Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Deprem bölgesine giden Umut Kurt: Her sabah ağlayarak uyandık - Magazin haberleri
        1

        Çarşamba akşamlarının sevilen programı 'Fatih Altaylı ile Bire Bir' deprem özel yayınıyla izleyicilerle buluştu. Altaylı'nın bu haftaki konukları; Prof. Dr. Acar Baltaş, deprem bölgelerine giden oyuncu Umut Kurt, Aslı Tandoğan, şarkıcı Irmak Arıcı ve şef Türev Uludağ oldu.

        2

        Prof. Dr. Acar Baltaş, "Bir afet yaşıyoruz. Afetin özelliği yerel imkânlarla çözülememesi. Afeti felakete dönüştüren başka bir boyut var. Yıkılan binaların niteliği ve sayısı, arama kurtarma çalışmalarınının etkinliği ve hijyen koşulları gibi... Bunlara ne kadar hazırlık olunursa afet, afet olarak kalıyor yani felakete dönüşmüyor. Gelişmiş toplumlardaki bu durumlarda yıkım ve kayıp yüzde 36, gelişmekte olan toplumlarda ise yüzde 68. Hazırlıkla ilgili bir konu bu. İlk akla gelen ülke Japonya. Ancak başka iki ülke var ki ikinci kategoride yer aldığı halde bu yıkımı yaşamıyorlar. Meksika ve Şili bu konuda ezber bozuyor" şeklinde sözlerine başladı.

        3

        "AFETİ YAŞAYAN İNSANLAR HAYATI HİÇBİR ZAMAN ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK"

        Afetin yaşandığı bölgedeki insanları 5 gruba ayıran Prof. Dr. Acar Baltaş, "Birincisi enkaz altında kalıp çıkanlar. İkincisi enkaza girmeden kendini dışarıya atmış olanlar. Üçüncüsü oraya gönüllü veya görevli olarak gidenler. Dördüncüsü, duygusal bağları sebebiyle etkilenenler ve son olarak ekran başında enkazları görenler ve günlerdir arama kurtarma çalışamalarını izleyenler. İlk üç grupta olan insanların hayatı hiçbir zaman eskisi olmayacak. Bu yaşantı onları dönüştürecek. Hayat görüşlerini kökten etkileyecek bir süreç" ifadelerini kullandı.

        4

        "GERİYE KALANLARA SAHİP ÇIKMAK BU TOPLUMUN BOYNUNUN BORCUDUR"

        Prof. Dr. Acar Baltaş, ayrıca, "Aramızdan ayrılan insanların son dilekleri sorulsaydı, 'Geride bıraktıklarıma sahip çıkın, özellikle de çocuklarıma sahip çıkın' derlerdi. Dolayısıyla geride kalanlara sahip çıkmak bu toplumun boynunun borcudur. Bu kalite testidir, bu toplumun dokusu ve kumaşıyla ilgili kalite testi budur" diye konuştu.

        5

        "İYİLEŞMENİN YOLU ÜÇ AŞAMADAN GEÇİYOR"

        Sürekli bu konuya odaklanmanın insanın kendisini daha depresif hissetmesine neden olduğunu belirten Prof. Dr. Acar Baltaş, "En iyi iyileşme yolu üç aşamadan geçiyor. İşimizi odağımıza almalıyız. İşi insanı iyileştirir. İkincisi o insanlara karşı bir sorumluluk hissediyorsak o insanların hayatına bir şeyler katmak için için eylem içerisinde olmalıyız. Üçüncüsü ve daha önemlisi benzeri afet döneminde daha organize olmak için çaba harcayan sivil toplum örgütlerinde fiilen görev almalıyız" şeklinde sözlerini sürdürdü.

        Bölgedeki eğitim ve öğretimin de önemine dikkat çeken Prof. Dr. Acar Baltaş, "Okullar ve üniversiteler süreklilik ve iyileşme mekânları. Sosyalleşme ve dayanışma mekanları. Bunları koparttığınız zaman insanlar kendi depresyonlarını ve yalnızlarını yaşıyorlar. İyileşme sürecini olumsuz etkiliyor" dedi.

        6

        "EĞİTİM İLE İLGİLİ ÖNEMLİ SIKINTI VAR"

        Aslı Tandoğan da Kahramanmaraş'a giderek depremzedelere destek olan ünlü isimlerdendi. Tandoğan, "Çocuklara ve oradaki depremzedelere moral olduk. Bizi görünce mutlu oldular. Bu jenerasyon maalesef çok şanssız oldu, çünkü pandemi de yaşadılar. Eğitim ile ilgili büyük bir sıkıntı var. Çocukların eğitimlerine hemen başlamaları gerekiyor" ifadelerini kullandı.

        7

        Deprem bölgesine yeniden gideceğini ifade eden Aslı Tandoğan, "Her çadırkentte farklı eksiklikler var. Bunları belirleyip, tamamlamak gerekiyor. Çikolata yerine, portakal, mandalina ya da muz yollamımızı istiyorlar. Kabuğu soyulup yenilebilecek şeyler yollamamız lazım. Çünkü su sıkıntısı var" diye konuştu.

        8

        "HER SABAH AĞLAYARAK UYANDIK"

        Hatay'a giden ve bölgede bir hafta kalan Umut Kurt ise, "Oradaki insanların neye ihtiyacı olduğunu görmek istedim. En büyük sorunumuz depreme hazırlıksız yakalandık. Kendime göre kendi önlemimi almaya çalışacağım. Memleket olarak çok büyük afetlerin yaşanabileceği bir coğrafyada yaşadığımızın farkında olmamız lazım. Her sabah ağlayarak uyandık, müthiş duygusal anlar yaşadık ama enerjimizi toplayıp çalışmaya devam ettik" dedi.

        9

        "BU OLAYDAN DERS ÇIKARMALIYIZ"

        Deprem bölgesine giden şarkıcı Irmak Arıcı, "Arkadaşlarımda aslında Hatay'a gitmek istedik ama ulaşım sıkıntısından dolayı gidemedik. Sonrasında ikinci deprem de olunca 'Burada duramayacağım' dedim ve kara yoluyla Elbistan'a gittik. İnsanlara 'Nasılsınız?' demekten utanır halde oraya gittik. Yaşadıkları hiç kolay değil. Orada sivil toplum kuruluşları ve birçok gönüllüyü yarım saatlik uykuyla gördük. Orada psikolojiyi yönetmek de çok zor. Orada 'psikolojik enkazı nasıl kaldıracağız?' diyen yetkililer var. Bu olaydan ders çıkarmalıyız" ifadelerini kullandı.

        10

        "4 MİLYON KAP YEMEK YAPTIK"

        Adanalı olan şef Türev Uludağ, "Ben o toprakların çocuğuyum. Deprem haberini aldığımda ailemi aradım. Ailemi güvenli bir yere götürdüm. Dayım ile yengemi kaybettim. Bir şey yapmam gerekiyordu. Mevlana'nın güzel bir sözü var; 'Aramakla bulunmaz, ama bulanlar yalnızca arayanlardır' diye. Bir şey ararken, Aliye diye gazeteci bir arkadaşım vardı. O bana 'Osmaniye'de 1100 kişilik bir belde var, bu beldede yemek sıkıntısı var' dedi. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile irtibata geçtim. Bir yurt ayarladılar. Orada 4 çalışan ablamızla hiç durmadan sabaha kadar 9 bin kap yemek yaptık. Bölgedeki insanlardan aldığımzı güçle beraber başka şehirlere de gitmek istedik. Bizi gören insanlar malzeme vermeye başladı. Sonrasında diğer şef arkadaşlarla Kahramanmaraş'ta 100 bin kap yemek yaptık. Ardından da İskenderun'a gittik. 4 ayrı yerde mutfağımız oldu. 4 milyon kap yemek yapmışız" dedi.


        11

        Bölgeler arasında sürekli git gel yaptığını söyleyen Türev Uludağ, "Hatay başka bir mesele. Hatay şahsi bir meselemiz. Oradaki durum yemek yapmanın ötesinde bir durum. Gördüklerimden sonra oradan dönemiyorum. Hem umut veren hem de boğazımın düğümlendiği olaylara karşılaşıyorum. Samandağ'da yemek dağıtımına çıktım. Bir yeri bulamadık evin önünde durduk ev hasarlı. Evin önünde bir baraka, barakanın önünde de oturan 3 kişi var. 2 kadın bir adam. O yörenin halkı da gururlu. 'Erzağa ya da başka bir şeye ihtiyacınız var mı dedik?', 'Yok' dediler. 'Çocuğunuz varsa oyuncak verelim' dedik. Depremin 19. günüydü, '19 gün önce 3 yaşında bir oğlum vardı sizlere ömür' dedi. Hiçbir şey yapamadık" ifadelerini kullandı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ