Tesadüfen keşfedilen 7 önemli icat!
Günümüzde insan sağlığı, beslenmesi ve yaşamını elverişli hale getirmesi için kullanılan icatlardan bazıları tamamen tesadüfen bulunmuştur. Eğer bulunmasaydı belki de günümüzde pek çok şey farklı olacaktı. İşte, tesadüfen bulunan icatlar...
FOTOĞRAF (1838)
Louis Daguerre, karanlık odada, gümüş iyodür levhada açığa çıkan bir görüntüyü sabitlemenin yollarını arıyordu. 1838 yılında farklı kimyasal maddelerinin olduğu dolabına, daha sonra temizlemek için kullanacağı bozuk görüntülü bir film levhası bıraktı.
Levhayı tekrar aldığında ise görüntü daha belirgindi. Ancak ilk başta Daguerre buna neden olan şeyin kimyasal madde olduğunu fark etmedi.
Sonunda dolabın raflarını karıştıran Daguerre içerisinde kırılmış civayı buldu. Bu sayede gümüşlü levha üzerine alınan görüntü (daugerreoype) modern fotoğrafçılığın başlangıcı kabul edildi.
JAKUZİ (1963)
Candido Jakuzi, romatoid artritle hastalığı ile doğan 15 aylık oğlunun ağrılarını rahatlamak isterken, jakuziyi buldu.
MİKRODALGA FIRIN (1945)
Amerikalı mühendis Percy Spencer, iş yerindeki mikrodalga frekansının cebindeki çikolatayı erittiğini fark etti. O dönemde Raytheon firmasında çalışan Spencer, mikrodalga ışınının ısıtma etkisini keşfederek, mikrodalga fırını icat etti. Bilinenin aksine mikrodalga fırını icat eden Paul A. Davies değildir.
TEFLON (1938)
Alan Beattie, bilinen iddiaların aksine teflonun icadının ABD uzay programıyla ilgisi olmadığını söylemiştir. Roy Plunkett yeni bir soğutucu yapmaya çalıştığı esnada “politeirafloroetilen” maddesini buldu. Basınçlı şişedeki bulunan gazın yok olduğu gören Plunkett, şişeye bakınca iç kısmının beyaz, balmumu gibi kaygan bir malzeme ile kaplandığını fark etti. Bu madde günümüzde kullanılan teflondu.
PENİSİLİN (1928)
Dünyanın ilk antibiyotiği olarak bilinen penisilinin, günümüzde önemi hala çok büyüktür. Lonrad'a St. Mary hastanesinde görev yapan Dr. Alexander Fleming tarafından penisilin tesadüfen bulunmuştur.
Tatile çıkmadan önce laboratuvarında güneş görmeyen bir kısma kültürler bırakan doktor, kültürlerin antiseptik özelliklerinin ne olduğuna dair bir araştırma gerçekleştiriyordu. Daha sonra laboratuvara gelince kültürlerden birinin farklı bir durum sergilediğini fark etti. Çalışmasına devam etti ve penisilini keşfetti.
13 Şubat 1929’da kültür üzerine yaptığı çalışma ile Dr. Alexander Fleming resmen penisilini buldu ve sinüs iltihabı olan bir hastayı penisilin ile iyileştirdi.
Arthur Jarman konuyla ilgili şöyle yazdı:
“Annemin kardeşi Merlin Pryce, küfün bakterileri öldürdüğü petri kabını bulmuştu. Bu, Alexander Fleming’in dikkatini çekti. Bakteri sporunun laboratuardaki açık bir pencereden girdiği düşünüldü. Böylece Pryce, Paddington'daki Saint Mary Hastanesi’nde patoloji profesörü oldu.”
SELOFAN (1900)
İsviçreli kimyager Jacgues Brandenberger, su geçirmez masa örtüsü yapmaya çalışıyordu. Kumaşın üzerine koruyucu bir madde sürdü ve bu madde çok katı olmasına rağmen pek dayanıklı değildi. Daha sonra kumaşın üzerindeki kaplama soyuldu ve Brandenberger’in artık aklında başka bir fikir belirdi, selafon…
MISIR GEVREĞİ (1894)
Will ve John Kellogg, 1894 yılında vejetaryen yiyecekler üretmeye çalışıyordur. Bayatlayan bazı buğdaylara şekil verdikten sonra pişirmeyi denediler ve günümüzün popüler gevreğini icat ettiler. Daha sonra aynı yöntemi mısırla yapmayı deneleriler ve daha lezzetli olduğunu fark ettiler. Günümüze kadar pek çok çeşidi piyasaya çıktı.
