Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Burcu Kara hayatını anlattı

        Ömür Sabuncuoğlu/HT Magazin

        Burcu Kara ile tanışıklığımız yıllar öncesine dayanıyor. Basamakları emin adımlarla ve hiç acele etmeden çıktı. Bir haberci olarak çıktığı ekran önüne, şimdi çok başarılı bir oyuncu ve sunucu olarak devam ediyor. Yıllar onun mütevazılığını, hassasiyetini ve güzel yüreğini hiç değiştirmedi. Kalp kırmaktan korkar, kimse hakkında kötü konuşmaz ve sadece işini yapar. Burcu Kara ile geçmişten günümüze uzanan bir sohbet gerçekleştirdik.

        Biz kaç yıldır tanışıyoruz?

        13 yıl oldu. İstanbul’a ilk geldiğim günden ve ben hiçbir şey değilkenden beri... Hayalleri ve istekleri olan bir genç kızdım. Şu an buraya arkadaşımın evine gelir gibi geldim.

        Hoş geldin. Biraz çocukluğuna dönmek istiyorum. 4.5 yaşında ilkokula başladığın doğru mu?

        Annem ve babam öğretmen, köyde bana bakıcı bulamamışlar. Annem de birinci sınıfları okutuyormuş. Beni yanında götürüp getirmeye başlamış. 1 ay sonra fark etmiş ki, diğer çocuklar okuma yazma ile ilgili ne biliyorsa, ben de aynısını öğrenmişim. 2. sınıfa da devam edince, kayıt yaptırmışlar. 16 yaşında üniversiteye girdim, 20 yaşında mezun oldum.

        Zekâ olarak herkesten farklı olduğunu düşünüyor musun?

        Pratik zekâlıyım, algım yüksek. Aynı anda birkaç şeyi idare eden biriyim. 7 yaşın ilkokula başlamak için çok geç olduğunu düşünüyorum, hele ki şimdiki çocuklar için. Normalin üzerinde bir zekâya sahipler.

        Çocukken ne olmak istiyordun?

        Bir şekilde sahnede olmak istiyordum. Şarkıcılık hayalim bile vardı.

        Kimleri seviyordun?

        O zamanlar pek kimseyi tanımıyordum ama devamlı şarkı söylüyordum. Hatta sesimi de kasetlere kaydediyordum ama ergenlik döneminde o kasetlerin üstüne şarkıcıların şarkılarını çektim. Özellikle de Kenan Doğulu şarkıları... Şimdi o kadar pişmanım ki, keşke çekmeseydim.

        Sesin güzel miydi?

        Hiçbir şeyim için güzeldir, iyidir diyemem, utanırım ama güzel olduğunu söylerler. Başucumda bir radyo ile büyüdüm. Dolayısıyla şarkı ve türkü repertuvarım inanılmazdır, hepsini bilirim.

        O zamanlar kimler pop stardı?

        Tarkan, Kenan Doğulu, Burak Kut, Serdar Ortaç, Tayfun Duygulu. Ben Kenan Doğulu fanıydım. Hatta, ‘Hangi Burcu?’ diye sorduklarında ‘Kenan Doğulu Burcu’ derlerdi. (Gülüyor) O derece yani. Bunu tanışınca Kenan’a anlatmıştım, çok gülmüştü.

        ‘HAYALLERIMİN ÇOĞUNU GERÇEKLEŞTİRDİM’

        Odanda posteri var mıydı?

        Tabii her yer posterdi. Hatta iyi geceler dileyip uyuyordum. Kalktığımda da ‘Günaydın’ falan diyordum. (Gülüyor)

        Bir gün tanışacağını düşünmüş müydün?

        Düşünmüştüm. Hayallerimin çoğunu gerçekleştirdim, o yüzden çok mutluyum. Hatta lisede arkadaşlarıma, ‘Bir gün Kenan’la tanışacağım, size de televizyondan el sallayacağım’ demiştim. Gerçekten de öyle oldu, birlikte yılbaşı programı da sunduk.

        İlk gördüğünde heyecanlandın mı?

        İlk olarak Bursa’da konserinde görmüştüm, fanı olarak konserine gitmiştim. Çok büyük bir heyecandı, en öndeydim. Ulaşılabilir olduğunu gördükten sonra o heyecan düşüyor. Ama halen şarkılarını çok severek dinliyorum.

        Sonra sen de büyüdün ve ünlü oldun.

        Şimdi insanlar sana ulaşıp tanışmayı hayal ediyor. Garip bir duygu. Biraz önce buraya gelirken bir taksiye bindim. Taksici bir bana baktı, sonra telefonuna baktı, ‘Hemen karımı aramam lazım’ dedi. Bunlar çok güzel ve mutluluk verici. Ama genç kızların genç popçu ve oyunculara duyduğu hayranlık çok başka bir şey. Beyaz atlı prens duygusu sanırım. Bana duyulan daha çok sevgi, saygı ve beğeni duyguları. Her gün binlerce kez teşekkür ediyorum.

        Bir dönem haber spikerliği yapmıştın. Neden bıraktın?

        O zamanlar radyoda da haber editörlüğü yapıyordum ve sadece 2 saat uyuyabildiğim bir dönemdi. Ev kiramı bile ödeyemiyordum. Maddi ve manevi sıkıntı çektiğim bir dönemdi. Oyunculuk teklifleri de geliyordu ama açıkçası hiç ciddiye almıyordum. Sonra haber ekibiyle karşılıklı bir konuşmamız oldu ve ayrıldım.

        Oyunculuk yaparken spikerliği özledin mi?

        Oyunculuğu tattıktan sonra haber spikerliğine dönmek olmazdı. Çocukken evcilik oynardık ya hani, ‘Ben şimdi doktor olayım, öğretmen olayım’ derdik, işte o mesleklere bürünüp, sürekli başka birileri olmak o kadar güzel bir duygu ki, ömrüm boyunca evcilik oynamayı hiçbir şeye değişmem. Ama birkaç sene sonra haberi de içine katarak haftalık bir program yapabilirim. Çünkü program sunarken kendim oluyorum ve benim nefes aldığım bir yer oluyor.

        'CİDDİ MADDİ ZORLUKLAR ÇEKTİM'

        Üniversitede iktisat bölümünü bitirdin. Bu alanda da çalıştın değil mi?

        Bir yatırım şirketinde 1.5 yıl yatırım uzmanlığı yaptım ama mutsuzluktan ölüyordum, ‘Ben buraya ait değilim, burada ne yapıyorum?’ diyordum. O zamanlar küçük bir arabam vardı, en mutlu olduğum anlar, evden işe, işten eve giderken o arabada müzik dinlemekti. Sonra, ‘Keşke demek istemiyorum, İstanbul’a gitmek istiyorum. Olmazsa da zaten eğitimim ve güzel bir ailem var, dönerim Bursa’ya yine işimi yaparım’ dedim.

        Ve tek başına İstanbul’a gittin. Ne gibi zorluklar çektin?

        Çok ciddi maddi zorluklar çektim. Bursa’da para biriktirmiştim, beni 8-10 ay idare edecek param vardı ama o zamanlar televizyon sektöründe, hiç para vermeden ya da çok az paralar vererek çok sayıda insan çalıştırabiliyordun. Dolayısıyla benim geçinebileceğim parayı kazanmam uzun yıllarımı aldı. 450 milyon lira evimin kirasıydı, 350 milyon lira maaş alıyordum. Sonra sabrımın karşılığını fazlasıyla aldım.

        Şimdi Okan Bayülgen ile birlikte ‘Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’ isimli bir tiyatro yapıyorsunuz.

        Evet, müzikal olarak anılıyor ama değil aslında. Biz bir oyun oynuyoruz, oyunun içinde şarkıcılar çıkıp şarkılar söylüyorlar ama onlar bizler değiliz. Biz işin oyuncularıyız.

        Okan Bayülgen nasıl bir patron?

        İyi bir patron ama onu hiç patron olarak düşünmedim. Zekâsına ve yaptığı işlere hep hayranlık duydum, farklılık yaratma peşinde. Onunla bir şey yapmayı hep istiyordum. Belki öğretmen çocuğu olduğum için, belki de küçük bir yerde büyüdüğüm için, bu işi yapıyor olsam da, utangaç bir yapım var ve içime kapanığımdır. Burcu, olduğum zaman rahat değilim ama başka bir role büründüğümde rahat oluyorum. Okan gibi bir insanla çalışıp, zincirlerimi kırmak istiyordum, gelse de biraz benimle uğraşsa, bir şeylerin üstüne gitse diye hayallerim vardı. Geçen sene tesadüfen böyle bir konuşma yaptık. Tiyatro yapmak istediğimi söylemiştim. Bu sene bir araya geldik, çok mutluyum.

        'HAYATI AKIŞINA BIRAKTIM'

        İş yaşamında çok mutlusun. Peki evlenip bir yuva kurmayı düşünmüyor musun?

        Ömür sende mi? (Gülüyor) Toplumda hep bir evlilik beklentisi var. Ben hayatımı akışına bıraktım. Evlenmeyi hissettiğim zaman da zaten evlendim. (Gülüyor)

        Pişman mısın evlendiğine?

        Yok hayır, hayatımdaki hiçbir şey için pişman olmuyorum. Çünkü yaşadığın tatsız, üzücü şeyler bile sana bir sürü şey öğretiyor. Çok güzel bir ailede büyüdüm. Sonuçta hepimiz bir evliliğin çocuklarıyız.

        Çocuğum olsaydı diyor musun?

        Yok demiyorum, zaten çok kısa bir süreçti. Onu diyebileceğim bir vakit olmadı. O zaman öyle hissettim. Ben sonuna kadar çabaladığıma inanıyorum, vicdanım rahat. Geriye dönüp bakmıyorum, önüme bakıyorum. Evlilik benim sevgi duyduğum ve sıcak baktığım bir kurum. Aile kavramını çok seviyorum.

        Seni neden devamlı Özge Özberk ile karıştırıyorlar?

        (Gülüyor) Çok komik anılarımız var. Bir gün bir basın toplantısında bir gazeteci arkadaş, ‘Siz Gora’da da oynamıştınız ya hani...’ dedi. Özge de yolda yürürken, arabanın içinden, ‘Burcu, hastayız sana’ diye bağırmışlar. Yan yana gelince insanlar benzetmiyor ama dışarıdaki halimiz ve tavrımız mı benziyor bilmiyorum. Bizim Özge ile dostluğumuz da bu sebepten başladı. ‘Bizi birbirimize benzetiyorlar. Ne yapıyorsun? Bir kahve içelim mi? dedik.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ