Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem ULUDAĞ'DA KAYBOLMUŞLARDI! Son dakika... Uludağ ile ilgili çok önemli uyarılar!

        Tarih: 1 Aralık 2019, günlerdense pazardı... Doğa aktivitelerine ilgi duyan Mert Alpaslan (31) ile arkadaşı Efe Sarp (37), Uludağ'ın zirvesine doğru yola çıktı. Saat: 08.00 sıralarında Mert Alpaslan, eşi Burcu Alpaslan'ı (30) aradı.

        Mert Alpaslan'ın telefonundan çıkan, Efe Sarp tarafından olay günü çekilen son fotoğraf.

        SON KONUŞMALARI...

        Burcu, Mert'e, "Kahvaltı yaptın mı" diye sordu. Mert'in yanıtı, "Şimdi arabayı park ediyoruz, Efe'nin yanında çorba var, birazdan bir şeyler atıştıracağız; merak etme" oldu. Bu konuşma, on yıllık bir arkadaşlığın ardından beş yıl önce hayatlarını birleştiren Burcu ile Mert'in son konuşmasıydı...

        Uludağ'da hayatını kaybeden Efe Sarp (sağda).

        BUGÜN TAM BİR YIL OLDU

        Uludağ Milli Parklar Bölgesi'nde kaybolan Mert ile Efe'yi bulmak için amansız bir mücadele verildi. Arama çalışmasına havadan helikopterler, termal kameralar ve drone'lar; karadan ise yüzlerce kişiden oluşan ekipler ve gönüllüler katıldı.

        ÖNCE EFE SONRA MERT BULUNDU

        Arama kurtarma çalışmalarının 17'nci gününde, tam bir yıl önce bugün, 18 Aralık'ta saatler 12.45'i gösterdiğinde acı haber geldi. Ajanslar, Kürekli Deresi mevkiinde Efe Sarp'ın cansız bedeninin bulunduğu duyurdu. Kısa bir süre sonra ise ona, yaklaşık bir kilometre uzaklıkta, Mert Alpaslan'ın cansız bedenine ulaşıldı.

        BİR YILIN ARDINDAN ÇOK ÖNEMLİ UYARILAR

        15 Aralık'ta Uludağ, Erciyes gibi kayak merkezlerinde sezon açılırken, Mert Alpaslan'ın eşi Burcu Alpaslan, geride kalan bir yılın ardından HABERTÜRK'ten Alper Uruş'un sorularını yanıtladı ve dikkat çeken uyarılarda bulundu. İşte iki genç dağcının ardında bıraktıkları, Uludağ'da son durum ve hayati uyarılar...

        "112, 155 VE 177'Yİ DEFALARCA ARAMIŞ"

        "Mert, Efe’den yaklaşık bir kilometre uzaklıkta dere yatağında bulundu. Olayın ardından ve adli tıp incelemelerinden sonra telefonu bana teslim edildi ve Mert'in cep telefonunu açtığımda defalarca acil yardım numaralarını aramış olduğunu gördüm. Kayboldukları 1 Aralık günü saat: 13.45 ile 14.00 aralığında Mert, 112, 155, 177 gibi yardım ihbar hatlarını defalarca aramış fakat telefon çekmediği için bu aramaların hiçbiri başarılı olmamış. Sonrasında 14.14'te telefonu büyük ihtimalle şarjının bitmesi veya soğuk sebebiyle bataryasının boşalması sonucu kendiliğinden kapanmış.

         Kaybolan dağcının eşi: "Onlar mağaradalar!"
        Kaybolan dağcının eşi: "Onlar mağaradalar!" Haberi Görüntüle

        "KAYBOLDUKLARI GÜN KAYBETTİK"

        Her ne kadar 17 gün boyunca yaşadıklarına tüm kalbimizle inanarak onları büyük bir özveri ile aramış olsak da; Mert ve Efe’nin bulundukları durum, sonradan ortaya çıkan bazı bilgiler, otopsi raporları, acil aramaları denedikleri bölgeden çok da uzakta bulunmamış olmaları, her ikisinin de daha ilk günden vefat etmiş olabileceklerini düşündürüyor.

        Bu kaybolma vakasının ölümle sonuçlandığını düşünürsek, ilk gün hayatlarını kaybetmiş olmaları ihtimali, günlerce müdacele edip de başaramadıkları bir senaryoya kıyasla benim de daha çok inanmayı tercih ettiğim bir ihtimal...

        "MERT'TE YARA, BERE, KIRIK YOKTU"

        Bizim edindiğimiz bilgi; önce Efe'nin hayatını kaybettiği yönünde. Bir yıldır bu olayla yatıp, bu olayla kalkıyor, bölgeyi araştırıyorum. Gitmeden önce Mert ve Efe arasındaki mesajlaşmaları okuyorum, fotoğrafları, raporları inceliyorum ve sonunda hep bu 'nasıl olur?' sorusu ile baş başa kalıyorum. Bir süre sonra sanki oradaymışsınız gibi, adım adım başına gelebilecekleri kurgulamaya başlıyor insan elindeki verilerle.

        "EFE'NİN BAŞINA BİR ŞEY Mİ GELDİ"

        Mert'in vücudunda hiçbir yara, bere ya da kırık yok. Ölümü sadece hipotermiye bağlı olarak gerçekleşmiş. Efe'de ise bildiğim kadarıyla kırık, çıkık ve kanamalar var ne yazık ki. Bu kırıkların çoklu çarpmaların etkisi ile oluşmuş olabileceği düşünüldüğünden, işlerin Efe’nin başına bir kaza geldikten sonra sarpa sarması güçlü bir olasılık.

        "EFE'NİN TELEFONU MERT'İN ÜZERİNDEYDİ"

        Zira Efe’nin bulunuş şekli ve telefonunun Mert’in üzerinden çıkmış olması da bu ihtimali destekliyor. Mert’in Efe'yi bir kayanın yanına, kendince daha güvenli bir alana çekerek, ne yazık ki hayatını kaybettiği ana şahit olduktan sonra Efe’nin telefonunu da işine yarayabileceği umuduyla yanına alarak yola devam etmek istediğini tahmin ediyorum.

        "MONT SANILDIĞI GİBİ BİR İŞARET DEĞİLMİŞ"

        Mert ve Efe kaybolduktan bir hafta sonra, önce Efe'nin montu ve sonrasında derenin içine saplanmış batonu bulundu. Montun nizami bir şekilde bulunmuş olması, bunun bir işaret olarak bırakıldığı düşüncesi yaratarak bir yere sığınmış oldukları yönündeki umutlarımızı arttırdı. Fakat bugün dönüp baktığımızda, montun bir işaret olarak bırakıldığı veya hipotermiye bağlı olarak çıkarıldığı değil, üzerine oturmak için katlanarak serildiği, fakat oturdukları bölgeden belki de bir yabani hayvanın sebep olduğu panikle kalkmış olmaları nedeniyle orada bırakılmış olduğu ve aynı panikle kaçışın onları hipotermiye sürükleyecek olan dereye girerek karşıya geçme telaşına yönlendirdiğini sanıyoruz.

        "DEREYE GİRDİKTEN SONRA HİPOTERMİ BAŞLIYOR"

        Montun biraz ilerisinde suyun içerisinde saplanmış halde bulunan Efe’ye ait baton da bu ihtimali güçlendiriyor. Gerek bölgeyi tanıyanlar, gerek bu işin uzmanlarından aldığımız bilgilerle yaptığımız yorum; Efe'nin bu dereye girmesinden sonra hipotermisinin başlaması sebebiyle kanyon bölgesine düşmüş olabileceği ve Mert'in de ona yardım etmek için bir şekilde kanyona inmiş olduğu. Efe'nin vücudunda çoklu kırık saptanmasına karşın, Mert’in vücudunda hiçbir yara izine rastlanmaması da bu düşüncemizi destekler nitelikte.

        "MERT VE EFE ULUDAĞ'DA YAŞANAN İLK ACI DEĞİL"

        Üzülerek belritmeliyim ki bu trajik olay Türkiye’de yankı uyandırmış olsa da ne yazık ki; Mert ve Efe, Uludağ'da hayatlarını kaybeden ilk insanlar değildi. Çok da uzak olmayan bir tarihte 2009 yılında üniversite öğrencisi Ümit Özgen (21) de kayak yaparken Uludağ'da kayboldu.

        "YARDIM BEKLERKEN HAYATINI KAYBETMİŞTİ"

        Ümit, yardım için ailesine ve arkadaşlarına ulaşabildi ancak bildiğim kadarıyla GSM şirketleri gencin konumunu veremediği için Ümit yine Mert ve Efe’nin kayboldukları bölgeye çok da uzak olmayan bir yerde yardım beklerken hipotermi geçirerek hayatını kaybetti.

        "TEK BİR BAZ İSTASYONU HAYAT KURTARIRDI"

        Uludağ'ın aniden bastıran yoğun sisin sıkça yaşandığı bir bölge olduğu bilinir. Dahası her yıl kayak yapmaya veya yürüyüşe giden birçok insanın kaybolup bulunduğu da bir gerçek. Bununla ilgili arama yaptığınızda birçok habere rastlayabilirsiniz. Uludağ gibi kış turizminin gözbebeği olan bir yerde, bunca kayıp vakası yaşanmasına karşın yardım ihbar ve çağrıları alabilecek bir baz istasyonu niçin kurulmamış?

         Uludağ'da iki cansız beden bulundu!
        Uludağ'da iki cansız beden bulundu! Haberi Görüntüle

        Bir sene öncesine kadar, kayıp vakaları ölümle sonuçlanmadığı için böyle bir tedbire ihtiyaç yok mu gerçekten? Uludağ gibi bir bölgede kaybolup, hiçbir yardıma ulaşamadan donarak ölmek 2019 senesinde olağan mı? Alınacak tedbirlerin çok büyük ve zor olduğunu düşünmüyorum. Zira Mert ve Efe'yi ararken seyyar baz istasyonları kurularak tüm arama sürecinde arama kurtarma faaliyetine katılanlar birbirleriyle rahatlıkla iletişim sağlayabildi. Mert ve Efe’nin bulunmuş oldukları dahi telefonla diğer ekiplere bildirilebildi. Bu kısmı da oldukça ironik buluyorum.

        "MERT VE EFE, ULUDAĞ'A ÇIKAMAMALIYDI"

        Uludağ'da zirveye çıkmak isteyen herkes öylece çıkabiliyor mu? Buna ilişkin bir kontrol var mı? Yalnızca profesyonel kişilere açık değilse bu arazi, amatör kişilere karşı hiçbir kısıtlama yoksa, bu kişilerin tecrübesiz olabilecekleri hatta oldukları devlet otoritesince, yaşanan bunca acı deneyimden sonra gözardı edilmemeli. Mert ve Efe gibi bu işi amatörce yapanlar, kışın ortasında öylece Uludağ'a çıkamamalı. Uludağ’ın turistik ve İstanbul’a yakın olması sebebiyle çokça tercih edilen ve bugün hâlâ insanların ellerinde poşetle maaile kaymaya gittiği bir yer olduğu unutulmamalı. 'Gitmeseydiler' diye sorumluluğu sadece ölen kişilere yüklemek yerine, insanımızı tanıyıp gerçeği bilinerek ihtiyaca ve çözüme yönelmeli.

        "AYNI KANYONDA 4 MÜHENDİS CAN VERMİŞ"

        Aynı kanyonda 34 yıl önce de 4 mühendisin benzer sebeplerle kaybolarak can verdiklerini hepimiz bu olayla birlikte öğrendik. Demek ki burada ciddi bir sıkıntı var. Kanyon bölgesine dikkat çekici uyarı tabelalarının konulması gerekiyor artık. Mert ve Efe buraya girememeliydi örneğin. İçişleri Bakanlığı'na, e-devlet üzerinden buna ilişkin bir başvuru yaptım. Beni Orman Bakanlığı'na yönlendirdiler. Oradan henüz bir yanıt almadım. Fakat doğru kanalları hâlâ araştırıyorum.

        "BU KANYONUN SONU YOK"

        Pandemi nedeniyle bizzat oraya gidemedim bu vesileyle buradan da çağrıda bulunuyorum: 'Bu kanyonun sonu yoktur!' uyarılarının bölgede yer alması küçük bir hamle olsa bile, hayat kurtarıcı olabilir. Bunun için gereken tüm resmi başvuruları yaparak, sürecin takipçisi olacağımın bilinmesini istiyorum. Zira bunu yapmamak; kayıp düştüğüm bir muz kabuğunu yoldan almamaya benzer diye düşünüyorum.

        "ULUDAĞ’DA TEDBİRLER ARTTIRILMALI"

        Efe'nin üyesi olduğu dağcılık kulübündeki arkadaşlarından edindiğim bilgi eskiye oranla zirveye tırmanmaya yönelik denetimlerin, yaşadığımız acı olaydan sonra biraz daha arttığı yönünde. Bu trajik olaydan sonra belli noktalara kamera konulduğunu ve izlendiğini biliyorum. Fakat ne yazık ki bu tuzak kanyonla ilgili bir tedbir alınmadı. Doğayı hâlâ yeterince ciddiye aldığımızı düşünmüyorum. Bu bölge, halkın bilgi ve deneyimine bırakılamayacak kadar sıradışı. Bu sebeple belki yarın, belki yıllar sonra bir can daha gitmemeli.

        "MERT ALPASLAN KÜTÜPHANESİ'Nİ KURDUK"

        Mert, benim hayatta tanıdığım en disiplinli, en güzel kitap okuyan kişiydi. Kitaplara, bilgiye, öğrenmeye karşı bitmeyen bir iştahı vardı. Kitapların yeri bile değişse, 'Bu kitap burada değildi' diyebilecek kadar kitaplarına bağlı biriydi. Oldukça geniş ve güzel bir kütüphanesi var evimizde, bana bıraktığı en güzel miras o. Mert'i en çok bunun mutlu edeceğini düşündüğüm için adına ve anısına bir kütüphane kurmaya karar verdim. İhtiyaç duyulan bir yerde olmasını özellikle istedim ve ulaştığım resmi makamlar bana, Iğdır'ın Aralık İlçesi'ne bağlı Gödekli Köyü İlköğretim Okulu'nu adres olarak gösterdi.

        "PANDEMİDEN SONRA AÇACAĞIZ"

        Bunun üzerine tabii ki ailem ve arkadaşlarımızın büyük desteğiyle burada Z tipi kütüphane dedikleri, çok keyifli, yepyeni bir kütüphaneyi her şeyiyle en başından birlikte yaptık. Adını da, Mert Alpaslan Kütüphanesi koyduk. Mert’in en sevdiği zeytin ağacı dallarıyla kapısını süsledik. 18 Aralık'ta (bugün) açılışını yapacaktık fakat pandemi nedeniyle iptal etmek durumunda kaldık. 25 Şubat, Mert'in doğum günü, şayet pandemi koşulları elverirse o gün açılışını yapmayı çok istiyorum.

        "HERKESE TEŞEKKÜR EDİYORUM"

        Bu kütüphaneyi kurarken, çok kıymetli yazarlar ve tiyatrocu isimlerden imzalı kitap desteği de aldım. Tahminimden de öte bir destek ve ilgi ile karşılaştım. Emeği olan herkese minnettarım. Bunda Mert’in ışığı ve gülüşünün büyüsünün etkili olduğunu düşünüyorum. Bugün itibariyle 2 binden fazla kitap temin ettik. Kütüphanemiz için destek veren herkese tek tek teşekkür ediyorum.

        "MERT' İÇİN BİR KİTAP YAZACAĞIM"

        Mert’ten sonra devam edebilmek kolay olmadı, elbette olmuyor. Bu çok uzun bir iyileşme süreci, bilincindeyim de bunun. Fakat ailem, dostlarım ve arkadaşlarımın desteği muazzam. Elbette profesyonel destek de alıyorum. Bir köpek sahiplendim, sıfırdan bir hayat inşa etmeye çabalıyorum. Bir yandan da Mert'i, yaşadığım olağanüstü süreci anlatan bir kitap hazırlıyorum. Mert ile ilgili bir şeyler yaparken ve yazarken, kendimi çok daha iyi hissediyorum.

        "BU, O İNSANLAR İÇİN MÜCADELE"

        Son olarak, sizin aracılığınızla ve bu vesileyle 17 gün boyunca Mert ve Efe’yi umutla ve özveriyle arayan tüm ekiplere, gönüllülere, bilgi ve tecrübeleriyle yardımcı olan civar köy sakinlerine, bizleri hiç tanımadıkları halde günlerce dua edenlere, aramalar durdurulmasın diye sosyal medya üzerinden kampanyalar başlatan, yanımda olan, bana bugün bile ulaşıp iyi dileklerini ileten herkese ve daha nicelerine tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Bu kanyonda ve Uludağ’da gerekli tedbirlerin gecikmeksizin alınması için mücadeleye etmeyi de o koşulsuz yardım eden insanlara bir borç biliyorum."

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ