Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa Vahit Bıçak'ın tweetleri tartışma yarattı
        .png
        .png

        Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel’i Çankaya Üniversitesi’ndeki odasında öldüren öğrenci Hasan İsmail Hikmet’in tepki çeken savunmasının ardından avukatı Prof. Dr. Vahit Bıçak'ın attığı tweetler de hukuk ve etik tartışmasına yol açtı.

        İlk ifadesinde kopya çekerken yakalandığı ve hakkında tutanak tutulduğu için cinayeti işlediğini itiraf eden katil zanlısı Hikmet, mahkemede ifadesini değiştirdi. Katil zanlısı, hakim karşısına çıktığında Şenel ile ilişkisi olduğunu ve uzak durduğu için hakkında kopya işlemi yapıldığını öne sürdü. Bu iddiasına karşılık bir fotoğraf sunamamasını da “Kendimi fotojenik bulmuyorum” sözleriyle açıklayan katil zanlısı önce duruşma salonunda daha sonra da davayı yakından takip eden kamuoyunda infial uyandırdı.

        Davanın ilk duruşmasının üzerinden daha 3 gün geçmişken sanık müdafii Prof. Dr. Vahit Bıçak’ın tweetleri de tartışma konusu oldu. Tweet’inde “Sevgili lise ve üniversite öğrencisi gençler, üzerinizde otorite kullanma yetkisine sahip olan öğretmen, öğretim üyesi, okutman, araştırma görevlisi vs yüksek not verme veya başka vaadlerle cinsel taleplerde bulunursa sakın sessiz kalmayın” diyen Bıçak’a Twitter kullanıcıları Ceren Damar davasını hatırlatarak tepki gösterdi. Bıçak’ın daha sonra tweetlerinin dava ile ilgili olmamasını açıklaması tepkileri dindirmedi.

        Prof. Ersan Şen:

        TWİTTER DURUŞMA SALONU DEĞİL

        Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz ceza hukukçusu Prof. Ersan Şen, iddianın Twitter’da bu şekilde gündeme getirilmesinin doğru olmadığını belirterek şunları söyledi:

        Tweetler içinde maddi bir hata var, muhtemelen sehvendir. Hoca TCK'nın 35. maddesinin 2. fıkrasını meşru savunma hali olarak göstermiş, bu yanlış. 25. maddenin 1. fıkrasıdır meşru savunma. Cinsel dokunulmazlığa, cana ve mala karşı meşru müdafaayı öngörür; fakat ben artık sosyal medyanın işi çığrından çıkardığını düşünüyorum. Siz avukat olarak savunma yapabilirsiniz. Ama Twitter duruşma salonu değildir. Savunmanın, iddianın gündeme getirileceği yer değildir. Somut olayın özelliklerine girmiyorum. Somut olayın özelliklerinde basına yansıması, kadın olması, sadece kadın olması değil gerekse öğretim üyesi veya araştırma görevlisi olması, yani olayın bir hikâyesi var. Hikayenin dışarıya yansıması, bir cinsel dokunulmazlığa saldırıya karşı duyulan tepki gibi olmadı. Bu failin sadece erkek olmasına bağlı da değil. Başka birtakım meseleler ortaya çıktı. Dolayısıyla somut olayın özelliklerine uygun olması kaydıyla, yani cinsel saldırıya veya çocuğa cinsel istismar, ona karşı cinsel dokunulmazlığı korumak maksadıyla o anda tepki koymanız gerekir. Saldırıyla savunmanın orantılı olması kaydıyla.

        “İNSANLAR TÖHMET ALTINDA KALABİLİR”

        Ama orada hoca veya araştırma görevlisi oturacak, siz silah temin edeceksiniz, geleceksiniz. Somut olayın özelliklerine girmiyorum. Meşru savunmanın saldırıya ve savunmaya ilişkin şartlarının gerçekleşmesi lazım yoksa önüne gelen 'Bu bana tacizde bulundu, bu bana saldırı yaptı vs.' diyerek o fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz. Ayrıca bu tip konuşmaları, yazışmaları sosyal medyadan paylaştığınızda, bu insanların akıllarına yanlış fikirler düşürebilir, insanları töhmet altında bırakabilir. Efendim öğretim üyeleri, hocalar, öğretmenler böyle şeyler yapabilirler buna karşı kendinizi koruyun, bunun cezası vardır vs. gibi. Orada avukat olarak savunmayı yapabilirsiniz, bunu sosyal medyada tartışmaya açtığınızda, vefat edenin ailesi var. Bunun tartışma yeri sosyal medya olmamalı, sosyal medya yargı görevini görmez, sosyal medya yargı görevini icra etmez. Sosyal medya insanların suçlu bulunup, bulunmadığı yerler değildir.

        “İŞİMİZ ALGI YÖNETMEK DEĞİL, ADALET”

        Somut olayların üzerinden bu tip örnekler verildiğinde insanların akıllarına farklı düşünceler düşebilir. O zaman siz odada, asansörde, sınıfta, kadın veya erkek birisiyle yalnız kalamazsınız. O zaman birisi gelip 'Bana şunu yaptı vs' diyebilir. Biz bununla mı uğraşacağız? Ben somut olay üzerinden, dosya devam ederken gerek o aileyi rencide edebilecek, yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek mesajların sosyal medya üzerinden yapılmaması gerekir. Avukatın sanığın haklarını korunması anlamında savunma yapabilir. Hocamız da muhtemelen bu tür yanlış anlaşılmalara karşı bir açıklama yapacaktır tahmin ediyorum. Biz dosyalarımızı, savunmalarımızı mahkeme salonunda yaparız. Yarın bir gün başka bir öğrencinin aklına başka fikirler gelebilir. 'Bana tacizde bulundu' derse öğretim üyesi kendisini nasıl savunacak. Gazeteci sana soru sorar, sen de açıklama yaparsın. Twitter'den duyurdu mu bu olmaz. Bizim işimiz algıyla değil. Onun yeri mahkeme salonudur. Bizim işimiz adalet, algı yönetmek değil.

        "SAVUNMASINA DESTEK ALMAYA ÇALIŞIYOR"

        Prof. Bıçak'ın paylaşımının davayla ilgisi olmadığına yönelik sözlerini de eleştiren Prof. Şen, şunları söyledi: "Nasıl olmaz, algı oluşturuyor. Niye şimdi durup dururken, o davaya ve savunmasına destek almaya çalışıyor, olur mu. Öyle bir davayı takip etmezsen belki yazabilirsin. Bence o da yanlış, ne alakası var, şu anda öğretim üyelerinin taciz veya saldırı ve istismar iddiaları ile ilgili, takip ettiği dava üzerinden açıklama yapıyor. Diğer taraftan da bunun savunma hakkı ile ilgisi yok, onun kapsamına girmez. Savunma mahkemede ve duruşma salonunda yapılır"

        Hukukçu Ejder Demir:

        “SAVCILAR DURUMU DEĞERLENDİRECEKTİR”

        Söz konusu tweetlerin “Tüm öğretim kurumlarımızda cinsel saldırı suçlarının yaygın bir şekilde işlendiği intibaını uyandırdığı gibi tüm eğitim camiasını da zan altına bıraktığını” söyleyen hukukçu Ejder Demir de şunları söyledi:

        “Burada TCK'nın meşru savunmayı düzenleyen 25. maddesi karıştırılmıştır. TCK'nın genel hükümlerini karıştıran hukukçu ve profesör ünvanlı birinin bu yanlışına şaşırmamak elde değildir. Suça muhatap kalan biri meşru vasıta ve yollarla hakkını arayabilir elbette. Bir cinsel saldırıya muhatap kalan kişi, bu saldırı anında kendini koruyacaktır; lakin şikayet hakkını kullanmayıp, sonradan elverişli vasıtaları tedarik ederek, tasarlayarak cinayet işlemesine hukuk cevaz vermez. Kaldı ki yargıya intikal etmiş bir konuda sanık vekili olan avukatın Anayasa'nın 138. maddesine aykırı şekilde beyanda bulunmasını yadırgıyorum. Bir avukat davayla ilgili beyanlarını yargılamanın yapıldığı mahkemenin duruşma salonunda dile getirebilir. Sanık avukatının açıklamalarını TCK'nın 288. maddesi kapsamında adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturup, oluşturmayacağını cumhuriyet savcılarımızın titizlikle değerlendirmesinin uygun olacağını düşünüyorum.”

        Prof. Dr. Çetin Arslan:

        “DOSYAYA HİÇBİR KATKISI OLMAZ”

        Ceren Damar Şenel’in avukatı Prof. Dr. Çetin Arslan, ciddi bir hukukçunun somut dosya üzerinden konuşma yapmaması gerektiğini söyledi:

        “En basit deyimle, hukuk, ahlak ve etik dışı diyebilirim. Somut olayla bu açıklamanın bağı bile olduğunu düşünmüyorum. Meşru müdafaanın koşulları bellidir, şartları, hangi durumlarda gündeme gelebileceği bellidir. Somut dosya ve deliller açısından kapsamı itibarıyla hiçbir faydası yoktur. Savunma hakkı, hem insan hakları sözleşmesi hem anayasamızda hem ceza kanunumuzda önemli haktır. Şartları bellidir. Savunma hakkı kapsamında aklına gelen herkes her şeyi söyleyemez. Savunma hakkı, susma hakkını da verir, kendisiyle ilgili suçlayıcı beyanda bulunmama hakkını verir. Ama asla ve kat'a başkasına iftira olabilecek bir ölümün hatırasını kirletmeye kalacak şekilde kullanılamaz. Somut dosyada bunları maalesef yaşıyoruz. Yani somut bir dosyada konuşmak istemem. Ciddi bir hukukçunun somut dosya hakkında açıklama yapmaması gerekir. Aleni bir duruşma olduğu için, kendisi de bu yönde açıklama yaptığı için zorunlu bir hale geldi işin doğrusu. Bu açıklamalar sadece Ceren'in bir kere onu tanıyanlar, dosyayı bilenler bilir, hatırasını asla kirletemez, leke süremez. Kanımca dosyaya hiçbir katkısı olamaz. Sosyal medyada paylaşım doğru bir yöntem değil. Zaten orada maddi hata var. 35. madde teşebbüsle ilgili maddedir. Oradaki yazdığı da kanuna uygun değildir. Bu ceza hukukçuların tartıştığı bir konudur. Zorunluluk hali ile meşru müdafaa farklı bir kavramdır.”

        Prof. Vahit Bıçak:

        “ÖLÜM HEPİMİZİ DERİNDEN ÜZDÜ”

        Kendisine yönelik tepkileri sorduğumuz Prof. Dr. Vahit Bıçak, “Sanığın ifadesi kendi özgür beyanıdır” dedi. Söz konusu tweetler için “Güncel dava dosyasıyla ilişkilendirilmesi doğru ve iyi niyetli bir değerlendirme değildir” diyen Bıçak’ın açıklaması:

        Çalıştığı Üniversitede odasında Hukuk Fakültesi öğrencisi tarafından öldürülen araştırma görevlisi Ceren Damar cinayeti toplumumuzun tüm kesimlerini ve bizleri derinden üzmüştür. Yaşama hakkı kutsal ve çok üstün bir değerdir. Ölüm hadisesi bizleri de derinden üzmüş ve yaralamıştır. Yaşanan elim hadise nedeniyle merhumun yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz. Allah kimsenin başına böyle bir acı vermesin. Cinayet olayını kesinlikle tasvip etmiyoruz.

        “SAVUNAN SUÇ İŞLEMİŞ OLMAZ”

        Yaşama hakkı gibi kutsal olan diğer bir hak da savunma hakkıdır. Kişinin işlediği suçun ne olduğuna bakılmaksızın herkesin savunulma hakkını hukuk sistemimiz benimsemiş ve zorunlu kılınmıştır. Savunma görevi de avukatlara yüklenilmiştir. Avukat savunduğu kişinin eylemiyle özdeştirilemez. Cinayet sanığını savunan avukat cinayet suçu işlemiş olmaz. İhaleye fesat karıştırma suçunu işleyen sanığı savunan avukat, ihaleye fesat karıştırmış olmaz.

        “SAVUNMA HAKKI ENGELLENEMEZ”

        Yargılama üç makamın bir araya gelmesiyle yapılır. Bunlar, iddia makamı, savunma makamı ve karar heyetidir. Bunlardan birinin eksik olması durumunda yargılama yapılamaz. Yargılama da görev alan sanık müdafi, kamu hizmeti yerine getirmektedir. İddia görevi ise 82 Milyon vatandaşımız adına Cumhuriyet Savcılarınca yerine getirilir. Barolar savunma hakkının işlevsel bir şekilde yerine getirilmesini sağlamak için avukatların oluşturduğu meslek birlikleridir. Sanık avukatının duruşma salonunun önünde biriken kalabalığı yararak duruşma salonuna girmek zorunda kalması, duruşmada izleyiciler tarafından yuhalanması, duruşmaya verilen ara da duruşma salonundan çıkmasının engellenmesi, izleyici kalabalığı tarafından sözlü taciz ve hakaretlere maruz kalması, trol hesaplar tarafından sosyal medya linçine uğratılması kabul edilebilir durumlar değildir. Savunma hakkı engellenirse sağlıklı bir yargılama yapılamaz. Baroların savunma görevini yapan avukatların yanında yer alması gerekir, iddia görevini yapan Cumhuriyet Savcılarının yanında değil. Cumhuriyet Savcıları toplum adına iddia görevini yerine getirmektedirler.

        “KURGU SÖZ KONUSU DEĞİL”

        Tartışmalara konu olan somut olaya gelecek olursak; yargılama olayın tespiti (oluş) ve hukuki niteleme olmak üzere iki aşamadan oluşur. Avukat olayın görgü tanığı ya da sanık değildir. Olayın tespitin de sanık savunması ve tanık beyanları dinlenir. Bu aşamada avukat sadece soru sorarak belirsizliklerin, boşlukların ve çelişkilerin giderilmesine katkı sunar, adaletin ve hakikatin ortaya çıkmasına katkıda bulunur. 27 Eylül 2019 tarihli duruşmada sanık müdafi olarak görev alan bizlerin yaptığı da, sanığa ve tanıklara soru sormak olmuştur.

        Sanığın ifadesi kendi özgür beyanıdır. Şu veya bu şekilde ifade vermesi yönünde sanığı yönlendirmemiz, herhangi bir kurgunun içinde olmamız söz konusu değildir. Olayı yaşayan sanıktır. Neyin nasıl gerçekleştiğini sanık kendi açısından anlatır. Susma hakkını da kullanabilir. Sanık cinsel ilişki iddiasını Mayıs 2019 tarihinde Sulh Ceza Hakimi önünde bizim mevcut olmadığımız bir celsede ortaya atmıştır. Merhumun cep telefonunun HTS ve konum bilgileri, sanıkla merhum arasında aynı ortamda bulunma olup olmadığı hususunu aydınlığa kavuşturacaktır. Şu anda herhangi bir peşin hüküm sahibi değiliz. Yargılama devam ediyor. Yargılama sonunda neyin ne olduğu anlaşılır.

        “MÜCADELENİN ÖNCÜLERİNDENİZ”

        Kadına yönelik şiddetin önlenmesi çok hassas olduğumuz bir konudur. Kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin öncülerinden birisiyiz. Ülkemiz gündeminde henüz yokken 1990’lı yılların başından itibaren bu konudaki çalışmalarımıza başladık. 1998 yılında yayınladığımız bilimsel makale (http://www.libertedownload.com/LD/arsiv/09/07-vahit-bicak-kadinin-cinsel-iradesinin-esine-karsi-korunmasi-irza-gecme-sucu.pdf) ülke gündemine oturdu. O tarihte suç sayılmayan kocanın kadına yönelik cinsel şiddeti çalışmamızın neticesinde bir suç haline getirildi. Sonraki yıllarda da dört maddeden oluşan kadına yönelik şiddetin önlenmesi kanunun ülkemizdeki etkisi konusunda alan araştırması yaptık. 200 sayfalık rapor yayınladık. Bu rapor ışığında bugün yürürlükte olan Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu hazırlandı ve yürürlüğe girdi.

        “TWEETLER GÜNCEL OLAYLA İLGİLİ DEĞİL”

        Savunma görevimiz nedeniyle uğradığımız sosyal medya linç girişiminin aşırı düzeylere varması üzerine kadına yönelik şiddete ilişkin bir makalemizin tam metnini paylaştım.

        Son zamanda yaygınlaşan toplumsal bir soruna karşı gençlerimizi korumak, bilgilendirmek ve bilinçlendirmek amacıyla yazdığımız 3 tweetin güncel dava dosyasıyla ilişkilendirilmesi doğru ve iyi niyetli bir değerlendirme değildir. Tweetlerde herhangi bir güncel olaya referans yapılmamış, herhangi bir kişinin adı anılmamış, herhangi bir kişinin hashtag yapılmış ya da etiketlenmemiştir. Toplumsal sorunlara duyarlılığımız dile getirilmiştir. Bu ifade özgülüğü kapsamında avukatlık sıfatımızdan ayrı üniversite öğretim üyesi sıfatıyla yaptığımız bir değerlendirmedir. Öğretim Üyesi sıfatımızla yapılmıştır. Herhangi bir güncel olay, herhangi bir gerçek ya da tüzel kişi anılmamakta ve kast edilmemektedir.

        Sürekli medyanın göz önünde olan güncel hukuki sorunlarla ilgili toplumu bilgilendirmekten kaçınmayan bir akademisyenim. Yanlış ifade edilen ya da yanlış anlamaya mahal verebilecek ya da zamanlama olarak uygun olmayacak bir tweet paylaşılmışsa bununla kastımızın ne olduğunu medya mensuplarımız bizleri arayarak netleştirmemize katkıda bulunabilir. Savunma hakkını kullanan sanık müdafii linçe uğratılması yöntemi uygun bir yöntem değildir. Uluslararası arenada ülkemizde kriminal olaylarda bile savunma hakkı kullanılamadığı algısı oluşturmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürülmüş olur. Habertürk’e kendimizi ifade etme olanağı sağladığı için teşekkür ederiz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ