Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Netflix’te seyredebileceğiniz 15 komedi filmi önerisi
        1

        Beni Satan Casus (2018)
        (The Spy Who Dumped Me)

        Sevgilisi Drew'un (Justin Theroux) ajan olduğunu öğrenen Audrey'nin (Mila Kunis) hikâyesi… Her şey, Drew'un Audrey'e verdiği bir ödül heykelciğiyle ilgili aslında... İngiliz istihbaratı başta olmak üzere herkes bu heykelciğin peşinde koşuyor. Kasiyer Audrey ile çılgın arkadaşı Morgan'ın (Kate McKinnon) ABD'den Viyana'ya, Prag'dan Berlin'e kadar uzanan çılgın ve matrak macerası pek inandırıcı değil. Ama amaç, inandırıcı bir öyküden ziyade seyirciyi eğlendirmek... Filmin eğlenceli yanı, Audrey ile Morgan'ın ait olmadıkları bir dünyadaki hallerini görmek… Audrey her şeyi ciddiye alırken, Morgan çocuk gibi oynamanın keyfini çıkarıyor. İkisi arasındaki karşıtlık filmin mizah anlayışını da şekillendiriyor. McKinnon kendi hayal dünyasında yaşayan, çocuksu, çılgın ama yüksek özgüven sahibi bir karakteri canlandırıyor. İçerdiği şiddet ve yüksek ölüm oranıyla “Beni Satan Casus”un bir kara komedi olduğunu not etmek gerekiyor. Yönetmen Susanna Fogel, aksiyonu da ihmal etmiyor.

        2

        Stajyer (2015)
        (The Intern)

        Emeklilik hayatının tekdüzeliğinden sıkılan Ben (Robert De Niro), sosyal sorumluluk projesi kapsamında, internet üzerinden giysi satan bir şirkette işe giriyor. Şirketi tek başına kuran ve yöneten Jules (Anne Hathaway), stajyeriyle başlarda hiçbir kontak kuramasa da sonradan işler yavaş yavaş değişmeye başlıyor... Senaryoyu da yazan yönetmen Nancy Meyers, “eski iş dünyası” geleneğinden gelen Ben ile internetteki son trendlerden birini temsil eden genç bir işkadınını karşı karşıya getiriyor. Çoğu genç gibi Jules de hiçbir fayda sağlayamayacağını düşünüyor. Ancak Ben, çevresindeki herkesi gözlemlemeye, uyum sağlamaya, kendini geliştirmeye çalışıyor. Filmin püf noktası; iş hayatında “eski oyunu” değiştiren bir öncü ve yenilikçi olan Jules’ün bazı konularda yaşlı Ben’e oranla çok daha statükocu ve tutucu olması. Filmin işlediği temel fikir de zaten “tecrübenin asla yaşlanmayacağı” ve her zaman işe yarayacağı gerçeği...

        3

        Ayı Teddy (2012)
        (Ted)

        John Bennett’in (Mark Wahlberg) dileği gerçekleşir ve çocukluğundan beri sevdiği oyuncak ayı canlanır. Yalnız masum, şirin bir ayı yoktur karşısında. Her tür kötü alışkanlığa sahip bir erkek arkadaşı vardır artık. Hayatından memnundur ama kız arkadaşı Lori’nin (Mila Kunis) bu yeni arkadaşı kabul etmesi kolay olmaz. Seth MacFarlane’in yazıp yönettiği “Ayı Teddy” (Ted), oyuncak ayının canlanması fikrinden yola çıkan fantastik bir komedi değil sadece. Hep ergen delikanlı gibi kalmak isteyen, evliliğini dahi “oyuncağından ayrılmadan” sürdürmeyi deneyen bir erkeğin hikâyesi... MacFarlane’in bizzat seslendirdiği ayı Ted, John’un geride bırakamadığı çocukluğunun, gençliğinin simgesi...

        4

        Çılgın Aptal Aşk (2011)
        (Crazy, Stupid, Love.)

        Bütün ömrünü 15 yaşındayken tanıştığı karısıyla geçirmiş mazbut Cal Weaver’in (Steve Carell), kurulu düzeni, tatlı sipariş etmesini beklediği karısı Emily’nin (Julianne Moore) akşam yemeğinde "Boşanmak istiyorum" demesiyle çöker... Sonra barda tanıştığı deneyimli kadın avcısı Jacob Palmer (Ryan Gosling) girer devreye ve bir tür "sosyal sorumluluk projesi" olarak baktığı "umutsuz ev erkeği" Cal'i, kadınları baştan çıkaran bir erkeğe dönüştürmeye çalışır... Ama film, sadece bu ‘eğitim süreci’yle ilgili değil. "Çılgın Aptal Aşk", kısa süre içinde yan öyküler ve farklı karakterlerle geniş bir alana yayılarak, bol kavisli, sıra dışı, sürprizli ve aynı zamanda komik bir film haline gelir. Gerçi filmin kahkahalar attırdığı söylenemez ama öykünün gerçekçiliği, senaryonun sağlamlığı ve karakterlerin sahiciliği bunu pek hissettirmez.

        5

        Yedek Polisler (2010)
        (The Other Guys)

        Yönetmen Adam McKay, başrollerinde Will Ferrell ve Mark Wahlberg’in oynadığı ilk sinema filminde her anı komikliklerle dolu, hatta belirli bir noktadan sonra seyirciyi yormaya başlayan "teferruat zengini" harika bir senaryoyla çıkıyor karşımıza. McKay'in Hollywood'da bugüne kadar çekilmiş en hoş anti-aksiyon filmlerinden birine imza attığı söylenebilir. "Miami Vice, uyuşturucu ve havalı polisler" formülünü alıp "New York, finans suçları ve başarısız polisler" formülüne çeviriyor. Ayrıca, Hollywood aksiyon filmlerinin tam aksi bir yönde giderek, beceriksiz, tuhaf ve hatta biraz feminen erkekler sürüyor önümüze. Ama en önemlisi, bu çılgın, uçuk ve matrak filmi ABD'nin yaşadığı finans kriziyle ilgili sivri dilli bir eleştiri haline getirmeyi başarıyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz. Film, sistemin asıl büyük soygunları ve hırsızları nasıl gizlediğini gösteriyor. Özellikle son jenerikte çıkan ve gelir dağılımındaki eşitsizliği vurgulayan istatistiki grafikleri kaçırmamanızı tavsiye ederim.

        6

        Zorlu Görev (2010)
        (Get Him to the Greek)

        Son albümüyle büyük bir başarısızlığa imza attıktan sonra sevgilisinden ayrılan İngiliz rock star Aldous Snow (Russell Brand), yeniden uyuşturucuya döner ve skandallarla dolu hayatını sürdürür… Los Angeles’taki bir müzik şirketinde çalışan genç Aaron Green (Jonah Hill) ise Aldous Snow’un dönüş konserinin büyük sükse yapacağına inanır. Patronu, uyuşturucu ve alkolden ayakta durmakta zorlanan Aldous’u 72 saat içinde Londra’dan alıp Los Angeles’a getirme görevini bizzat Aaron’a verir. Birlikte yaşadığı doktor sevgilisiyle (Elizabeth Moss) ciddi sorunlar yaşayan Aaron, Aldous’u görünce işinin ne kadar zor olduğunu anlar… Aaron, bir rock starının, seks, alkol ve uyuşturucuyla dolu dünyasına adım atmıştır artık… Yönetmen Nicholas Stoller’ın Jason Segel ile birlikte yazdığı film, özellikle Jonah Hill’in performansıyla çok eğlenceli sahnelere sahip. Aldous’un sevgilisi rolündeki Rose Byrne’in de komedi performansıyla rol çaldığını ve ‘Zorlu Görev’in kesinlikle bir aile filmi olmadığını anımsatalım.

        7

        Scott Pilgrim Dünyaya Karşı (2010)
        (Scott Pilgrim vs. the World)

        İngiliz yönetmen Edgar Wright'ın Bryan Lee O'Mailey'in resimli romanından sinemaya uyarladığı film, 22 yaşındaki 'boşta gezer' basçı Scott Pilgrim'in (Michael Cera) aşk ve müzik hayatında yaşadığı rekabeti gerçek üstü, fantastik bir tarzda anlatıyor. Edgar Wright'ın çizgi roman ve video oyun estetiğini harmanladığı film, farklı bir mantığa dayalı kurgusu, resimli roman seyrediyormuş hissi veren özel efektleriyle kelimenin gerçek anlamıyla müstesna bir iş... Ebeveynler ve yetişkinlerin boy göstermediği yarı gerçek yarı hayal bir dünyada geçen film, aksiyondan Uzakdoğu dövüş filmlerine, sitcomlardan romantik komedilere uzanan geniş bir janr yelpazesine sahip. Filmin mizah duygusu için de aynı şey söylenebilir. Resimli romanlar ve video oyunlarıyla büyümüş bir kuşağın bitmeyen rekabet döngüsü içindeki komik hallerini anlatan filmde Scott'un âşık olduğu Ramona'yı Mary Elizabeth Winstead canlandırıyor. Yardımcı rollerde ise sürpriz isimler var. 1990'larda doğan gençliğin kült filmlerinden olan 'Scott Pilgrim'i özellikle genç seyircilere öneririm.

        8

        Git Başımdan (2010)
        (Due Date)

        Peter Highman’in (Robert Downey Jr.) Ethan’ı (Zach Gallifianakis) havalimanı girişinde, ilk kez gördüğü ve uzaktan süzdüğü sahneye dikkat edin! Hepimiz hayatta benzer anlar yaşamış, asla yan yana gelmek istemeyeceğimiz insanlarla kısa süreliğine de olsa, bir şeyler paylaşmışızdır. Ethan, Peter için tam da böyle, hemen kurtulmak istediği biri. Ama kader ağlarını örüyor ve birlikte Atlanta’dan Los Angeles’a uzanan, binlerce kilometrelik bir otomobil yolculuğuna çıkmak zorunda kalıyorlar. Peter, sürekli gergin, insanlarla mesafeli olan ve kontrolü seven tipik bir “beyaz yakalı”. Yani, günümüz kentlerinde sık karşımıza çıkan bir karakter. Ethan, ise tam bir “cins”… Peter gibilerin görüp kaçacağı biri. Sorun sadece kırıtarak yürümesi, tuhaf görünmekten korkmaması, köpeği ya da permalı saçları değil; gerçek bir baş belası olduğunun ve yarattığı sorunların hiç farkında olmaması... Zaten ikisini yan yana ilk gördüğünüz anda, yüzünüzde bir gülümseme beliriyor ve komedi sahneleri de peş peşe gelmeye başlıyor. Filmin yönetmeni Todd Phillips…

        9

        Julie & Julia (2009)

        Seçkideki diğer filmlere oranla komedi yanı biraz daha geride. Ama seyri keyifli ve eğlenceli bir film olduğu kesin… Aynı tutkuyu 50 yıl arayla paylaşan iki kadının hikâyesi... Julia Child (Meryl Streep) diplomat eşi Paul Child’ın (Stanley Tucci) görevi nedeniyle bulunduğu 1950’lerin Paris’inde, Fransız mutfağını öğrenmek ister. Bunun için, erkek şeflerin egemen olduğu bir dünyada pes etmeden sonuna kadar mücadele etmesi gerekir. Julie Powell (Amy Adams) ise 2000’lerin New York’unda, her gün düzenli olarak Julia Child’ın Fransız mutfağı kitabındaki tariflerinden birini pişirir ve deneyimlerini blogunda paylaşır. Her iki kadın da tutkularının peşinden giderken inatçı ve kararlıdırlar. Yönetmen Nora Ephron’un senaryoyu Julia Child ve Julie Powell’ın kitaplarından yola çıkarak yazdığını belirtelim.

        10

        Felekten Bir Gece (2009)
        (The Hangover)

        Birkaç erkek buluşur ve hayatlarını paylaştıkları kadınlardan uzakta, gönüllerince erkek erkeğe bir gece geçirip azmak isterler. 'Felekten Bir Gece' (The Hangover) çoğu erkek için tanıdık olan bu durumu anlatıyor. Dört erkek, bekârlığa veda partisi için Las Vegas'ın yolunu tutuyorlar. Sabah bir kişi eksik olarak uyandıklarında gece yaşadıkları her şeyi unuttuklarını fark ediyorlar. Kaldıkları otel odasında karşılarına çıkan kaplan, tavuk ve bebeğe ise hiçbir anlam veremiyorlar. Yönetmen Todd Phillips, başlarından geçenleri seyirciyle aynı anda öğrenen üç erkeğin hikâyesinden sağlam bir komedi çıkarmasını biliyor. Özellikle otel odasındaki uyanışı takip eden 30-40 dakikalık bölümü kendi adıma epey eğlenceli bulduğumu ve çok güldüğümü söyleyebilirim. Son 20 yılın en popüler komedi filmlerinden biri…

        11

        Akıllı Ol (2008)
        (Get Smart)

        Ajan filmlerindeki aksiyon ve macera duygusunu komediyle birleştiren ‘Akıllı Ol’ yönetmen Peter Segal’in imzasını taşıyor… Masa başında çalışan entelektüel analist Maxwell Smart (Steve Carell), birçok ajanın kimliğinin deşifre olması üzerine yıllardır hayalini kurduğu gibi ajan olarak “saha”ya sürülür... Partneri ise çalıştığı birimin yıldızı Ajan 99’dur. Anne Hathaway casus filmlerindeki alıştığımız klişelerin tersine döndüğü filmde, narin, beceriksiz erkeğin yanındaki marifetli ve soğukkanlı aksiyon kadını Ajan 99’u canlandırıyor. Steve Carell bizi güldürüp eğlendirirken o da kötüleri alt etmek için gerekenleri yapıyor.

        12

        Anchorman: O Bir Efsane (2004)
        (Anchorman: The Legend of John Burgundy)

        Yönetmen Adam McKay’in senaryosunu başroldeki usta komedyen Will Ferrell ile birlikte yazdığı film, 1970’li yıllarda San Diego’daki bir televizyon kanalının haber merkezinde yaşanan rekabet sürecini konu alıyor… Şehrin bir numaralı anchorman’i olan Ron Burgundy (Will Ferrell), erkeklerden oluşan ekibiyle birlikte 5 yıldır reytinglerde liderdir. Kanal yönetiminin, mesleğinde yükselmeye kararlı bir kadın olan Veronica Corningstone’u (Christina Applegate) işe alması, Burgundy ve ekibinin huzurunu kaçırır. Artık onlar için yeni bir rekabet dönemi başlamıştır ve reyting savaşları, haberciliğin niteliğini de değiştirecektir. Will Ferrell’in her zamanki gibi yine döktürdüğü, zekice yazılmış çok eğlenceli bir medya taşlaması…

        13

        Dayanılmaz Zulüm (2003)
        (Intolerable Cruelty)

        Mizah, Joel ve Ethan Coen’in yazıp yönettiği bütün filmlerde karşımıza çıkan bir unsur… Öte yandan, mizahı diğer her şeyin önüne çıkardıkları filmler de var. ‘Dayanılmaz Zulüm’ onlardan biri… Para ve maddi çıkarlar için yaşamayı alışkanlık haline getirmiş iki karakterin aşk, tutku ve manevi değerlerle imtihanı olarak özetlenebilir filmin teması… Miles (George Clooney) evlilik öncesi anlaşmasıyla şöhret kazanmış, boşanma davalarını kazanma konusunda uzmanlaşmış bir avukat… Marylin (Catherine Zeta-Jones) ise evlenip boşandığı erkeklerden kazandığı paralarla servet avcılığını meslek haline getirmiş bir kadın… İlk karşılaşmalarında Miles, Marylin’e beklemediği bir yenilgi tattırıyor. İkinci karşılaşmalarında ise her şey çok farklı gelişiyor. Clooney ve Zeta-Jones’un tadını çıkararak oynadığı, ironisini hiç kaybetmeyen bir Coen Biraderler komedisi...

        14

        Geceyarısı Av (1988)
        (Midnight Run)

        George Gallo’nun harika senaryosundan yönetmen Martin Brest’in çektiği ‘Gece Yarısı Av’, sinemalarda iyi iş yapmasının yanı sıra 1990’lı yılların ilk yarısında video kulüplerinin kült filmlerinden biri olmuştu… Kefalet süresi dolmasına rağmen adalete teslim olmayan zanlıları yakalayıp getirmekle görevli olan ‘kelle avcısı’ Jack Walsh (Robert De Niro), mafyanın kara kutusu ‘Dük’ lakaplı muhasebeci Jonathan Mardukas’ı (Charles Grodin) yakalamayı başarır. Ama asıl zor olan onu New York’tan Los Angeles’a götürmektir. Üstelik peşinde mafya tetikçilerinin yanı sıra FBI ve başka ‘kelle avcıları’ da vardır. Son derece iyi yazılmış karakterleri ve akıcı öyküsüyle durum komedisini zirveye taşıyan harika bir yol filmi… Sadece De Niro ve Charles Grodin değil, bütün kadro çok başarılı…

        15

        Ferris Bueller’le Bir Gün (1986)
        (Ferris Bueller’s Day Off)

        1980’li yılların en iyi gençlik filmlerinden biri… Özellikle Amerikalı eleştirmenlerin gözünde kült değerine yükselmiş bir klasiktir… John Hughes’ün yazıp yönettiği film, Chicagolu lise öğrencisi Ferris Bueller’in okul kırdığı bir günde arkadaşlarıyla birlikte yaşadıklarını anlatıyor. Film, Matthew Broderick’in canlandırdığı Ferris’in seyirciyle arasındaki dördüncü duvarı kırarak yaptığı konuşmalarla da bilinir. Broderick’e Mia Sara ve Alan Ruck’ın eşlik ettiği film, yönetmen Hughes’ün Chicago’ya yazdığı bir aşk mektubu olarak da kabul edilir. Popüler şarkılarıyla akılda kalan ‘Ferris Bueller’s Day Off’, 2014 yılında kültürel, tarihi ve estetik değerleri nedeniyle Kongre Kütüphanesi tarafından Ulusal Film Arşivi’ne alınmıştı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ