Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Cüneyt Arkın'ı kaybettik
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türk sinemasında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

        Cüneyt Arkın hayatını kaybetti.

        'Kahpe Bizans'ı dize getirdi.

        Genç kızları uyuşturucu ağına düşürenleri mezara gönderdi.

        Dünyayı kurtarıp uzaylılara günlerini gösterdi.

        Cüneyt Arkın...

        Dr. Fahrettin Cüreklibatır.

        Nam-ı diğer; Malkoçoğlu, Kara Murat, Battal Gazi, Komiser Cemil, Gırgır Ali...

        Benim için;

        Zamanın durdurulabileceğini,

        Mesleğe duyulan saygıyı,

        İş aşkını,

        Ve

        Çalışkanlığı temsil ediyor.

        Ve benim için babamdan sonra dünyanın en yakışıklı adamı...

        'Zaman' ile iyi bir anlaşma yapmış olmalıydı.

        Yoksa 294 filmi ve 18 TV dizisini çekmek için o kadar zamanı nasıl bulacaktı?

        Geçen yıl, eşi Betül Hanım'ı arayıp yaş gününde Cüneyt Arkın'ın elini öpmek istediğimi söyledim.

        Betül Hanım, her zamanki zarifliğiyle 'Tabii, buyur' diyerek Silivri'deki yazlıklarına davet etti.

        8 Eylül'ün öğle saatlerinde kapıya dayandım.

        Cüneyt Arkın; eşi Betül Hanım, oğulları Kaan Cüreklibatır, gelinleri Aslı Cüreklibatır ve torunları Sarp ve Zeynep ile birlikte yemek yiyordu.

        Elini öpmeme izin vermedi, yanaklarımdan öptü. Cüneyt Arkın, karnım tok olmasına rağmen ısrarla yemeğe kalmam konusunda ısrar etmişti. Yemek sonrasında da kızı Aslı Cüreklibatır'ın hazırlattığı pastayı yemiştik.

        Cüneyt Arkın'ın aile yemeğinde masada olma şerefine nail olmanın hazzını yaşarken gözümün önüne 'Karateciler İstanbul'da' filmi geldi.

        Mersin'de esnaf çırakları olan biz 4 çocuk, haftalıklarımızı alır almaz Kamer Sineması'ndaki koltuklara yerleştik.

        Filmin öykündüğümüz karate sahnelerini çıkışta taklit ederken 'Cüneyt Arkın benim' kavgasına giriştik.

        Çevremize verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı bir dükkanın sahibi Cüneyt Arkın'a, bizler ise çil yavrusu gibi dağılan Çinlilere dönüşünce pataklanmadan eve zor yetiştik.

        REKLAM

        Annesi Halise Cüreklibatır ile ablası Saadet İrişen okuyup doktor olmasını, Kurtuluş Savaşı gazisi olan babası Hacı Yakup Cüreklibatır ise bozkır ruhlu oğlunun çiftçilikle uğraşmasını istiyordu.

        Türk sinemasını kurtaran adam oldu.

        Her ne kadar üniversitede tıp okuyacak olsa da kaderin çizgisi daha ortaokul döneminde belirginleşmeye başlamıştı.

        Israrlarına dayanamayan ablası sinemaya götürür, 'Bak Fahrettin, 5'e çeyrek kala çıkacaksın. Otobüse ancak yetişiriz' derdi.

        Bu nedenle çoğu filmin finalini izleyemeden sinema salonundan çıkmak zorunda kalırdı.

        Gördüğü bir sinema makinesini çok istemesine rağmen babasının almamasından doğan psikolojik yıkımdan ve filmlerin finallerini izleyememesinden kaynaklanan meraktan dolayı sinemanın makine dairesinden aldığı kopuk filmlere ışık tutup bakması en büyük mutluluğuydu.

        Lise döneminden sonra maddi zorluk içindeki babasının 'Bu kadar okumak yeter' demesi Fahrettin'in aklına yatıyordu.

        Okuldan arta kalan zamanlarda pazarcılık dahil birçok iş yaparak evin geçimine yardım etmeye devam ediyordu.

        Üniversite için başka bir şehre gitmek demek hem eve para getirememek hem de ek masraf demekti.

        REKLAM

        Annesiyle ablası, Fahrettin'in okuması konusunda ısrarlı davranarak babasını ikna etmeyi başardı.

        Yeşilçam filmlerinin vazgeçilmez sahnesi.

        Adam, Haydarpaşa Garı'nın kapısından çıkar; bir elinde tahta valizi, diğer elinde yorganı...

        İşte o sahne hayal ürünü değildir.

        O sahneyi gerçekten yaşayan milyonlarca kişi arasında Fahrettin Cüreklibatır da vardır.

        Sirkeci'de bir otele gider.

        Odada tanımadığı 3 kişiyle kalır.

        Sabah gireceği sınav için ders çalışması gerekir ama o 3 kişi ışıkları söndürmesini ister.

        Mum ışığında çalışarak girdiği sınavda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni en iyi 3'üncü puanla kazanır.

        Ve der ki; 'Doktor olduğumda hastanenin hiçbir ışığını kapatmayacağım.'

        Fakülteye kayıt olduktan sonra 6 kişiyle birlikte tuttukları dairenin kirasını, okul masraflarını karşılayabilmek için aralarında hasta beklemek de olan yarı zamanlı geçici işlerde çalışan Fahrettin, Bozkır ruhunun galeyana getirdiği duygularla yazdığı hikâyeleri, şiirleri yayımlamak için arkadaşlarıyla Erek Dergisi'ni çıkarıp Vatan Gazetesi'ne kültür sanat sayfası hazırladığı dönemde Cemal Süreya, Erdal Öz, Muzaffer Buyrukçu ve Kemal Özer ile tanıştı.

        Kaderi çoktan yazılmıştı bir kere.

        Tıp fakültesinde öğrenim görmesi bile kaderinin hizmetkârıydı.

        Okumasa veya başka bir fakülteyi tercih etseydi o gün, o anda orada olamayacaktı.

        REKLAM

        Tıp fakültesini bitirdikten sonra döndüğü Eskişehir'de kaderciler için kaderinin sonucu, gerçekçiler için tesadüf eseri Halit Refiğ ile tanıştı.

        Halit Refiğ, 1963'te Eskişehir 1'inci Hava Üssü'nde jet savaş pilotlarının yaşamıyla ilgili 'Şafak Bekçileri'ni çekiyordu.

        Fahrettin Cüreklibatır da Hava Kuvvetleri'nde doktor olarak yedek subaylığını yapan bir teğmendi.

        Son derece düzgün bir fizyonomisi olan Fahrettin Cüreklibatır, Halit Refiğ'in dikkatini çekti.

        'Filmde oynar mısın?' sorusuna 'Olur' dese de komutanlarının izin vermemesi nedeniyle kamera karşısına geçemedi.

        Fahrettin Cüreklibatır, ihtisas yapmak için İstanbul'a döndüğünde kendisi gibi doktor olan Güler Mocan ile evlendi.

        Henüz ihtisas yapmaya başlamadığı için parası yok, pulu yok.

        Kendisi aç kalmaya alışkın ama eşinin aç kalmasına tahammülü yok.

        Taksim'de bir afiş görür; İstanbul'a Medrano Sirki gelmiştir.

        O ünlü sirk de Cüneyt Arkın'ın kaderine hizmet eder.

        İş istemek için gittiği sirkte derler ki; 'Sirkin işleriyle ilgilen, karşılığında binicilik dersi verelim.'

        Sirkte sadece at binmeyi değil, parende atmasını da öğrenir.

        Cüneyt Arkın'ı oyunculukta ayrıcalıklı kılan aldığı o dersler olur.

        Bir gün 'Ben ne yapacağım, evi nasıl geçindireceğim' diye başının üzerindeki kara bulutlar eşliğinde sokaklarda turlarken aklına Eskişehir'deyken Halit Refiğ'in 'Gel filmde oyna' demesi geldi.

        Ev adresini bulup ünlü yönetmenin karşısına dikildi.

        Askerliğinin bittiğini, artık bir filmde rol alabileceğini söyledi.

        REKLAM

        'Gurbet Kuşları'...

        'Selim Bakırcıoğlu' karakteriyle sinemaya adımını attı.

        Ne var ki adının uzunluğu afişin dizaynını bozdu.

        Fahrettin Cüreklibatır, Cüneyt Arkın oldu.

        'Gurbet Kuşları', Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden 'En İyi Film' ve 'En İyi Yönetmen' ödülü kazansa da bunlar, Cüneyt Arkın'ın geçim derdine çare değildi.

        Beyoğlu'nda kapı kapı dolaşıp yapımcılardan rol istedi.

        Sekreterine 'Yok' dedirten bazı yapımcıların tavırlarına içerlemedi.

        İnatçı kişiliğiyle bulduğu her kapıyı zorlayarak şansını denedi.

        En sonunda iki filmde yan roller için iş buldu; Hülya Koçyiğit ile Zeynep Değirmencioğlu'nun başrolde olduğu 'Ayşecik Çıtı Pıtı Kız' ile Belgin Doruk'un filmi 'Aşk ve Kin'...

        Hareketli sahneler için olağanüstü bir yatkınlığı olduğunu fark eden Halit Refiğ, Cüneyt Arkın'ı macera filmleri yapan meslektaşlarına tavsiye etmesiyle Cüneyt Arkın efsanesinin tohumları atıldı.

        Başrolde olduğu ilk film 1964 yapımı aksiyon türündeki 'Cehennem Arkadaşları'ydı.

        Sinemacılar, izleyiciler üzerinde bıraktığı etkiyle şunu fark etti;

        Cüneyt Arkın, aksiyona yatkınlığından daha fazlasıydı.

        Aynı zamanda yakışıklıydı.

        Cüneyt Arkın'ın yakışıklılığı, o yıllarda filmleri büyük gişe yapan Türk sinemasının 'Altın Çocuğu' Göksel Arsoy ile anlaşma yapamayan yapımcılar için büyük bulunmaz Hint kumaşıydı.

        O yapımcılar, Göksel Arsoy'a rakip olması adına dönemin ünlü kadın oyuncularıyla romantik rollerde kamera karşısına geçirdikleri Cüneyt Arkın'ın üzerine oynamaya başladı.

        Türkan Şoray ile başrolü paylaştığı 'Gözleri Ömre Bedel' ile adı bir anda bütün Türkiye'ye yayıldı ve şöhretin kapıları ardına kadar açıldı.

        Yeşilçam'ın 'Cüneyt Arkın'ı kazanması, Fahrettin Cüreklibatır'ın evliliğini kaybetmesine neden oldu.

        Sinema salonu işletmecileri, yapımcılardan ardı ardına Cüneyt Arkın filmleri talep etmeye başladı.

        O yoğun talepleri karşılamak için yapımcılar birbirleriyle yarışır hale geldi.

        Setlerden çıkmayan Cüneyt Arkın, yoğun iş temposuna dayanamayan eşi Güler Mocan ile boşandığında 2 yaşında bir kız çocuk babasıydı.

        Romantik rollerle sinemada hızlı bir şekilde ilerlemeye başlasa da Cüneyt Arkın, macera - aksiyon türüne daha uygun olduğunu düşünüyordu.

        O günlerde İstanbul'un büyük caddeleri bir afişle donatılır; 'Karaoğlan aranıyor.'

        Suat Yalaz'ın çizgi roman kahramanı Karaoğlan sinemaya aktarılacaktı.

        Cüneyt Arkın, Suat Yalaz'ın kapısını çalar;

        - 'Karaoğlan benim.'

        - Seni oynatmam, tipin aksiyona yatkın değil.

        'Tipin aksiyona yatkın değil' lafı Cüneyt Arkın'ın içine oturdu.

        Suat Yalaz'ın 'Altay'dan Gelen Yiğit: Karaoğlan'da başrolü kendisine değil de Kartal Tibet'e vermesiyle iyice kamçılanan Cüneyt Arkın, İstanbul turnesinde olan her sirkte akrobatik yeteneklerini geliştirmeye devam etti.

        Cüneyt Arkın, sirklerde aldığı at binme ve akrobasi derslerinin semeresini aldığı 1966 yapımı 'Malkoçoğlu' ile 'Karaoğlan'a rakip oldu.

        REKLAM

        'Malkoçoğlu' ile şöhreti sınırları aşarak İran'a kadar ulaştı.

        İranlılar, hemen ortak bir film yaptı.

        'Adsız Cengaver',

        Bu film ise Cüneyt Arkın'ın İngilizler tarafından da fark edilmesine neden oldu.

        Nasıl mı?

        Teknik işlemleri, filmin bir bölümünün çekildiği Londra'da Rank Stüdyoları'nda yapıldı.

        Stüdyo, 'Adsız Cengaver'i bazı İngiliz sinemacılara izletti.

        İzleyenler, atletik kabiliyetleriyle Burt Lancaster'dan, yakışıklılığıyla ise Alain Delon'dan bu yana en önemli sinema kişiliği olduğunu söyledikleri Cüneyt Arkın'ı görüşme yapmak için İngiltere'ye davet etti.

        Teklif etmeyi düşündükleri film, günümüzde dünya sinemasında en uzun seriye sahip olan 'James Bond'...

        Cüneyt Arkın, geçtiğimiz yıl yaş gününde yaptığımız röportajda bu konuyu şu şekilde anlattı; "Oynamamı istediler. İngiltere'ye çağırdılar. Aklı başında bir şekilde tekrar 'James Bond' filmlerini izledim. Filmleri daha önceleri ne kadar aptalca izlediğimi fark ettim. Ne kadar da sahte, aldatmışlar bizi. O zamana göre bir takım değişik yeni teknolojiyle yapılan atraksiyonlar vardı. Sonra oynadığım filmlere baktım. Özellikle 'Malkoçoğlu' ne kadar halktan. Halkın insanı atıyla konuşur dertleşir, şarkılar söyler. Halkın kahramanı mı önemli yoksa sistemin kahramanı mı?"

        Cüneyt Arkın, sistemin değil, halkın kahramanı olmayı tercih ederek İngilizler'in 'James Bond' teklifini kabul etmedi.

        1969'da çekilen 'Kraliçenin Hizmetinde'den sonra George Lazenby ile yeni bir anlaşma yapmak istemeyen filmin yapımcıları AlbertR. Broccoli ile HarrSaltzman, yeni bir karakter arayışına girdi.

        Cüneyt Arkın, 'JamesBond'u kabul etmeyince, yeni bir karakter bulana kadar, daha önce 'JamesBond'u 5 kez canlandıran SeanConnery ile tek filmlik anlaşma yapıldı.

        SeanConnery'nin 'Ölümsüz Elmaslar'ının ardından Cüneyt Arkın'ın kabul etmeği 'JamesBond', RogerMoore tarafından kabul edildi. Moore, 6 'James Bond' filminde rol alarak dünyaca ünlü bir yıldız oldu.

        1970'te bir arkadaş toplantısında kadınlar, Cüneyt Arkın'ın etrafında pervane olurken biri vardı ki oralı bile olmadı.

        O kişi, kendisiyle ilgilenmemesiyle dikkatini çektikten sonra birlikteliğe başlayıp bir yıl sonra evlenceği Betül Işıl'dı.

        Betül Işıl'ın 'Dünya yakışıklısı bir adam. İnsan bakmaya kıyamıyordu' dediği Cüneyt Arkın çapkın mıydı?

        Betül Hanım, bu konuda 'Belki ruhen kaymamıştır, belki böyle bakmıştır ama gönülden değil', Cüneyt Arkın ise 'Böyle kadını aldatmaya insan utanır' dedi.

        'Malkoçoğlu'dan sonra 'Adsız Cengaver'in de İran'da büyük ilgi görmesi üzerine aynı dönemde Tahran'da Cüneyt Arkın'ın 5 ayrı filmi gösterime girdi.

        Cüneyt Arkın'a ilgi gösteren yabancılar sadece İngilizler ve İranlılar değildi.

        İtalyanlar, Cüneyt Arkın'ı 'John Arkin' adıyla dünya sinema piyasasına lanse etmek istedi.

        Ne var ki Cüneyt Arkın, yabancı sinemacıların kendisine gösterdiği ilginin sonuçlarının ne olacağını fark edemedi.

        Lisan meselesini bir türlü halletmedi, İngilizceyi kusursuz konuşmak için ciddi bir çalışmaya girmedi.

        Çünkü Türkiye'deki yeri kendisine yeterli geldi.

        O günlerde fırsatları analiz edecek menajerlik kurumu da olmadığı için Cüneyt Arkın'ın dünyaya açılmasına yönelik büyük bir fırsat değerlendirilemedi.

        REKLAM

        Cüneyt Arkın, 1970'lerde alkol belasına bulaştı.

        Eşi Betül Hanım ilk çocuklarına hamile kaldığında 'Oğlum olursa içkiyi bırakacağım' dese de bırakamadı.

        'Melek gelse benim sarhoşluğumu çekmezdi. O olmasa alkolden çürür girerdim' dediği Betül Hanım'ın dirayeti ve sabrıyla içkiyi bıraktıktan sonra çeşitli organizasyonlarla birçok ilde alkolün ve uyuşturucunun zararlarını anlattığı konferanslara katıldı.

        Türk sineması, 1970'li yılların ilk çeyreğinde TV'nin yaygınlaşmasıyla daha önce deneyimlemediği bir krizle karşı karşıya kaldı.

        Evlerin çatılarına kurulan her TV anteni, insanların sinemadan uzaklaşması anlamındaydı.

        Film üretimine devam etmek için o günlerde tek bir yol vardı.

        Seks filmleri...

        O dönemlerde yıldız oyuncular, çok büyük paralar kazanmıyordu.

        İkinci rollerin oyuncuları, geçim derdinden dolayı seks filmlerinde karakter oyuncusu olarak kamera karşısına geçse de yıldız oyuncular, bir yılda kazandıkları para tek film için teklif edilse de 'Hayır' dedi.

        Cüneyt Arkın gibi yıldız oyuncular, TV'nin etkisine ve zorlu çalışma şartlarına rağmen 'Komik' denecek ücretler karşılığında üretmeye devam etti.

        TV'ye çıkamadıkları için insanların sadece sinemada görme şansı bulduğu dönemin arabeskçileri filmlerden 5 - 10 milyon lira alırken Cüneyt Arkın, elinin koptuğu, kırılmadık yerinin kalmadığı filmlerden 200 - 250 bin lira kazanıyordu.

        Dönemin kadın - erkek yıldız oyuncuları gibi Cüneyt Arkın da tüm o zorlu şartlara rağmen üretime devam ederek Türk sinemasını kurtaran adam oldu.

        'Kara Murat'ı çekerken doğduğu için adı filmin yapımcısı Türker İnanoğlu tarafından konan oğlu Murat'ın da doğmasıyla masrafları iyice arttı.

        Oyunculuktan yeterince para kazanamayan Cüneyt Arkın, çok yönlü olarak ek para kazanacağı yönetmenliğe adım attı.

        1976'da 'Deli Şahin' ile ilk kez yönetmen koltuğuna oturdu.

        Cüneyt Arkın'ın ilk yönetmenliğinin duyurusu, filmin afişine 'Kudretli sanatı ve yönetmenliğiyle büyük bir harika yarattı' yazılarak yapıldı.

        Cüneyt Arkın, ilk ödülünü 1976'da Atıf Yılmaz'ın yönettiği 'Mağlup Edilemeyenler' ile kazandı.

        Antalya Film Şenliği'nde (Günümüzdeki Antalya Altın Portakal Film Festivali) 'En İyi Erkek Oyuncu' dalında Altın Portakal aldı.

        'Mağlup Edilemeyenler': 'Murat', bir gazetede çalışan başarılı bir gazetecidir. 'Aysel' adında bir genç kız, üç erkek tarafından kaçırılıp tecavüze uğrar. 'Murat', fotoğrafçı arkadaşı 'Nuri'den konuyla ilgili bilgi alır ve olayı haber yapar. Ancak 'Nuri' ve komiser, olayı çarpıtınca 'Aysel' suçlu duruma düşer. 'Murat', hatasını telafi etmek için gerçeği açığa çıkarmaya çalışır. 'Murat', olayın peşini bırakmadığı için suçluların gazeteye baskın yapmasıyla istifa eder. 'Murat', bunun üzerine küçük bir mekânda sokak gazetesi çıkarıp adaletsizlikleri halka duyurmaya karar verir.

        Yönetmenliğe başlamasıyla birlikte Cüneyt Arkın, kariyerine yeni bir pencere daha açarak 1979'da senaristliğe ve 1. Ticaretim Film'i kurarak yapımcılığa da başladı.

        'Vatandaş Rıza'...

        Film, beyazperdeye yoksul olmasına rağmen eşi ve çocuğuyla mutlu bir yaşam süren 'Rıza'nın gecekondusunu zevk için yıkan bir milyonerin oğluyla yaşadığı mücadeleyi taşıdı.

        Cüneyt Arkın, filmde eşi ve oğluna rol vererek her ne kadar yıldız bir oyuncu olsa da zengin biri olmadığının mesajını verdi.

        Bumesajının altını da eşi Betül Cüreklibatır ve oğlu Murat Cüreklibatır'ın soyadlarını afişe 'Arkın' yazarak çizdi.

        Cüneyt Arkın, bir röportajında 1980'li yıllarda kendisine yakışmayan kötü filmler çektiğini açıklasa da kariyerinin en kötü filmiyle bile sinemaya hizmette bulundu.

        'Bir doğruyu belirlemenin en iyi yollarından biri o doğrunun karşıtını belirlemektir' felsefesinde olduğu gibi 'Dünyayı Kurtaran Adam', sinema okullarında bir filmin nasıl çekilmemesi gerektiğini anlatmak için öğrencilere izletildi.

        'Dünyayı Kurtaran Adam', yıllar sonra 'kült film' haline geldi.

        'Dünyayı Kurtaran Adam' için Türkiye'de ve yurt dışında özel gösterimler düzenlendi.

        Türk sinemasının çöküşte olduğu, özel TV kanallarının yaygınlaştığı 1990'lı yılları sadece 3 filmle geçen Cüneyt Arkın, bu dönemde TV dizileriyle günümüzde ihracatı 350 milyon $'a ulaşan dizi sektörünün gelişmesinde önemli rol oynayan sanatçılardan oldu.

        Dönemin başbakanı Turgut Özal, ünlü isimlerin partisi ANAP'tan siyasete girmesi yönünde bir çalışma başlattı.

        Seçimlerde milletvekili olması adına teklif götürülen isimlerden biri de Cüneyt Arkın oldu.

        İTİRAF, SİTEM VE TEŞEKKÜR...

        7 günde, 8 günde film bitirdim.

        Hem yönetmendim, hem senaristtim, hem de oyuncuydum.

        Tabii, bu da benden çok şey aldı, çok şey götürdü.

        Şimdi benim yazı yazmaya, şiir, hikâye yazmaya başladığım zamanlar arkadaşlarım vardı.

        Cemal Süreya olsun, Turgut Uyar olsun... Onlara her zaman çok yiğit gözüyle bakmışımdır, kahraman gözüyle.

        Çünkü ekmek paralarını kalemleriyle çıkaracak kadar dayandılar. Ben galiba işin biraz kolayına kaçtım.

        Ama fark edebildim mi? Hayır, fark edemedim. Çünkü insana fark etme zamanı ve fırsatını tanımadılar.

        Ve gele gele bu günlere geldik ama çok mutluyum.

        O dönemin sinema yazarları, eleştirmenleri hakkımda tek bir şey yazmadılar ama Türk halkı gerçekten çok şey yazdı.

        Cüneyt Arkın'ın;

        Babası

        Hacı Yakup Cüreklibatır

        Annesi

        Halise Cüreklibatır

        Ablaları

        Saadet İrişen / Sıdıka Cüreklibatır

        İlk Eşi

        Dr. Güler Mocan (1964 - 1968)

        İkinci Eşi

        Betül Cüreklibatır (1970 - )

        Çocukları

        Filiz Canlı (Güler Mocan)

        Murat Cüreklibatır (Betül Cüreklibatır)

        Kaan Cüreklibatır (Betül Cüreklibatır)

        Gelinleri

        Deniz Cüreklibatır (Murat Cüreklibatır)

        Aslı Cüreklibatır (Kaan Cüreklibatır)

        Torunları

        Polat Timur, Arkın Bora, Tara Tuana, Sarp, Zeynep ve Defne.

        REKLAM
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ