Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Marilyn Monroe, ölümünden sonra da erkekleri kendine âşık etti

        Norma Jeane Baker veya Norma Jeane Mortenson olduğu günlerde kimse ona güzel olduğunu söylemedi.

        Marilyn Monroe olduğu günlerde ise erkekleri büyüledi.

        Ölümünden sonra bile kendine âşık ettirmeyi sürdürebildi.

        Her aileye otomobil, rahat ve güvenli yollar, cazın baştan çıkarıcı coşkusu, en yüksek binalarla 'Rüya Ülke'nin oluşturulmaya başlandığı yıllarda, 1 Haziran 1926'da Melekler Şehri Los Angeles'ta doğdu.

        New York Borsası'nda kurların çöktüğü, binlerce şirketin battığı, bankaların kapandığı, milyonlarca kişinin işsiz kaldığı, toprak sahibi çiftçilerin gündelik işlerin peşine düştüğü 24 Ekim 1929'da başlayan ABD'nin en büyük ekonomik bunalımını yaşadığı yıllarda büyüdü.

        ABD'nin Sovyetler Birliği ile dünyanın iki süper gücünden biri olduğu yıllarda henüz 36 yaşındayken öldü.

        REKLAM

        İKİ ADAMDAN HANGİSİ BABASI?

        Marilyn Monroe'nun çalkantılı hayatı henüz bebeklik yıllarında başladı.

        Her ne kadar doğum belgesinde babasının Martin Edward Mortenson olduğu yazsa da hayatını kaleme alan birçok kişiye göre Charles Stanley Gifford'un kızıdır.

        .png
        .png

        Charles Stanley Gifford (1898 - 1965)

        Eşinden boşandığı için kötü günler geçiren, RKO Stüdyoları'nın film editörü annesi Gladys Pearl Baker'ın şizofreni hastalığı yüzünden Norma Jeane'in hayatı daha küçük yaşlarında alt üst oldu.

        Gladys Pearl Baker (1902 - 1984)

        Gladys Pearl Baker, doğuma birkaç hafta kala terk edildiği için kızına babasının kim olduğunu söylemedi.

        Norma Jeane, annesi Gladys Pearl Baker ile plajda...

        Norma Jeane, annesinin şizofreni hastalığından dolayı hastaneye yatırılması nedeniyle çocukluk yıllarını yetimhanelerde ve aralarında aşırı dindar olan Albert Bolender - Ida Bolender çifti de olmak üzere çeşitli bakıcı ailelerin yanında geçirdi.

        Norma Jeane (Sağdaki çocuk) 3 yaşında...

        Bir süre sonra Grace McKee, yakın arkadaşının kızının haline üzülerek Norma Jeane'nin bakımını üstlendi.

        Ne var ki Grace McKee evlenince 9 yaşındaki Norma Jeane'i yeniden Los Angeles yetimhanesine gönderdi.

        Norma Jeane'in yetimhane günleri...

        Grace McKee, 11 yaşına gelen Norma Jeane'i tekrar yanına aldı.

        Yetimhaneden kurtulan Norma Jeane'in güzel günleri uzun sürmedi.

        Hayat, küçük bir kız çocuğunun omuzlarına taşıyabileceğinden daha fazla yük yükledi.

        REKLAM

        Grace McKee'nin eşi Ervin Silliman Goddard, Norma Jeane'e cinsel tacizde bulundu.

        Bunun üzerine Grace McKee, çareyi Norma Jeane'i büyük halası Olive Brunings'in yanına göndermekte buldu.

        Norma Jeane, orada da büyük halasının oğullarının cinsel taciziyle karşılaşınca bu kez Grace McKee'in yaşlı halası Ana Lower'ın yanına gitti.

        Ana Lower'ın bir süre sonra hastalanması üzerine Norma Jeane, Grace McKee ile Ervin Silliman Goddard'ın yanına dönmek zorunda kaldı.

        Grace McKee, Norma Jeane'i evinde istemese de artık gideceği yeri kalmadığı için çok sevdiği arkadaşının kızını sokağa da atamıyordu.

        En iyi çare artık 16 yaşına gelen Norma Jeane'in evlenmesiydi.

        EVLENMEK TACİZDEN KURTULMAKTI

        Aklında da komşusunun 21 yaşındaki oğlu James Dougherty vardı.

        Norma Jeane, cinsel tacizlere uğradığı, yarın nerede olacağını bilmediği hayatının verdiği yorgunluğunun da etkisiyle Grace McKee'nin evlilikle ilgili fikrine sıcak bakarak henüz çocuk yaştayken evlendi.

        Norma Jeane - James Dougherty

        'SAVAŞTA ÖLÜRSEN HAYATIMI ÇOCUĞUMUZA ADAYACAĞIM'

        ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'na girmesiyle eşi James Dougherty, askere gidecekti.

        Norma Jeane ise anne olmak istiyordu.

        Eşine şöyle dedi; 'Sen askere gitmeden önce hamile kalayım. Sana söz veriyorum, savaşta ölürsen hayatımı çocuğumuza adayacağım.'

        Eşinin cevabı ise şöyleydi; 'Daha 17 yaşındasın, olmaz.'

        REKLAM

        James Dougherty, savaşa gitti.

        Eşi askere gidenlere hayatlarını idame ettirmeleri için genelde fabrikalarda iş veriliyordu.

        Norma Jeane de o fabrikalardan birinde çalışırken bir fotoğrafçı asker eşlerinin fotoğraflarını çekti.

        FOTOĞRAFLARI CEPHEDE ELDEN ELE DOLAŞTI

        Çekilen fotoğraflar, askerlere moral vermesi için cephelere gönderildi.

        Norma Jeane'in fotoğrafları kısa sürede tüm cephelerde ünlendi

        Fotoğrafları askerlere moral verirken kıskançlık krizine giren James Dougherty'nin morali bir hayli bozuldu.

        Cepheden yazdığı mektupla boşanmak istediğini belirtti.

        Norma Jeane iken İkinci Dünya Savaşı'nda cephedeki askerlere fotoğraflarıyla moral oldu. Marilyn Monroe olduğu günlerdeyse Kore Savaşı'nda 1954'te cephede söylediği şarkılarla askerlere moral verdi.

        James Dougherty, savaştan sağ salim döndü ama Norma Jeane için eski James Dougherty değildi.

        James Dougherty, cephede eşinin fotoğraflarının elden ele dolaşmasını hazmedemedi.

        Bu yüzden de evlikleri de yürümedi.

        1946'da boşandılar.

        Norma Jeane 20 yaşındaydı.

        Savaşın hasarlarını geride bırakmak isteyen ABD, sanayiden görsel sanatlara kadar top yekun bir kalkınma hareketi gerçekleştirmekteydi.

        Sarsıntılı çocukluk yıllarında eğitim alamayan, Van Nuys High School'u bırakmak zorunda kalan Norma Jeane'in elinden gelen bir iş yoktu.

        Ama güzelliği vardı.

        Norma Jeane, Van Nuys High School'un yıllığında görülüyor...

        REKLAM

        MODELLİK BAŞINA 5 $

        The Blue Book adlı mankenlik ajansına girerek modellik yapmanın yanı sıra oyunculuk ve şarkıcılık kurslarına katıldı.

        Modellikten kazandığı para azdı.

        Her işten sadece 5 $' kazandı.

        Oyunculuk ve şarkıcılık dersleri de oldukça masraflıydı.

        PARA KARŞILIĞINDA SEKSİ POZLAR VERDİ

        Bu nedenle bir fotoğrafçının teklifini kabul ederek para karşılığında seksi pozlar verdi.

        Norma Jeane, fotoğraf makinesinin karşısında adeta üzerinden elbiselerini değil geçmişini çıkardı.

        Daha doğrusu sarsıntılı geçmişinden kurtulup adeta çırılçıplak bir şekilde ikinci kez doğdu.

        En azından umudu bu yöndeydi.

        İMZA ŞARTI MARILYN MONROE OLMAKTI

        Cesur pozları nedeniyle magazin dergileri için cazip hale gelen Norma Jeane, 20th Century-Fox'un yöneticisi Ben Lyon'un dikkatini çekti.

        Deneme çekimleri sonrası 20th Century-Fox ile 6 aylık sözleşme imzaladı.

        Ben Lyon'un bir şartı vardı;

        'Adın artık Marilyn Monroe olacak.'

        AFİŞTE ADI DA YOKTU FOTOĞRAFI DA

        Norma Jeane, 'Marilyn Monroe' adını ilk kez kullandığı 1947 yapımı 'Dangerous Years'ın restoran sahnesinde küçük bir rol olan garson 'Evie' karakteriyle sinemaya atıldı.

        Afişte yer almayan adı jenerikte 14'üncü sıradaydı.

        Dolayısıyla kimse Marilyn Monroe'nun farkına varamadı.

        'Dangerous Years'da garson 'Evie'...

        REKLAM

        1948'de 'Scudda Hoo! Scudda Hay!' ile ikinci kez kendini gösterme fırsatı yakalayan Marilyn Monroe, rolü diyaloglu olsa da afişte olmayan adı jenerikte 18'inci sırada yer aldı.

        Filmin yapımcısı 20th Century-Fox, yeni bir film için sözleşme yapmaya yanaşmadı.

        Gerekçeleri şu oldu; 'İki filmin de battı.'

        Her ikisinde de başrol olmamasına rağmen filmlerin gişe yapmamasının günahının neden Marilyn Monroe'nun üzerine yıkıldığı bilinmiyor.

        Mutlaka başka bir nedeni vardır.

        İnsanın aklına türlü türlü nedenler geliyor ya, neyse...

        İLK BAŞROL OYUNCULUĞU 500 $

        20th Century-Fox'un en büyük rakibi Columbia Pictures, Marilyn Monroe'da bir ışık gördü ama şirketin yöneticileri bunu kendisine o dönemlerde hiç söylemedi.

        Columbia Pictures, 'Ladies of the Chorus' ile Marilyn Monroe'ya başrolde yeni bir şans verdi.

        Müzikli bir film türü olan ve 500 $ kazandığı 'Ladies of the Chorus'da aynı zamanda şarkı söyleyip dans ederek yüksek paralar ödeyerek aldığı derslerin getirisini ilk kez gözler önüne serdi.

        Film, beklediği kadar izlenmeyince Columbia Pictures da 20th Century- Fox gibi Marilyn Monroe ile yeni film için sözleşme imzalamadı.

        REKLAM

        Bir yıl işsiz kaldıktan sonra United Artists'tin 'Love Happy' (Mutlu Aşk) ile sinemaya dönen Marilyn Monroe, birkaç filmde küçük ama etkileyici rollerden sonra eleştirmenlerinin dikkatini çekti.

        20th Century-Fox, Columbia Pictures, Metro-Goldwyn-Mayer ve annesinin bir dönem film editörü olarak çalıştığı RKO Stüdyoları'nın filmleriyle ayakta durmaya çalıştı.

        'Peggy' karakterini canlandırdığı 'Clash of Night'in (İki Sevgi Arasında) ticari başarısı, eleştirmenlerin dikkatinin Marilyn Monroe'nun üzerine çekilmesini sağladı.

        1947 - 1953 arasındaki 6 yılda rol aldığı 18 filmin arasında yer alan 'Clash of Night' ile eleştirmenlerin dikkatini çekse de deyim yerindeyse kabuğunu bir türlü kıramadı.

        1953'te rol aldığı, kocasını öldürmeye çalışan 'Rose Loomis'i canlandırdığı 'Niagara'nın eleştirmenler tarafından oldukça beğenilmesi ve filmin ticari başarısı, Marilyn Monroe için işlerin artık yoluna girmeye başladığının göstergesiydi.

        'Niagara'

        PARASIZ VE AÇTI

        Tam da kabuğunu kırma eğilimi gösterecekti ki tepeye çıkmaya çalışan herkesin başına gelen Marilyn Monroe'nun da başına geldi.

        Geçmişte para karşılığında çektirdiği seksi fotoğrafları gündeme getirildi.

        Marilyn Monroe, ya keskin bir zekayla veya tamamen saf duygularla şunu dedi;

        'Evet, o fotoğrafları çektirdim. Çünkü parasızdım, açtım.'

        REKLAM

        Tepeye çıkma yolunda ayağına dolandırılmak istenen çıplak fotoğrafları tüm ülkenin Marilyn Monroe'nun farkına varmasına neden oldu; 'Fahişe olmamış, hırsızlık yapmamıştı ya, kızcağız aç olduğu için seksi fotoğraflar çektirmişti.'

        Marilyn Monroe, geniş kitleleri ilk kez işte o dik duruşuyla etkiledi.

        O günlerde bir erkek dergisi çıkarmanın hazırlığında olan Hugh Marston Hefner, ABD'lilerin Marilyn Monroe'ya yaklaşımını fırsata çevirdi.

        Marilyn Monroe'nun seksi fotoğraflarını ilk sayısında yayınlayarak efsanevi erkek dergisinin ilk adımını attı.

        Playboy...

        ABD'lilerin gözünde 'Dik duruşlu' olan Marilyn Monroe, ilk sayısı yok satan Playboy ile güzelliğini ve seksiliğini gözler önüne serdi.

        Playboy, Marilyn Monroe'ya; Marilyn Monroe, Playboy'a hizmet ederek 'Kazan & Kazan'ın en güzel örneklerinden biri sergilendi.

        Hugh Marston Hefner, 1992'de 75 bin $'a Marilyn Monroe'nun Westwood Village Memorial Park Mezarlığı'ndaki mezarının yanındaki mezarı satın aldı.

        2017'de 92 yaşında vefat eden Hugh Marston Hefner, Marilyn Monroe'nun yanına defnedildi.

        Hugh Marston Hefner'in sarışın kadınlara karşı özel bir ilgisi vardı.

        SKANDAL YARATACAK SEKSİ FOTOĞRAFLARIYLA (A) SINIFINA YÜKSELDİ

        Marilyn Monroe, seksi fotoğraflarını skandal olabilecekken bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde lehine çevirdi.

        Seksi fotoğraflarının ortaya çıkmasından hemen sonra rol aldığı 'Gentlemen Prefer Blondes' (Erkekler Sarışın Sever) ve 'How to Marry a Millionaire' (Milyoner Avcıları), Playboy aracılığıyla edindiği geniş kitlelere ulaştı.

        İki filminin de büyük ticari başarı elde etmesiyle adını A sınıfı oyuncular arasına yazdırdı.

        Bu iki filmden sonra büyük beklentilerle çekilen 'River of No Return' (Dönüşü Olmayan Nehir) ile 'There's No Business Like Show Business' (Sahne Âşıkları) ise Marilyn Monroe ve 20th Century-Fox için kelimenin tam anlamıyla hayal kırıklığıydı.

        Marilyn Monroe, komedi - müzikal türündeki 'There's No Business Like Show Business'da başrolleriEthel Merman ve Dan Dailey ile paylaştı.

        REKLAM

        FİLM STÜDYOLARINA YAKA SİLKTİRDİ

        O dönemlerde büyük yapım şirketleri oyuncular üzerinde hakimiyet kurmak için aralarında bir centilmenlik anlaşması yapmıştı.

        Bir oyuncu deyim yerindeyse çalıştığı yapım şirketine yanlış yaparsa diğer yapım şirketlerinin de tepkisiyle karşı karşıya kalıyordu.

        20th Century-Fox, sete geç gelmesinden veya o günkü çekimlere hiç gelmemesinden, repliklerini ezberlememesinden, uyuşturucu madde ve sakinleştirici kullanmasından dolayı Marilyn Monroe'dan yaka silkmişti.

        20th Century-Fox, son iki filminin ticari başarısızlığından da güç alarak Marilyn Monroe ile yeni bir sözleşme yapmadı.

        Centilmenlik anlaşması gereğince diğer yapım şirketleri de Marilyn Monroe'ya iş vermeye yanaşmadı.

        EVLENİNCE VETO KALKTI

        Marilyn Monroe, kariyerinde yaşadığı yıkımı 1954'te emekli beyzbol yıldızı Joe DiMaggio ile evlenerek hafifletmeye çalıştı.

        20th Century-Fox, evliliğinin düzenli bir yaşama sürükleyeceğine inandığı Marilyn Monroe üzerindeki vetoyu kaldırarak 'Seven Year Itch' (Yaz Bekarı) için sözleşme yaptı.

        Ne var ki kariyerinde sıçrama yaptıran bu film, evliliğini sona erdirdi.

        'Joltin 'Joe' ve 'The Yankee Clipper' lakaplı New York Yankees'ın efsanevi oyuncusu Joe DiMaggio, öldüğü 1999'a kadar her 5 Ağustos'ta Marilyn Monroe'nun mezarına çiçek bıraktı.

        FENOMEN OLAN O FOTOĞRAF YÜZÜNDEN DAYAK YEDİ

        15 Eylül 1954'te gece saat 1'de New York'taki Trans-Lux Tiyatrosu yakınındaki filmin çekiminde Marilyn Monroe, rolü gereği metro mazgalının üzerine geldiğinde eteği havalandı.

        Edep yerlerinin görünmemesi için iki külot giyse de güçlü projektörlerin ışıkları Marilyn Monroe'nun içinin görünmesine neden oldu.

        Joe DiMaggio, öfkeden deliye dönerken o çekimleri canlı izleyen 5 bin New York'lu harika bir gece yaşadı.

        Günümüzde fenomen pozun çıktığı yerde turistler, metro mazgalının üzerinde Marilyn Monroe pozları vererek hatıra fotoğrafları çektiriyor.

        REKLAM

        Kıskançlık krizine giren Joe DiMaggio, otele döndüklerinde Marilyn Monroe'yu dövdü.

        Otel müşterileri ve görevlileri Marilyn Monroe'yu Joe DiMaggion'un elinden zor aldı.

        Marilyn Monroe, kendisini daha önce de döven Joe DiMaggio'dan evliliğinin 9'uncu ayında boşandı.

        Bir yandan kariyerindeki sarsıntılar diğer yandan özel hayatındaki mutsuzluk, Marilyn Monroe'yu bunalıma sürükledi.

        20th Century-Fox'un başkanı Darryl Zanuck'un kendisine sürekli 'Aptal Sarışın' rolleri vermesinden de sıkılan Marilyn Monroe, 1955'de 'The Seven Year Itch'i tamamladıktan sonra sözleşmesini kendi kendine iptal ederek New York'un yolunu tuttu.

        20th Century-Fox'un 'Hemen Los Angeles'a dön' çağrılarına kulak asmayan Marilyn Monroe, kendisine önerilen 'The Girl in Pink Tights', 'The Girl in the Red Velvet Swing' ve 'How to Be Very, Very Popular' adlı filmlerde rol almayı kabul etmedi.

        'Vay, sen misin bizim tekliflerimizi kabul etmeyen.'

        20th Century-Fox ve diğer yapım şirketleri tarafından 'Sakıncalı' bulunarak ikinci kez veto edildi.

        Veto edilmek Marilyn Monroe'nun umurunda değildi.

        Planını çoktan yapmış, kararını sözleşmesini iptal ettiği an vermişti.

        Düşük maaşından, 'Aptal Sarışın' rollerinden bıkıp usanmıştı.

        Kendiyapım şirketini kurmaya karar verdi.

        Önce ünlü Actors Studio'da eğitim alarak oyunculuğunu geliştirmek istedi.

        Oyunculuk eğitimi sırasında Elia Kazan'ın 'The Hook' adlı sinema filminde kendisine kısa bir rol buldu.

        Filmin senaristi Pulitzer ödüllü yazar Arthur Miller...

        REKLAM

        Marilyn Monroe, canlı, kıvrak vücudu, güzelliği ve çekingenliğiyle 35 yaşında bir adam olarak o güne kadar çalışmaktan başka bir şey yapmadığını düşünen, 'Ben bu kadını ümitsizce istiyorum' dedirttiğiArthur Miller'ın deyim yerindeyse aklını aldı.

        Yaşamı boyunca 'Marilyn Monroe'yu oynadığını, her zaman her şeyi daha iyi yapmaya çalıştığı halde sonuca ulaşamadığını düşünen Marilyn Monroe için ise Arthur Miller, kendisini 'Marilyn Monroe'dan uzaklaştıracak kahramanıydı.

        İki kayıp ruh, artık var olacaktı.

        Veya iki yarım ruh birbirini tamamlayacaktı.

        1956'da birbirlerini tamamlayarak var olma adına nikah masasına oturdular.

        Yakın arkadaşı olan fotoğrafçı Milton H. Greene'nin çektiği fotoğraflardan biri...

        Eğitimini tamamlayıp kendi yapım şirketini kurmanın zamanının geldiğine inanarak yakın arkadaşı olan ve bütün özel fotoğraflarını çeken Milton H. Greene ile birlikte Marilyn Monroe Productions'ı kurdu.

        Marilyn Monroe, kendi yapım şirketini kurdu kurmasına ama dünya devleriyle nasıl rekabet edecekti?

        20th Century-Fox, 'Sen misin kendi yapım şirketini kuran' diyerek Jayne Mansfield ile Sheree North'u Marilyn Monroe'nun halefi ilan etti.

        Ne var ki Jayne Mansfield ile Sheree North'un tüm dünyada bir seks sembolü haline gelen Marilyn Monroe ile baş edemeyecekleri henüz ilk filmlerinin gişesiyle anlaşıldı.

        Jayne Mansfield ile Sheree North, kariyerlerinde Marilyn Monroe'yu taklit etmenin ötesine gidemedi.

        20th Century-Fox, büyük bir ticari şirketti.

        Duygusal davranma ve kin gütme lüksüne sahip değildi.

        'Dün dündür, bugün bugündür' dedi, ' Kazan & Kazan' dedi.

        Marilyn Monroe, 'River of no Return'de (Dönüşü Olmayan Nehir) başrolü Robert Mitchum ile paylaştı.

        REKLAM

        Stüdyonun başkanı Daryl Zanuck'un 'Gel yeni bir sayfa açalım' şeklinde uzattığı elle 'Şartlarımı kabul ederseniz' diyerek tokalaştı.

        O anlaşma;

        1- Sadece onayladığım senaryolar için sete çıkarım.

        2- Kendi belirlediğim yönetmenlerle çalışırım.

        3- 20th Century-Fox dışındaki şirketlerle de film yaparım.

        4- Maaşım artacak.

        Marilyn Monroe, Robert Wagner ile 'Let's Make It Legal'in deneme çekiminde...

        Sözleşme imzalandı.

        Marilyn Monroe mutluydu.

        İşler yoluna girmişti.

        Hollywood'da önemli etkisi ve nüfuzu olan Arthur Miller ile mutlu bir evlilik sürmekteydi.

        Mutluluğun ve huzurun verdiği şevkle kamera karşısına geçtiği, 'Bus Stop'ta (Otobüs Durağı) o ana kadarki en iyi performansını sergiledi.

        'Bus Stop'ta salon şarkıcısı 'Cherie' karakteriyle eleştirmenlerin övgüsünü alırken Altın Küre Ödülü'ne aday oldu.

        Bu filmin ardından eşi Arthur Miller'ın telkinleriyle İngiltere'ye giderek kendi yapım şirketinin tek filmi 'The Prince and the Showgirl'i (Prens ve Şov Kızı) çekti.

        Filmi de oyunculuk performansını da ABD'de kimi eleştirmenler beğendi, kimi eleştirmenler beğenmedi.

        Avrupa'da ise herkes beğendi.

        1 Ocak 1959'da Türkiye'de de gösterime giren 'The Prince and the Showgirl', tüm dünyada 4 milyon 300 bin $ hasılat elde etti.

        Oscar Ödülleri o zamanlar günümüzdeki gibi rakipsiz değildi.

        Marilyn Monroe, 'The Prince and the Showgirl' ile Oscar Ödülü'ne denk görülen İtalyan David di Donatello ve Fransız Crystal Star Ödülleri'nde 'En İyi Kadın Oyuncu' dalında ödül kazanıp İngiliz BAFTA Ödülü'ne aday olarak kamusal imajını iyice yükseltti.

        Marilyn Monroe, artık Amerikan Rüyası'nın karşılık bulmuş haliydi.

        REKLAM

        İş hayatındaki başarı, özel hayatındaki mutlulukla uyuşturucu madde ve sakinleştirici kullanımını bıraktı.

        Artık anne olma zamanının geldiğine inanarak hamile kaldı.

        Mutluluğu uzun sürmedi.

        Dış gebelik geçirdiği tespit edilince çocuğunu aldırmak zorunda kalarak bunalıma girdi.

        Yeniden uyuşturucu madde ve sakinleştirici kullanmaya başlayan Marilyn Monroe, disiplinsiz davranışları nedeniyle işini yeniden aksatmaya başlasa da 20th Century-Fox kendisine karşı daha anlayışlı bir tavır gösterdi.

        O anlayışın nedenleri arasında yaptıkları sözleşme ve kürtaj olan bir kadının uğradığı psikolojik yıkımıyla empati kurma olsa da asıl neden Marilyn Monroe'nun küresel şöhretiydi.

        Eşi Arthur Miller'ın senaryosunu yazdığı 'Some Like It Hot' (Bazıları Sıcak Sever) ile 'En İyi Kadın Oyuncu' dalında Altın Küre'yi kazanarak kariyerinin en büyük başarısını elde etti.

        YIKIM 1

        O gün...

        Marilyn Monroe, Parkside'daki evlerinde eşinin günlüğünü buldu.

        Günlüğün her sayfası, hayallerine ve umuduna atılan bir tokat oldu.

        Marilyn Monroe'nun kendisini ne kadar hayal kırıklığına uğrattığı, arkadaşlarının yanında ondan nasıl utandığıyla bezeli günlükte yazılanları okudukça ruhu yandı, kavruldu.

        Hani kayıp ruhunu bulmuştu, hani yarım ruhunu tamamlamıştı.

        O bir 'Amerikan Rüyası'ydı ama hayat, kendisi için karabasana dönüştü.

        Yokuş aşağı inerken freni patlayan kamyonun önüne çıkan her şeyi yıktığı gibi Arthur Miller'ın günlüğü umuda dair neyi varsa yıktı.

        REKLAM

        Uykusuzluğun ve depresyonun pençesine düştü.

        Uyuşturucu madde ve sakinleştirici kullanımını artırarak kendine kurduğu sanal dünyayla gerçek hayattan koptu.

        20th Century-Fox ile imzaladığı 7 filmlik sözleşmenin şartlarını yerine getirebilmek için çalışacak enerjiyi bulamadı.

        Arthur Miller ile boşanmamış olsalar da ruhları birbirinden olabildiğince uzaklaştı.

        Marilyn Monroe ile Arthur Miller, katıldıkları davetlerde sahte gülümsemelerle aralarında bir sorun yokmuş gibi davrandı.

        Aslına bakarsanız kendinde boşanacak enerjiyi bile bulamadı.

        En büyük korkusu annesi Gladys Pearl Baker gibi şizofreni olmak olan Marilyn Monroe, bu dönemde psikanaliz kurucusu olan Avusturyalı nörolog Sigmund Freud'un kızı Anna Freud'un kendisini muayene etmesini istedi.

        Ne var ki randevuya gitmediğinden dolayı muayenesi yapılamadı.

        Anna Freud
        Anna Freud

        YIKIM 2

        1960'ta Arthur Miller'ın senaryosunu kendisi için yazdığı, John Huston'ın yönettiği 'The Misfits' (Uygunsuzlar) için kamera karşısına geçti.

        Canlandıracağı karakter, kovboyların gözünde basit bir sarışından öteye gidemeyen 'Roslyn Taber'di.

        'Marilyn Monroe'dan uzaklaşmak için evlendiği adam kendisi için klasik 'Marilyn Monroe' rolü yazdı.

        Çekimler için neredeyse bütün yılı Nevada Çölü'nde geçirdi.

        Çoğu zaman uyuşturucu madde ve sakinleştirici ilaçlar nedeniyle sızdığından dolayı otel odasından günlerce çıkamadı.

        'Belki uyanır, öyle olursa hemen çekime başlarız' diye makyajı sızmış haldeyken yapıldığı zamanlar oldu.

        Beklemekten dolayı sıkıldığı için film setine yakın olan Las Vegas'a gidip gelen ünlü yönetmen John Huston kumara alışarak 10 binlerce $ kaybetti.

        Yönetmen John Huston, senarist Arthur Miller, başrol oyuncuları Clark Gable, Marilyn Monroe, Montgomery Clift ve Eli Wallach'tan oluşan 'The Misfits'in kadrosu. Monroe'nun sette çıkardığı sorunlardan dolayı yaşananlar, sanki bu fotoğrafta Huston ile Miller'ın yüzünden okunuyor.

        REKLAM

        Filmin çekimleri zar zor tamamlandıktan sonra terapistinin acil kararıyla New York'taki Payne Whitney Akıl Hastanesi'ne yatırıldı.

        Marilyn Monroe, artık bütün melekelerini yitirmek üzereydi.

        Kapıları kilitli bir hücreye atılan Marilyn Monroe, zaman zaman zorla soğuk suyla yıkandı.

        Ağlayıp, çığlık attıkça daha çok psikotik muamelesi gördüğü için deli gömleği giydirildi.

        Marilyn Monroe, serbest bırakılmadığı takdirde intihar edeceğini söyleyince 'Amerikan Rüyası'nın ölümünden sorumlu olmak istemeyen hastane yönetimi onu alelacele taburcu etti.

        Arthur Miller'den 1961'de boşandı.

        Marilyn Monroe, taburcu edildikten sonra akıl hastanesinin kapısından çıkarken gazeteci ordusuyla karşılaştı.

        ABD BAŞKANIYLA DA KARDEŞİYLE DE BİRLİKTE OLDU

        Çapkınlığı herkesçe bilinen yakışıklı ve güçlü bir adamla, dönemin en büyük seks sembolü olan bir kadının bir araya gelmesi elbette kaçınılmazdı.

        ABD Başkanı John F. Kennedy ...

        1962'nin şubat ayında New York'ta bir partide Frank Sinatra aracılığıyla tanışan John F. Kennedy ile Marilyn Monroe, 24 Mart 1962'de Palm Springs'teki bir otelde hafta sonunu birlikte geçirdi.

        John F. Kennedy, Marilyn Monroe için bir yıldız gibi parlayacağı günler için itici bir güçtü.

        Birlikte geçirdikleri hafta sonundan sonra John F. Kennedy'e âşık olan Marilyn Monroe, bir gün First Lady Jackie Kennedy'i arayarak 'Kocanla birlikteyim. Kocan, benim için seni terk edecek' dedi.

        Jackie Kennedy, hiç öfkelenmeden 'Harika, öyleyse sen Beyaz Saray'a taşınacaksın ve benim tüm görevlerimi üstleneceksin. Bense taşınacağım ve tüm sorunlar senin olacak' cevabını verdi.

        John F. Kennedy ile Jackie Kennedy...

        REKLAM

        John F. Kennedy ise Marilyn Monroe'ya âşık değildi.

        Hem eşinin kendisinden uzaklaşmasından hem de başka kadınlarla ilişkilerine tahammül edemeyecek olmasından dolayı Marilyn Monroe'yu artık istemiyordu.

        John F. Kennedy, yakın dostu Senatör George Smathers'a, bu konuda 'Marilyn, bana sorun çıkaracak ve diğer kadınlarla ilişkilerime tahammül edemeyecek. O yüzden Marilyn Monroe'suz da yaşayabilirim' dedi.

        John F. Kennedy - Leroy Collins - George Smathers

        John F. Kennedy'nin kendisiyle ilgilenmemesi nedeniyle depresyona giren Marilyn Monroe, düştüğü boşluktan kurtulmak veya intikam almak için başkanın kardeşi Robert F. Kennedy ile aşk yaşamaya başladı.

        Robert F. Kennedy

        Nisan 1962'de 'Something's Gotta Give'i tamamlamaya çalışsa da sete gelmeyişleri, hastalıkları, repliklerini unutması, öfke nöbetleri nedeniyle planladığı gibi gitmeyen çekimler mayısa ertelendi.

        29 Mayıs 1962'de John F. Kennedy'nin 44'üncü yaş günü için düzenlenen partide 'Happy Birthday Mr. President' (Mutlu Yıllar Bay Başkan) adlı şarkıyı söylemesi, kardeşiyle birlikte olsa da başkana olan aşkının devam ettiğinin göstergesiydi.

        Onun için bir şarkı söylediği John F. Kennedy'den karşılık bulamadığı gibi seti terk edip başkanın yaş günü partisine gitmesi, 20th Century-Fox ile başının bir kez daha belaya girmesine neden oldu.

        Filmden kovulup sözleşmesi iptal edilirken tazminat davası açıldı.

        REKLAM

        20th Century-Fox, filmi tamamlamak için Lee Remick ile anlaşmasına rağmen rol arkadaşı Dean Martin'in başka bir aktrisle çalışmak istememesi üzerine Marilyn Monroe işe geri alınarak yeni bir sözleşme yapıldı.

        Filmin yeni çekimlerinin başlamasını beklemek için yardımcısı Eunice Murray, terapisti Ralph Greenson ve kendisiyle yeniden evlenmek isteyen eski eşi Joe DiMaggio'nun da olduğu evine kapandı.

        36 YAŞINDA ÖLDÜ

        5 Ağustos 1962'de yatak odasında ölü bulundu.

        Başucundaki çekmecede 15 ayrı ilaç kutusu vardı.

        İncelemelerin ardından ölüm sebebi intihar olarak belirlendi.

        Fotoğrafçı Cecil Beaton'ında dediği gibi yetişkin gibi davranan afacan çocuk, annesinin tavan arasında güve yemiş eldivenleriyle, eski topuklu ayakkabılarla, bardaklara gazoz doldurup şampanyaymış gibi yaparak yıldızlı hayaller kuran küçük kız artık yoktu.

        Marilyn Monroe'nun ölü bulunduğu oda...

        Marilyn Monroe'nun ölümü tüm dünyadaki hayranlarını acı içinde bıraktı.

        Sadece New York'ta ölümünün ardından 12 kişi intihar etti.

        Bir hayranı intihar mektubuna şunu yazdı; 'Eğer dünyanın en güzel insanının yaşamak için bir nedeni yoksa benim de yok demektir.'

        Marilyn Monroe'nun bedeni Joe DiMaggio'ya teslim edildi.

        8 Ağustos 1962'de Westwood Village Memorial Park Mezarlığı'nda defnedildi.

        Amerikan Film Enstitüsü, Marilyn Monroe'yu 1999'da 'Tüm Zamanların En Büyük 10 Kadın Film Yıldızı' sıralamasında 6'ncı sıraya yerleştirdi.

        REKLAM

        John F. Kennedy, Marilyn Monroe'nun ölümünden 16 ay sonra 22 Kasım 1963'te Dallas'ta suikast sonucu öldürüldü.

        Robert F. Kennedy ise 6 Haziran 1968'de başkan adayı olduğu günlerde ağabeyi gibi suikast sonucu hayatını kaybetti.

        Marilyn Monroe'nun ölümüyle ilgili dedikodular bitmedi.

        İddialara göre FBI'ın takibindeydi.

        Başkan John F. Kennedy'nin peşini bırakmadığı gibi kardeşi Robert F. Kennedy ile de beraberdi.

        ABD, bir başkan skandalıyla karşı karşıya kalmak istemiyordu.

        Ulusal çıkarlar, herkesin üzerindeydi.

        İntihar mı ettiği yoksa, cinayete mi kurban gittiği ölümünün üzerinden yarım yüzyıldan fazla süre geçse de hâlâ tartışılmaya devam ediyor.

        MARILYN MONROE HAKKINDA

        * Vücut ölçüleri: 94 - 58 - 91

        * Boyu: 1,66 Metre

        * Gerçek bir sarışın değildi. Bilindik rengini bulana kadar saçlarını çeşitli zamanlarda sarının 9 farklı tonuyla boyattı.

        * Liberal demokrattı.

        * Marilyn Monroe ismini kullanmaya başladıktan 10 yıl sonra resmi kayıtlara geçirdi.

        * Sağ profilinin sol profilinden daha iyi olduğunu düşünüyordu.

        * Hayranlarına ilk imzasını verirken ismindeki 'i'yi hangi harften sonra koyacağını bilemeyip, imza isteyen hayranına sordu.

        * Kuaförü Kenneth Battelle tarafından 1959'da kesilen saçlarının 35 teli, geçtiğimiz ocak ayında 16.500 $ karşılığında satılığa çıkarıldı.

        * Arthur Miller'dan boşandıktan sonra 1962'de 77.500 $'a satın aldığı, sadece bir kaç ay yaşadıktan sonra öldüğü 4 yatak odalı, 3 banyolu İspanyol tarzına sahip evi, 2012'de 7.200.000 $'a satıldı.

        * 1953'te koreograf Jack Cole için imzaladığı fotoğraf, 2012'de 32 bin $'a satıldı.

        REKLAM

        Rol aldığı filmler belki sinema adına büyük bir etki oluşturmadı.

        Birkaçının dışında rol aldığı filmler belki de vasattı.

        Ne var ki 20'nci yüzyılın en etkin karakteriydi.

        Ölümünün üzerinden 57 yıl geçmesine rağmen varlığını günümüzde de bir ikon olarak devam ettiriyor.

        Hakkında 28 kitap yazıldı.

        Hayatı 'The Secret Life of Marilyn Monroe' adlı TV dizisine ve 'My Week With Marilyn' (Marilyn ile Bir Hafta) adlı filme konu oldu.

        2011 yapımı 'My Week With Marilyn', 'En İyi Kadın Oyuncu' ve 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' dalında Oscar'a aday gösterilirken 35 milyon $ hasılat yaptı.

        'The Secret Life of Marilyn Monroe'

        Yapımcılığını Michel Merkt'in üstleneceği bir başka TV dizisinin çalışmaları sürüyor.

        Andrew Dominik ve Joyce Carol Oates tarafından çekilecek 'Blonde'un çekim hazırlıkları da devam ediyor.

        'My Week With Marilyn'

        Sinemada olduğu gibi başka bir alanda da hayatı, yaşadığı dönemde olduğu gibi ölümünden sonra da bu kadar merak edilen biri daha olmadı.

        Babasının kim olduğunu bilmediği, annesinin şizofren olduğu, yetimhanelerde ve bakıcı ailelerin yanında büyüdüğü, tacizlere uğradığı çocukluk yıllarından sıyrılıp küresel bir şöhrete ve hâlâ geçerliliği olan 'Seks Sembolü' unvanına sahip oldu.

        Oysa kısacık ömründe amacı ne küresel şöhret olmaktı ne de 'Seks Sembolü'...

        Çocukluk yıllarında hiç görmediği, hiç tanımadığı şefkati aradı.

        Hep peşinden koştuğu o şefkati bulduğuna inandığı kocaları, aşk yaşadığı adamlar tarafından dövüldü, itildi, hor görüldü.

        Ölümünün üzerinden 57 yıl geçmiş olmasına rağmen erkekler, Marilyn Monroe'ya âşık olmaya, kadınlar ise hayranlık duymaya devam ediyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ