Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Siyaset Fatih Altaylı, Suriye, Hülya Avşar, Barzani, Levent Kırca

        Altımız kaynıyor. Önce Irak, şimdi Suriye. Irak’ta ateş kısıldı ama içten içe kaynama devam ederken, Suriye’de tencere fokurduyor.

        Bu durumu Türkiye’nin şanssızlığı olarak görmek mümkün.

        “Ne biçim komşularımız var. Nedir bu çektiğimiz” demek mümkün.

        Mümkün ama mantıklı değil. Bunca kazanın kaynamasının nedeni aslında biziz.

        Biziz derken kastettiğim Türkiye Cumhuriyeti değil.

        Öncesi, Osmanlı.

        Bugün kaynayan tüm ülkeler aslında Osmanlı toprağı. Balkanlar’dan Ortadoğu’ya kadar.

        Tümü. Balkanlar, bağımsızlık savaşlarıyla Osmanlı’dan koptuğu için oradaki sıkıntı farklı yaşandı.

        Bağımsızlığını kazananlar, sonra yeniden ikinci bir bağımsızlık için birbirlerine girdiler.

        Ortadoğu’da olan ise biraz farklı.

        Ortadoğu, Suriye ve Irak, olmayan devletler, olmayan milletlerdi.

        Zorla, Gertrude Bell’in çizgileriyle devlet haline getirildiler. Osmanlı’nın mirası, hak sahiplerinin fikri alınmadan paylaştırıldı. Bugün içinde bulunduğumuz coğrafyadaki tüm bu kargaşanın nedeni Osmanlı’dır. 700 yıllık Osmanlı’nın mirasının paylaşılma kavgasıdır.

        700 yıllık bir imparatorluğun mirasının paylaşılmasının 100 yıl sürmesi normaldir. Türkiye’nin de yasal vekil olarak bu paylaşımda söz sahibi olmak istemesi de!

        Barzani, PKK ve Suriye

        Bilmeden ahkâm tehlikeli bir iştir. Hele hele “bir bilmiş” gibi gazete köşelerinde yapılıyorsa.

        Suriye’nin Kürt bölgesinde PKK kontrolünde “özerk bölgeler” oluşmasından söz edip, bunu “Barzani destekli” olarak görüp bunun üzerine yorum ve haber yapmak olsa olsa ciddi bir cehalet göstergesi olabilir. Suriye’deki Kürt bölgesi PKK’nın en güçlü olduğu yerlerden biridir.

        Suriye’deki yaklaşık 2.5 milyon Kürt’ün 1.5 milyona yakını PKK etkisi altındadır.

        Geri kalanların ise farklı Kürt siyasi gruplarıyla ilişkisi vardır. Suriye’nin Türkiye ve Irak sınırlarındaki bölgelerinde “özerk” yapılar kurduğu söylenen PKK’lılar, Suriye’de Esad karşıtları değildir.

        Tam aksine bunlar, Esad’ın oyun planının bir parçası olarak Esad tarafından desteklenen gruplardır. Barzani’nin, bu PKK oluşumlarına destek vermesi ise Türkiye’nin bunlara destek vermesi kadar uzak bir olasılıktır.

        Çünkü PKK, Barzani’nin de “hasmıdır”. Barzani’nin bölgeye yapacağı bir müdahale varsa, bu PKK’ya destek değil, PKK’yı engelleyici nitelikte olabilir. Barzani, PKK’yı orada güçlendirmek için değil, PKK dışındaki kitleyi, kendi etrafında konsolide etmek ve PKK’yı etkisizleştirmek için bir girişimde bulunabilir.

        Sakın yanlış anlamayın.

        Barzani’nin “Irak, Suriye, Türkiye ve İran Kürtlerini içinde barındıran bir Kürt devleti” hayali yoktur demiyorum, diyemem.

        Ama Barzani’nin küçük veya büyük herhangi bir Kürt devleti içinde, kendine rakip olarak PKK’yı görmeye tahammülü yoktur.

        Kırca’dan beklediğim buydu

        Levent Kırca’nın, Hülya Avşar’ın “yetersizliğini” gerekçe gösterip Altın Portakal jüri üyeliğinden istifa etmesi bazılarını şaşırttı.

        Daha doğrusu kızdırdı.

        Özellikle de, istifa ederken kullandığı cümlelerle.

        Bunu Levent Kırca’ya yakıştıramayanlar oldu. Bunu da yazdılar.

        Halbuki, Levent Kırca tam da kendisinden bekleneni, kendisine yakışanı yaptı.

        Levent Kırca böyle davranmayı sever. Bir şekilde gündeme gelmekten hoşlanır. Çünkü bilir ki, gündeme gelmek, ona yarayacaktır.

        Daha önce de pek çok olayda benzer tavırlar sergileyen Levent Kırca’nın en büyük ve en unutulmaz olayı “iki öğün arası açlık grevi”dir.

        Şimdi hatırlamadığım ve önemli olmadığı için de araştırma gereğini duymadığım bir nedenle sinirlenen Levent Kırca, açlık grevi yapacağını açıklamıştı. Ben de “Açlık grevi falan yapmaz. Açlık grevi sonunda şişmanlarsa sakın şaşırmayın” diye yazmıştım. Sağolsun o da bana çok kızmıştı.

        Bu yazının ardından Levent Kırca açlık grevine başlamış. Gündeme gelmiş. Televizyonlarda, gazetelerde boy boy haber olmuştu. Ama açlık grevini topu topu birkaç gün sürdürmüştü.

        O yüzden Levent Kırca’nın Hülya Avşar çıkışı son derece beklenen bir davranıştır. Farklı bir tutum takınması şaşırtıcı olurdu. Bu durum değil.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ