Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ile CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici'den Habertürk'e açıklamalar

        Fatih Altaylı'nın Teke Tek programının ilk bölümündeki konuğu HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar soruları yanıtladı. Sancar, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak şöyle konuştu:

        "Biz ikinci tura kalma iddiasıyla aday belirleyeceğiz. Bizim 6'lı Masa'nın adayını beklememizi neden istesin insanlar? HDP seçmenine karşı sorumluluğu olan bir hamleyi yapıyor. Sahada araştırma yaptık, yüzde 74 HDP'nin kendi adayını belirlemesi doğru olandır deniyor. Biz istiyoruz ki siyaset hakikatle yüzleşerek yapılsın. Hakikatleri görerek yapılsın.

        Programın ikinci bölümünün konuğu olan CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici de konuşmasının başında Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinerek şu değerlendirmede bulundu: Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığının belirleneceği yer YSK, bizim adayımızın belirleneceği yer 6'lı Masa. Ben seçim tarihi ilan edildikten sonra adayımızın açıklanmasını doğru buluyorum.

        İşte Sancar ve Kesici'nin Altaylı'nın sorularına verdiği yanıtlardan öne çıkan ana başlıklar:

        MİTHAT SANCAR: AYM'NİN KARARININ NE ZAMAN ÇIKACAĞI ÖNEMLİ

        Öncelikle bu program aracılığıyla bütün gazete ve basın emekçilerinin ve Türkiye'deki basın emekçilerinin basın özgürlüğü günü olması gerekiyor. Biz bunu basın özgürlüğü ile mücadele olarak algılayalım. Bütün herkes için özgürlüğe giden yolun başlangıcında bir gün olsun diliyoruz. Kapatma davasının bugün önemli bir aşaması gerçekleşti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa Mahkemesi önünde sözlü mütalaasını sundu. Usulü aşamaları var. Bu sözlü aşamanın başladığı an oluyor. Bizim avukatlar alınmadı, kapalı yapıldı. Bize savunma için süre verilecek. Savunmadan sonra AYM Başkanı dosyayı raportöre verecek ve AYM genel kurulu üçte iki çoğunlukta karar verecek. Kapatma, kapatmama ve Hazine yardımından kısmen men etme kararı çıkacaktır. Bu kararlar 15 üyeden 10'unun evet demesi gerekiyor. Davanın seyrini belirleyen mahkemenin kendi yönetimidir. Ben mahkeme üyelerine ilişkin hiçbir zaman olumsuz söz kullanmak istemem. Son ana kadar kendilerinin hukuka ve vicdana uygun karar verecek olan inancımı korumak istediğimi belirttim ama Türkiye'de yargının durumu ortada. Sadece mahkeme salonunda karara bağlanacak bir davayla karara bağlanacak bir davadan söz etmek naiflik olur. Biz de naif değiliz. İktidarın bu kararların herhangi birinde etkisi olacağı açık. Bu kararlardan hangisinin ne zaman çıkacağı önemlidir. Seçim sürecinin öncesinde çıkması önemlidir. Seçim sonrasına bırakılması hukuka ve vicdanlara en uygunu olandır. Biz AYM'den böyle bir talepte bulunacağız. Bunu da buradan sizin kanalınızdan duyurmak isterim.

        "SAYISAL VE SİYASAL GÜCÜMÜZÜ MUTLAKA YANSITACAĞIZ"

        Başsavcılık talep etmişse AYM uygun görmüşse siyasi yasak geliyor. Siyasi yasak bağımsız siyaset yapmaya engel değil. Seçim sürecine bu tehditle girilmesi sadece HDP'yi değil Türkiye'de seçim sürecinin adil, demokratik işleyişini de engelleyecektir. Karar ya seçim sürecini etkilemeyecek şekilde çıkmalı ya da seçim sonrasına resmen bırakıldığına dair karar alınmalıdır. Bunu Türkiye için istiyoruz. Davanın açılacağı belli olduğu andan itibaren çalışma grubu oluşturup, bütün seçenekleri masaya yatırdık. Bizim parlamento seçimlerine girecek yolları bulma konusundaki çalışmalarımız erken zamanda başladı ve tamamlandı. Bütün yolları tıkayabilirler mi? Bunu yapabilmek için Anayasa'yı açık ve net askıya aldıklarını ilan etmeleri gerekir. Bütün yollar tıkansa elbette bir yol buluruz. Gelecek dönem demokrasi ile cumhuriyetin buluştuğu dönem olmalıdır. İkinci yüzyıla böyle girilmelidir. O nedenle bir yol bulacağız. Bulduğumuz yollar var. Ne yapılırsa yapılsın bu seçimlerde sayısal ve siyasal gücümüzü mutlaka yansıtacağız. Esasen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partiyi kapatmaları durumu değiştirmiyor. Biz seçimlerde tavrımızı belirleriz. Hangi tavrı alacağımız partinin kapatılmasından etkilenmez. Esas mesele parlamento seçimlerine girmektir. Kararın olumsuz çıkma ihtimalini esas alıyoruz. En kötü senaryoya göre çalışma yürüttük, tedbirlerimizi buna göre aldık. Şu anda öyle görülüyor ki, seçim döneminde bir tehdit olarak kullanılacak şekilde yürütülüyor.

        "SAFLIK VE NAİFLİKLE HAREKET EDEMEYİZ"

        Anayasa Mahkemesi'nde çok değerli üyeler var. Bir kısmı meslektaşım, içlerinde öğrencilerim de var. Hukuk ve vicdan konusunda düzgün davranacaklarından şüphe duymadığım insanlar var. Özellikle son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde yapılan atamalar var. Tamamen hülle yöntemiyle AYM'ye atamalar yapıldı. Bu üyelerin bir kısmının vicdanla hareket etmek isterim, kimseyi töhmet altında bırakmam ama bu kadar saflık ve naiflikle hareket edemeyiz. Burada sadece partinin değil bir toplumun nasıl şekilleneceği sözkonusu. Biz en olumsuz ihtimale göre hazırlık yapmak zorundayız ve önlemleri aldık. Aslında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı 17 Mart'ta açmıştı. İddianameyi AYM'ye teslim etmişti. Orada bizim malvarlığımıza tedbir konulmasını talep etmişti, AYM reddetmişti. Bu dava hukuki bir dava değil. MHP uzun süre bir kampanya yürüttü. Hatta tehdit ettiler.. Siyasi kampanya sonucunda açıldı. 17 Mart'ta açıldı. 18 Mart'ta MHP kongresi vardı. AYM oy birliğiyle reddettmişti. Sonra iddianameyi dayanaksız olarak niteledi. Sonra 7 Haziran'da iddianame sunuldu. Orada da aynı talepte bulunuldu, AYM onu da oybirliği ile reddetti. Şimdi 13 Aralık'ta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yeniden bloke talebinde bulundu. AYM bunu bize bildirmedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın talebi var. Karşı tarafı haberdar edeceksiniz. Onun görüşünü, savunmasını alacaksınız. Biz basından öğrendik.

        "BU SADECE HDP MESELESİ OLARAK GÖRÜLMEMELİDİR"

        3 Ocak'ta başvurduk, 'basında haberler var, doğru mu' diye sorduk. Savunmalarımızı yapmak istedik. Dikkate almadılar. Daha doğrusu çoğunluk dikkate almadı. 9 üye 'evet' oyu verdi. 'HDP'ye savunma süresi vermeye gerek kalmadan tedbir koyalım' kararını 9 oyla aldılar. HDP'ye süre verelim, itirazını bildirsin oylaması 8'e 7 çıktı. 7 üye 'HDP'ye süre vermeliyiz' dedi. Bunun üzerine bize tebligat yapıldı, sadece bir paragraf. Tedbir kararının alındığını belirtiyorlar ama gerekçesi yok. Normal şartlarda AYM gerekçesini yazar ve tebliğ eder. Bize 1 ay süre verdiler, tedbir kararına itiraz için. Tedbir kararının gerekçelerini bilmediğimiz için neye itiraz edeceğiz? Biz de varsayımlara göre itiraz edeceğiz. Karşı oy kullanan üyelerin gerekçeleri yok. Ortada siyasi bir müdahale olduğunu söylemek için başka hangi kanıtları söylemem gerekir. Ortada bir siyasi operasyon var. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tek bir mevzuat hükmüne atıf yapmamış, AYM tek bir mevzuat hükmünü zikretmemiş. Burada seçim sürecini, siyasi dengeleri dizayn operasyonu var. Demokrasiye bir dizayndır bu, sadece HDP meselesi olarak görülmemelidir.

        "SEÇMENLERİMİZ GELECEĞİN ANAHTARI ROLÜNDE"

        27 Eylül 2021'de bir deklerasyon açıkladık, tutum belgesi. 15 ay önce stratejimizi açıklamışız. Parlamento seçimleri için halklar ve barış ittifakı, kadın dayanışması, ekoloji temelinde toplumsal ve siyasal muhalefet en geniş birlikteliği büyütmek, bu yolda yürüyüşümüzü sürdürme kararındayız, bunun dışında herhangi bir ittifak arayışında yer almadığımızı söylemişiz. Cumhurbaşkanlığ ıseçiminde ilkesel buluşmaların gerçekleşmesi, HDP seçmenlerinin ülkenin geleceğinde anahtar bir role sahip olmaları nedeniyle, ister HDP'li ister başka aday olsun, ilkelerin, yöntemlerin tartışılmasının uygun olduğunu söylüyoruz. Seçilecek Cumhurbaşkanının rolünü ve işlevini ancak bu zeminde yerine getirebilir demişiz. Muhalefetin ortak adayla, önceden müzakere edilmiş, mutabakata varılmış ilkeler ve programlar üzerinden seçime girmesi için tartışmaya ve diyaloğa varız demişiz. Bunları kabul edin, şartlar bunlardır dememişiz. En az yüzde 12, 14, 15 de gösteren oy oranı olduğunu kamuoyu araştırmaları ortaya çıkarıyor. Böyle bir parti Türkiye'de demokrasiye giden yolun açılması için yapıcı bir rol üstlendiğini 15 ay önce söylemiş. Bu çalışmaları devam ettirdik, ittifaklar da oluşturduk. İlk mitingimizi 15 Ocak'ta Kartal'da yapacağız. Parlamento seçimlerine hazırlıklarımız devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde adım adım kendi stratejilerimizi somutlaştıracağımızı söyledik. Demokrasi ve adalet isteyen herkese bir çağrı, öneriydi. Bu karanlıktan, otoriterliğin giderek yerleştiği sistemden kurtulmak için biz seçimlere giden yolda öneride bulunuyoruz, açık konuşuyoruz, çok doğrudan söz söylüyoruz. Sözü dolandırmıyoruz.

        "İKİNCİ TURA KALMAYI HEDEFLİYORUZ"

        Bizim dışımızda kalan muhalefet partilerin bir adım attıklarını görmedik. HDP seçmenine sesleniyorlar diyorsunuz ya. Partisine en bağlı seçmen HDP seçmenidir. Partinin dikkate alınmaması seçmen nezdinde kendisinin dikkate alınmamasıdır. Seçmenimizin yüzde 94'ü 'partim ne derse onu yaparım' diyor. Onun temsilcisini dikkate almayan anlayış, o çeşitli sloganlar üretmeye kalkarak sonucu belirleyemez. Halk iradesiyle gelmiş parti var, olumlu siyaset yapıyor, yapıcı rol oynamak istiyor. Bizim aday belirlemek konusunda kararımız var diye çok açıklamamız mevcut. 'Evet şimdi kendi adayımızı, emek ve özgürlük ittifakı dahil adayı belirlemek için çalışmalarımızı başlattık' dedik. Biz yakında artık açıklayacağız. Neden mi yapıyoruz bunu? AK Parti'ye yarasın veya başka parti zarar görsün diye yapmıyoruz. Siyasetin bu şekilde yürütülmesi bu girdaptan Türkiye'yi çıkarmaya yetmiyor. Biz ikinci tura kalma iddiasıyla aday belirleyeceğiz. Bizim 6'lı Masa'nın adayını beklememizi neden istesin insanlar? HDP seçmenine karşı sorumluluğu olan bir hamleyi yapıyor. Sahada araştırma yaptık, yüzde 74 HDP'nin kendi adayını belirlemesi doğru olandır deniyor. Biz istiyoruz ki siyaset hakikatle yüzleşerek yapılsın. Hakikatleri görerek yapılsın.

        "MASA DOĞRUDAN DİYALOĞA GEÇERSE 'HAYIR' DEMEYİZ"

        Biz 6'lı Masa'da yer alma konusunda talebimiz ve politikamız olmadı. Onların bir araya gelebilmeleri demokrasi adına güzel bir şeydir. Kendi aralarında farklılıklara rağmen bazı temel konularda buluşmaları olumludur. Bizimle açık diyaloğa girilsin dedik. Hakikatleri açık konuşmadıkça, hakiki siyaset üretemezsiniz, Türkiye'ye de sahici çözümler öneremezsiniz. Bizden beklenen ne? Bizi bu hamlemizle 'AK Parti'ye avantaj sağladınız' diye eleştirenler bizden ne bekliyorlar? Sesimizi çıkarmayalım mı? Bedeller ödüyoruz, eski genel başkanımız içeride, mağduriyet olarak anlaşılmasın. Bir taraf gelsin desin, 'biz şunları oluşturduk, program çizdik, idare edin, bize oy verin sonra Allah kerim'. Bu Türkiye için çıkış değil. 6'lı Masa doğrudan diyaloğa geçerse buna hayır demeyiz. Biz ikinci tura kalmayı hedefliyoruz. İkinci turun dinamikleri farklıdır, o zaman konuşulur.

        "BÖYLE BİR ANLAYIŞLA GELİRLERSE HAYIR DEMEYİZ"

        Türkiye bu iktidarın yerleştirmek rejimden kurtulmak istiyoruz. Şu anda yürütülen siyasetle bunun gerçekleşeceğine dair inancımız yok. Şu anda 6'lı Masa ve diğer aktörlerinin yaptıkları ve yapmadıklarıyla hakiki bir alternatif oluşturmak konusunda yetersiz kaldıklarını düşünüyoruz. Ürkek davranıyorlar, çözüm yolunu açacak cesareti ortaya koymuyorlar. Aralarında bazı partiler daha cesur. Biz de diyoruz ki, hakikati herkes görerek belki, şimdi, yeniden hem kendilerini hem T Türkiye siyasetini gerçekçi kılırlar. Müzakere ve seçimlerde özellikle başkanlık seçimlerde süreçlerin doğasında çeşitli farklılıklar içerebileceğini biliyorum. Seçim tarihine kadar çeşitli başka seçenekler ortaya çıkma ihtimaline biz kapıları kapatmıyoruz. Adayımızı çıkarcağız ama eğer belirlediğimiz yöntemle doğrudan diyalog, kamunun önünde görüşme ve herkesin bilgisi dahilinde bir mutabakat arayışına girerse. Adayımızı çekeriz demiyoruz. Bu sözü hiçbir yerde telaffuz etmedik. Böyle bir arayışa girerlerse hayır demeyiz, bunun sonucunda çeşitli formüller bulunabilir. Şimdi görev ve sorumluluk hem 6'lı Masa'dadır hem de Türkiye'de bu dönemin bitmesini arzulayan demokrasi güçleridir. HDP açık siyaset yaptı, sözünü gizlemedi, arka kapı diplomasisiyle bi işi kotaralım demedi. Bu kadar basit yapmıyoruz siyaseti. Biz ikinci tura kalmak istiyoruz. Güçlü, mutabakata dayalı olabilecek en geniş demokrasi güçlerini kapsayan bir aday çıkarıp ikinci tura kalmayı hedefliyoruz.

        "İSİMLE İLGİLİ HİÇBİR DEĞERLENDİRME YAPMIYORUZ"

        Kritik bir sürece girdik. Önümüzde 4-5 ay var. Bu süreçler toplum farklı dinamikleriyle yeni yöntemler üretebilir. İnanıyorum ki, biz bu kadar açık siyaset yapmakla, sahici, hakiki ve dürüst davranmakla yeni dinamiklerin daha canlı şekilde gelmesinin yolunu açtık. Bu rejimden ve iktidardan kurtulmanın hakiki imkanlarının araştırılması ve bulunması görevini herkesin önüne koyduk. En büyük görev bize düşüyor. 2021'de belirlediğimiz çerçevede isim konuşma yoktu. Biz isim konuşmuyoruz. Hiçbir isim konuşmuyoruz. Bunu sağlayacak bir program oluşsun diyoruz. İsimle ilgili hiçbir değerlendirme yapmıyoruz.

        "EN GENİŞ DESTEĞİ ALACAK ADAYI BELİRLEYECEĞİZ"

        Biz kendi adayımızı belirleme çalışmalarını hızlandırdık. Bu çalışmalar sahada yapılıyor. Masa başında çalışan parti olmadığımızı söylüyoruz. Saha, tabanla çeşitli kuruluşların sürekli etkileşimi içinde çalışıyoruz. Biz adayımızı belirleme çalışmalarında epeyce yol aldık. Mitingimizden sonra emek ve özgürlük ittifakı olarak bir araya geleceğiz, havuz ona göre değerlendirecek. Demokrasi güçleri adını verdiğimiz güçlerle istişare edeceğiz. Bizim gündemimiz en geniş desteği alacak adayı belirlemektir. İsimler onların meselesidir, bizim meselesi değil. Cumhuriyeti, demokrasiyle buluşturacak dinamiklerle ortaya çıkarlarsa görüşme imkanımız her zaman mümkündür. Bu çalışmalara 15 ay önce başladık. Zamanlamaları tartıştık, hatta çok eleştiri aldık. Çalışmalar çok fazla 6'lı Masa'ya endeksli yürüyor diye. Oysa öyle değil. Dar bir çerçeveden, partisel çıkarları odak alan çalışma yürütmek doğru olmaz dedik. Stratejimizin gereği, hedeflerimizin icabı olanı yapıyoruz. Adayımızı çıkaracağız, dengeler sahici oluşsun, çözümler gerçekçi bakışla olsun. Bütün Türkiye'de derdi olanların çalışma yapma zamanıdır. Biz üzerimize düşen demokratik sorumluluğu sonuna kadar taşıyacağımızı ilan ettik, bundan vazgeçmeyeceğiz.

        "TÜRKİYE'NİN AYNI PATİNAJA GİRME LÜKSÜ YOK"

        Yüzeysel değişimlerle, tablo değişikliğiyle yeni döneme gitmenin de Türkiye için çıkar yol olmadığını söylüyoruz. Sorunlar ve krizler en dibe gelmiştir. Yeni yüzyıla girerken bunları çözmek için fırsat doğmuştur. En derin krizler en sağlıklı çıkışları yakalayabilecek imkanları da sunuyor bize. Hakikati görmeden, buradan yalancı çıkışlarla kendimizi avutmamalıyız. Gerisine sonra bakarızın Türkiye tarihinde çok ağır faturası var. 90'lı yılları hatırlayın. Sonraki yılları hatırlayın. Köy boşaltmalar, faili meçhuller, Susurluk geldi. 99'da Helsinki zirvesinde Türkiye'nin AB'ye tam üyelik adaylığı onaylandı. Reformlar başladı. İyimserlik oluştu, peki geldiğimiz yer Susurluk'tan beter bir çeteleşme, ekonominin dibe battığı bir dönem. Aynı patinaja girme lüksü yok bu ülkenin. Bu seçimleri bu fırsat ve imkanları değerlendirmeden geçiştirirsek. Kozmetik değişimlerle hakikatleri görmeden bu seçimlere girersek 2-3 sene sonra aynı kısır döngüyü dönme ihtimalimiz yüksektir. Biz bu süreci bitirmek için her türlü çalışmayı, mücadeleyi yürüteceğiz. Bu riski önleme konusunda sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Bütün demokrasi çevreleri bu risklerin farkında olsun, olabilecek en geniş birliktelikle bu dönemden çıkış sağlansın diyoruz.

        "SAYIN DEMİRTAŞ'IN İSMİ DE ADAYLAR ARASINDA"

        Partiyle Demirtaş arasında bir sorun yok. İletişimimiz düzenli işliyor. İletişim aksamalarının olduğu dönemler yaşadık. Selahattin Demirtaş parti ve kitlemiz için çok değerli bir insandır, önemli katkıları vardır. Sürekli kişiler üzerinden siyasetin konuşulmasının bu parti yapısı geleneğinde sınırında vardır. Partiyi kişilerle özdeşleştirmeyi Demirtaş arkadaşımız da istemez. Kendisi de net belirtiyor, iletişimimiz var diye. Bazı konularda fikir farklılıkları olmuştur. Bugün yayınladığı tweetlere bakın ben partimin politikalarının yerine gelmesi için elimden gelen herşeyi yapacağım, diyor. Bana görev düşerse elbette onur duyarım, ama bu kararın çıkma şekli de partinin mekanizmalarının işleyişidir, dedi. Elbette Selahattin Demirtaş da adaylar arasında, havuzda ismi geçecek arkadaşlarımızdan. Bu mekanizmalardan kendisi çıkarsa buna kimsenin itirazı olur mu? Hayır. Zaten şu anda partinin işleyişi ve politikalarıyla bütünleşmiş, canhıraş bir çalışma yürütüyor. İçeriden sürekli parti politikalarına destek veren bir tutum takınıyor. Çok amiyane tabir kullanan biri değilim ama buradan kimseye ekmek çıkmaz diyorum. Bir ara sanki HDP ile Demirtaş arasında ayrılık var diye köpürtüldü. Daha fazla istişare ve iletişim mekanizmalarının işlemesi sağlandı. İçeride şu anda aynı süredir yatan Gülten Kışanak, Figen Yüksekdağ var. Onlarla da sürekli istişareler yapılıyor. Yine kendilerine ziyaret yapılacak. Pervin Başkan bizzat Kandıra'ya gidip arkadaşlarla görüşecektir.

        "İKTİDARIN OYUNUNU OYNARSANIZ ONU YENEMEZSİNİZ"

        Ortadoğu masamız çeşitli ülkelere ziyaretler yapıyor. Asıl sorun Libya tezkeresinde CHP hayır demişti. Biz de muhalefeti burada eleştiriyoruz. İktidarın çizdiği oyun sahası içinde kalıyorsunuz. Suriye politikasını doğru buluyor musunuz diyorum, hayır. Sonuç itibariyle farklı bir şeyi doğru yaptığınız zaman size doğrudan suçlama yöneltiliyor. Bizim bu iktidarın politikalarına alternatif politikalarımız var. Bizim burada yaptığımız şeyi Türkiye'nin çıkarlarına aykırı göstermek iktidarı Türkiye'ye eşitlemek demektir. Türkiye'nin kara sularındaki haklarına itirazım olmaz elbette. Barışçıl dış politika, müzakere ile yani askeri gücü öne çıkaran yöntemlerle değil. Savunma amaçlı yapacağınız ayrıdır, sizin bu yöntemi temel olarak kabul etmeniz ayrıdır. Ortak çıkar olan herhangi konuda Türkiye düşmanlığı gibi bir tavrımız olamaz. Bu iktidarın dış politikası Türkiye'ye zarar veriyor. Hakikatlerle yüzleşmek, hakikatleri esas alan politika yapmazsınız. İktidar oyun sahasına sizi çeker. Siz de onunla oyun oynarsanız, bu iktidarı yenemezsiniz.

        "GELİN SEÇİMLERDEN ÖNCE GÖRÜŞELİM DERLERSE HAYIR DEMEYİZ"

        REKLAM

        İktidarı değiştirmek için elimizden geleni yaparız. Bu konu 6'lı Masa'ya kayıtsız şartsız şekilde destek vermek anlamına gelmez. Bunun yollarını hakikatler üzerinden, hakiki politikalarla açmak için uğraşıyoruz. Açık müzakere, doğrudan diyalog ve uygun formüller bulmak. Biz adayımızı çıkaracağız, onlar da adayını çıkaracak. Gelin seçimlerden önce görüşelim derlerse hayır demeyiz, mutabakata varırsak bir formül ya da formüller bulunur. Bu HDP zaten adayını çekecek, manevra yapacak diye anlaşılmasın. Hakikatler üzerinden hakiki politika yapmaya çalışıyoruz. Bizim PKK ile hiçbir ilişkimiz yok. Biz demokratik siyaset yapıyoruz. Askeri vesayet diye bir şey yok. Bizim parti meclisimiz 100 kişiden oluşuyor, her toplantımız 8 saat sürüyor. Burada yapılan tartışmalarla üretiliyor politikalar. Aslında bunun karşılığı kalmadı. İktidar istediği zaman kullanıyor, istemediği zaman askıya alıyor. HDP gerçekten barış için güvence olan bir partidir. Bu kadar açık söyleyeyim, bizim PKK ile herhangi bir bağımız yok, bu kadar açık.

        İLHAN KESİCİ: İMAMOĞLU KARARI YANLIŞ BİR KARARDIR

        HDP'nin bu sırada kapatılmasını yanlış buluyorum. Bütünüyle siyasi bir karar olarak görünür bu. Seçim yaptırımı tarzında bir karar. Normal hukuki bir tavır olarak algılanmaz. Yanlış bir karardır. Kendileri bakımından hükümet bakımından doğru zannediyorlar ama Türkiye açısından doğru olmaz. 6'lı Masa'yı çok büyük şans olarak görüyorum. Türkiye adına şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Hiçbir eksik, yanlışlık görmüyorum. Bu sıkıştırma, empoze ediş, 'hadi adayınızı gösterin' bunun hükümet empozesi olarak görüyorum. Biz normal olarak sayın Cumhurbaşkanımızı her işe karışıyor, her işe karar veriyor diye düşünüyoruz değil mi? İş dünyası kararları, ekonomi kararlarında da böyle. Bütün bu işler böyle iken sabahtan akşama 6'lı Masa'nın adayının belirlemesi lazım geldiğini söylüyorlar.

        "6 GENEL BAŞKANIN AYNI ANDA AYAĞA KALKMASI FARLI BİR ŞEY"

        Adayın açıklanmasını çok istiyorlar, hem empoze ediyorlar. 3 senedir bizim genel başkanımızın, Kılıçdaroğlu'nun aday olmasını istiyorlar, bir yandan da hırpalıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı en başından itibaren ölçtü, biçti, 6'lı Masa'nın adayının Kemal Bey olacağına kanaat getirdi. Bunu sayın genel başkanımızla da paylaştım. Şimdi sayın genel başkanımız biraz hırpalanmış olarak girdi. Öbür seçimlerin mahiyeti farklı, bu seçimlerin mahiyeti farklı. Normalde CHP'nin belli bir oyu var. Çok üstüne de çıkmıyor, diyelim ki 25'ler civarında. Kemal Bey'le de hep 25'ler civarında olmadı. CHP'nin aldığı oydan ziyade Türkiye'deki rolü. Şimdi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 6'lı Masa'dan itibaren bunun mahiyeti değişti. Teker teker partilere bakıyoruz, Ali Babacan, Davutoğlu, Karamollaoğlu, Akşener'in partisine teker teker bakmak başka, bir de 6 genel başkanın aynı anda ayağa kalkmaları farklı bir şeydir. Bu 6'dan çok fazla eder, çarpan etkisi vardır.

        "SEÇİM TARİHİ İLAN EDİLİNCE ADAYI AÇIKLAMAK DOĞRU OLUR"

        Şimdiye kadar Türkiye'de kolay yapılabilmiş bir şey. İlk defa oluyor. Bunu bir araya getirmek zorluktur. Buradaki parti genel başkanları hem kendi partilerinin genel başkanlarıdır, kendi partilerinin programlarını ilan ediyorlar, günü geldiğinde ortak bir insan için oy isteyecekler. 6'lı Masa'nın toplam oyunun 50 üstünde olması lazım, öyle görüyorum. Biz şimdi Cumhur İttifakı'nın adayını bilmiyoruz. Ona kim karar verecek? YSK. Bizim açımızdan en görünür isim Kemal Kılıçdaroğlu bey. Ama Kemal Bey'e sorduğunuz zaman nihai iradenin 6'lı Masa olduğunu söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili şöyle bir durum var. Acaba Tayyip Bey, bu anayasaya göre yeniden cumhurbaşkanı adayı olabilir mi, olamaz mı? Bu ciddi bir tartışmadır. Meclis Başkanı benim ahbabımdır. Anayasa hocasıdır, o bile 35 sayfalık makale yazmak mecburiyetinde hissetti kendini. Ki, Tayyip Bey aday olabilir diye. Bu kadar sahih ve sarih olsa, 35 sayfa makaleye lüzum olur mu? Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığının belirleneceği yer YSK, bizim adayımızın belirleneceği yer 6'lı Masa. Ben seçim tarihi ilan edildikten sonra adayımızın açıklanmasını doğru buluyorum.

        "İMAMOĞLU KARARI HUKUKUN ZORLAMASI"

        Dava bütünüyle siyasi davadır. En son Meclis'te CHP grubu adına kapanış konuşmasında bu bahsi aldım. Sayın Ekrem İmamoğlu'na açılmış olan davanın ne tür bir dava olarak anlaşılması lazım geldiğini söyledim. Hukukun çok zorlanması olarak görüyorum ben. Ekrem Bey'in kendisini savunmasın sadedinde söylediklerinin tamamı doğru. Daha ileri aşamaya gideceğini beklemiyorum. Siyasi yasak beklemiyorum. Bu hukukun çok zorlanmış bir hali. Bu münasebetle hakaret demek ne demektir? Eskiden hakaret bir başka ceza imiş, küfür vesaire gibi şeyler bir başka şey imiş. Hiçbirisine oturmuyor. Ekrem Bey'in politik istikbalini de etkilemez.

        "TÜRKİYE TARIMDA KENDİ KENDİNE YETEN ÜLKELERDEN BİRİYDİ"

        REKLAM

        Bütçe netice itibariyle bir kanun. Onun içinde yapılacak olan değişiklikler belli bir usule ve prosedüre bağlıdır. Şimdi ortada öyle bir şey yok. Bu zaten 20 yıllık AK Parti iktidarının bu dünyadaki bunca iyi ekonomik iklimine rağmen, Türkiye'nin ekonomik imkanlarına rağmen başarılı olamamasının en önemli şeyi buna benzeyen işlerdir. Harcamaların, kalemlerin, gelirlerin arasında değişiklik yapmak icap edebilir. Yıl tamamlanmadan bütçe kanunu diye havada kalan bir r metin olmuş oldu. Normal mekanizma şöyledir, 5 yıllık planlama yaparız. AK Parti geldikten sonra 3 yıllık orta vadeli programı koydular, bu da olabilir. Buradan bir bütçe çıkarılır. Şimdi onların hiçbirisi kalmış değil. Bütçenin birkaç önemli kalemi var. Faiz kalemi var 566 milyar TL. Bu az mıdır, çok mudur ayrı bir şey. Bizim tarım sektörümüz var. Bütün dünyada önemli sektördür. Daha da önemli hale gelen bir sektör. En zengin gelişmiş ekonomilerde en çok destek verirler. AB'nin en başarılı bölümü ortak tarım politikasıdır, dünya kadar destek verirler. Hem tüketciyi koruyan, hem üreticiyi koruyan dengeli bir tarım politikası var. 1980'e kadar Türkiye tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydi. 80 askeri darbesinden sonra ve Turgut Bey döneminde biraz ihmal edildi. Geldi geldi, AK Parti 2006 yılında çok iyi bir şey yaptı.

        "GENÇLERİMİZİN ÇOK İYİ YETİŞMESİ İCAP EDİYOR"

        AK Parti tarımın ihmal edildiğini gördü, kanun çıkardı 2006 yılında. Tarım destekleme kanunu. Burada tarım desteklemesi her yıl milli gelirin yüzde 1'inden az olmamak üzere dendi. 2023 yılına gelelim, tarım destekleme rakamı 54 milyar TL. Milli gelirin yüzde 1'i olmuş olsa 156 milyar lira olması lazım. Halbuki tarıma ayrılan rakam 54 milyar. Bu böyle olunca neticede biz dünyanın bir ucundan beyaz et, alıyoruz, kırmızı et alıyoruz, her taraftan tarım ürünleri ithal ediyoruz. Yunanistan'dan pamuk ithal ediyoruz, Bulgaristan'dan saman ithal ediyoruz. 2003 yılının ikinci önemli tarafı. 21. yüzyılda devletin görevi uluslararası rekabete göre ülkesini bütünüyle hazırlamak. Müthiş bir global rekabet var. Türkiye'yi bu global rekabete hazırlamak. Hukuk sistemi, demokrasi böyle olacak ayrı. Bir de yetişmiş insan gücüyle global rekabete hazırlamak. Gençlerimizin çok iyi yetişmeleri icap ediyorlar. Eğitime ayrılan paya bakalım şimdi bütçeden. Faiz aklımızda olsun 566 milyar. Türkiye mekteplerinde yaklaşık 20 milyon öğrenci, 1 milyon küsur öğretmen var. Üniversitelerde 3 milyon öğrenci var, 5 milyon da yaygın öğretimden istifade eden var. Toplama 5 milyon diyelim. 200 küsur bin civarında öğretim görevlisi var. Verdiğimiz bütçe 571 milyar TL: Faiz kadar. Faiz eşittir milli eğitimin tamamı.

        "DÜNYANIN EN ZOR COĞRAFYASI"

        REKLAM

        Buradan bizim dünya ölçülerin üstüne çıkaracak öğrenci yetiştirme imkanımız sıfır. Dünyanın en zor coğrafyası ve en zor dış politika oluşturacak ülkelerin başında Türkiye geliyor. Bizden daha sıkıntılı hiçbir ülke yoktur. Rusya alfabesi Kril, dini hıristiyan, mezhebi ortodoks. Altında İran, arada ermenistan, Gürcistan var. İran, müslüman, Şii mezhebi. Irak, müslüman, çoğunluğu Şii, önemli bölümü sünni, Suriye, Arap, yönetimi Alevi. Yunanistan, alfabesi kril, Bulgaristan ortodoks, alfabesi kril. Böyle bir şey var mı? Şimdi böyle bir ülkenin hariciyecisi daha doğrusu dışişleri bürokrasisi, istihbarat bürokrasisinin en iyi olmamız gereken. 2023 yılındaki Dışişleri Bakanlığı'nın bütçesini sorsan ayıp olur. 17 milyar TL: 10 günlük faiz. Biz bununla Türkiye'nin BM'de tezlerini savunacağız, Yunanistan'a karşı kara suları haklarımızı savunacağız. AB Konseyi'nde savunacağız. Eskiden şöyle bir avantajımız vardı, hakkımız olmayanı isteyen bir devlet değildik. Bunu eskiden devlet adamlarına anlatıyorduk. Onlar biliyor, anlıyordu. Şimdi hükümetlerin gücü yetmiyor bu işe. Ayrıca bir parlamentoları var. ABD'de bir kongre var. Onların etkilendikleri sosyal kuruluşlar var. Bütün bunlara derdimizi anlatabiliyor olmamız lazım. 17 milyarlık bütçenin nesiyle anlatacağız bunu. Milli gelirin büyüklüğü az. Sadece faiz kalemi hepsini yutuyor. 10 günlük faizle Dışişleri'nin bütçesiyle idare etmeye çalışıyoruz. Bu olmaz, olmuyor zaten.

        "İKTİDARA GELDİĞİMİZDE DTP YENİDEN KURULACAK"

        Çalışmaların bir bölümünü biliyorum, bilgilendiriliyorum. Ama nihai bir şey yok. Burada ekonomiyi kimin istediğinden ziyade teker teker bakılırsa 6'lı Masa'da çok kudretli bir ekonomi kadrosu var. Az bilinir ama Temel Karamollaoğlu DPT'de uzman olarak çalışan bir insan. İngiltere'den dönüp geldikten sonra rahmetli Turgut Bey'in müsteşarlığı zamanda DPT'ye girmiş olan insanlar. Burada insanların anlaşmazlığı sözkonusu olmaz. Her ekonomik organizasyon kendi perspektifiyle bakar ekonomideki gelişmelere. DPT bir bütün halinde bakma amacıyla kurulmuş olan teşkilat. O yüzden DPT inşallah kurulacak. Türkiye 1947 yılında çok partili rejime geçti. 57 yıllık zaman dilimi var. Her yıl üstüste ortalama büyüme hızı yüzde 5,3. 2003'ten 2022 yılına kadarki ortalama büyüme hızı yüzde 5,2. 2000 yılına kadar dünyanın yarı nüfusu dünya ticaret hacminin içerisinde değildi. Çin değildi, Sovyetler Birliği yoktu. Bütün bunlar girdiler. Hareket halinde olan bir sermaye çıktı ortaya. Türk ekonomisi büyümeyi seven ekonomi. Bizim eksiğimiz yabancı sermaye yatırımındaki eksiklik. Genellikle kabul etmek istemediğimiz doğrudan yabancı sermaye yatırımları.

        REKLAM

        "BİZ 6'LI MASA İSEK ONLAR DA 3'LÜ MASA"

        İhracat tek başına bir anlam ifade etmiyor. Bunun yanında bir de ithalat var. Adına dış ticaret diyoruz. 20 yılın tümüyle bakalım. Bunun içinde her türlü dalgalanma, dünya şartı var. 2.8 trilyon dolar 20 yılın ihracat toplamı. İthalat 4.1 trilyon dolar. Dış ticaret açığı 1.3 trilyon. Üretmeden tüketilmiş olan bir rakam demek bu. Neredeyse ihracatın yarısı kadar dış ticaret açığı veriyoruz. Buna hiçbir ülke, hiçbir ekonomi dayanamaz. Çok ağır bir yük. 1.3 trilyon dolar üretmeden tüketmişiz. Demin söylediğimiz faiz tutarı buralardan geliyor. Bu faiz yükünü Türk ekonomisi taşıyamıyor. Cumhurbaşkanı, 'hiç kimse karşımasın, ben bildiğim gibi yönetirim' diyecekse bağımsız aday olacak. Eğer bağımsız aday değilse, bizim Cumhurbaşkanı adayımız 6'lı Masa'dan belirlenecek. Bu partiler bir kendi partilerine oy isteyecekler, iki anlaşıp cumhurbaşkanı adayımıza oy ver diyecekler. Cumhurbaşkanına oy isterken kendi parti programlarına göre istemeyecekler. Biz 6'lıyız ama orada da 3'lü Masa var. Hatta orada Doğu Perinçek var.

        "50 MİLYAR DOLAR NET PARAMIZIN OLMASI LAZIM"

        2017 yılından itabaren Türkiye dışarıdan borç da alamıyor. Özel sektörümüz 100 milyar dolar civarında borcunu azalttı. Biz ekmeğe muhtacız. Bütün bu paralar gelecek, Hazinemizin parasının döndüğü yer. Türkiye'nin normali 50 milyar dolar civarında net para olması lazım. Son 3 yıl - 50 milyar dolar. Devletin başı ağrıdığında asprin alacak parası yok. Bunun ucu kötü. Aşağı yukarı son 5 yıllık bütçe konuşmalarını ben yapıyorum. 1998'de Anavatan Partisi'nden Bursa milletvekiliydim. Benzer bir öngörüm oldu. Aslan gibi Hazine'den sorumlu bakanlarımız vardı. Kapalı grup toplantısında rahmetli Mesut Yılmaz Bey başbakanımız. 'Aklımızı başımıza alalım, bunun sonu Düyun-u Umumiye'dir' dedim. Bunun benzerini 2001'de yaşadık. 1854 yılında biz borçlandık. 1954'de borçlar bitti.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ