Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Özel Röportajlar Ünlü oyuncu Mehmet Günsür, bilinmeyenlerini anlattı

        Ünlü oyuncu Mehmet Günsür, hakkında bilinmeyenleriHT Magazin'den Mehmet Çalışkan'a anlattı.

        O arkadaşı filmlere figüran oyuncu bulan biriydi. 1997’nin günlerinden birinde o arkadaşı “Hamam diye bir film çekecekler. Seçmelere katılsana” dedi.

        O gün bugündür hep yakışıklılığından, karizmasından ve iyi oyunculuğundan yana dem vuruldu. Tamam biliyoruz. Yakışıklı, karizmatik ve iyi oyuncu. Peki, ‘Mehmet Günsür’ markası sadece bunlardan mı oluştu? İç dünyasında hangi fırtınalar esiyor? Dünya görüşü, siyasi düşüncesi nedir? Endişeleri, beklentileri, felsefesi, umudu...

        Yeni filmi ‘Martıların Efendisi’... Konusuyla, yönetimiyle, müziğiyle ve oyunculuklarıyla oldukça etkileyici. İyilerle kötüler arasındaki savaşta bu kez ön cephede savaşan şizofren bir kişi. Kahramanımız kazanacak mı yoksa kaybedecek mi? ‘Martıların Efendisi’ için CVK Park Bosphorus Hotel İstanbul’da buluştuğumuzda iç dünyasını da öğrenmenin zamanı gelmişti.

        REKLAM

        -‘Martıların Efendisi’nin sizi cezbeden özellikleri neler oldu?

        Canlandıracağım karakterde oyunculuk adına yapabileceklerimin sınırsız olduğunu hissedince oldukça heyecanlandım. Elbette hikâyeyi de çok sevdim. Yönetmenimiz Mehmet Ada Öztekin bana hikâyeyi ilk anlattığı andan itibaren ‘Martıların Efendisi’nin çekilip bitirilmiş halini hayal etmek bile büyük bir heyecan verdi. Şunu da söylemeliyim: Günümüzün ana akım filmleri dışında da filmler çekilmesi gerekir. ‘Martıların Efendisi’, işte o filmlerden biri. Belli kalıpların dışında olması da ‘Ben bu filmde seve seve varım’ dedirten bir diğer ana neden.

        -Yani Don Kişot’luk yaptınız...

        Canlandırdığım karakteri zaten Don Kişot’a benzetiyorum. ‘Martıların Efendisi’, kendi yarattığı dünyada çok doğru değerlerle hareket eden biri. Adalet, sevgi, iyilik... Ama bütün bunları kendince farklı şekillerde kodlamış. Film, dünyayı toplum için aykırı ama kendi dünyasında bir o kadar normal bir adamın gözüyle görme olanağı sağlayacak. Filmin bu özelliği de başlı başına heyecan verici.

        REKLAM

        -Yıldız oyuncu musunuz yoksa aktör mü?

        Aktörlükte her yeni yapımda kendini bir şekilde değiştirmek vardır. Ben bir hamurum. O hamuru da yönetmenimiz istediği şekilde yoğurmalı. Ve kendimi yoğurabilip değiştirebilmeyim. Bu işten anladığım budur. İnsanlar yüzde doksan rol aldığım bir filmde Mehmet Günsür’ü görmek istiyor. Değişip de başka birisi olduğumu pek görmek istemiyorlar ama o zaman işin heyecanı kalmıyor. Bu anlamda ‘Martıların Efendisi’nde yapımcımız Erol Avcı da, yönetmenimiz Mehmet Ada Tekin de ve rol arkadaşlarım da aslında birer Don Kişot.

        "İNSAN BEYNİNE ÇALIŞIYORUZ"

        Riskli bir durum değil mi?

        Fiziksel olarak da kendimi değiştirmeyi seviyorum. Risk almayan oyuncular sadece Türkiye’de değil ki. Dünyanın her yerinde öyle oyuncular var. Onların kötü oyuncu olduğunu söylemiyorum. Riske girmeyen oyuncular her filmlerinde aynıdır. Ben o aynılığı tercih etmiyorum. Örneğin Meryl Streep her filmde farklı biridir. Tom Cruise ise hemen hemen aynı. Bizi hiç şaşırtmasa da Tom Cruise’un kötü bir oyuncu olduğunu söyleyebilir miyiz? Canlandırdığım karakterin dünyasına ne kadar girersem o kadar mutlu oluyorum. Bu mesleği de işte bu yüzden yapıyorum. Ben oyuncuların profesyonel bir şizofren olduğunu söylüyorum.

        REKLAM

        -O halde ne kadar şizofren olursanız o kadar iyi. Öyle mi?

        Kendimden ne kadar çok çıkıp başka bir karakterle bütünleşirsem elbette o kadar iyi. Ayrıca oyuncu olsun olmasın artık herkes şizofren. Şizofreni kelimesinin psikoloji kitaplarından çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Bunu sadece ben söylemiyorum. 1970’li yılların sonundan itibaren birçok kişi tarafından söylenmeye başlandı.

        -Aktörlük altı üstü bir meslek midir yoksa ayrıcalıklı özel bir iş mi?

        Direkt olarak insan beynine ve ruhuna çalışıyoruz. Nasıl ayrıcalıklı olmasın ki? Açıkçası ben aktörlüğün kutsal bir meslek olduğunu düşünüyorum.

        -‘Martıların Efendisi’nde yıllardır beklediğiniz biri bir anda karşınıza çıkıp hayatınızı değiştiriyor. Bu durumu size uyarlayacak olursak...

        Elbette karşılaştığımız herkes hayatımızı değiştiriyor. İnsan, ölene kadar değişen bir yaratıktır. Olağanüstü bir ailem var. Hayatımın en büyük değişikliği de ailemin olması olmuştur. İyi bir eşe, sağlıklı 3 çocuğa sahip olmakla yaşanan değişikliği kelimelendiremem. Sorumluluk arttı, her hareketimde, her düşüncemde üç-beş adım sonrasını düşünüyorum. Aileme sahip olmadan önce tüy gibiydim. Bu durum artık tüy gibi olmamaktan şikâyetçi olduğum anlamına gelmez. Sorumluluklarım da her adımımı ince eleyip sık dokuyarak atmamın da beni oldukça mutlu kıldığını söylemek isterim.

        REKLAM

        İTALYA'DA KENDİ DİZİSİNİ ÇEKTİ

        -Müzikte de meziyetliyken neden konuk olarak da olsa bir solistin veya grubun sahnesinde yer almıyorsunuz?

        Müzisyen her zaman müzisyendir. Müzik icra etme konusunda yine yakından ilgiliyim. Eşim ve kayınbiraderlerimle internet için ‘Kanaga’ adlı 13 bölümlük bağımsız bir dizi çektik. Türkiye’de martta yayınlanacak. Şu ana kadar yurtdışında ‘En İyi Web Dizisi’, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, ‘En İyi Müzik’ ve ‘En İyi Senaryo’ dalında ödül kazanan dizinin müziklerine katkıda bulundum. Ayrıca müzisyen arkadaşlarımızdan da yardım aldık. Geçenlerde de bir müziğe söz yazdım. Yakın zamanda o şarkının klibini çekeceğiz.

        -Belgesel film yönetmeni olan eşiniz sizin belgeselinizi çekmek isterse özellikle neleri saklarsınız?

        REKLAM

        Asla saklamam. Saklarsam belgesel olmaz. Çünkü belgeselin kodlarında hep dürüst olmak vardır.

        "KEFENİN CEBİ YOK"

        -Mutlu musunuz?

        Kendimi dünya insanı olarak görüyorum. Kendimi tek bir yere ait hissetmiyorum. Dünyanın bütün problemleri mutluluğumu zehirliyor. Dünyanın içinde bulunduğu durum da hiç parlak değil. Politik, ekonomik ve eğitim sistemlerinin artık eskidiğini düşünüyorum. Bıçak kemiğe dayandığı için bir değişim içine girildiğini de görüyorum ama sonuçlarının yarısını bile görmeye ömrümüz yetmeyebilir. Bir insan bile dünyayı değiştirebilir. Hiçbirimizin Nelson Mandela’dan farkı yok. Çocuklarıma güzel bir dünya için gerekli olan bütün değerleri aşılıyorum. Empati, yardımseverlik, hak yememe... Anladığımız anlamda dünyanın işleyiş sisteminin sonuna geldik.

        -Hangi sistemin sonuna geldik?

        Para üzerine dönen bir sistemin sonuna gelindi. İnsanların önemli olanın para değil, insanca yaşamak ve yaşatmak olduğunu görmesinin zamanı geldi. Sonuçta kefenin cebi yok ama insanca yaşamanın ve yaşatmanın hayatlarımıza kazandıracağı çok anlam var. İnsanoğlu, bunu anlayacak kadar zeki bir yaratık.

        REKLAM

        -İyilerle kötüler arasındaki savaşta kazanan kim olur?

        İnsanlık tarihi kadar eski o savaşta hep iyilerin kazandığını düşünmüyorum. Bir şey ancak zıttıyla var olabilir. Karanlık da ışık için gereklidir. Doğru ışığa giderken bir sürü yoldan geçiyoruz. Bazen ortaçağda olduğu gibi bin yıllık karanlık bir dönem olabiliyor ama arkasından ışık geliyor. İyi insanların görevleri kötülüklerin içinde kendilerini korumayı öğrenmek ve kendi etraflarına iyilik vermektir.

        -Dünyadaki misyonunuzun ne olduğuna inanıyorsunuz?

        Güzelleştirmek... Üreterek ve paylaşarak güzelleştirmek. Bunun da binlerce yolu var. Temeli, diğer herkese karşı hissedeceğimiz sevgi. Onun da temeli elbette iyi insan olmak.

        -Kötülüğe ve kötülere karşı mücadelenizdeki metodunuz nedir?

        Güzel bir söz vardır: ‘Bir doğruyu belirlemenin en iyi yolu önce onun karşıtını belirlemektir.’ Benim metodum kötülüğün zıttı olan duyguları yücelterek kötülere karşı ışıkla savaşıp kötülüğe karşı çekimser kalmamaktır.

        REKLAM

        -Bir yanda oyuncu Mehmet Günsür, diğer yanda ‘derin’ Mehmet Günsür. Oyunculuğunuz değerlendiriliyor. Peki derinliğiniz?

        Bana böyle sorular pek yöneltilmediği için kendimi bu yönde anlatma olanağım her zaman olamıyor. Şunu özellikle söylemek isterim: İşimizle geniş kitlelere ulaşan bizlerin bir misyonumuzun olduğunu düşünüyorum.

        -İlerleyen yıllar size elzem olarak neler öğretmiştir?

        İnsanların yolculuğu tam anlamıyla bir şekilde kendisini tanıdıktan sonra başlıyor. Kişi kendisinin ne olduğunu bilirse o zaman problemlerinin ne olduğunu ve onları nasıl çözebileceğini net olarak görür. Elbette kişi kendisine karşı dürüst olursa... İlerleyen yıllar bana elzem olarak bunu öğretti. Öğrenmek bitmiyor elbette. Ölene dek öğreneceğiz.

        -Sinema tarihine hangi sözlerle geçmek istersiniz?

        Önce ışık vardı.

        HAKKINDA

        Eğitimi: Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi

        Film sayısı: 15

        Dizi sayısı: 9

        Eşi: Katerina Mongio

        Çocukları: Ali, Maya, Cloe

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ