırasıyla erkeklerde yüzde 12, kadınlarda ise yüzde 7 düşük olduğu belirtiliyor.

        Kahve tüketimi ile farklı hastalıklara bağlı yaşam sürelerinin kısalma nedenleri incelendiğinde ise kahve tüketimi yüksek olan erkek ve kadınlarda, hiç kahve tüketmeyenlere göre sindirim sistemi hastalıklarına bağlı hastalık riskinin sırasıyla yüzde 59 ve yüzde 40 daha az olduğu bildirildi. Hiç kahve tüketmeyenlere göre, kahve tüketimi yüksek olan erkek ve kadınlarda ise dolaşım sistemi ve serebro vasküler hastalıklara bağlı yaşam süresinin kısalma riskinin sırasıyla yüzde 22 ve yüzde 30 daha az olduğu da belirtildi.

        Bilim otoriteleri bu araştırmanın sonuçlarını nasıl değerlendiriyor?

        Kahve tüketimi ve kronik hastalıklarla ilişkili bu araştırmanın sonuçları değerlendirilirken aşağıdaki konuların da göz önüne alınması gerekiyor. Araştırmanın izlemi süresince yaşam süresini etkileyen başka etmenler de olabilir: Sosyoekonomik durum, stres, hastalıkların ailesel öyküsü ve sağlık durumu sonuçları etkilemiş olabilir.

        Araştırmanın örneklemi tamamen sağlıklı bireylerden oluşturuldu: Kanser, kalp damar ve şeker hastalığı gibi kronik sağlık sorunu olan bireyler araştırmaya dahil edilmedi. Bu bireylerin kahve tüketim alışkanlıkları dikkate alınmadığı yani bir nevi kontrol grubu olmadığı için bu şekilde sonuçlar bulunmuş olabilir.

        Her ülke için kahve tüketim miktarı farklı sınıflandırıldı: Ülkelere göre belirlenen ve değişiklik gösteren kahve tüketim sınıflandırılması (düşük-orta-yüksek), kişilerin bireysel kahve tüketimini doğru yansıtmıyor olabilir.

        Kahve tüketimi, beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıkları bir kez sorgulandı: Tüketim alışkanlıkları zamanla değişebilmektedir. Bireylere bir defaya mahsus sorulan kahve tüketim alışkanlıkları bilgisi, yaşam boyu kahve tüketimini yansıtmayabilir.

        Veriler çok sayıda analizle değerlendirildi: Verilerin birçok analizle değerlendirilmesi tesadüfi sonuçların çıkmasına da yol açabilir.

        Bilimsel veriler ne diyor?

        Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (European Food Safety Authority-EFSA), 2015 raporunda en yüksek kafein alımının 18-65 yaş arası yetişkin bireylerde görüldüğü ve alınan kafeinin büyük bir kısmının kahve tüketimine bağlı olduğunu belirtti.

        EFSA, günlük 400 mg kafein alımının yani yaklaşık 4 fincan kahve tüketiminin sağlık sorunlarına yol açmayacağı ama özellikle gebelerin günlük kafein alımını 200 mg ile sınırlaması gerektiğini vurguluyor.

        Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization - WHO) ise 2016 raporunda günde 300 mg’dan fazla kafein alan gebelerde kafein tüketiminde sınırlamaya gidilmesi yönünde öneri sunuyor. Bu veriler Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin önerdiği günlük kahve tüketimiyle alınan kafeinin herhangi bir sağlık riski oluşturmayacağını gösteriyor. Ancak kronik hastalıklara yol açabilecek, genetik özellikler, beslenme ve yaşam tarzı, fiziksel aktivite ve çevresel etmenler gibi pek çok etkenin olduğunun da unutulmaması gerekiyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ