Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Cahit Sıtkı Tarancı: 'Yaş 35'

        'Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder' dizesiyle başlayan 'Otuz Beş Yaş' şiirini bilmeyen var mıdır?

        Edebiyatımızın en bilinen şiirlerinden biri olan 'Otuz Beş Yaş'ın şairi Cahit Sıtkı Tarancı, 'Korona Günlerinde Şiir'in konuğu...

        Cahit Sıtkı Tarancı, 'Sanat için sanat' anlayışına bağlı kalan bir şairdir. Şiirin kelimelerle güzel şekiller kurma sanatı olduğuna inanan Tarancı, vezin ve kafiyeden kopmamış ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşıdı.

        Cahit Sıtkı Tarancı, şiirlerinde en çok 'yaşama sevinci' ve 'ölüm' temalarına yer verirken 'yitik aşklar', 'mutlu sevdalar', 'yalnızlık', 'bohem hayatın buruklukları', 'çocukluk özlemi' de şiirlerinin ana konularından oldu.

        Cahit Sıtkı Tarancı'ya göre şiir, her şeyden önce bir 'anlatım'dı. Bu 'anlatım'ı ilgilendiği ve üzerinde çalışmaktan zevk duyduğu bir nesne olarak ele aldı. Tarancı'ya göre samimiyet, estetik bir değerdir. Şiirde anlatılan duygu, düşünce, inanç ve daha başka duyguların samimi olması bir şiire, sanat eseri olma kıymeti kazandıran unsurdur.

        REKLAM

        Cahit Sıtkı Tarancı, İstanbul'daki Yüksek Ticaret Okulu'nda öğrenim görürken babasının pirinç ziraatinden zarar görmesiyle yaşamının ilk burhanlı günlerini yaşadı. Babasının kendisine fazla para gönderememesi üzerine 1936'da Sümerbank'ın açtığı bir imtihanı kazanarak memuriyete başladı. Tarancı, bu dönemde bir gazetede hikâyelerini yayımlanmaya başladı.

        Karabük'e tayin edilmesi üzerine bir yıllık memuriyetten istifa eden Cahit Sıtkı Tarancı, Eminönü'nde bir yazıhane açan babasının yanında çalışmaya başladı.

        1944'te Ankara'ya giden Cahit Sıtkı Tarancı; önce Anadolu Ajansı'nda, sonrasındaysa Toprak Mahsulleri Ofisi'nde ve Çalışma Bakanlığı'nda mütercimlik yaptı.

        REKLAM

        1954'te felç geçiren Cahit Sıtkı Tarancı, konuşma yetisini kaybetti.

        Doktorların, şairin iyileşme ümidi olmadığı ve baba evine gitmesinin uygun olacağını belirtmesiyle Diyarbakır'a götürülen Tarancı, 1955'te yeniden Ankara'ya götürülerek tedavisine yeniden başlandı.

        11 aylık tedavi sonrasında 15 - 20 kadar kelimeyi de söyleyebilen Cahit Sıtkı Tarancı, yavaş yavaş yürümeye başlayınca dönemin bakanı Samet Ağaoğlu'nun yardımıyla 1956'da Viyana'ya gönderildi.

        Ne var ki tedavisine devam edilirken 12 Ekim 1956'da akciğer zarı iltihabı

        nedeniyle henüz 46 yaşındayken hayatını kaybetti.

        REKLAM

        ŞİİR KİTAPLARI

        * Ömrümde Sükût

        * Otuz Beş Yaş

        * Düşten Güzel

        * Sonrası

        * Bütün Şiirleri

        MEKTUPLARININ YAYIMLANDIĞI KİTAPLARI

        * Ziya'ya Mektuplar

        * Evime ve Nihal'e Mektuplar

        * HİKÂYE KİTABI

        * Gün Eksilmesin Penceremden

        BİYOGRAFİ KİTABI

        * Peyami Safa: Hayatı ve Eserleri

        Cahit Sıtkı Tarancı'nın 12 şiiri, 17 bestekâr tarafından bestelendi.

        'Hatıralar'

        * Suphi İdrisoğlu

        * Necdet Varol'

        'Bir Güzel Bilirim'

        * İsmail Akçapınar

        Sanatkârın Ölümü

        * Alâddin Yavaşca

        * Suphi İdrisoğlu

        * Tarhan Toper

        * Kaya Öztaş

        'Otuz Beş Yaş'

        * Fethi Karamahmutoğlu

        * Âmir Ateş

        'Aşkımız'

        * İsmail Akçapınar

        'Felekten Bir Gece'

        * Ahmet Hatipoğlu

        'Mademki Vakit Akşam'

        * Ünal Türköz

        'Gün Eksilmesin Penceremden'

        * Münir Nurettin Selçuk

        'Bahar Geliyor'

        * Kaya Öztaş

        'Hatıralar'

        * Alâeddin Yavaşca

        'Anacığım'

        * Mehmet Onur

        'Kış Gecesi Rüyası'

        * Nâlân Aksoy

        REKLAM

        OTUZ BEŞ YAŞ

        Yaş otuzbeş! Yolun yarısı eder.

        Dante gibi ortasındayız ömrün.

        Delikanlı çağımızdaki cevher,

        Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

        Gözünün yaşına bakmadan gider.

        Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

        Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?

        Ya gözler altındaki mor halkalar?

        Neden böyle düşman görünürsünüz;

        Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

        Zamanla nasıl değişiyor insan!

        Hangi resmime baksam ben değilim:

        Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

        Bu güler yüzlü adam ben değilim

        Yalandır kaygısız olduğum yalan.

        Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

        Hatırası bile yabancı gelir.

        Hayata beraber başladığımız

        Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

        Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

        Gökyüzünün başka rengi de varmış!

        Geç farkettim taşın sert olduğunu.

        Su insanı boğar, ateş yakarmış!

        Her doğan günün bir dert olduğunu,

        İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

        Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

        Her yıl biraz daha benimsediğim.

        Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

        Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?

        Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.

        N'eylersin ölüm herkesin başında.

        Uyudun uyanamadın olacak

        Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

        Bir namazlık saltanatın olacak.

        Taht misali o musalla taşında

        REKLAM

        ABBAS

        Haydi abbas, vakit tamam;

        Akşam diyordun işte oldu akşam.

        Kur bakalım çilingir soframızı;

        Dinsin artık bu kalp ağrısı.

        Şu ağacın gölgesinde olsun;

        Tam kenarında havuzun.

        Aya haber Sal çıksın bu gece;

        Görünsün şöyle gönlümce.

        Bas kırbacı sihirli seccadeye,

        Göster hükmettiğini mesafeye

        Ve zamana.

        Katıp tozu dumanı,

        Var git,

        Böyle ferman etti Cahit,

        Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;

        Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

        KARASEVDA

        Bir kere sevdaya tutulmaya gör;

        Ateşlerde yandığının resmidir.

        Aşık dediğin, Mecnun misali kör;

        Ne bilsin alemde ne mevsimidir.

        Dünya bir yana, o hayal bir yana;

        Bir meşaledir pervaneyim ona.

        Altında bir ömür döne dolana

        Ağladığım yer penceresi midir?

        Bir köşeye mahzun çekilen için,

        Yemekten içmekten kesilen için,

        Sensiz uykuyu haram bilen için,

        Ayrılık ölümün diğer ismidir.

        PERŞEMBE: Necip Fazıl Kısakürek

        'KORONA GÜNLERİNDE ŞİİR'İN DİĞER ŞAİRLERİ

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ