Kalkınma ateşi 100 yıl önce yakıldı
29 Ekim 1923'te Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve TBMM bu topraklarda artık "egemenliğin kayıtsız şartsız millete" ait olduğunu tüm dünyaya ilan etti. Türkiye'nin yönetim biçimi olarak Cumhuriyete geçmesi sadece idari bir reform değildi. 29 Ekim 1923, hayatın her alanına dokunan devrimlerin başlangıç tarihi oldu. Kuruluş döneminde ekonomik bağımsızlık ve kalkınma Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli hedefleri arasında yer aldı. Bu ideal kapsamında sanayiden tarıma, finanstan altyapıya kadar adımlarla Anadolu üzerindeki ölü toprağını attı ve pek çok alanda dünyayla rekabet edebilir hale geldi
Büyük fedakarlıklar ve mücadeleler sonucu kurulan Türkiye Cumhuriyeti bugün 100. yılını kutluyor. Cumhuriyet hayatın her alanında olduğu gibi Türk milletine ekonomik olarak da dünyayla rekabet etme, hatta çeşitli alanlarda dünyanın zirvesinde yer alma imkanı tanımıştır. Bunda bir asır önce atılan temellerin büyük etkisi olmuştur.
Kurtuluş Savaşı ile Türk milletinin bağımsızlığını kazanmasının ardından Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının en önemli ideallerinden birisi iktisadi bağımsızlığı da sağlayıp Anadolu topraklarında refahı sağlamak olmuştur.
Atatürk 1923'te yaptığı bir konuşmada ekonominin önemini şu ifadelerle vurgulamıştır:
"BİRİNCİ DERECEDE ÖNEM VERMEK ZORUNDAYIZ"
"Gerçekten Türk tarihi incelenirse bütün yükseliş ve çöküş sebeplerinin bir ekonomi sorunundan başka bir şey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veya mağlubiyetler, yokluk ve felâketler, bunların hepsi meydana geldikleri dönemlerdeki ekonomik durumumuzla ilgili ve ilişkilidir. Yeni Türkiyemizi lâyık olduğu düzeye eriştirebilmek için, kesinlikle ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız tamamen bir ekonomi döneminden başka bir şey değildir."
HER ALANDA EKSİKLİKLER VARDI
Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilerek Türk tarihinde yeni bir sayfa açılırken, genç Cumhuriyetin en önemli önceliklerinden birisi ekonomi olmuştur. Ekonomik hedeflere ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti'nin önünde pek çok zorluk vardı. Örneğin eğitimli nüfusun eksikliğinden öte genel olarak yıllarca süren savaşlar nedeniyle düşük nüfus sorunu vardı. 1. Dünya Savaşı öncesi saha sonra Türkiye'nin kurulduğu topraklarda 16 milyon kişi yaşıyordu. Cumhuriyet kurulduğunda ise bu sayı neredeyse 11 milyona düşmüştü.
1923'te ortalama yaşam beklenti süresi ise 35 yıl ile bir hayli düşük bir seviyedeydi. Sanayi altyapısı Avrupa'nın bir hayli gerisindeydi. Osmanlı döneminde yurtdışına tarım ihracatı yapılıyordu ancak tarımda modernleşme sağlanamamıştı. Modern ekipman eksikliği çalışacak nüfus eksikliğiyle birleşince tarım alanında da zorluklar yaşanıyordu.
15 YILDA YÜZDE 196 BÜYÜME
Bu ve benzeri birçok zorluğa rağmen genç Cumhuriyet ekonomik anlamda önemli bir büyümeye imza atabilmiştir. Stockholm Üniversitesi'nden Rodney Edvinsson'ın 2010'da vefat eden ünlü İngiliz İktisat tarihçisi Angus Maddison'un çalışmalarından derlediği bilgilere göre 1990 yılı sabit fiyatlarıyla 1923'te Türkiye ekonomisinin büyüklüğü 9.8 milyar dolar seviyesindeydi. Söz konusu veriler ve çalışma ülkeler arası karşılaştırmalar için yapılmıştır. Cumhuriyet'in 10. yılında bu rakam 21 milyar dolara, Atatürk'ün ebediyete intikal ettiği 15. yılda ise 29 milyar dolara ulaşmıştır. Yani Türkiye ekonomisi ilk 10 yılında kümülatif olarak yüzde 114, 15 yılda ise yüzde 196 büyümüştür.
1990 sabit fiyatlarıyla Türkiye ekonomisinin ilk 15 yıldaki gelişimi (milyon dolar):
DÜNYAYI GERİDE BIRAKTI
Verileri aldığımız çalışmanın asıl amacı ülkelerin ekonomik gelişimini karşılaştırmaktır. Buna uygun bir şekilde 1923-1938 döneminde İngiliz ekonomisine baktığımızda, İngiltere'nin 15 yıllık büyümesinin yüzde 40'ta kaldığını görüyoruz. Söz konusu dönemde Almanya yüzde 100, Portekiz yüzde 43, Hollanda yüzde 38, İtalya yüzde 35, Avusturya yüzde 29, Fransa yüzde 25, ABD ise yüzde 15 büyüme kaydetti. İspanya ise yüzde 9 daraldı.
1923-1938 yıllarında ülkelerin kümülatif GSYH artışı (1990 sabit fiyatlarıyla):
Burada bahsettiğimiz 15 yıllık süreçte o döneme kadar dünyada yaşanmış en büyük ekonomik kriz olan 1929 Büyük Buhranının da olduğunu unutmamak gerekiyor.
1923-1930 ARASI YILLIK ORTALAMA BÜYÜME YÜZDE 9.6
Yeditepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Turan Yay'ın 'Atatürk Dönemi Türkiye Ekonomisi ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan Devralınan Miras' başlıklı makalesinde yer alan verilere göre ise 1938 sabit fiyatlarıyla 1923-1930 arasında Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 9.6'lık bir büyüme kaydetti.
1930 sonrasında sanayide atılan adımlar sonrasında sanayi üretiminde 1930-1938 yılları arasında ortalama yüzde 11 büyüme sağlandı.
Sanayi kesiminin ekonomi içindeki payı 1923'te yüzde 12.6 iken bu oran 1939 itibarıyla yüzde 18'e yükseldi.
Atatürk bu verilerden anlaşılacağı gibi diz çöktürülmeye çalışan bir milletin bağımsızlığına öncülük etmekle kalmadı üzerine adeta ölü toprağı serilmiş Anadolu'da kalkınma ateşini de yaktı.
CUMHURİYET DÖNEMİ KURULAN VE TEMELİ ATILAN TESİSLER
Erken Cumhuriyet dönemi hükümetleri yerli üretim ve sermayeyi geliştirmek için pek çok önemli adım attı. 1923-1938 yılları arasında çoğu devlet işletmesi olmak üzere Türkiye'de şu fabrika, maden, üretim tesisleri kuruldu ve temeli atıldı:
KURULAN BANKALAR
Tabii iktisadi olarak kendi ayakları üzerinde durmak isteyen bir ülkenin sanayi tesisleri kadar finans kuruluşlarına da ihtiyacı vardı. Bu sebeple Cumhuriyet'in ilk 15 yılında TCMB dahil şu bankalar kuruldu:
Banka ve üretim tesislerinin yanında kalkındırmayı hızlandırmayı amaçlayan çeşitli kurumlar da bu dönemde faaliyete geçti. Amacı, yeraltı zenginliklerini arayıp çıkarmak, bunlardan işletilmekte olanları daha verimli duruma getirmek, bu alanda inceleme ve araştırma yapmak, faaliyet konusuyla ilgili elemanları yetiştirmek olan Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) 1935 yılında kuruldu.
"ÇİFTÇİ VE ÇOBAN BU MİLLET İÇİN UNSUR-U ASLÎDİR"
Tarım da kuruluşundan itibaren erken Cumhuriyet döneminin en çok önem verdiği alanlardan birisi olmuştur. Atatürk 1923 yılında yaptığı bir konuşmada şu ifadeleri kullanmıştır:
"Muhterem çiftçiler, sizler hepimizin babasısmız, hepimizin efendisisiniz. Kılıç ve saban bu iki fatihten birincisi ikincisine daima mağlup oldu... Çiftçi ve çoban bu millet için unsur-u aslîdir. Vakıa diğer unsurlar bu unsur-u aslî için lazım ve faydalıdır. Lakiıı hiçbir tevehhııme kapılmadan bilmeyiyiz ki o unsur-u aslî olmazsa diğer unsur da yoktur."
yoksulluğa itiyordu.
Bunların yanında altyapının da geliştirilmesi gerekiyordu. 1923 yılında Türkiye'de toplam 4.112 kilometrelik demiryolu ağı bulunuyordu. Ancak bunun 3387 kilometresi yabancı şirketlerin elindeydi. Cumhuriyet hükümetlerinin ilk olarak önceliği bu hatları millileştirmekti. Yabancıların elindeki hatlar dönemin parasıyla 42.5 milyon TL ödeme yapılarak millileştirildi.
Demiryolları bir yandan millileşirken diğer yandan yeni hatlar inşa edildi. 1927’de Kayseri, 1930’da Sivas, 1931’de Malatya, 1933’de Niğde, 1934 Elazığ, 1935 Diyarbakır, 1939’da Erzurum demiryolu ağına bağlandı. Bu dönemde inşa edilen ana hatlar şunlar oldu; Ankara- Kayseri-Sivas, Sivas-Erzurum, Samsun- Kalın (Sivas),Irmak-Filyos (Zonguldak kömür hattı), Adana-Fevzipaşa-Diyarbakır (Bakır hattı), Sivas-Çetinkaya (Demir hattı).
Bu atılımlarla demiryolu ağı 6.927 kilometreye ulaştı.
"DEMİRYOLLARI TÜFEKTEN TOPTAN DAHA ÖNEMLİ BİR EMNİYET SİLAHIDIR"
Atatürk demiryollarına verilen önemi 1931'de gerçekleştirdiği bir konuşmasında şu şekilde ifade etmiştir:
"Türkiye hükümetinin belirlediği projeler uyarınca belirli zamanlar içinde vatanın bütün bölgeleri çelik raylarla birbirine bağlanacaktır. Demiryolları memleketin tüfekten, toptan daha mühim bir emniyet silahıdır. Demiryollarını kullanacak olan Türk milleti, kaynağındaki ilk sanatkârlığının, demirciliğin eserini tekrar göstermiş olmakla gurur duyacaktır. Demiryolları Türk ulusunun refah ve uygarlık yollarıdır. "
KARAYOLLARI AĞI ATATÜRK DÖNEMİNDE 2 KATINDAN FAZLAYA ÇIKTI
Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında demiryollarına büyük önem verilmişti. Ancak özellikle 1929 yılından itibaren karayollarına yatırımlarda da küresel ekonomik sıkıntılara rağmen büyük bir artış yaşandı.
1923'te Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal sınırları içinde kalan alanda Osmanlı İmparatorluğu'ndan, 4 bin km’si iyi durumda, 13 bin 900 km stabilize ve 4 bin 450 km toprak yol olmak üzere toplam 18 bin 350 km’lik bir karayolu ağı kaldı.
Türkiye’de 1923 yılında 18 bin 335 km olan karayolları, 1930 yılında 29 bin 636 km’ye, 1938 yılında 40 bin 235 km’ye ulaştı.
Cumhuriyet'in ilk 15 yılında ise altyapının geliştirilmesi amacıyla ise şu köprüler inşa edildi:
Bugün Türkiye 100. yılında dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında bulunuyor. Yıllıklandırılmış gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) 1 trilyon doları aşarken, yıl sonunda istihdamın 31 milyon 654 bin kişiyi bulması bekleniyor. 2023 sonunda kişi başına milli gelirin ise 12 bin 415 dolar olarak gerçekleşmesi öngörülüyor. İhracat ise bu yıl yıllıklandırılmış olarak 250 milyar doların üzerini gördü.
Cumhuriyetin 2. yüzyılına girerken Türkiye her alanda çok daha büyük hedeflere gözünü dikmiş durumda. Bunu sağlayan 100 yılın azmi, emeği ve fedkarlıkları oldu.
Tüm Türkiye'de Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlanırken başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere geleceğe umutla bakabilmemizi sağlayan herkesi saygı ve minnetle anıyoruz...