Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İnanç Hud Suresi Okunuşu ve Anlamı: Hud Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali, Tefsiri ve Okunuşu
        1

        Hud Suresi, İslam dini için önem taşıyan dualar arasındadır. Hud Suresi, Kur'an'ın 11. suresidir. Sure, 123 ayetten oluşur. 12., 17. ve 114. ayetleri Medine'de diğerleri Mekke'de indirildiğine inanılmakta, surenin 50. ile 60. ayetleri Ad kavmi‘ne gönderildiği söylenen bir peygamber olan Hud'dan bahsettiği için bu adı almıştır. Hud Suresi, içerik olarak Yunus Suresi'nin devamı niteliğindedir. Hud Suresi Arapça okunuşu, Türkçe anlamı ve yazılışı hakkında bilgi sahibi olmak için doğru yerdesiniz. Bu sureyi ezberinizden bilmiyorsanız önce okumalı, daha sonra tekrar etmelisiniz. İşte, Hud Suresi Türkçe - Arapça okunuşu, anlamı, Diyanet meali, tefsiri, fazileti ve yazılışı...

        2

        Hud Suresi Arapça Okunuşu

        Bismillahirrahmanirrahim.

        1. Elif lam ra kitabün uhkimet ayatühu sümme füssılet mil ledün hakımin habır

        2. Ella ta'büdu illellah innenı leküm minhü nezıruv ve beşır

        3. Ve enistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yümettı'küm metaan hasenen ila ecelim müsemmev ve yü'ti külle zı fadlin fadleh ve in tevellev fe innı ehafü aleyküm azabe yevmin kebır

        4. İlellahi merciuküm ve hüve ala külli şey'in kadır

        5. E la ninehüm yesunu sudurahüm li yestahfu minh e la hıyne yestağşune siyabehüm ya'lemü ma yüsirrune ve ma yu'linun innehu alımüm bi zatis sudur

        6. Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya'lemü müstekarraha ve müstevdeaha küllün fı kitabim mübın

        7. Ve hüvellezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamiv ve kane arşühu alel mai li yeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve le in kulte inneküm meb'usune mim ba'dil mevti le yekulennellezıne keferu in haza illa sıhrum mübın

        8. Ve le in ehharna anhümül azabe ila ümmetim ma'dudetil le yekulünne ma yahbisüh e la yevme ye'tıhim leyse masrufen anhüm ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun

        9. Ve lein ezaknel insane minna rahmeten sümme neza'naha minh innehu leyeusün kefur

        10. Ve lein ezaknahü na'mae ba'de darrae messethü le yekulenne zehebes seyyiatü annı innehu le ferihun fe hur

        11. İllellezıne saberu ve amilus salihat ülaike lehüm mağfiratüv ve ecrun kebır

        12. Fe lealleke tarikum ba'da ma yuha ileyke ve daikum bihı sadruke ey yekulu lev la ünzile aleyhi kenzün ev cae meahu melek innema ente nezır vallahü ala külli şey'iv vekıl

        13. Em yekulunefterah kul fe'tu bi aşri süverim mislihı müfterayativ ved'u menisteta'tüm min dunillahi in küntüm sadikıyn

        14. Fe illem yestecıbu leküm fa'lemu ennema ünzile bi ılmillahi ve el la ilahe illa hu fe hel entüm müslimun

        15. Men kane yürıdül hayated dünya ve zıneteha nüveffi ileyhim a'malehüm fıha ve hüm fıha la yübhasun

        16. Ülaikellezıne leyse lehüm fil ahırati illen nar ve habita ma saneu fıha ve batılüm ma kanu ya'm'lun

        17. E fe men kane ala beyyinetim mir rabbihı ve yetluhü şahidüm minhü ve min kablihı kitabü musa imamev ve rahmeh ülaike yü'minune bih ve mey yekfür bihı minel ahzabi fen naru mev'ıdüh fe la tekü fı miryetim minhü innehül hakku mir rabbike ve lakinne ekseran nasi la yü'minun

        18. Ve men azlemü mimmeniftera alellahi keziba ülaike yu'radune ala rabbihim ve yekulül eşhadü haülaillezıne kezebu ala rabbihim e la la'netüllahi alez zalimın

        19. Ellezıne yesuddune an sebılillahi ve yebğuneha ıveca ve hüm bil ahırati hüm kafirun

        20. Ülaike lem yekunu mu'cizıne fil erdı ve ma kane lehüm min dunillahi min evliya' yüdaafü lehümül azabv ma kanu yestetıy'unes sem'a ve ma kanu yübsırun

        21. Ülaikellezıne hasiru enfüsehüm ve dalle anhüm ma kanu yefterun

        22. La cerame ennehüm fil ahırati hümül ahserun

        23. İnnellezıne amenu ve amilus salihati ve ahbetu ila rabbihim ülaike ashabül cenneh hüm fıha halidun

        24. Meselül ferıkayni kel a'ma vel esammi vel baıyri ves semiy' hel yesteviyani mesela e fe la tezekkerun

        25. Ve le kad erselna nuhan ila kamihı innı leküm nezırum mübın

        26. El la ta'büdu illellah innı ehafü aleyküm azabe yevmin elım

        27. Fe kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma nerake illa beşeram mislena ve ma neraket tebeake ilellezıne hüm erazilüna bediyer ra'y ve ma nera leküm aleyna min fadlim bel nezunüküm kazibın

        28. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı rahmetem min ındihı fe ummiyet aleyküm e nülzimükümuha ve entüm leha karihun

        29. Ve ya kavmi la es'elüküm aleyhi mala in ecriye illa alellahi ve ma ene bi taridillezıne amenu innehüm mülaku rabbihim ve laninnı eraküm kavmen techelun

        30. Ve ya kavmi mey yensurunı minellahi in taredtühüm e fela tezekkerun

        31. Ve la ekulü leküm ındı hazinüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü innı meleküv ve la ekulü lillezıne tezderı a'yünüküm ley yü'tiyehümüllahü hayra allahü a'lemü bima fı enfüsihim innı izel le minez zalimın

        32. Kalu ya nuhu kad cadeltena fe ekserte cidalena fe'tina bima teıdüna in künte mines sadikıyn

        33. Kale innema ye'tıküm bihillahü in şae ve ma entüm bi mu'cizın

        34. Ve la yenfeuküm nushıy in eradtü en ensaha leküm in kanellahü yürıdü ey yuğviyeküm hüve rabbüküm ve ileyhi türceun

        35. Em yekulunefterah kul inifteraytühu fe aleyye icramı ve ene birıüm mimma tücrimun

        36. Ve uhıye ila nuhın ennehu ley yü'mine min kavmike illa men kad amene fe la tebteis bima kanu yef'alun

        37. Vasneıl fülke bi a'yünina ve vahyina ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun

        38. Ve yasneul fülke ve küllema merra aleyhi meleüm min kavmihı sehıru minh kale in tesharu minna fe inna nesharu minküm kema tesharun

        39. Fe sevfe ta'lemune mey ye'tıhi azabüy yuhzıhi ve yehıllü aleyhi azabüm mükıym

        40. Hatta iza cae emruna ve farat tennuru kulnahmil fıha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü ve men amen ve ma amene meahu illa kalıl

        41. Ve kalerkebu fıha bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbı le ğafurur rahıym

        42. Ve hiye tecrı bihim fı mevcin kel cibali ve nada nuhunibnehu ve kane fı ma'ziliy ya büneyyerkem meana ve la teküm meal kafirın

        43. Kale seavı ila cebeliy ya'sımünı minel ma' kale la asımel yevme min emrillahi illa mer rahım ve hale beynehümel mevcü fe kane minel muğrakıyn

        44. Ve kıyle ya erdubleıy maeki ve ya semaü akliıy ve ğıdal maü ve kudıyel emru vestevet alel cudiyyi ve kıyle bu'del lil kavmiz zalimın

        45. Ve nada nuhur rabbehu fe kale rabbi innebnı min ehlı ve inne va'dekel hakku ve ente ahkemül hakimın

        46. Kale ya nuhu innehu leyse min ehlik innehu amelün ğayru salihın fe la tes'elni ma leyse leke bihı ılm innı eızuke en ketune minel cahilın

        47. Kale rabbi innı euzü bike en es'eleke ma leyse lı bihı ılm ve illa tağfirlı ve terhamnı eküm minel hasirın

        48. Kıyle ya nuhuhbıt bi selamim minna ve berakatin aleyke ve ala ümemim mimmem meak ve ümemün senümettiuhüm sümme yemessühüm minna azabün elım

        49. Tilke min embail ğaybi nuhıyha ileyk ma künte ta'lemühü ente ve la kavmüke min kabli haza fasbirv innel akıbete lil müttekıyn

        50. Ve ila adin ehahüm huda kale ya kavmı'büdüllahe ma leküm min ilahin ğayruh in entüm illa müfterun

        51. Ya kavmi la es'elüküm aleyhi ecra in ecriye illa alellezı fetaranı e fe la ta'kılun

        52. Ve ya kavmistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yürsilis semae aleyküm midrarav ve yezidküm kuvveten ila kuvvetiküm ve la tetevellev mücrimın

        53. Kalu ya hudü ma ci'tena bi beyyinetiv ve ma nahnü bi tarikı alihetina an kavlike ve ma nahnü leke bi mü'minın

        54. İn nekulü illa'terake ba'du alilhetina bi su' kale innı üşhidüllahe veşhedu ennı berıüm mimma tüşrikun

        55. Min dunihı fekıdunı cemıan sümme la tünzırun

        56. İnnı tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym

        57. Fe in tevellev fe kad eblağtüküm ma ürsiltü bihı ileyküm ve yestahlifü rabbı kavmen ğayraküm ve la tedurrunehu şey'a inne rabbı ala külli şey'in hafıyz

        58. Ve lemma cae emruna necceyna hudev vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve ncceynahüm min azabin ğalıyz

        59. Ve tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu vettebeu emra külli cebbarin anıd

        60. Ve ütbiu fı hazihid dünya la'netev ve yevmel kıyameh e la inne aden keferu rabbehüm e la bu'del li adin kavmi hud

        61. Ve ila semude ehahüm saliha kale ya kavmı'büdüllahe maleküm min ilahin ğayruh hüve enşeeküm minel erdı vesta'meraküm fıha festağfiruhü sümme tubu ileyh inne rabbı karıbüm mücıb

        62. Kalu ya salihu kad künte fına mercüvven kable haza etenhana en na'büde ma ya'büdü abaüna ve innena le fı şekkim mimma ted'una ileyhi mürıb

        63. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı minhü rahmetem fe mey yensurunı minellahi in asaytühu fe ma tesıdunenı ğayra tahsır

        64. Ve ya kavmi hazihı nakatüllahi leküm ayeten fezeruha te'kül fı erdıllahi ve la temessuha bi suin fe ye'huzeküm azabün karıb

        65. Fe akaruha fe kale metetteu fı dariküm selasete eyyam zalike va'dün ğayru mekzub

        66. Felemma cae emruna necceyna salihav vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve min hızyi yevmiiz inne rabbeke hüvel kaviyyül azız

        67. Ve ehazellezıne zalemüs sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın

        68. Kel el lem yağnev fıha e la inne semude keferu rabbehüm e la bu'del li semud

        69. Ve le kad cet rusülüna ibrahıme bil büşra kalu selama kale selamün fe ma lebise en cae bi ıclin hanız

        70. Felemma raa eydiyehüm la tesılu ileyhi nekirahüm ve evcese minhüm hıyfeh kalu la tehaf inna ürsilna ila kavmi lut

        71. Vemraetühu kaimetün fe dahıket fe beşşernaha bi ishaka ve miv verai ishaka ya'kub

        72. Kalet ya veyleta e elidü ve ene acuzüv ve haza ba'li şeyha inne haza le şey'ün acıb

        73. Kalu e ta'cebıne min emrillahi rahmetüllahi ve berakatühu aleykum ehlel beyv innehu hamıdüm mecıd

        74. Femma zehebe an ibrahımer rav'u ve caethül büşra yücadilüna fı kavmi lut

        75. İnne ibrahıme le halımün evvahüm münıb

        76. Ya ibrahımü a'rıd an haza innehu kad cae emru rabbik ve innehüm atıhüm azabün ğayru merdud

        77. Ve lemma caet rusülüna lutan sıe bihim ve daka bihim zer'av ve kale haza yevmün asıyb

        78. Ve caehu kavmühu yühraune ileyhi ve min kablü kanu ya'melunes seyyiat kale ya kavmi haülai benatı hünne atheru leküm fettekullahe ve la tuhzuni fı dayfı e leyse minküm racülür raşıd

        79. Kalu le kad alimte ma lena fı benatike min hakk ve inneke le ta'lemü ma nurıd

        80. Kale lev enne lı biküm kuvveten ev avı ila ruknin şedıd

        81. Kalu ya lutu inna rusülü rabbike ley yesılu ileyke fe esri bi ehlike bi kıd'ım minel leyli ve la yeltefit minküm ehadün illemraetek innehu müsıybüha ma esabehüm inne mev'ıdehümüs subh e leyses bi karıb

        82. Felemma cae emruna cealna aliyeha safileha ve emtarna aleyha hıcaratem min siccılim mendud

        83. Müsevvemeten ınde rabbik ve ma hiye minez zalimıne bi beıyd

        84. Ve ila medyene ehahüm şüayba kale ya kavmı'büdüllahe maleküm min ilahin ğayruhv ve la tenkusul mikyale vel mızane innı eraküm bi hayriv ve innı ehafü aleyküm azabe yevmim mühıyt

        85. Ve ya kavmi evfül mikyale vel mızane bil kıstı ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta'sev fil erdı müfsidın

        86. Bekıyyetüllahi hayrul leküm in küntüm mü'minın ve ma ene aleyküm bi hafıyz

        87. Kalu ya şüaybü e salatüke te'müruke en netruke ma ya'büdü abaüna ev en nef'ale fı emvalina ma neşa' inneke le entel halımür raşıd

        88. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve razekanı minhü rizkan hasena ve ma ürıdü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh in ürıdü illel ıslaha mesteta't ve ma tevfıkıy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb

        89. Ve ya kavmi la yecrimenneküm şikakıy ey yüsıybeküm mislü ma esabe kavme nuhın ev kavme hudin ev kavme salıh ve ma kavmü lutım minküm bi beıyd

        90. Vestağfiru rabbeküm sümme tubu ileyh inne rabbı rahıymüv vedud

        91. Kalu ya şüaybü ma nefkahü kesıram mimma tekulü ve inna le nerake fına daıyfa ve lev la rahtuke le racemnake ve ma ente aleyna bi aziz

        92. Kale ya kami erahtıy eazzü aleyküm minellha vettehaztümuhü veaeküm zıhriyya inne rabbı bi ma ta'melune mühıyt

        93. Ve ya kavmı'melu ala mekanetiküm innı amil sevfe ta'lemune mey ye'tıhi azabüy yuhzıhi ve men hüve kazib vertekıbu innı meaküm rakıyb

        94. Ve lemma cae emruna necceyna şüaybev vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve ehazetillezıne zalemus sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın

        95. Keel lem yağnev fıha ela bu'del li medyene kema beıdet semud

        96. Ve le kad erselna musa bi ayatina ve sültanim mübın

        97. İla fir'avne ve meleihı fettebeu emra fir'avn ve ma emru fir'avne bi raşıd

        98. Yakdümü kavmehu yevmel kıyameti fe evradehümün nar ve bi'sel virdül mevrud

        99. Ve ütbiu fı hazihı la'netev ve yevmel kıyameh bi'ser rifdül merfud

        100. Zalike min embail kur nekussuhu aleyke minha kaimüv ve hasıyd

        101. Ve ma zalemnahüm ve lakin zalemu enfüsehüm fe ma ağnet anhüm alihetühümülteı yed'une min dunillahi min şey'il lemma cae meru rabbik ve ma zaduhüm ğayra tetbıb

        102. Ve kezalike ahzü rabbike iza ehazel kura ve hiye zalimeh inne ahzehu elimün şedıd

        103. İnne fı zalike le ayetel li men hafe azabel ahırah zalike yevmim meşhud

        104. Ve ma nüehhıruhu illa li ecelim ma'dud

        105. Yevme ye'ti la tekellemü nefsün illa bi iznih fe minhüm şekıyyüv ve seıyd

        106. Fe emmellezıne şeku fe fin nari lehüm fıha zefıruv ve şehiyk

        107. Halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük inne rabbeke fe'alül lima yürıd

        108. Ve emmellezıne süıdu fe fil cenneti halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük ataen ğayra meczuz

        109. Fe la tekü fı miryetim mimma ya'büdü haüla' ma ya'büdune illa kema ya'büdü abaühüm min kabl ve inna le müveffuhüm nesıybehüm ğayra menkus

        110. Ve le kad ateyna musel kitabe fahtülife fıh ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike le kudiye beynehüm ve innehüm le fı şekkim minhü mürıb

        111. Ve inne külül lemma leyüveffiyennehüm rabbüke a'malehüm innehu bima ya'melune habır

        112. Festekım kema ümirte ve men tabe meake ve la tatğav innehu bi ma ta'melune besıyr

        113. Ve la terkenu ilellezıne zalemu fe temessekümün naru ve maleküm min dunillahi min evliyae sümme la tünsarun

        114. Ve ekımıs salate tarafeyin nehari ve zülefem minel leylv innel hasenati yüzhibnes seyyiat zalike zikra liz zakirın

        115. Vasbir fe innellahe la yüdıy'u ecral muhsinın

        116. Fe lev la kane minel kuruni min kabliküm ülu bekıyyetiy yenhevne anil fesadi fil erdı illa kalılem mimmen enceyna minhüm vettebeallezıne zalemu ma ütrifu fıhi ve kanu mücrimın

        117. Ve ma kane rubbüke li yühlikel kura bi zulmiv ve ehlüha muslihun

        118. Ve lev şae rabbüke le cealen nase ümmetev vahıdetev ve la yezalune muhtelifın

        119. İlla mer rahıme rabbük ve li zalike halekahüm ve temmet kelimetü rabbike le emleenne cehenneme minel cinneti ve nasi ecmeıyn

        120. Ve küllen nekussu aleyke mir embair rusüli ma nüsebbitü bihı füadek e caeke fı hazihil hakku ve emv'ızatü ve zikra lil mü'minın

        121. Ve kul lillezıne la yü'minuna'melu ala mekanetiküm inna amilun

        122. Ventezıru inna müntezırun

        123. Ve lillahi ğaybüs semavati vel erdı ve ileyhi yürceul emru küllühu fa'büdhü ve tevekkel aleyh ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta'melun

        3

        Hud Suresi Türkçe Anlamı

        Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

        1, 2. Elif Lam Ra. Bu Kur'an; ayetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) "Şüphesiz ben size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."

        3. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.

        4. Dönüşünüz ancak Allah'adır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

        5. İyi bilin ki onlar, O'ndan gizlenmek için, kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

        6. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de o bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da yazılı) dır.

        7. O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken "Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz" desen, inkarcılar "Mutlaka bu apaçık bir büyüdür" derler.

        8. Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka "Onu ne alıkoyuyor?" derler. İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz ve alay etmekte oldukları şey, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.

        9. Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir.

        10. Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, "Kötülükler benden gitti" diyecektir. Çünkü o şımarık ve böbürlenen biridir.

        11. Ancak sabredip salih amel işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

        12. (Ey Muhammed!) Belki de sen, (müşriklerin) "Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!" demelerinden dolayı sana vahyolunanlardan bir kısmını gözardı edeceksin ve o yüzden göğsün daralacak. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.

        13. Yoksa "onu (Kur'an'ı) uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah'tan başka gücünüzün yettiklerini de (yardıma) çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sure getirin."

        14. Eğer size (bu konuda) cevap veremedilerse, bilin ki o (Kur'an) ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz?

        15. Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar.

        16. İşte onlar, kendileri için ahirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir.

        17. Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse, yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit (Kur'an) ve bir de ondan (Kur'an'dan) önce bir önder ve bir rahmet olarak (indirilmiş olan) Musa'nın kitabı (Tevrat) desteklemektedir. İşte bunlar ona (Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan her kim onu inkar ederse, ateş onun varacağı yerdir. Ondan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz o, Rabbin tarafından (bildirilmiş) gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar.

        18. Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve şahitler de, "Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır" diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah'ın laneti zalimler üzerinedir.

        19. Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar ahireti inkar edenlerin ta kendileridir.

        20. Onlar yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakabilecek değillerdir. Onların Allah'tan başka sığınabilecekleri bir yardımcıları da yoktur. Azap onlar için kat kat artırılacaktır. Çünkü onlar (gerçekleri) işitmeğe tahammül edemiyorlar, hem de görmüyorlardı.

        21. İşte bunlar, kendilerini ziyana uğratan kimselerdir. Uydurmakta oldukları şeyler de kendilerini yüz üstü bırakıp kaybolup gitmiştir.

        22. Şüphesiz bunlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.

        23. İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.

        24. Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu? Hala düşünmez misiniz?

        25. Andolsun, biz Nuh'u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım."

        26. "Allah'tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum."

        27. Kavminin inkar eden ileri gelenleri, "Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz" dediler.

        28. Nuh dedi ki: "Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şayet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de, siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?"

        29. "Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükafatım ancak Allah'a aittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum."

        30. "Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah'tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?"

        31. Size ben, "Allah'ın hazineleri yanımdadır", demiyorum; gaybı da bilmem. "Ben bir meleğim" de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, "Allah onlara asla hiçbir hayır vermez" de diyemem. Allah onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem o zaman ben gerçekten zalimlerden olurum.

        32. Dediler ki: "Ey Nuh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir."

        33. Nuh dedi ki: "Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah'ı) aciz bırakamazsınız."

        34. Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O'na döndürüleceksiniz.

        35. (Ey Muhammed!) Yoksa "Onu (Kur'an'ı) kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurmuşsam, suçum bana aittir. Ben de sizin işlemekte olduğunuz suçlardan uzağım."

        36. Nuh'a vahyolundu ki: "Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O halde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme."

        37. "Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."

        38. (Nuh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz."

        39. Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime geleceğini, kimin üzerine sürekli bir azabın ineceğini ileride anlayacaksınız.

        40. Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nuh'a dedik ki: "Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki ailen ile iman edenleri ona yükle." Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti.

        41. (Nuh), "Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." dedi.

        42. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, "Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkarcılarla birlikte olma" diye seslendi.

        43. O, "Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım" dedi. Nuh, "Bugün Allah'ın rahmet ettikleri hariç, onun azabından korunacak hiç kimse yoktur" dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.

        44. "Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu" denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cudi'ye oturdu ve "Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun!" denildi.

        45. Nuh Rabbine seslenip şöyle dedi: "Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin va'din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin."

        46. Allah, "Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim" dedi.

        47. Nuh, "Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum" dedi.

        48. Ona denildi ki: "Ey Nuh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Daha bir takım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak."

        49. İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü (iyi) sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.

        50. Ad kavmine de kardeşleri Hud'u gönderdik. Hud şöyle dedi: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Ondan başka sizin hiçbir ilahınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz."

        51. "Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak beni yaratana aittir. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?"

        52. "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkarlar olarak yüz çevirmeyin."

        53. Dediler ki: "Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz. Biz sana iman edecek de değiliz."

        54, 55. Biz sadece şunu söyleriz: "Seni, ilahlarımızdan biri fena çarpmış." Hud dedi ki: "İşte ben Allah'ı şahit tutuyorum. Siz de şahit olun ki, ben sizin Allah'ı bırakıp da O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz açtırmayın."

        56. "İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah'a dayandım. Yer-yüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir."

        57. "Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ ettim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz ona bir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir."

        58. Helak emrimiz gelince, Hud'u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan kurtardık.

        59. İşte Ad kavmi! Rablerinin ayetlerini inkar ettiler. Onun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular!

        60. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Biliniz ki Ad kavmi, Rablerini inkar etti. (Yine) biliniz ki Hud'un kavmi Ad Allah'ın rahmetinden uzaklaştı.

        61. Semud kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yok. O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı.Öyle ise ondan bağışlanma dileyin; sonra da ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir.

        62. Onlar şöyle dediler: "Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun? Şüphesiz, biz senin bizi çağırdığın şeyden derin bir şüphe içindeyiz."

        63. Salih dedi ki: "Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet (peygamberlik) vermişse ona karşı geldiğim takdirde beni Allah'dan kim koruyabilir? Demek ki zarara uğratmaktan başka bana katkınız olmaz."

        64. "Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın dişi bir devesi. Bırakın onu, Allah'ın arzında yayılıp otlasın. Ona kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar."

        65. Derken onu kestiler. Salih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. (Sonra helak olacaksınız.) İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir."

        66. (Helak) emrimiz geldiğinde Salih'i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helaktan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

        67. Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

        68. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semud kavmi Rablerini inkar etti. (Yine) biliniz ki Semud kavmi Allah'ın rahmetinden uzaklaştı.

        69. Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim'e müjde getirip "Selam sana!" dediler. O, "Size de selam" dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.

        70. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: "Korkma, çünkü biz Lut kavmine gönderildik."

        71. İbrahim'in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak'ı müjdeledik; İshak'ın arkasından da Yakub'u.

        72. Karısı, "Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu çok şaşılacak bir şey!" dedi.

        73. Melekler, "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O övülmeye layıktır, şanı yücedir." dediler.

        74. İbrahim'in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lut kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı.

        75. Çünkü İbrahim çok içli ve Allah'a yönelen bir kimseydi.

        76. Elçilerimiz, "Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir" dediler.

        77. Elçilerimiz Lut'a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve "Bu çok zor bir gün" dedi.

        78. Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lut dedi ki: "Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la nikahlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?"

        79. Onlar, "İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun" dediler.

        80. (Lut da:) "Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim" dedi.

        81. Konukları şöyle dedi: "Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.) Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!"

        82, 83. (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.

        84. Medyen halkına da kardeşleri Şu'ayb'ı peygamber gönderdik. O şöyle dedi: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum."

        85. "Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."

        86. "Eğer inanan kimselerseniz Allah'ın bıraktığı helal kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim."

        87. Dediler ki: "Ey Şu'ayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın."

        88. Şu'ayb şöyle dedi: "Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve katından bana güzel bir rızık vermişse!... Ben size yasakladığımı kendim yapmak istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir. Ben sadece ona tevekkül ettim ve sadece ona yöneliyorum."

        89. "Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nuh kavminin veya Hud kavminin, yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve unutmayın ki) Lut kavmi sizden uzak değildir."

        90. "Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir."

        91. Dediler ki: "Ey Şu'ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin."

        92. Şu'ayb şöyle dedi: "Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah'tan daha itibarlı mı ki, O'na sırt çevirdiniz. Şüphesiz Rabbim sizin yaptıklarınızı kuşatmıştır."

        93. "Ey Kavmim! Elinizden geleni yapın. Şüphesiz ben de (elimden geleni) yapacağım. Rezil edici azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu yakında bileceksiniz. Gözleyin. Şüphesiz ben de sizinle beraber gözlüyorum."

        94. (Azap) emrimiz gelince, Şu'ayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında dizüstü çökekaldılar.

        95. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semud kavmi Allah'ın rahmetinden uzaklaştığı gibi Medyen halkı da uzaklaştı.

        96, 97. Andolsun, biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir mucize ile Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber gönderdik de ileri gelenler Firavun'un emrine uydular. Halbuki Firavun'un emri doğru değildi.

        98. Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası!

        99. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek!

        100. (Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de.

        101. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlahları onların sadece ziyanlarını artırdı.

        102. Zulme sapmış memleketlerin halkını yakaladığında, Rabbinin yakalaması işte böyledir! Şüphesiz onun yakalaması can yakıcı ve şiddetlidir.

        103. Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret vardır. Bu, insanların (hesap ve ceza için) toplanacakları bir gündür. Bu, herkesin toplanıp bir araya geleceği bir gündür.

        104. Biz onu ancak belirli bir zamana kadar erteliyoruz.

        105. O gün geldiği zaman Allah'ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz. Onlardan mutsuz (cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu (cennetlik) olanlar da.

        106. Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır.

        107. Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır.

        108. Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedi kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.

        109. (Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara (azaptan) paylarını eksiksiz olarak tastamam vereceğiz.

        110. Andolsun, biz Musa'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) vermiştik de onun hakkında ayrılığa düşülmüştü. Eğer daha önce Rabbinin bir sözü geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Onlar da (müşrikler de) o Kur'an hakkında derin bir şüphe içindedirler.

        111. Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.

        112. Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür.

        113. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.

        114. (Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.9

        115. Sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını zayi etmez.

        116. Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. Zulmedenler ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkar kimseler oldular.

        117. Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak etmez.

        118, 119. Rabbin dileseydi insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, "Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım" sözü kesinleşti.

        120. (Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, mü'minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.

        121. İman etmeyenlere de ki: "Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız."

        122. "Bekleyin, biz de bekleyeceğiz."

        123. Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a mahsustur. Bütün işler ona döndürülür. Öyle ise ona kulluk et ve ona tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.

        4

        Hud Suresi Konusu

        Hud suresi hem üslup hem de içerik bakımından bir önceki Yunus suresiyle büyük bir benzerlik göstermektedir. Bu surede de ağırlıklı olarak Allah’ın varlığı, birliği, O’nun iradesinin peygamberleri aracılığıyla vahyedildiği gerçeği ve peygamberlik olgusunun gelmiş geçmiş toplumlardaki görünümü ele alınmakta, bazı peygamberlerin kıssalarına Yunus suresinde özet olarak, burada ise daha geniş bir şekilde yer verilmektedir. Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lut, Şuayb ve Musa peygamberlerin kıssaları anlatılmakta; Kur’an’ın mucize oluşu, öldükten sonra dirilme, hesap ve ahiret hayatıyla ilgili konulara yer verilmektedir.

        Hud Suresi Nuzül

        Mushaftaki sıralamada on birinci, iniş sırasına göre elli ikinci suredir. Yunus suresinden sonra, Yusuf suresinden önce Mekke döneminin son bir yılı içinde nazil olmuştur. 12, 17 ve 114. ayetlerinin Medine’de indiği yolundaki görüş müfessirlerin çoğunluğunca kabul edilmemiştir (İbn Aşur, XI, 311; Reşid Rıza, XII, 2; Ateş, IV, 291).

        5

        Hud Suresi Fazileti

        Hz. Peygamber, “Cuma günü Hud suresini okuyunuz” (Darimi, “Fezailü’l-Kur’an”, 17) buyurarak surenin faziletine, “Hud suresi ve kardeşleri beni ihtiyarlattı” mealindeki hadisiyle de ağır sorumlulukları hatırlatan bir içeriğe işaret etmektedir. Hud suresinin kardeşleri aynı hadisin devamında “Vakıa, Hakka, Mürselat, Nebe’ ve Tekvir” sureleri olarak belirtilmiştir (Tirmizi, “Tefsir”, 57/3297; ayrıca bk. Şevkani, II, 544; Kurtubi, XI, 1). Bu surelerde çok etkileyici bir üslupla daha önceki peygamberlerin tevhid mücadelesinden kesitler verilmiş ve kıyamet sahnelerinin tasvir edilmiş olmasının Resulullah’ı kendi sorumluluğu ve özellikle ümmetinin geleceği açısından derinden düşündürmüş olduğu anlaşılmaktadır.

        6

        Hud Suresi Tefsiri (Kur’an Yolu)

        Bazı surelerin başında bulunan “elif-lam-ra” ve benzeri harflere “huruf-ı mukattaa” adı verilmektedir (bu harfler hakkında bilgi için bk. Bakara 2/1).

        Ayet, bu kitabın yani Kur’an-ı Kerim’in herhangi bir insan tarafından ortaya konmuş bir eser olmadığını, bilakis hikmetiyle her şeyi yerli yerince yapan ve ilmiyle her şeyden haberdar olan yüce Allah tarafından sağlam bir şekilde tanzim edilmiş ve açıklanmış bir kitap olduğunu ifade etmektedir. Ayetlerin sağlam kılınmasından maksat, onların hem lafız hem de anlam bakımından bozukluk, eksiklik, noksanlık ve çelişkiden uzak olmasıdır. Kur’an-ı Kerim gerek lafız gerekse anlam bakımından Arap dili ve edebiyatının şaheseri olup benzerini getirmeleri için insanlığa meydan okuduğu halde nüzulünden günümüze kadar benzeri ortaya konamamış; hiçbir kimse ikna edici bir delil göstererek onun ifadelerinde bozukluk veya çelişki bulunduğunu söyleyememiştir (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/23; Yunus 10/38).

        Bir görüşe göre ayetlerin sağlam kılınmasından maksat, onların başka bir kitap tarafından neshedilmemiş (hükmü değiştirilmemiş, kaldırılmamış) olmasıdır. Buna karşılık Tevrat, İncil ve benzeri ilahi kitaplardan, önce inmiş olanın birçok hükmü bir sonrakiyle neshedildiği gibi Kur’an ile de neshedilmiştir.

        Ayetlerin “açıklanmış” olması müfessirler tarafından başlıca üç şekilde yorumlanmıştır: a) Kuran’ın surelere, surelerin ayetlere; ayetlerin de emir, nehiy, helal, haram, sevap, günah, ceza ve benzeri çeşitli alanlarla ilgili hükümleri, öğüt, kıssa, haber, vaad ve uyarıları kapsayan içeriklere ayrılmış olması; Allah’ın varlığı ve birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilip Allah huzurunda toplanılacağına dair delilleri ihtiva etmesi;

        b) Kur’an ayetlerinde insanların dünya ve ahiret hayatlarında muhtaç oldukları şeylerin, helal ve haramların ana hatlarıyla veya yerine göre ayrıntılı olarak açıklanmış olması; c) Kuran ayetlerinin yirmi üç yılda ihtiyaçlara göre parça parça inmiş olması (geniş bilgi için bk. Şevkani, II, 545; Elmalılı, IV, 2751).

        7

        Hud Suresi Kaç Ayet?

        Hud Suresi 123 ayetten oluşmaktadır.

        Hud Suresi Kaçıncı Sayfa ve Cüzde Yer Alıyor?

        Hud Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 220. Sayfada başlayıp 234. Sayfada biter ve 11 ila 12. cüzde yer alır.

        8

        Hud Suresi Abdestsiz Okunur Mu?

        Vakıa suresi, 79. ayette “Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.” şeklinde emredilir. Bu nedenle, cünüp olan ya da abdestsiz birisinin Kur’an-ı Kerim’e el süremeyeceği gibi herhangi bir ayeti de okuyamaz.

        Özetle, abdesti olmayan birisi, Kur’an-ı Kerim’e el dokundurmadan ezberinden bildiği ayet ve sureleri okuyabilir. Bu caizdir; ancak abdestsiz olan birisi Kur’an’a dokunarak Hud suresini okuyamaz. Ayet el-Kürsi, Fatiha ve İhlas gibi ayet ve sureleri okumak isteyen kimse, bunları dua niyetiyle okursa caizdir. (Elmalılı Hamdi YAZAR, Tefsir, Vakıa 79. ayet in izahı; Celal Yıldırım, İslam fıkhı, IV/157)

        Keza, başörtüsü olmadan da Hud suresi okunabilir; ancak Kur'an'a saygıdan dolayı başörtülü olunması tavsiye edilmektedir.

        Hud Suresi Adetliyken Okunur Mu?

        Hud suresinin adetliyken Kur'an-ı Kerim'den ya da ezberden okunması caiz olmamaktadır.

        Haberi Hazırlayan: Kubilay Kos

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ