Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Kendinizi iyi hissettirecek 15 duygusal film
        2

        Büyük (1988)

        (Big)

        12 yaşındaki Josh Baskin, karnavaldaki geçide katılmak ve yaşı kendisinden büyük bir kıza hava atmak için büyük biri olmayı diler. Zoltar adlı dilek makinesi, dileğinin kabul edildiğini söyler. Tuhaf olan, makinenin fişinin takılı olmamasıdır. Daha da tuhafı ise ertesi sabah yatağında bir yetişkin olarak uyanması olur… Öyle ki annesi bile tanımaz onu. Önceleri bir büyük olarak davranmak zordur. Ama alıştıkça her şey yoluna girer. Kız arkadaşı olur ve çok eğlenceli bir iş bulur. Yetişkinlik eğlencelidir. Peki, yarım kalan çocukluğu ve ergenliği? Tom Hanks’in harika performansıyla çok şey kattığı filmi Gary Ross ve Anne Spielberg yazmış, Penny Marshall yönetmişti. 32 yıl sonra hâlâ unutulmuş değil…

        3

        Düşler Tarlası (1989)
        (Field of Dreams)

        Gaipten gelen bir sese kulak veren Iowalı çiftçi Ray Kinsella'nın (Kevin Costner) hikâyesi... “Yaparsan, gelecek” diyen gizemli bir ses bu... Kinsella bu sesi dinleyerek, iflas etme pahasına mısır tarlasının orta yerine bir beysbol sahası inşa etmeye başlıyor ve bir süre sonra formasını giymiş bir oyuncu görüyor sahada. Sonra oyuncuların sayısı giderek artıyor ama onları herkes göremiyor. Sadece Ray, eşi ve kızı... Finale doğru her şey yavaş yavaş duygusal bir aile hikâyesine bağlandıkça “Yaparsan, gelecek” sözünün asıl anlamı tam olarak ortaya çıkıyor ve Ray, gerçek cennetin nerede olduğunu keşfediyor... W. P. Kinsella'nın “Shoeless Joe” adlı kitabından yönetmen Phil Alden Robinson tarafından sinemaya uyarlanan “Düşler Tarlası” bugün kült bir film olarak kabul ediliyor.

        4

        Bugün Aslında Dündü (1993)

        (Groundhog Day)

        Hava durumu sunucusu Phil (Bill Murray), huysuz, aksi, benmerkezci ve bencil biridir. Hayatı sadece yakındakiler için değil, kendisi için de ne kadar zorlaştırdığını fark etmez. Kamera önünde olmanın avantajlarından yararlansa da yaptığı işi sevmez… Ve sonra, bir an önce terk etmek istediği bir kasabada, bir an önce bitmesini istediği bir günün içinde sıkışır kalır. Artık hep aynı güne uyanmaya başlar… Bitimsiz bir kısır döngüdür bu... Yıllarca tek bir günün içinde yaşayan Phil’in serüveni, kendimize ve hayatımıza yeni bir gözle bakmamızı sağlayacak kadar çarpıcı aşamalardan geçiyor. Romantik, eğlenceli ve düşündürücü bir film. Gerçek bir klasik.

        5

        Esaretin Bedeli 1994

        (The Shawshank Redemption)

        Stephen King’in 1982 tarihli ‘Rita Hayworth ve Shawshank Redemption’ adlı novellasından filmin yönetmeni Frank Darabont tarafından sinemaya uyarlanan ‘Esaretin Bedeli’, sinemalarda öyle çok büyük bir ilgi görmemiş ama videosunun çıkışı ve televizyon gösterimleriyle birlikte 1990’ların en sevilen filmlerinden biri olmayı başarmıştı. Filmin büyük bölümü, Shawshank Cezaevi’nde geçer. Filmin anlatıcısı, cezaevinin kıdemli mahkumlarından Red’dir (Morgan Freeman)… Hikâyenin kahramanı ise karısını ve âşığını öldürme suçundan müebbete mahkûm olan masum Andy Dufresne’dir (Tim Robbins)… ‘Esaretin Bedeli’ iyilerin her zaman kazanacağına olan inancımızı tazeleyen bir film. Özellikle final, unutulmaz...

        6

        Forrest Gump (1994)

        Zekâyı ölçebilir, bir insanın öğrenme kapasitesinin düşük olduğunu ispat edebilirsiniz. Ama bir insanın bu dünyaya yapacağı katkıyı, insanlara verebileceklerini asla önceden tahmin edemezsiniz… IQ’su 75 olan Forrest Gump’ın hikâyesini seyrederken standart zekâ ölçümlerinin bir insanın gerçek kapasitesi hakkında fikir vermeyeceğini daha iyi anlıyorsunuz. Hayatta birçok insanın gelemeyeceği yerlere ulaşan Forrest Gump’ın sevgiye verdiği önceliği görmek ise filmin belki hepimize en iyi gelen yanı… Seyri çok keyifli, eğlenceli ve duygusal bir film. Winston Groom’un 1986 tarihli romanından uyarlanan filmi Robert Zemeckis yönetmiş, başrolünde ise Tom Hanks oynamıştı.

        7

        Yeni Bir Başlangıç (1996)

        (Jerry Maguire)

        Mesleki başarı, yüksek maddi kazanç her zaman mutluluk anlamına gelmez. Manevi tatmin çok daha başka bir şeydir… Mesleğinin zirvesine çıkmış spor menajeri Jerry Maguire, yaşadığı bir iç aydınlanma sonucunda kendini sorgular ve hayatının geri kalanında işini daha doğru ve dürüst şekilde yapmaya karar verir. Kuşkusuz bunun bazı bedelleri olacaktır ama o her şeyi göze alır. Artık tek bir sporcusu ve asistanı vardır… Cameron Crowe’un yazıp yönettiği filmde Tom Cruise, kariyerinin en iyi performanslarından birini çıkarıyor. Ona eşlik eden oyuncular ise Cuba Gooding Jr. ve Renée Zellweger.

        8

        Can Dostum (1997)

        (Good Will Hunting)

        Üniversitede temizlikçi olarak çalışan Will Hunting (Matt Damon), bir gün tahtaya yazılı zor problemi çözünce Profesör Lambeau’nun (Stellan Skarsgard) dikkatini çeker. Gizli bir dâhi olduğu anlaşılan Will, Lambeau ile matematik çalışmayı ve terapi görmeyi kabul eder. Sorunları olan bu genci topluma kazandırma görevi Freud’u hatırlatan sakalıyla Robin Williams’ın canlandırdığı psikoterapist Sean Maguire’a verilir. Williams kariyerinin en iyi performanslarından birini çıkardığı bu rolle 1998’de Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını kazanmıştı. Filmin zirvesi kuşkusuz Maguire’ın Will’in “şifresini çözdüğü” terapi sahnesi. En parlak zekâların dahi duygusal yıkımlar karşısındaki kırılganlığını gösteren film, yeniden başlama umudunu ön plana çıkarıyor. Senaryosuyla Matt Damon ile Ben Affleck’e Oscar getiren filmi Gus Van Sant yönetti.

        9

        Yeşil Yol 1999

        (The Green Mile)

        Paul Edgecomb, bir Fred Astaire filmi seyrederken 1935’e, cezaevinde çalıştığı yıllara gider. Paul o yıllarda idam mahkûmlarının kaldığı bölümden sorumludur. İdama mahkûm edilen hükümlülerin arasında John Coffey adlı dev gibi bir Afro-Amerikalı da vardır. İki beyaz kıza tecavüz edip öldürdüğü söylenen John, altın gibi kalbi ve sahip olduğu şifa veren doğaüstü yetenekleriyle Paul’ü derinden etkiler... Stephen King’in 1996 tarihli romanından, Frank Darabont tarafından sinemaya uyarlanıp yönetilen film, ırkçılık ve ayrımcılık eleştirisiyle öne çıkan göz yaşartıcı ve duygusal bir yapım.

        10

        Billy Elliot (2000)

        İngiltere’de bir kömür madeni kasabasında yaşayan genç Billy, bale dersi alan kızları gördüğünde hayatının en büyük tutkusunu keşfeder… Üstelik yeteneklidir. Ama küçük bir kasabada bale yapan kızların arasına karışması, onlarla birlikte eğitim alması, pek de kolay değildir. Madende çalışan babası ve abisi, baleye tümden karşıdır. Çünkü bale yapan bir erkek onların zihninde direkt olarak eşcinselliği çağrıştırır… Billy’nin önünde iki seçenek vardır. Ya tutkusuna gem vuracak ya da babası ve abisine karşı gelme pahasına hayallerinin peşinden gidecektir… Lee Hall’un yazdığı Stephen Daldry’nin yönettiği film, özellikle final sahnesiyle hafızalara kazınmıştı. Jamie Bell’in de Billy Elliot’da harika bir performans çıkardığını belirtelim.

        11

        Amélie (2001)

        (Le fabuleux destin d'Amélie Poulain)

        Hayata karşı olumlu yaklaşımı ile mutsuzluğa, depresyona ve kederli çocukluğuna meydan okuyan Amelie’nin (Audrey Tautou) hikâyesi… Sevmesini, dokunmasını bilmeyen bir baba ve intihar etmiş bir annenin çocuğu olan Amelie, başkalarını mutlu etmenin kendisine iyi geldiğini keşfeder. Bu keşif bütün hayatını değiştirir. Bir gün insanların istemeyip çöpe attığı fotoğrafları toplayan Nino (Mathieu Kassovitz) ile tanışır ve onda aşkı bulur. Defalarca seyretmek isteyeceğiniz, müzikleri ve görüntüleriyle size kendinizi hep iyi hissettirecek bir film… Yönetmen Jean-Pierre Jeunet, senaryoyu Guillaume Laurant’la birlikte yazdı.

        12

        Aşk Her Yerde (2003)

        (Love Actually)

        Londra’daki Heathrow Havaalanı’nda birbirlerine sevgiyle sarılan insanların görüntüleriyle açılan film, “dünyada sandığımızdan çok daha fazla sevgi olduğu ama bizim bunu fark etmediğimiz” tezinden hareket ediyor. Londra’da Noel döneminde geçen film, içlerinde İngiltere Başbakanı ve orta yaşlı bir rock yıldızının da olduğu birbirinden çok farklı insanların iç içe geçen hikâyesini samimi ve sıcak bir üslupla anlatıyor. İngiliz romantik komedisinin usta ismi Richard Curtis’in yazıp yönettiği film, Frank Capra’nın “Şahane Hayat”ıyla birlikte gelmiş geçmiş en iyi Noel filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Duygusal olduğu kadar komik bir film aynı zamanda… Depresif ve mutsuz havadan kurtulmanıza yardımcı olabilir.

        13

        Küçük Gün Işığım (2006)

        (Little Miss Sunshine)

        Küçük Olive’in ailesinde mutlu tek bir kişi dahi yok… Babası işinde başarıyı yakalayamamış bir adam... Annesi, aileyi bir arada tutmaya çalışmaktan yorulmuş, hayatından bezmiş bir kadın… Büyükbabası madde bağımlılığı nedeniyle huzurevinden kovulmuş durumda. İntihar eğilimli amcası büyük bir aşk acısı yaşıyor ve herkesten nefret eden abisi 9 aydır kimseyle konuşmadan Nietzsche okuyor, uçuş okuluna hazırlanıyor… Olive’in hayali ise güzellik yarışmasına katılmak ve bu hayal, bütün aileyi zorunlu olarak bir araya getiren bir yolculuğa dönüşüyor… Michael Arndt’ın yazdığı, Jonathan Dayton ve Valerie Faris’in yönettiği ‘Küçük Gün Işığım’ başarıyı kutsayan Amerikan kültürüne inat, mutluluğun her şeyden önce sevgiyle ilgili olduğunun altını çiziyor, alternatif bir aile filmi olmayı başarıyor. Başta Abigail Breslin olmak üzere tüm oyuncular mükemmel.

        14

        Zamanda Aşk (2013)

        (About Time)

        Ailenin diğer erkekleri gibi evin içindeki bir dolaba girerek geçmişe yolculuklar yapan Tim’in (Domhnall Gleeson) hikâyesi… Tim arada egosunu okşamak, rezil olduğu durumları toparlamak için dolaplara girse de yeteneğini daha çok, âşık olduğu Mary (Rachel McAdams) ile birlikte olmak için kullanıyor. Gün geliyor zamanda yolculuğun her şeyi çözemeyeceğini anlıyor. Tim, finale doğru, bütün o ergen fantazilerinden vazgeçip, babasının (Bill Nighy) da yardımıyla mutluluğa giden asıl yolu keşfetmeye başlıyor. Onun keşfettiği, gerilimi, tasayı ve korkuları bir yana attığımızda, hayatın tadını daha iyi çıkartabileceğimiz fikri... Tim'in değiştirmek için değil, sadece olacakları bilerek yeniden yaşadığı günlerdeki mutluluğu seyirci için de anahtar niteliğinde. Richard Curtis’in yazıp yönettiği "Zamanda Aşk", bitince kendinizi iyi hissettiğiniz, sevdiklerinize sarılmak istediğiniz türde filmlerden...

        15

        Walter Mitty'nin Gizli Yaşamı (2013)

        (The Secret Life of Walter Mitty)

        Steve Conrad’ın, James Thurber’ın aynı adlı öyküsünden esinlenerek sinemaya uyarladığı film, Life dergisinde çalışan Walter Mitty’nin hikâyesini anlatıyor. Walter, efsane fotoğrafçı Sean O’Connell’in, derginin online’a geçmeden önce yayımlanacak son sayısının kapağında ısrarla kullanılmasını istediği ‘25 numaralı negatifi’ bulmak için uzun bir yolculuğa çıkıyor… Filmi yöneten ve başrolünde oynayan Ben Stiller, yıllarca kendi hayal dünyasında yaşayan Walter Mitty'nin gerçek serüvenlerini anlatırken insan emeğinin değerinin altını çizen harika bir ‘kendini iyi hisset’ filmine imza atıyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ