Bloomberg HT'de çarşamba akşamları ekrana gelen "Fatih Altaylı ile Bire Bir" bu hafta da renkli konukları ve keyifli sohbetleriyle izleyicileri ekran başına topladı. Programın bu haftaki konukları Gülseren Budayıcıoğlu, Hazer Amani ve Defne Samyeli oldu.
"O FİYATLAR GERÇEK DEĞİL"
Sohbetin başlarında Gülseren Budayıcıoğlu'nu espriyle karşılayan Fatih Altaylı, "Aslında sizi davet etmeye niyetim yoktu. Tedaviye gelmeye düşünüyordum ama sonra öğrendim ki 20 dakikalık viziteniz 1200 TL imiş. Dedim ki; programa gelsin konuşuruz. Bana bir de reçete yazar" sözleriyle Budayıcıoğlu'nu güldürdü. Ünlü psikiyatr ise, "Bu doğru değil, pandemi başladığından beri hiç hasta bakmadım, kliniğe gitmedim. Ben de okuyunca, 'vay hakikaten dudak uçuklatıcı fiyatlar' dedim." ifadelerini kullandı. Yazdığı kitaplar diziye uyarlanan Budayıcıoğlu, "Mesleğimi çok özlüyorum. Diziden fırsat bulamıyorum. Olabildiğince hayatım evde devam ediyor. Eski hastalarımla online görüşüyorum." dedi.
"ÜNİVERSİTEDEN ATILDIM"
Bir dönem TRT'de sunuculuk yaptığını belirten Budayıcıoğlu, "5 yıl boyunca TRT'de çalıştım. Müzik, eğlence programları ve belgeselleri seslendirirdim. TRT'den ayrılmam kurumu biraz zorladı. Programlar yarım kaldı, benim yerime bu işi yapacak hazır birileri yoktu. Fakat ayrılmakta kararlıydım. Yoksa ayrılamazdım. Ankara Tıp'ta asistanlık yapıyordum. Mesai saatleri dışında program yapmam istendi ama üniversite buna izin vermedi. Pazar günü çekilirdi programlar. Sonra beni zaten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden attılar." diye konuştu.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden atılmasının hayatında önemli bir kırılma noktası olduğunu belirten Budayıcıoğlu, "O dönem fizik tedavi bölümündeydim. Okuldan atıldıktan sonra Hacettepe Üniversitesi'nde psikiyatri bölümüne yöneldim." dedi.
"HERKESE FAYDAM OLSUN DİYE KİTAP YAZDIM"
Aynı zamanda yazar olan Budayıcıoğlu, yazarlık serüveni hakkında ise şunları söyledi:
Her ilden insan gördüm, bizim insanları tanıdıkça hayatı ve bizi ne kadar tanımadığımızı gördüm. Onları tanıdıkça 'bu dünyanın iki yüzü var' dedim. Biri bizim gördüğümüz, biri de hiç görünmeyen ve aslında hayatımızı yönlendiren o yüzü fark ettim. Ben 'bunu yazmalıyım dedim. Kendine has özellikleri olan ülkenin insanlarıyız biz. İlk kitabım (Madalyonun İçi) için 5 yıl uğraştım. Vaktim olsa tüm 80 milyona bakmak isterim. İnsanların buna ne kadar ihtiyacı olduğunu gördüm. İnsanlara bu kitaplarla dokunmak istedim.
"YAPIMCILAR YAKAMA YAPIŞTI"
Kitaplarından, 'İstanbullu Gelin', 'Kırmızı Oda', 'Doğduğun Ev Kaderindir', 'Masumlar Apartmanı' ve 'Camdaki Kız' gibi diziler çıkan Budayıcıoğlu, "Kitabımı okuyan yapımcılar sık sık 'bunu dizi yapalım' teklifiyle geldiler. 'İstanbullu Gelin'in çok sevilmesi ve Emmy adayı olması motivasyonumu artırdı. 'Kırmızı Oda'da benim çok çalışmam gerekiyor. Bir senaristin tek başına yazabileceği dizi değil. Binnur Kaya'ya 'Böyle devam edersen seni kliniğe alacağım' diyorum." ifadelerini kullandı.
"BİNLERCE İNSAN GÖRDÜM, BİRBİRİNE TIPA TIP BENZEYEN GÖRMEDİM"
Budayıcıoğlu, "Psikiyatrist mutlaka empati kurmalıdır. Empati kuramazsanız karşınızdakini iyi anlayamazsınız ve iyi doktorluk yapamazsınız. Binlerce insan gördüm ama birbirine tıpa tıp benzeyen kimseyi görmedim. Saçını tarama biçiminden, size bakışından, hangi kelimeyi kullandığından keşifler yapmalısınız. Her an tetikte ve dikkatli yapılması gereken bir meslek." dedi.
"EŞİM BANA ÇOK KIZARDI"
Hayatı boyunca çok çalıştığını söyleyen Budayıcıoğlu, yorulmaya alıştığını ifade etti. 15 yıl önce hayatını kaybeden eşinin kendisine çok kızdığını söyleyen ünlü psikiyarist, "O isterdi ki hep onun yanında olayım" şeklinde konuştu.
"CAMDAKİ KIZ'IN YAŞADIKLARI DAHA KÖTÜ"
"Camdaki Kız'da o kızın çektikleri asabımı bozuyor" diyen Altaylı'ya yanıt veren Budayıcıoğlu, "O kızın geçmişte neler yaşadığını gerçeği olduğu gibi gösterseydik , 'Bu neymiş!' dersiniz. Gerçeği daha da fena. Herkes abarttığımızı düşünüyor ama öyle değil." dedi.
"BİZE 'DELİ DOKTORU' DİYORLARDI"
Meslek yıllarının ilk dönemlerinden de bahseden Budayıcıoğlu, "Ben psikiyatriye başladığımda bizim adımız 'deli doktoru'ydu. Ben muayenehaneyi açtığımda insanlar salonda yan yana oturmak istemiyorlar. Çünkü ayıp. Ama orada gördüm ki insanların buna nasıl ihtiyacı var. Bedenen çok sağlıklı ama huzurunuz yoksa o sağlığın anlamı yok. İnsanlar bundan korkmasın. En akıllı insanların gideceği yerdir aslında psikiyatri. 'Kırmızı Oda'dan sonra patlama yaptı. Türkiye'nin her yerinde psikologlar ve psikiyatristlerde randevular dolu. Buralara başvuranlarının çoğunun ruh sağlığı son derece yerinde. Ama bunun farkındalığı geliştirmek önemli." diye konuştu.
"PANDEMİYLE DEPRESYONLAR ARTTI"
Budayıcıoğlu ayrıca, Fatih Altaylı'nın, "Ruh sağlığı bozulan bir toplum haline mi geldik?" sorusuna, "Türkiye için söylenemez ama dünya bu halde. Bizim ülkemiz de bundan nasibini alıyor. Pandemiyle kaygılar ve depresyonlar attı. Yaşam alışkanlıkları değişti." yanıtını verdi.
BAŞAK CENGİZ CİNAYETİ
Can Göktuğ Boz'un, Başak Cengiz'i samuray kılıcıyla katletmesiyle ilgili de konuşan Budayıcıoğlu, "Ben bu çocuk hasta mıdır bilemem onu kurul söyleyecek ama bu tür hastaların şöyle bir özelliği vardır; Bunlar en ağır ruh hastasıdır. O çocuk hastaysa eğer, bu kızı neden öldürdüğünü bilmez. Bu hastalar topluma büyük tehlikeler arz ederler. Aileler çocuklarının hasta olduğunu bilirler. Bu hastalar öncelikle hasta olduklarını kabul etmezler. Verilen ilaçları almazlar. Bu hastalar aileleri için de çok tehlikelidir. Benim de bir hastam vardı. Kızı uzun süre takip ettim. Sonra kayboldu ortadan. Uzun süre gelmedi. Aradan yıllar geçti, gazetede bir gün bir haber okudum. Namaz kılarken annesini öldürmüş. Annesi de o kadar şefkatliydi ve kızına düşkündü. Bu konu da benim önerim şöyle; yasalarda düzenlemeye ihtiyaç var. Bu hastalar tedavi olmaya gelmezler. Ailesi de zorla götüremiyor. Devletler bunun tedavisini zorunlu kılmalı." dedi.
"SIRRIM GENETİK"
Programın bir diğer konuğu da Defne Samyeli'ydi. Gençlik sırrını açıklayan Samyeli, "Genetik çok önemli. Anneanneme çekmişim. Kendime bakmayı çok seviyorum. Bu yaşlanmama konusu insanlarda hastalık konusu haline geldi. Benim çocuklarım büyüdü ben yeniden 20'li yaşlarıma dönmüş gibi hissediyorum." dedi.
Samyeli, "Hayat benim için bitmek tükenmek bilmeyen bir macera alanı gibi" diye sözlerini sürdürdü.
"BİR DAHA EVLENMEM"
1995–2011 yılları arasında Eren Talu ile evlilik yaşayan Samyeli, "Keşke daha geç evlenseydim dedin mi?" sorusuna, "Eren bana başka şans tanımadı. Kendimi 4 ayda evli buldum. Anlamadım bile. Kendimi çok uyanık zannediyordum. Eren 'Neden evlenmeyelim? Bu basın bizi ayırır." yanıtını verdi.
Samyeli, bir daha evlenmeyi düşünmediğini de ifade etti.
Defne Samyeli geçmişte yaşadıklarının kızlarına etkilerini anlattı: "Kızlarım feminist oldu. Biraz da jenerasyon gereği herhalde hiç evlenmeyeceklerini söylüyorlar."
"MÜZİĞİN YERİ BENDE AYRI"
Spikerlik, sunuculuk ve oyunculuğun yanı sıra müzisyen kimliğiyle de bilinen Samyeli, şarkıcılığın kendisinde başka bir yeri olduğunu belirtti. Samyeli, "Kendimi bildim bileli şarkı söylüyorum. 7 yaşında TRT İstanbul Çocuk Korosu'ndaydım. 21-22 yaşlarında Melih Kibar ile ilk albümümü çıkardım. Sonra Onno Tunç ile çalıştım ama o dönem Onno Tunç'u kaybettik. Ama benim paralel olarak televizyon hayatım da devam ettiği için haber ile birlikte Deren'e hamile kaldığım için müziğe ara vermek zorunda kaldım. İleride bir gün sahneye çıkıp şarkı söyleyeceğimi düşünmüyordum." ifadelerini kullandı.
"ASLİ BİR PARÇA OLACAKSAM TELEVİZYONDA OLACAĞIM"
Oyunculuk kariyeri hakkında da konuşan Samyeli, "Ekranda kendimi izlerken 1 saat beklemek istemiyorum sahnem için. Çok emek veriyorsun. Çok asli bir parça olmadığı sürece televizyonda rol almak istemiyorum." dedi.
Pandemi döneminde büyük depresyona girdiğini söyleyen Samyeli, "Sahne benim nefes alma alanımdı. Kendimi yemeğe ve spora verdim." şeklinde sözlerini sürdürdü.
"KIZLARIMI ZORLAMIYORUM"
Kızları Deren ve Derin ile ilgili de konuşan ünlü oyuncu, "Doğan Cüceloğlu'nun çok güzel bir tanımı var; 'İlgi alanı' ve 'etki alanı' diye. Ben mesela ülkeme demokrasi getirmek adına bu benim ilgi alanıma girebilir ama etki alanımdaki yeri küçüktür. Ama benim kendi ailemdeki demokrasiyi yaşatabilirsem o zaman anlayabilirim. Eğitimleriyle ilgili çocuklarımı zorlamıyorum. İlgi alanlarını keşfedip o yolda yürümelerini istiyorum." dedi.
"SİYASİ PARTİLERDEN TEKLİF GELDİ"
Bir dönem siyasete girmeyi düşündüğünü ifade eden Samyeli, birçok partiden de kendisine teklif geldiğini söyledi. Samyeli, siyasete girmeme nedeni hakkında ise şöyle konuştu:
"Seçmenin benim hayalimdeki, benim yapmak istediğim siyaset tarzını arzu ettiğini düşünmüyorum. Daha demokratik ve özgürlükçü, siyasetçilerin gerçekten halk için çalıştığı ve halktan yukarıda olmadığı daha batılı tarzda, bisikletle, arabasıyla işine giden, kimsenin hakkını yemeyen. Böyle bir sistemde benim gibi kılığı kıyafet konusunda iddialı olmayı seven, açık olmayı seven insan tarzını bizim kültürümüz sevmiyor."
"ÇOCUKKEN BENDEN YEMEK KAÇIRIRLARDI"
Ünlü şef Hazer Amani ise, "Yemek yaparken, mutlu değilsem, bir şeye canım sıkılmışsa yemeğin tadı kaçar. Yani bin kez yaptığım ve herkesin sevdiği yemek olsun, mutsuzsam yapamıyorum." dedi.
Yemek merakının çocukluktan geldiğini söyleyen Amani, "Obez bir çocuktum evde benden yemek kaçırırlardı. Anneannemin yemek kitaplarını okuya okuya yemek yapmaya başladım." ifadelerini kullandı.
Çok ülke gezdiğini söyleyen Amani, "Para harcayarak zengin olabileceğiniz tek şey; tatil yapmak. Buna inanıyorum. Mesleki olarak çok şey katıyor." diye konuştu.
Yemek programları hakkında da konuşan ünlü şef, "Yemek programlarını dünyada son 15 senedir yükselen bir trend. Bunun sebebi biraz şu; Aslına bakarsanız yemeğe çıktığımızda hala Türkiye'de dünya mutfağının örneğiyle karşılaşmıyoruz. Bu yemek programlarıyla birlikte dünya mutfaklarını tanımaya başladı insanlar. Pandemi döneminde insanlar daha da mutfağa girdi ve bu yemekleri denemeye başladılar." dedi.
Haberturk.com ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Haberturk.com yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Haberturk.com yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Haberturk.com yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Haberturk.com yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Haberturk.com bunlardan sorumlu tutulamaz.
Haberturk.com yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.