Kolajen nasıl kullanılmalı? Hangi tipi eklemlere hangi tipi cildimize iyi geliyor?
Kolajen konusunda bilgilerimiz net değil. Sanıyoruz ki her kolajen aynı. Oysa farklı tipleri ve kullanım alanları var. Hangi tipi ne için kullanılmalı? Araştırmalar ne diyor? Kırışıklıklar, eklem bozuklukları, saç ve tırnaklar için faydalı mı? İşte farklı uzmanlardan konuya dair görüş ve öneriler. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu'nun haberi
Vücudumuzda en çok bulunan proteinin adı kolajen. Bu proteinler; kas, saç, deri, kemik ve tendonlar başta olmak üzere vücut parçalarının güçlü ve esnek olmasını sağlayan yapı taşları olarak tanımlanıyor ve esas olarak; glisin, prolin ve hidroksiprolin amino asitlerinden oluşuyor. Kısaca tendonlarımızı, kemiklerimizi ve eklemlerimizi koruyup onarmak için bu aminoasitlere ihtiyacımız var. Tüm kolajen türleri, vücudun dokularının şeklini, elastikiyetini ve gücünü korumasına yardımcı olsa da her türünün farklı özelliklere ve farklı işlevlere sahip olduğunu unutmamak gerekiyor.
EN YAYGIN KOLAJEN TÜRÜ TİP1
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadriye Çetinkaya Öneş, kolajen ile ilgili olarak, “En az 28 tip kolajen var. Bunlardan tip I, II ve III olarak sınıflandırılanlar tüm kolajenlerin yüzde 80 - 90'ını oluşturuyor” diyerek konuya ilişkin önemli bilgiler veriyor. Buna göre;
*Tip I: Tüm bağ dokularında bulunan en yaygın tip olduğu biliniyor.
*Tip II: Eklemlerde ve omurlararası disklerde bulunuyor.
İnsanlar yaş aldıkça doğal olarak dokulardaki kolajeni kaybediyor. Özellikle menopoz sonrası, kadınlarda kolajen kaybı çok daha hızlı gerçekleşiyor. İskelet sisteminde bulunan kolajen yaşla birlikte azaldığı için bu durum kemik gücünde de azalmaya neden oluyor. Kolajende azalma kıkırdakta zayıflama ile birlikte eklemlerde değişikliklere yol açıyor. Bunun sonucunda ‘osteoartrit’ gibi dejeneratif eklem bozuklukları (eklem kireçlenmesi) ve kemik gücünde azalma gibi hastalık riskleri artıyor.
YAŞA BAĞLI KOLAJEN KAYIPLARI GİDERİLEBİLİR Mİ?
Yaşa bağlı kolajen kayıplarını önlemek mümkün olmasa da sürecin yavaşlatılabileceği belirtiliyor. Sigara ve alkol kullanımı, şekerli veya işlenmiş gıdalar tüketmek kolajen üretimini olumsuz etkiliyor. Sigara ve aşırı alkol tüketiminden kaçınmak, bol miktarda C vitamini içeren meyve-sebze tüketmek, diğer antioksidan ve anti- inflamatuar içeren doğal gıdalarla beslenmek ve spor yapmak ise kolajen kaybı ve buna bağlı oluşabilecek hasarlardan korunmayı sağlıyor.
KAS İSKELET SİSTEMİ PROBLEMLERİNDE YARARLI SONUÇLAR
Prof. Dr. Kadriye Çetinkaya Öneş, eklem kireçlenmesi, kemik yoğunluk kaybı gibi iskelet sistemi problemlerinde, özellikle tip 2 kolajen takviyeleri ile ilgili araştırmaların yararlı sonuçlarına dikkat çekiyor. Tip 2 Kolajenin egzersizle birlikte eklem işlevselliğini iyileştirmede ve eklem ağrısını azaltmada yararlı olduğunu gösteren araştırmalar da bulunuyor. Öneş, vücut kompozisyonunda, kemik gücünde ve kas iyileşmesinde de belirli gelişmeler gösterildiğini söyleyip; “Klinik çalışmalarda etkinliği kanıtlanmış ve ülkemizde Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ar- Ge Teknoloji Geliştirme Merkezinde üretilen UC II Tip 2 kollajen molekülünü hastalarımızda kullanıyoruz. Eklem kıkırdak kaybı, kireçlenme, kemiklerde güçsüzlük gibi sağlık problemlerinde kolajen takviyesini mutlaka doktorunuzun tavsiyesi ile alın”diyor.
KOLAJENİN CİLT İÇİN FAYDALARI
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlkin Zindancı kolajenin cilt için yararları konusunda; “Yaşlanma doğum ile başlar ve tüm organlarda görülür. Deri, insan vücüdunu çevrelemesi ve doğrudan göze hitap etmesi nedeni ile yaşlanmanın en çok hissedildiği yapıdır. Deri yapısında yer alan pek çok maddenin zaman içinde azalması yaşlanmayı hazırlayan nedenler arasındadır. Özellikle proteinler ve peptidler pek çok organda olduğu gibi deride de temel yapı taşı olarak görev alır. Bu proteinlerin en önemlilerinden biri de kolajendir. Kolajen vücudumuzdaki proteinlerin yüzde 25’ini, derideki proteinlerin ise yaklaşık yüzde 80’ini oluşturur”diyor.
SAÇ VE TIRNAKTA DA VAR
Kolajen kompleks yapısıyla bağ dokuda bulunan deriyi destekliyor ve dokuların birbirine sıkıca bağlanmasını sağlıyor. Bu, esneklik, parlaklık ve yumuşaklık anlamına geliyor. Ayrıca su ve mineral tutulmasında da görev aldığı için doku gerginliğinin ve neminin ayarlanmasına yardımcı oluyor. Kolajen, fibroblast adı verilen hücreler tarafından doğal yollarla oluşturuluyor. Vücutta tüm dokularda bulunmakla birlikte; deri, tendonlar, kıkırdak ve kemik dokuda daha fazla yer alıyor. Derinin uzantısı sayılan saç ve tırnakta da bulunuyor ve bu dokuların sağlığı için çok önemli olduğu belirtiliyor.
HANGİ TİP VÜCUDUN NERESİNDE?
Kolajenin çeşitli tipleri bulunduğuna vurgu yapan Zindancı, deride en çok tip 1, kemik ve kıkırdak dokuda en çok tip 2 kolajen bulunduğunu söylüyor ve kolajenin tipleri ile vücutta nerelerde bulunduğu hakkında aşağıdaki bilgileri veriyor:
*Tip 1 kollajen: Deri, kemik ve tendonlarda
*Tip 2 kollajen: Kıkırdak doku, omurgalar arasındaki disk
*Tip 3 kollajen: Deri, akciğer ve damarlar
*Tip 4 kollajen: Deri, böbrek
*Tip 7 kollajen: Deri, kan damarları ve düz kaslarda bulunur
KIRIŞIKLIK ARTIŞI VE KİREÇLENMEYİ GECİKTİRİYOR MU?
Kolajen 30’lu yaşlardan sonra her yıl yaklaşık yüzde1 oranında azalıyor. Bu da zaman içinde derinin elastikiyetinin ve sıkılığının azalmasına, kırışıklıklara, sarkmalara, rengin canlılığını kaybedip kurumasına yol açıyor. Bunun dışında saçlarda seyrelme, dökülme, canlılık kaybı, tırnaklarda kolay kırılma gibi bulgular görülüyor. Bu nedenle vücutta kaybın başladığı yaşlardan itibaren kolajenin düzenli olarak alınması başta deri, kemik, kıkırdak doku, saçlar ve tırnaklar olmak üzere tüm organlarda yaşa bağlı yıkıcı bulguların seyrini yavaşlatıp yaşlanmayı geciktiriyor.
HANGİ MİKTARDA ALINMALI?
Kolajen vücutta depolanmadığı için yapılan araştırmalarda alınması gereken günlük miktarın 8000 -10.000 mg olduğu belirtiliyor. Mide bağırsak sisteminden daha kolay emilmesi ve maksimum miktarda faydalanılması için şase adı verilen suda eriyen ya da sıvı formları öneriliyor.
İÇERİĞİNDE NE OLMALI?
Kollajen içeren ürünlerin özellikle yaşlanmayı geciktiren quercetin, isoquercetin, selenyum, vitamin E, vitamin C, koenzim Q10, üzüm çekirdeği ekstresi gibi antioksidan maddeler, hyaluronik asit, elastin gibi derinin temel maddeleri ve diğer vitaminlerle birlikte alınmasının, yararlılığını çok daha fazla artıracağı belirtiliyor.
CİLTTE GÖZLE GÖRÜLÜR İYİLEŞME
Ağız yoluyla alınan kolajenin deri üzerindeki olumlu etkileri ile ilgili pek çok bilimsel çalışma bulunuyor. Bu çalışmalar sonucunda kolajen takviyesi ile deride gözle görülür düzelmeler olduğu ortaya konuyor. Derinin, ‘viskoelastisite’ adı verilen basınç uygulandığında eski haline dönme kapasitesi, su tutma kapasitesi, nemlenme oranı, deri tabakasının yoğunluğu ve kalınlığının arttığı ve bu etkilere bağlı olarak kırışıklık ve sarkmalarda gözle görülür iyileşme saptandığı belirtiliyor. Bu iyileşme halinin hücresel düzeyde histopatolojik incemelerle ve radyolojik görüntüleme yöntemleri ile de kanıtlandığı belirtiliyor. Kollajen içeren ürünlerin kısa süreli kullanımından ziyade en az 3-6 aylık kürler halinde, uzun yıllar kullanılması öneriliyor.