Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Aziz Yıldırım'dan Türk futbolunun kurtuluş formülü!

        Yavuz SEMERCİ - YAZI DİZİSİ 4 / HT GAZETE

        Aziz Yıldırım’la futbolun kurtuluş formülünden tribün protestolarına, yabancı futbolcu serbestisinden şike operasyonuna her şeyi konuştuk... F.Bahçe Başkanı net: “Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya... Bu ülkeler ne yapıyorsa, onu yapalım.”

        -Aziz Bey, etrafımda da görüyorum futboldan kopuş var... Gençlerin futbola ilgisi giderek düşüyor, belki Milli Takım’dan kaynaklanıyor bu durum ama kalıcı bir kalitesizlik çukuruna düştük algısı yaşıyorum...

        Milli Takım’ın başarısızlıklarından kaynaklanan bir durum değil. Son 6-7 yıla bakın. Türkiye’de siyasetin içine girmiş bir anlayış, bir irade var ve Türkiye’yi tüm kurum ve kurallarıyla yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Bu irade Türkiye’nin gerçek olan odaklarını yok etmeye başladı. Askerdi, emniyetti bu yapıları yok etmeye ve ele geçirmeye çalıştı. Kısmen de olsa başardı. Yargıya bakıyorsun, yargı yok edilmiş. Seçim oluyor deniyor ki kazanan taraf işte demokrat ve milliyetçi... Kazananlar 5-6 bin, kaybettiği söylenen taraf ise 4-5 bin oy alıyor. Türkiye’de tehlike devam ediyor. Özel mahkemelerde yapılan tüm yargılamalarda Türkiye’de huzursuzluk çıktı.

        -Bu iradenin, devlet içinde paralel bir yapı tarafından mı oluşturulduğunu söylüyorsunuz.

        Adına kim ne der bilmem. Kamusal veya sivil alanda çalışan kurumlara yönelik bu hoyratlığın, haksızlığın altını çiziyorum. Türkiye gerçeği bu ve bunu spordan soyutlayamazsınız. “Spor iyi, diğerleri kötü” diyemezsiniz. Huzur bırakılmadı. Huzurun olmadığı yerde ne eğlence hayatı, ne düşün hayatı olur. Her şey tepetaklak aşağıya iner. Bu durum futbola da yansıdı.

        ‘BAŞIMIZI KALDIRAMADIK’

        -Aziz Bey sanki dünya çapında bir futbol endüstrimiz vardı, birileri geldi bunu bozdu gibi konuşuyorsunuz?

        Elbette hayır. Ama örnek vereyim. Bir binanız vardır. Daha modern, çağın koşullarına uygun hale getirmek istiyorsunuz. Aynı binayı nasıl yapacağınızı bilmeden yıkmak, bir de planlayarak yapmak var. Öyle bir süreç yaşadık ki yeniden yapılandırma için kafamızı bile kaldıramadık... Siyaset veya tanımladığı irade spora doğrudan müdahale etti. 3 Temmuz olayı budur. (Şike sürecini kastediyor.)

        -Bir müdahale olduysa futbol otoritelerinin önerdiği ve TBMM’de tüm partilerin ortak kararıyla kanunlaşan düzenlemelere göre yapıldı...

        Herkes gibi yanılıyorsunuz. O yasa (6222 sayılı yasa) bizlere operasyon yapılmak için çıkarıldı. Şiddeti ve şikeyi önleme tarafı bir örtüydü. Öyle bir şey yaptılar ki şikeyi düşünmeyi bile ağır cezalık suç haline getirdiler. Dediler ki: “Kulüpler istiyor, federasyon istiyor” Hayır istemiyorduk. Tüm kulüplere operasyon yapmak için bir gece yasaya madde koyup öyle geçirdiler. (Bu noktada Yıldırım, ayağa kalkıp bir belge getirdi. Belge 2009 tarihli. İstanbul Nöbetçi 11. Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliği’ne diye başlıyor. Devrimci Karargâh örgütü üyelerine yönelik telefon dinlemesi talep ediliyor ve bir alt cümlede de futbolda gerektiğinde cebir ve tehdit kullanarak ekonomik kazanç elde etmeye çalışanlar olduğu vurgulanıyor. Ve bazı şahıslarla ilgili dinleme kararı isteniyor. Birkaçının ismi karalanmış... Yıldırım, dinleme talep eden ismi gösteriyor ve “Şu anda tutuklu görevlilerden birisi’’ diyor..) Yavuz Bey, bizlere yıllar önce dinleme yaptılar ve ona uygun kanun çıkardılar. Hadisenin başlangıcı 2009 yılıdır. O yıl şampiyon olsaydık, hemen düğmeye basacaklardı. O yıl Trabzon’da berabere kalıyoruz; şampiyonluğu kaybediyoruz. Bize işlem yapmıyorlar. O zaman Bursa’ya da işlem yapacaklar. G.Saray ve Beşiktaş’a işlem yapacaklar.

        -Dertleri ne?

        Devleti ele geçirmek.

        -Yani hükümetten habersiz mi yapılıyor bunlar?

        İlgililer kandırılıyor sanırım. Başbakan’a deniliyor ki: “Biz tespit ettik; bu maçlar şike” Başbakan’ın “Kesin değilse, içeri girmeyeceklerse operasyon yapmayın” dediği söyleniyor. Dönemin Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Aydınlar’ın şike diye gösterdiği maçı, savcı iddianameye koymadı.

        -Şike suçlamaları ve tutuklamalar futbola ilgiyi düşürdü diye anlıyorum.

        Hak etmediğimiz operasyonlar yapıldığı için insanlar çekildi. Aklı başında vicdanlı insanlar “Bunlar olur mu?’’ dedi. Lig TV bile sıkıntıya girdi. Abonelikler iptal edildi. Benzer hadiseler seyirciyi uzaklaştırdı. İlgiyi azalttı. Spora fazla siyaset girdi.

        -Gezi olayıyla eğilim arttı galiba...

        Yapacak bir şey yok. Seyirciyi tutmam mümkün değil. Sonra baskılar geldi. Kaçış hızlandı. Passolig de zamansız devreye girdi. Yanlış anlatıldı. İnsanlar haklı olarak tepki gösterdi. Bakın sosyal medyaya. “Kalabalık yerlere girmeyin. Alışveriş merkezlerine gitmeyin, bombalar patlayacak” diye insanlar birbirini korkutuyor. Seyirci stada niye gelsin... İnsan kaçmaz mı? Kaçar.

        -İyi de Lig TV aboneliklerinde de sistemi besleyecek artışlar olmuyor.

        Elbette etken bunlar değil. Çok etken var.

        -Peki etkenlerden birinin de gece maçları olduğunu düşünür müsünüz?

        Emin değilim. Eskiden gece maçları doluyordu.

        -Sadece doluluğu sormuyorum. Gençlerin gece maçlarına ilgisi azalmıyor mu? Okul, iş var. Pazar gecesi ertesi gün okula gidecek 14 yaşındaki çocuğu nasıl maça götüreceğim ki?

        Araştırma yapılır ve gerekirse maçlar gündüze alınabilir. Sorun yok. Bir de Avrupa futboluna yönelik canlı yayınlar arttı. İlgi bölünüyor olabilir...

        ‘AMATÖRE İNANILMAZ PARA’

        -Kendi açınızdan olayı anlattınız. Ben bir şey öğrenmek istiyorum. Futbol endüstrisine akan para yüksek değil mi? Fazla para sarhoşluğuna tutulduğunuz söyleniyor?

        -Ne fazla parası kardeşim? Hikâye. Avrupa’da büyük kulüplere baktığımız zaman bunların bütçeleri 400-600 milyon Euro’larda. Siz kiminle mücadele etmek istiyorsunuz? Bunlarla mı? Kendimizden örnek vereyim. 200 milyon Euro bütçemiz var. Bu bütçenin 50 milyonunu neredeyse sıfır gelir getiren amatör spor dallarına harcarız. Yani biz 50 eksiyle başlıyoruz faaliyetlerimize.

        -Severek yapıyorsunuz değil mi bu desteği...

        Hem severek hem mecburiyetten. Camia istiyor. Devlet amatör şubelerin hiçbirine katkı yapmıyor. Üstelik maç paralarını bile alıyor. Devletin kurdurduğu federasyon, bizim örneğin voleybol maçlarının yayın haklarını satıyor parasını kendisi alıyor. Ayrıca ben federasyona para ödüyorum. Medya da çıkıp “Vergi ödemiyorsunuz” diye eleştiriyor. Arkadaş ben statta bilet satıp KDV ödüyorum. Sonra Beden Terbiyesi gelip “Senin forma reklamından saha kenarı reklamına kadar hepsinden yüzde 7 alacağım” diyor. Mahkemelik olduk. İsim sponsorluğundan bile yüzde 7 istiyorlar.

        -Futbolculara verilen paralar?

        Bizde en yükseği 2 milyon Euro alır. Yıllık yılda 45 milyon Euro net ödememiz var. Artı yüzde 15 de vergisini ödüyorum. Antrenörün yüzde 45 vergisi var.

        -Niye?

        Bir dönem Fatih Terim’e kızdılar. Yasa çıkardılar. Her şey saçma yani... Dışarıdan farklı görünüyoruz...

        -Beşiktaş’ın oyuncusu vardı. Almedia. Bilmem kaç milyon Euro verdiler. Kabul etmedi. Şimdi 400 bin Euro’ya Avrupa’da oynuyor. Biz fazla bonkör değil miyiz?

        Onun miadı dolmuş demek ki.

        -Peki kaleyi tutturamayan futbolculara kaç milyon Euro verirsiniz?

        Kimden bahsediyorsun?

        -Milli Takım’da gördüm vallahi...

        Milli takımlar bu takımların bu toplumun yüzüdür. O futbolcuyu suçlayamazsın. O çocuklar da toplumun bir parçası. Toplum mutlu değil ki...

        -Yabancı futbolcu serbestisine ne diyorsunuz?

        17 sene önce “Serbest bırakın” dedim. Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya... Bu ülkeler ne yapıyorsa, onu yapalım. Yeni bir futbol anayasası oluşturalım. “İstediğini transfer edebilirsin ama şartlar şu” dersin. “Genç olacak” dersin, “Milli takımda oynuyor” dersin... Hadise şu: ben istemez miyim altyapıdan oyuncu çıksın? Bütçeleri düşüreyim. Ama iyi oyuncular getirmezsen Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe Avrupa’da bir şey yapamazsın.

        ‘SİYASET HEP İÇİMİZDE OLACAK’

        -Tekrar rakamlara dönersem. Milli Takım Teknik Direktörü’ne verilen para. Normal mi?

        O günün şartları öyledir. Biraz da işin içine siyaset karıştı.

        -Siyaset elini çekecek mi?

        Siyaset hiçbir zaman elini spordan çekmez. Normal aslında. İnsanın olduğu her yerde siyaset olur.

        EN ÇARPICI ÖNERİ: AŞIRI BORÇLANAN KULÜPLERE TRANSFER YASAĞI

        Dizide görüşlerinden faydalandığım pek çok insan oldu. İlk gün paylaştığım “Türk futbolu nasıl kurtulur” önerileri de böyle oluştu. Hemen hepsi altyapıya verilmesi gerek önemi anlattı. Pek çoğu kulüp başkanlarının ve yöneticilerin, gelecek yıllara ilişkin kulüp gelirlerinin, önceden harcanmasının engellenmesini tavsiye etti. Hatta yöneticilerin aşırı harcamalarını durdurmak için şahsi kefalet vermelerini önerdi. Bence en çarpıcı olanı ‘’Aşırı borçlanan kulüplere transfer yasağı’’ getirilmesiydi. Avrupa’ya gidecek takımlarımızın başının gerçekten derde gireceği ortaya çıktı. Bence düşünülmesi gereken radikal bir adım var. Futbol Federasyonu’nun sadece milli takım ve altyapıya yönelmesi. Kulüplerin kuracağı bir şirket ile kendi kaderlerini tayin etmesi...

        ALMANYA MODELİ ALTYAPI MODELİDİR...

        DÜNYANIN futbol merkezleri haline gelen ülkelerin birbirinden farklı uygulamaları var. Bu konuda federasyonun detaylı bir çalışma yaparak kamuoyuyla paylaşması ve paydaşların bir araya geldiği bir organizasyon düzenlemesi gerekiyor. Yine de bu yazı dizisinde Almanya modeli ön plana çıktı. Modelin ruhu altyapıya verilen önemde ortaya çıkıyor. En azından ben detaylı bir analiz bulamadım. Yine de ana hatlarıyla özetleyeyim:

        1) Öncelikle iki profesyonel lige geçildi.

        2) Tüm kulüplere altyapı şartı getirdi.

        3) Şirketleşmeyi benimsemedi. Futbol takımlarının sahipliğinin yüzde 50+1 hisse şeklinde dernekte kalmasını benimsedi.

        4) Ülkenin her bir yerinde futbol akademileri kurdu. Eğitim programını standartlaştırdı. Ve altyapıya 2 milyar Euro harcadı.

        5) Altyapı çiminden ışıklandırmaya, salondan saha sayısına kadar standart oluşturdu. Denetledi. Eksik kulüplere yönelik cezaları ağırlaştırdı.

        6) Binlerce yeni yetişmiş insan (doktor, hemşire, terapist, psikolog) istihdam etti. Sponsorluk, stat ve diğer gelirler arttı.

        ‘30’A YAKIN DAVA VAR’

        Bir nokta daha var. Yabancı futbolcu sınırıyla ilgili. Herkes sınırlama olmasından yana. Sadece transfer edilecek olan yabancılar için yaş, milli takımda oynamış olma şartı getirilsin istiyor. Peki federasyon neden bu konuda adım atmıyor? Onu da bir federasyon yetkilisi şöyle açıkladı: ‘’Neredeyse her yabancı transferi mahkemelik oluyor. 30’a yakın dava var. Federasyon serbestlik gelirse bu davalardan başını kaldıramayacağını düşünüyor ve korkuyor.’’ Bilemiyorum bu ne kadar gerçekçi ama yabancı sınırı kalkıp, kulüpler “Sahada ve yedek kulübesinde altyapıdan şu kadar oyuncu olacak” şeklinde bir şart getirirse yerli oyuncular açısından faydalı bir dönem başlayabilir. Özetle Türk futbolunu kurtarmak benim işim değil. Bu dizide kurtarmak isteyenlerin heyecanını size yansıttım.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ