Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Simit Sarayı, Türk kahvaltısı, Michael Pollan, Emily FELDMAN, New York’ta serpme Türk Kahvaltısı

        Emily FELDMAN / HT PAZAR

        5. Cadde’de açılan Simit Sarayı ve brunch mönüsünde Türk kahvaltısı veren mekânlar, New York’ta gerçek bir Türk mutfağı bahsi açabilir. Yeter ki Amerikalılar Türk kahvaltısının daha sağlıklı ve lezzetli olduğuna ikna edilsin

        Türk kahvaltısı, son zamanlarda ortaya çıkan birkaç örnekle birlikte Amerika’da iyiden iyiye kendisine yer bulmaya başladı. Biliyorsunuz, New York her şeyi test eder. Umudum Türk kahvaltısının bu sınavı başarıyla geçmesi yönünde tabii. Geçtiğimiz aylarda, Simit Sarayı şehrin meşhur 5. Cadde’sindeki ilk şubesini açarken, Manhattan’ın batısında bulunan bir kafe de brunch mönüsünde Türk kahvaltısına yer verdi. İnsanların ilgisi merak konusuydu. Zira Türk mutfağı şehrin en etnik, en kozmopolit bölgelerine bile hâlâ yabancı birkaç mutfaktan biri. (Bunun nedenlerinden biri Amerika’da Çinli ve Meksikalı popülasyonun aksine, çok fazla Türk olmaması.) Ancak her iki mekân da simitin, Türk mutfağının ve diğer gizemli Türk tatlarının hakkını vererek Amerikalılara “Bu yemeklere bir şans verin” diyor adeta. 5. Cadde’deki Simit Sarayı’nı son ziyaretimde, Türk olmayan satış görevlilerinin birkaç Amerikalı’ya simitin ne olduğunu “Hayır efendim pretzel değil, daha çok bagel gibi” şeklinde anlatmaya çalışması görülmeye değerdi.

        BAGEL USULÜ TÜRK SİMİTİ

        New York simidinin İstanbul simidi gibi değil, biraz daha “bagel’vari”olduğunu düşünürsek bunun yerinde bir benzetme olduğunu söyleyebiliriz. Şube, simidi müşterilerine New York’luların bayıldığı geleneksel bagel usülü sunuyor. Yani içine ince dilimlenmiş füme somon koyuyor. Ayrıca peynir dilimleri yerleştirilmiş, burger şeklinde simit seçeneği de mevcut. Çay ise tam Türk usulü, klasik ince belli bardakta. Ama karton bardaktaki taşınabilir kahve, her zamanki gibi sürekli bir yerlere yetişmeye çalışan kafein bağımlısı New York’luların ilk tercihi.

        ‘MENEMENİN YANINDA BLOODY MARY’

        Entwine adlı kafenin Türk kahvaltısı biraz daha Amerikan soslu. Yani bir yandan menemen ve börek siparişi verirken diğer yandan müşterilere sınırsız mimoza, bloody mary ve baharatlı margarita gibi brunch’lar da sunuyor. Bence Amerikan şehirlerine Türk kahvaltısı ihraç etmek için fena fikir değil... Dürüst olmak gerekirse ben kesinlikle Amerikalılara kahvaltı meselesini kıvıramadıklarını ve Türkler’in bu işi ne kadar doğru yaptığını kanıtlayacak tüm mekânların yanındayım. Simit Sarayı, Entwine ya da başka bir yer, hiç fark etmez... Amerika dışına seyahat ettiğimde memleketimin “günlük” yemek kültürüne resmen lanet okuyorum. Zira süper marketlerimiz “ısıtılmaya hazır” ya da doğada asla bulamayacağınız benzerleri şeklinde paketlenmiş yiyeceklerle dolup taşıyor. Ben de maalesef buradaki her çocuk gibi bu yiyeceklerle büyüdüm. Neyse ki annem her akşam lezzetli yemekler pişirirdi. Tabii ki bu kahvaltıda ve öğlen yemeklerinde başımın çaresine bakmam gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Sürekli sosis ve dondurulmuş hamur işleriyle geçen uzun yılların ardından Türkiye’ye gelip Türk kahvaltısıyla tanıştıktan sonra uzun süre Amerlikalıların neden kendilerine bu işkenceyi çektirdikleri mevzuuna kafa yordum. Bu soru yalnızca bana ait değil aslında, annemle babamın jenerasyonundan bu yana tüm Amerikalıların ortak sorunu adeta.

        5 DAKİKADA ISITMAK VARKEN PİŞİRMEK NİYE?

        Bu gibi sorularla kariyer yapan Michael Pollan, çok satan kitaplarında, yediğimiz yemekleri rahatsız edici kökenlerine -işleme tesisleri, kalabalık tavuk çiftlikleri, laboratuvarlarkadar takip ederek neden artık büyükanne ve büyükbabalarımız gibi beslenmediğimizin nedenlerini inceliyor. Pek çok yanıt, şaşırtıcı olmayan bir şekilde pazarlama ve parada yatıyor. İşletmeler ve girişimciler, zamanı kısıtlı Amerikalılara kârlı ve hevesle benimsenen çözümler sundular. Donmuş hazır bir yemeği 5 dakikada ısıtmak varken bütün bir akşam yemeği pişirmek niye? Bir “breakfast bar” yemek varken kahvaltı için zaman harcamak gerekli mi?

        TÜRKLER YEMEĞE VAKİT BULUR

        Amerika’daki ailemin ve arkadaşlarımın meşgul olduklarında fedakârlığı sofraya oturdukları zamandan, özellikle de kahvaltıdan yaptıklarını fark ettim. Öte yandan Türkiye’de insanların sağlıklı ve tabii lezzetli yemek için en yoğun günlerde mutlaka vakti var. Lokanta ve restoranlar genelde evde pişen yemekler servis ettiği icin emtia piyasasi daha bol. Abur cubur ise bulması daha zor ve talep de düşük. Bu da büyük ihtimalle neden -Amerikan standartlarına göreaz egzersiz yapılan Turkiye’de dikkate değer şekilde az sayıda şişman insan olduğunu açıklıyor.

        AMERİKALILAR KAHVALTI SOFRASI KURMASA DAHA İYİ

        Amerikalılar doğru dürüst kahvaltı yapmak için sofraya oturduklarında ya waffle, muffin, kek, bagel ve gevrekle karbonhidrat yolundan gidiyorlar ya da yumurta-domuz pastırması ikilisine yükleniyorlar. Aileler bu iki tip sofradan da doygun ama pişman kalkıyor. Ama Türk kahvaltısı öyle mi? Süt, sebze, karbonhidrat, tatlı, tuzlu, baharatlı yiyecekler bir arada... Ve eminim ki bu çok daha sağlıklı bir karışım. Evden çıkarken veya yolda aceleyle yapılan Türk kahvaltısı bile Amerika’dakilerden daha iyi. Peynirsimit, donmuş, garip, hazır Amerikan kahvaltılarından kesinlikle çok daha lezzetli ve sağlıklı. Amerikalıların işlenmiş yemek çılgınlığının zararından kurtulmasının tek yolu daha sağlıklı ve ucuz alternatifler. Bu yüzden Simit Sarayı’nı kalabalık 5. Cadde üzerinde görmekten mutluyum. Amerikalılar’ın garip bulduğu Türk simitine şans verdiklerini görmekten de öyle... Umarım beyaz peynir, domates ve daha az şekerin hiç de kötü bir fikir olmadığını da anlarlar.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ