Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema En iyi 10 geleneksel dövüş filmi
        5

        KAPLAN VE EJDERHA (2000)
        (Wo hu cang long - Crouching Tiger, Hidden Dragon)

        Feodalizm döneminde Eski Çin’de geçen ve dövüşçülerin yerçekimine meydan okuduğu ‘wuxia’ filmleri tarzındaki ‘Kaplan ve Ejderha’, dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yaptıktan sonra gösterime girdiği yılın en çok hasılat yapan filmlerinden biri olmuş, 10 dalda aday olduğu Akademi ödüllerinde 4 Oscar birden kazanmıştı. Ang Lee’nin yönettiği filmin öyküsü, yıllar boyunca ustasının katilini bulamadıktan sonra emekli olup köşesine çekilmek isteyen Li Mu Bai (Chow Yun-Fat) ve onun efsane kılıcı ‘Yeşil Kader’in çevresinde şekillenir. Li Mu Bai, yıllarca duygularını açıklayamadığı Yu Shu Lien (Michelle Yeoh) ile karşılaştığı günlerde kılıcın peşine düşen genç savaşçı Jen’i (Zhang Ziyi) durdurmak zorunda olduğunu anlar. Gücün karanlık tarafına çekilen Jen, inanılmaz dövüş yeteneklerine sahiptir. Gelmiş geçmiş en estetik ve güzel dövüş filmlerinden biri olmasında iki kadın dövüşçü karakterin kuşkusuz çok büyük payı var.

        6

        KAHRAMAN (2002)
        (Hero)

        ‘Kaplan ve Ejderha’nın ulaştığı büyük başarının ardından 2 yıl sonra Çinli usta yönetmen Yimou Zhang, geniş bütçeli ‘Kahraman’la sinema tarihinin en biçimci ve göze hoş gelen wuxia filmlerinden biriyle gelir seyircilerin karşısına. Film, her biri tablo güzelliğindeki kadraj düzenlemeleri, renk duygusu ve görsel atmosferiyle öne çıkar. Çin’de gösterime girdiğinde ülke tarihinin en yüksek hasılatlarından birine ulaşan film, gösterim haklarını satın alan Miramax’ın kararsızlığı nedeniyle ABD’de 2 yıl sonra Quentin Tarantino’nun ısrarıyla gösterime girer ve 53.7 milyon dolar hasılat elde eder. Türkiye’de ne yazık ki küçük ekranlarda seyredilebilen, başrollerinde Jet Li, Tony Leung, Maggie Cheung ve Ziyi Zhang’ın yer aldığı ‘Kahraman’, Çin’in çok eski zamanlarında geçen bir hikâye anlatır.

        7

        KILL BILL: VOL. 1 – KILL BILL: VOL. 2 (2003 – 2004)

        İntikam motifi ağır basan ve Uzakdoğu dövüş filmi estetiğine bağlılığıyla dikkat çeken bir Quentin Tarantino filmi… Ana karakter, evlenip çocuk doğurmaya karar verdiği için patronu ve ekip arkadaşları tarafından cezalandırılan bir tetikçi... Yıllarca komada kaldıktan sonra uyanan ve hastaneden kaçan Gelin (Uma Thurman), düğün gününde başta eşi olmak üzere herkesi acımadan öldüren çete üyelerinin tek tek peşine düşüyor. “Kill Bill Vol.1” sadece hesaplaşmalar üzerinden ilerlerken, “Kill Bill Vol. 2” Gelin'in tetikçi olarak çalıştığı geçmiş yıllara uzanıyor, patronu ve sevgilisi Bill'le olan ilişkilerini ele alıyor. Gelin, ilk filmde Japonya’daki samuray kılıcı ustası Hattori Hanzo, ikinci filmde ise wuxia filmlerini hatırlatan Çinli usta Pai Mei’nin yanında kalıyor. İlki ona özel müthiş bir kılıç yaparken, diğeri de geleneksel dövüş sanatının inceliklerini öğretiyor. Böylelikle film Uzakdoğu ekolünün iki farklı tarzına da selam göndermiş oluyor.

        8

        KORKUSUZ (2006)
        (Fearless – Huo Yian Jia)

        Hong Kong sinemasının 1990’lardaki önde gelen yıldızlarından biri olan Jet Li, o yıllarda Hollywood’un da dikkatini çekmiş 1998’de ‘Cehennem Silahı 4’de oynamıştı. Batı’daki dövüş filmi hayranları, 1990’lardaki işlerini daha çok DVD’ler üzerinden seyrederdi. İkibinli yıllarda ise Asya dışına taşan şöhreti nedeniyle filmleri ABD’de de ilgi görmeye başladı. Ronny Yu’nun yönettiği ‘Fearless’, Jet Li’nin ABD’de en çok beğenilen filmlerinden biridir. Film, Jin Wu Sporları Federasyonu kurucusu Geleneksel Dövüş Sanatları Ustası Çinli Huo Yuan Jia’nın hayat hikâyesini anlatır. Film, şöhretinin zirvesinde olan Huo Yian Jia’nın (Jet Li) çocukluğunu hatırladığı sahnelerle ilerler. Öykünün merkezinde babası ve o yılların büyük dövüş ustalarından Hua Endi ile olan ilişkileri vardır.

        9

        13 ASSASSINS (2011)
        (Jusan-nin no shikaku)

        Sadece Japonya'da değil Batı'da da çok sevilen “kült yönetmen” Takashi Miike, 1963 tarihli Japon aksiyon filmini yeni bir bakış açısıyla ele alıyor. 1844 yılında Japonya'da feodalizmin son dönemlerinde geçen filmde bir grup işsiz samuray, ülkenin huzurunu kaçıran kötücül bir derebeye karşı harekete geçerler. Amaçları derebeyinin iktidarı ele geçirmesine ve ülkeyi savaşa sürüklemesine engel olmaktır... Seyir zevki çok yüksek, ilkini aşmayı başaran bir yeniden çevrim ve her şeyden önce nitelikli bir Uzakdoğu dövüş filmi.

        10

        BASKIN (2011)
        (The Raid: Redemption)

        Yönetmen Gareth Evans; filme ana karakteri Rama'nın (Iko Uwais) sabah namazını kıldığı bir sahneyle başlamayı tercih ediyor. Ama 'çok kötü şeyler olacak' duygusu daha ilk andan itibaren filme hâkim. Operasyonun başlamasıyla birlikte Evans, özellikle ilk bölümde binayı her köşesinden birinin çıktığı bir ‘organizma’ haline getiriyor. Suçlular ile özel tim mensubu polisler arasındaki çatışmalar bir ölüm kalım mücadelesine dönüştükçe, film gerçek ruhunu buluyor. Bu ruhun bir yanında baltalı, bol kanlı Güney Kore ve Japon filmleri; diğer yanındaysa Uzakdoğu dövüş filmleri geleneği var. Senaryoyu da yazan Evans, bu tür filmlere meraklı seyircilerin beklentilerine uygun olarak geliştiriyor her şeyi; bir dövüş filminden beklenen her şeyi vermesini biliyor. Senaryonun en önemli avantajı, karakterlerin gizli hedeflerinin ortaya çıkmasıyla olayların ilgiye değer bir biçimde gelişmesi ve dövüş sahnelerinin art arda gelip, inandırıcılık dahil her şeyi unutturması. 'Baskın'daki dövüşler ne çok stilize ne de aşırı gerçekçi bir havada. Evans, ikisinin ortasını tuttururken, mizahtan özellikle uzak duruyor. Filmle seyirci arasında mesafe olmasını istemiyor; 'ucuz dövüş filmi' estetiğinden taviz vermiyor. İşte bu nedenle türün meraklıları tarafından kült film olarak kabul edilen bir işe imza atıyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ