Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik Sezen Aksu'nun vokalisti Nurcan Eren:Yazdıklarım hüzünlü ama derdim güldürmek

        16 yıl Sezen Aksu’nun vokalistliğini yapan Nurcan Eren, aralık ayında “Tin” adını verdiği ilk albümünü yayınladı. Sezen Aksu’nun vokalistleri arasında en geç albüm yapan o. Bugüne kadar birçok sanatçıya da back vokal olarak eşlik eden Eren, biriktirdiği bestelerini nihayet dinleyiciye sundu. Albümde sanatçının müzikal renkliliğini görmek mümkün. Gözleri buğulu buğulu bakan, kendinden emin ve işine âşık biri o. Ve Sezen Aksu bugün konser versin, ben yine vokal yaparım diyecek kadar da tutkulu. Nurcan Eren’le albümünü, müzikal çalışmalarını ve Sezen ekolünün kendisini nasıl etkilediğini konuştuk. HT Cumartesi'den Ekin Türkantos'un haberi...

        Sezen Aksu’nun vokalistleri arasında en geç albüm yapan ve albümü en çok beklenen siz oldunuz. Neden albüm için bu kadar beklediniz?

        Ben çok istikrarlıyımdır. (Gülüyor.) Araya diziler girdi, başka şeyler, bir türlü olmadı. Ama hiç dert değil, şu an çok mutluyum.

        “Geç kaldım” duygusu yaşadınız mı?

        Tabii, zaman zaman yaşıyorum. Ama demek ki onun da bir zamanı varmış. Geriye dönüp de hayıflanmanın bir âlemi yok.

        Bunca yıldır müziğin içindesiniz, oyunculuk deneyiminiz var. Neler biriktirdiniz heybenizde?

        Vokal tecrübesi olarak 89’da Ajda Pekkan ve sonrasında Sezen Aksu ile çalıştım. Albüm kayıtlarında birçok sanatçıya back vokal yaptım. Benim gibi bu işi yapan çok arkadaşım var. Aslında biliyorsun bu meslek dünyada çok önemli bir yerde. Bizde ise vokal yapanların hemen albüm yapıp kendi yoluna gitmesi gerektiğiyle ilgili bir fikir var, ama böyle bir şey yok. Bugün tekrar Sezen Aksu konser yapmaya başlasa ben gene vokal yaparım. Heybemde biriken şeylere gelince... Acısıyla, tatlısıyla çok güzel anılarım var. Yazıp çizme işleri, beste yaparkenki ifadelerim daha yoğunlaştı. Yaşla birlikte olanı biteni daha iyi görmeye başlıyorsunuz. Çok insanla tanışıyorsunuz ama çevreyi çok da değiştirmemek gerektiğine inanıyorum. Çünkü besleyen taraf orası ve onlar da sizinle büyüyor.

        Bu albümü 10 yıl önce yapsaydınız ifade biçiminiz de değişirdi, ama enerjinizi kaybetmeden yol alma isteğiniz çok güzel. “Tamam artık benden geçti” gibi bir küskünlük olmamış...

        Aslında albüm 10 yıl önce çıkacaktı. Elbette ifade değişirdi. Müziğin yaşla ilgisi yok. O yüzden de adını ‘Tin’ koydum. Müzik evrenin her zerresinde olan bir şey.

        Hayata bakışınızda, aşka olan inancınızda ne gibi değişimler oldu?

        Başkalarının hayatlarına bakmak da etkili, oynadığım karakterden, başıma gelenler, gelmeyenler... Bir kuş sesinin melodisi bile beni etkileyebiliyor.

        Hayatı algılayışınızda müzik nasıl bir rol sahibi. Çünkü çok içe dönmeniz gereken bir alan aynı zamanda.

        Evet ama bir o kadar da dışarı döndürüyor. Dışarıda duyduğun şey içeride düşünceye dönüşüyor. Ağır bir şey aynı zamanda. Teksiniz ama çoklu bir teklilik bu. O yüzden de çok zengin.

        Albümde özellikle klip şarkısında flamenko ezgileri var...

        Evet o beste öyleydi. Şan mezunuyum. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda klasik batı okudum. Etnik müzikleri çok dinledim. Hintlileri, Kızılderilileri, Uzakdoğu müziğini. Etüt gibi o sesleri çıkartabilmek için uğraştım. Uzun yıllar caz söyledim. Bu sizi esnetiyor, sesinizle hoplayıp zıplayabiliyorsunuz.

        Albümden bahsedelim mi?

        Nasıl hissettiysem bir kaygı gütmeden koydum. Yaş insana bu lüksü sağlıyor. Sibel Algan’ın ‘Gitme’ diye bir bestesi var, ağlayarak istemiştim, kıyamadı verdi canım arkadaşım. Erdinç Şenyayla’nın yıllar önce gitar için bestelediği bir enstrümantali vardı, üzerine söz yazdım ‘Ruhum Kanıyor’. Sezen Hanım’ın ‘Ben Yokum’ adlı bestesini de tango yaptık. Geri kalan benim çiziktirdiklerim.

        Bestelerin çoğunun size ait olması da büyük bir lüks. Bugüne kadar ilgilendiğiniz tüm çalışmalar, müzikal yolculuğunuzda belli ki çok renklilik yaratacak...

        İşin içinde bizim coğrafyamız da var. Flamenko ne kadar söyleyebilirim ki? Söylersiniz de o papağanlık olur, ses tekniklerini kullanırsınız. Fadocu da değilim ama bir parçayı fado gibi yorumlayabilirim. Tangoyu bir Arjantinli gibi söyleyemem ama bizim topraklarımız da yanık ya...

        ‘USTA VARKEN ORADAN GEÇMEDEN OLMAZ’

        Bu kadar geç albüm yapmanıza Sezen Aksu’nun yorumu ne oldu, merak ediyorum...

        O yeri geldiğinde kafama vura vura “Hadi artık bestelerini ortaya çıkarsana” der. Her yaptığımı da gidip dinlettim, usta varken, oradan geçmeden olmaz. Favorisi de var, “Çekinmeden Gel”. Sezen Hanım bildiğiniz gibi işte, destek olmadığı kimse yok. Onu cam fanusun içinde korumamız gerekiyor.

        Besteciliğinize Sezen Aksu’nun etkisi ne oldu?

        Sezen Hanım’la çalışmadan önce de beste yapıyordum. Onun çalışma sistemini gördüm. Bir kerede “Okudum, oldu” yapmaz, defalarca üzerine gider. Onların çok faydası oldu. Albüm zamanları benim evim uzak olduğu için stüdyoda kalıyordum, çalışma tekniğini gördüm, alternatif kelime kullanır. Biz de araştırarak yapıyoruz ama onun öyle bir şeyi yok, sözlük onun kafasında zaten.

        En son Tarkan’a yaptığı ‘Ben Senin’ şarkısında cemazülevvel kelimesi de hafızamıza yazıldı kısa sürede...

        Evet, kelimeyi yerine oturtmak gibi. İşin teknik kısmını gördüm ama çok duygulu bir teknik kısımdır orası. Konuştuğumuz dilin cümlesini, müzikteki cümlenin üzerine yerleştirmek gibi.

        İnsanlar sizi dinlediğinde kulaklarında müzikal tat olarak ne kalsın istersiniz?

        Sıcak bir şeyler kalsın. Parçalar biraz romantik ama aslında güldürmeyi de severim. İçimdekiler, yazdıklarım hüzünlü ama derdim güldürmek. İnsanız biz her halimi görebilirler. Kalbim de müziğim de açık.

        ‘KİMSE KİMSEYLE GÖZ GÖZE GELMİYOR Kİ, AŞIK OLSUN!

        Siz aşkla beslenen birisiniz. Oysa gençler âşık olamamaktan yakınıyor. Bu dönemi nasıl algılıyorsunuz?

        Kimse kimseyle göz göze gelmiyor ki, kim kime âşık olacak? Herkesin elinde telefon, kafasını kaldırmıyor. Bir gökyüzüne bak, buluta âşık olursun. Teknoloji, bilgi elinin altında ama ben çocukken gezici kütüphaneyi beklerdim. Evimizde ansiklopediler olurdu. Bilgileri aradığımız yerler var ya, inan ki şimdi o bilgiler yok.

        Oyunculukla ilgili yeni projeler var mı?

        Yok. Belki gelir. Ben aslında komedi oynamak istiyorum. Müzikal komedi... Tiyatroda da olabilir. Tiyatrocu değilim ama seve seve çalışırım.

        Oyunculuğa nasıl başladığınızı biliyorum da Sezen Aksu ile yolunuz nasıl kesişti bilmiyorum...

        Benim İstanbul’a küstüğüm bir zaman oldu, ablamın yanına Antalya’ya gidip orada bir kulüpte çalışmaya başladım. Eski arkadaşlarım Cihan Okan, Aydın Karabulut, Işın Karaca toplandıkları bir gün beni anıyorlar. Sezen Hanım da “Öyle küsmekle olmaz, çağırın gelsin” diyor. Ben gelmeden Sezen Hanım, Ece Bar’ı ayarlıyor benim için. Geldim ilk tanışmaya Levent Yüksel gitar çaldı ben de Gesi Bağları’nı söyledim. “Ben her şeyi dinledim, kız senin sesini dinlemedim” dedi. Program yaparken sürekli görüştük. Sonra kabare başlayacaktı 2001’de çalışmaya başladık.

        Ondan öğrendiğiniz en tutkulu, en değerli bilgi nedir?

        Sezen Hanım bütün orkestraya teşekkür ediyordu. Ben de “Size teşekkür ederim” dedim. O da “Bana teşekkür etme, her zaman Allah’a teşekkür et” dedi. En etkilendiğim odur.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ