Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Prof. Dr. Alper Şener: İstanbul'a özel aşılama şart! Salgını İstanbul'da kontrol edemezsek...
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye, koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında 17 günlük tam kapanmaya gitti. Vaka sayılarındaki hızlı düşüş devam ederken, 17 Mayıs itibarıyla vaka sayılarının 5 binin altına inmesi hedefleniyor.

        "5 BİN BİR BİTİŞ NOKTASI OLMAYACAK"

        İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, hedeflenen sayıya inmek için 17 gün yeterli mi sorusuna "Bunu bir yarış haline getirmemek lazım. 5 bin bizim için bir bitiş noktası olmayacak ama 5 binin altına indiğimizde bazı önlemlerin gevşetileceği ve bazı yerlerin açılacağına dair önümüzde bir hedef var. 17 Mayıs'a kadar 5 bine ulaşmanın çok olası olmadığını düşünüyorum. Ancak buna ulaşamadık diye de üzülmemek gerekir; çünkü bu olağan dışı bir hedef. O kadar kısa süre içerisinde o sayılara ulaşmak mucizevi bir sonuç olur. Fakat 60 binlerden bu rakamlara indik, çok hızlı bir düşüş meydana geldi. Bizim hedefimiz düşük vaka sayısını kalıcı hale getirmek, ölümlerde sıfır rakamına ulaşmak, bir vatandaşımızın dahi Covid-19'dan ölmemesini sağlamak, toplumda yüzde 60-70 bağışıklık sağlamak olmalı" açıklamasında bulundu.

        "YAZ DÖNEMİNDE RAHAT ETMEK İÇİN KARINCA MİSALİ ÇALIŞMAMIZ GEREKİYOR"

        Alınan önlemlerle birlikte düşen vaka sayıları, normalleşmeye başlanmasıyla yeniden yükselmeye başlıyor. Vakaların yeniden yükselişe geçmesini tetikleyen hataları sıralayan Prof. Dr. Alper Şener, "Normalleşme dediğimiz anda vatandaşlarımız ciddi anlamda bir ferahlama hissediyor. Bunu Ağustos böceği ile karıncanın hikayesine benzetebiliriz. Bizim yaz döneminde rahat etmek için karınca misali çalışmamız gerekiyor; ama biz çalışmadan rahat etmek istiyoruz ve bu periyodun çok kısa sürmesini istiyoruz" dedi.

        "17 MAYIS'TAN SONRA KOMPLE AÇILIRSAK 100 BİNLİ RAKAMLARI GÖRÜRÜZ"

        İngiltere, ABD, İsrail gibi ülkelerin, hiçbir alanda gevşeme önlemleri olmadan bu sonuca ulaştıklarına dikkat çeken Prof. Dr. Şener, "Randevuyla gidilen ve riskin çok düşük olduğu yerler olan berberler ve kuaförler bile aylarca kapalı kaldı. Restoran ve kafeler gibi alanların açılması gündeme bile gelmedi. O ülkelerde 6-7 ay aralıksız kapanmalar devam etti, bizde ise bu periyod üç ay sürdü. Biz bu periyodu başından beri algoritmik olarak kuralına uygun işlemedik. 17 Mayıs'tan sonra önlemler gevşetilir ve komple açılırsak 60 binli rakamları değil, 100 binli rakamları görürüz. Dolayısıyla bunlardan ders çıkarmak gerekli. 60 binli rakamlara ulaşmadan önce de bir rahatlama olmuştu ve biz birden bire tırmanış trendine girmiştik. Bunları yaşamamak için toplumsal davranış modeli geliştirmemiz lazım. Bir taraftan da hızlıca aşılamaları yapmamız lazım. Önlemler gelse de kalksa da toplumun yüzde 60-70'ini aşılamadan normalleşmemiz mümkün değil. İsrail normalleşti, İngiltere 21 Haziran'da normalleşmekten bahsediyor, ABD ise 19 Temmuz'dan sonra açık alanda maskenin tamamen kalkmasından söz ediyor. Biz ise bu takvimden biraz daha uzağız gibi görünüyor" diye konuştu.

        "BALIK ALMAK YERİNE BALIK TUTMAYI ÖĞRENECEĞİZ"

        Sputnik V aşısının Türkiye'ye gelmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Şener, "Sputnik aşısı ekstra önemli çünkü diğer aldığımız aşıların hiçbirisinde teknoloji transferi yoluyla bu aşıları bizim üretmemize izin vermiyorlar. Bu iş hazır balık almak yerine balık tutmayı öğrenmeye benziyor ve biz balık tutmayı öğreneceğiz.

        Vektörel aşılar anlamında, üç vektörel aşıyı kıyasladığımızda Sputnik V aşısının koruyuculuğu yüzde 90'larda. Buna en yakın koruyuculuğu olan aşı Johnson&Johnson yüzde 80'lerde ve AstraZeneca ise yüzde 70'lerde takılı kaldı. Hatta AstraZeneca kanda pıhtılaşmaya neden olduğundan dolayı artık Faz çalışmalarından bağımsızlaşıp gündemden düşecek gibi görünüyor. İngiltere de AstraZeneca üretmeyeceğini deklere etti ve yolunu inaktif aşılara çevirdi. Dolayısıyla Sputnik V aşısının önemi bir kat daha artmış oldu. Bir diğer önemi ise Sputnik V aşısının saklanması ve transferi için özel koşul gerekmiyor olması. Bu ekstra bir maliyetinin olmayacağı anlamına geliyor ve bu aşılar standart aşılar gibi buzdolabının kapağında artı 4 ve artı 8 derecede saklanabiliyor. Rusya'nın Sputnik Light aşısı da çıktı. Sputnik V aşısında ilk doz (Ad26 vektörü) yapıldıktan 21 gün sonra ikinci dozun (Ad5 vektörü) yapılması gerekiyor. Sputnik Light'ta ise tek doz aşı yapılıyor. Bu da çok büyük bir avantaj. Faz çalışmaları ve ön sonuçlara göre oldukça başarılı ve koruyuculuk oranının yüzde 90'lara yakın olduğu belirtiliyor ancak bunu makalede görüp yorumlamak lazım" dedi.

        "TÜM DÜNYA OLARAK SALGINDAN ÇIKMAK İSTİYORSAK..."

        Dünya aşı patenti tartışması içerisindeyken Rusya'nın stratejik olarak aşının ülkelere dağıtımı ve üretim teknolojisinin aktarılmasının önemli olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Alper Şener, "Dünya patent tartışması içerisinde. Patentle bir koruma kanunun olması gerekiyor ama tüm dünya olarak salgından çıkmak istiyorsak Rusya'nın stratejik olarak önemsediği şeyi yapmamız lazım. Rusya şu an 66 ülkeyle bir ön teknoloji transferi anlaşması imzaladı. 18-20 ülkeye de aşı üretim tesisi kurmak için hazırlık yapıyor. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Patent anlaşmalarının tartışıldığı bir platformda teknoloji transferi için kapıları açmak hem diplomatik hem de sağlık transferi anlamında büyük bir aşama" dedi.

        "SPUTNİK V'NİN SERİ ÜRETİME GEÇMESİ BİRAZ ZAMAN ALACAKTIR"

        Prof. Dr. Şener, "Aşıların yapılmasını uzun vadede önemsemek gerekli. Sağlık Bakanlığı'na göre Sputnik V aşısı için İstanbul'a yakın bir bölgede bir aşı üretim tesisi kuruldu. Bu üretim tesisinde bir üretim bandı oluşacak. İlk aşamada hazırlanmış solüsyanlar gelecektir. Bunun seri üretime geçmesi biraz zaman alacaktır dolayısıyla birinci aşama; Sağlık Bakanlığı'nın belirlediği 130 milyon doz toplu aşıların bir defada gelmesi. Toplu aşının tedarikiyle birlikte haziran temmuz aylarını yoğun aşı kampanyalarıyla geçirmek gerekli" şeklinde konuştu.

        "KASIM AYINDAN İTİBAREN YERLİ VE MİLLİ AŞIMIZIN ÜRETİM BANDINA ÇIKMASINI BEKLİYORUZ"

        Aşı gelmiş olsa bile her 4 kişiden birinin aşı olmak istemediğini söyleyen Şener, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sağlık çalışanlarında ise 10 kişiden biri aşı olmadı. Aşı olmayan gruplara da tedarik sağlandıktan sonra bir şans daha vermek gerekiyor. Bir taraftan da 40'lı yaşlara kadar aşıyı yaygınlaştırmak gerekiyor. Aşı üretim teknolojisinin Türkiye'de üretilir vaziyette olması bizim işimize ekim-kasım aylarından sonra gelecek. Bu tarihe kadar üretim bandını oturtmak gerekir. Bu periyottan sonra artık hatırlatma (rapel) dozunu ön planda tutacağız. Kasım ayından itibaren daha çok üretim teknolojisi anlamında hem vektörel aşı hem de kendi yerli ve milli aşımızın üretim bandına çıkmasını bekliyoruz. Dolayısıyla rapel dozlar, yerli ve milli aşı ile Sputnik V aşısı olabilir gibi görünüyor."

        "İSTANBUL İÇİN ÖZEL VE HIZLI BİR AŞILAMA KAMPANYASI GEREKLİ"

        "İstanbul'a özel aşılama kampanyası şart" diyen Prof. Dr. Şener, "Salgını kontrol altına almak İstanbul'dan geçiyor. Türkiye'deki her 5 kişiden biri İstanbul'da yaşıyor, olguların da her 4-5 kişiden biri İstanbul'dan çıkıyor. İstanbul ekonomik, psikolojik ve sosyolojik anlamda Türkiye'nin dinamosu olduğuna göre salgının rakamlarına baktığımızda İstanbul'daki hastalık olgu sayısını bir kefeye koyup, onu takip eden illerde 7-8 ili bir kefeye koyduğumuzda İstanbul'un olgu sayısı daha fazla oluyorsa İstanbul'a özel ihtimam göstermek zorundayız. Bunu salgın dinamiği anlamında söylüyorum; çünkü salgını İstanbul'da kontrol edemezsek Türkiye'de kontrol etmek hayal. Kontrolü sağlamak ise aşıdan geçiyor. Dolayısıyla İstanbul için özel ve hızlı bir aşılama kampanyası gerekli" ifadelerini kullandı.

        İSTANBUL'UN YÜZDE 60-70'İ AŞILANIRSA...

        İstanbul'u ayrı Türkiye'yi ayrı ele almak gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şener, "Eğer İstanbul'un nüfusunun yüzde 60-70'ini hızlıca aşılarsanız zaten ülkenin neredeyse dörtte birini aşılamış olursunuz. İstanbul'u ayrı aşılamak çok önemli. Bir anda Türkiye'nin aşılama hızı yüzde 30-40 bandına çıkar. Bu matematiksel olarak Türkiye'nin hem moral ve motivasyonunun hem üretim bandının hem ekonomisinin minimum zararla çıkmasını sağlayacaktır. Dolayısıyla bence İstanbul ayrıca planlanmalı. İstanbul için hızlı aşılama stratejisi geliştirilmeli. Biz bu işten şu an zaman kaybediyoruz. Salgın artık sağlık sektörünün dışına da zarar vermeye başladı. Biz ilk altı ayda sağlık sisteminin tıkanmasından çekiniyorduk ama artık tıkanmayacağını gördük. Şimdi ise ekonominin tıkanmaması, geri dönüşümsüz aşamaya gelmemesini sağlamamız gerekiyor. Bu da aşılamayla ve İstanbul'a ayrı bir parantez açılarak yapılabilir" dedi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ