Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Voleybolda çok güzel kadınlar var, değerlendirilmeli’

        HT PAZAR / Aysun ÖZ

        Neslihan Demir, Neriman Özsoy ve Buse Kayacan... Kadın Voleybol Milli Takımı’nın üç yıldızı... Sporda yüzümüzü güldürmeye devam ediyorlar. Yine çok yoğun bir tempoda antrenmandan antrenmana koşuyorlar. Ancak elbette bir özel hayatları var. Neslihan Demir anne, 5 yaşında bir kızı var. Buse, Bilgi Üniversitesi reklamcılık bölümü 3. sınıfta okuyor. Şimdi bunlara bir de reklam filmi yıldızlığı eklendi. Boysa boy, güzellikse güzellik, yetenekse yetenek... Bakarsınız yakında dizi, sinema derken şöhretlerini sanat âleminde de iyice perçinlerler. Bu ara başlarını kaşıyacak vakitleri yok. Komili’nin şampuan reklamında oynayan üç güzel kadınla, Türkiye Kupası ve Şampiyonlar Ligi yarı final öncesi Kasımpaşa’daki tarihi Tuzambarı’nda buluştuk.

        ‘ALIP BAŞIMIZI GİDECEĞİZ’

        Kadın voleybolunda başarılarla birlikte neredeyse hepiniz birer yıldıza dönüştünüz. Reklamda da oynadınız... Voleybola başlarken bu şöhreti hayal etmiş miydiniz?

        Neslihan Demir: Hepimiz voleybola küçük yaşlarda başladık. Ben 12 yaşımda başladım mesela. Aslında hobi gibi başlıyorsunuz ama yeteneğinizi siz ve etrafınızdakiler görmeye başladıkça profesyonelliğe dönüyor olay. Bizim için maç kazanmak, tur atlamak, Milli Takım’ın ve kulübün vazgeçilmezi olmak önemli. Milli Takımlar ve kulüpler bazında son 4-5 yıl çok başarılı geçince, bunların da getirisi oldu. Yoksa kimse reklam yıldızı olmayı hayal edemezdi. Ama güzel bir tecrübe.

        Hollywood yıldızları böyle kariyer yapıyor. Mesleki başarılarının yanında bir güzellik markasının yüzü olduktan sonra da alıp başını gidiyorlar.

        Neslihan: Alıp başımızı gideceğiz. (Gülüyor...)

        Nereye doğru?

        Neslihan: Önce voleybol... Yeni insanlar tanıyoruz, keyifli yani...

        Sizleri hep formayla gördük. Şimdi güzel kadınlar olarak televizyondasınız? Nasıl bir his, “Vay be, ne güzel çıkmışız” diyor musunuz?

        Neslihan: Güzel görünmek kimin hoşuna gitmez, hepimiz isteriz. Tamamen bizim güzelliğimize dayalı bir reklam olduğu için, bayağı bayağı havalı olduk. (Gülüyor...)

        “Bayağı bayağı” derken...

        Neslihan: 24 saat havalı...

        Buse Kayacan: Olduğumuzdan 3 kat havalıydık. (Gülüyor...)

        Neslihan: Kendimizi tanıyamıyoruz.

        Buse: Sporculuk stresli bir meslek. Bu eğlenceli bir iş oldu.

        Neriman Özsoy: Başlarken, o sahaya çıkabilmek için çok büyük mücadele veriyoruz. Güzellik umurumuzda olmuyor. Zaten antrenmanlar da çok yoğun. Bu tempoda farklı atmosferde bir çekimde olmak güzeldi. Bu da başarıya odaklı bence. Olimpiyatlardan halkımız bizi daha iyi tanımış olabilir. Ünlü kategorisine girdikten sonra reklam için seçilmiş olmak keyifli.

        Başarılarınızla reklamları kaptınız...

        Neriman: Maçlara makyaj yapıp çıkıyoruz. Voleybol camiasında çok güzel kadınlar var. Değerlendirilmeli elbette.

        Ağır spor yapıyorsunuz, sahada kıran kırana bir mücadele var ama kadın olduğunuzu unutmayıp makyajınızı da yapıyorsunuz, helal olsun! Bu bir meydan okuma mı?

        Neslihan: Evet aynen öyle... Onlara göre ben daha çok makyaj yapıyorum ve bunu şöyle açıklıyorum; siz işe giderken nasıl bakımlı gidiyorsanız biz de öyle. Bu da bizim işimize ve bizi izleyenlere saygıdan...

        Makyajlar yapıldıkça sahaya da renk geldi sanki. Popülerliğiniz arttı, ikon oldunuz.

        Neslihan: Birilerinin sizi örnek almak istemesi çok gurur verici. Aynı zamanda büyük bir sorumluluk.

        Sizden sonra aileler kızlarının elinden tutup voleybola yönlendiriyor.

        Buse: Başarı arttıkça ilgi de artıyor.

        Neslihan: Anneler kızlarını alıp voleybol maçına gidiyor. Bu Türk kızlarının spor yapması adına çok sevindirici... Kızlar, hayatlarının bir döneminde takım sporu yapmalı. Bu karakterinize ve kişiliğinize çok şey katıyor. Hayata bir sıfır önde başlıyorsunuz. Kolektif düşünmeyi öğreniyorsunuz. Şimdilerde şirketlerde verilen team building eğitimini biz küçük yaşta aldık.

        Siz bunları hayal etmediniz ama yeni başlayanlar hayal edecek...

        Buse: Cezbedici bir iş kamera, parlak ışıklar altında her şey size odaklı... Voleybol da öyle ama 12 kişilik bir takımsınız. Voleyboldan ötürü kendine güven o kadar fazla ki bizde, kamera karşısında kendimi yalnız ve rahatsız hissetmedim.

        ‘ERKEK TAKIMLARINI BİZ BİLE İZLEMİYORUZ’

        Voleybol bizde kadın sporu olarak kabul ediliyor. Erkek takımları izleyen pek yok.

        Buse: Biz bile izlemiyoruz. (Gülüyor...)

        Dünyada da böyle mi?

        Neslihan: Dünyada erkek voleybolu daha popüler. Bizde ilgi, alaka başarıyla doğru orantılı. Milli Takımlar ve kulüpler bazında Avrupa’da başarılar kazanıp isminizi duyurduğunuzda ilgi size kayıyor. Erkeklerin bir şanssızlığı var, inşallah onlar da en kısa zamanda bir başarı elde ederler.

        Kadın voleybolunun ilgi çekici olması, kadın olmalarıyla çok da ilgili değil mi yani?

        Neriman: Bilimsel anlamda da daha estetik duruyor kadının voleybolu. Top daha çok gidip geliyor, seyir zevki daha yüksek. Çocuklar maç sonunda bizi bekliyor “Abla öpeyim mi” diye.

        Buse: Erkek voleybolu daha sert geliyor insanlara. Sanki birbirilerini öldürmek için vuruyorlar. Bizde mücadele var ama daha kibar. Neslihan: Bizimki taktiğe dayalı.

        Buse: Her ne kadar Nesli benim yüzüme top vursa da. (Gülüyor...) Neslihan: Arada kendine gel diye yapıyorum. (Gülüyor...)

        Araştırmalara göre diğer sporları olduğu gibi voleybolu da erkekler daha çok izliyor?

        Buse: Kesinlikle öyle, erkekler sporla daha çok ilgileniyor. Babam her spor dalını takip ediyor. Annemse benden dolayı voleybolu takip ediyor. Okulda da erkekler voleybol ligiyle ilgileniyor ama kızlar bilmiyor.

        Neriman: Erkeklerin sohbetlerinin ilk konusu spor oluyor. Kadınların muhabbet aralığıysa çok çok geniş.

        Kadın seyirci artıyordur bu kadar başarıdan sonra, kadınlara bu kadar da haksızlık etmeyin!

        Neriman: Çocuklarını spora başlatmak isteyen anneler geliyor. En büyük değişim, aile olarak gelmeleri. Eskiden birbirini tanımayan insanları tribünde yan yana otururken görüyorduk şimdi ailece geliyorlar.

        Olimpiyatlara da ekip olarak ilk giden kadınlar oldu!

        Neslihan: Evet, erkek basketbol takımı 15 gün sonra eleme oynadı.

        Neriman: Kadın sporcu sayımız da fazlaydı olimpiyatlarda.

        NESLİHAN: BEN GÜZELLİĞİMİ GEÇEN SENE FARK ETTİM

        Erkeklerin yapamadığını yapıyor kadınlar...

        Türk kadınını temsil etmek önemli. Tarihimizde çok güçlü bir kadın rolü var. Bunun spora da yansıması var.

        “Türk kadını” dendiğinde herkesin aklına Kurtuluş Savaşı’nda mermi taşıyan Türk anası geliyor. Güç ön planda, analık önde ama kadın olduğu unutuluyor hep. Siz maça makyajla çıkarak kadın olduğunuzun altını mı çiziyorsunuz?

        Neriman: Kesinlikle öyle. Önce sporcu kimliğiniz geliyor ancak başarı arttıkça isim öne çıkıyor ve fiziğimiz güzelliğiniz ortaya çıkıyor.

        Siz ne zaman fark ettiniz güzel olduğunuzu? Ergenlik döneminde kızlar güzelliğine daha düşkün olur.

        Neslihan: Ben geçen sene fark ettim! (Gülüyor...)

        Âşık olunca mı?

        Neslihan: Spor yaptığım için sorunlu bir ergenlik geçirmedim. Sorun çıkaracak, buna kafa yoracak enerjin yok zaten. Kızların spor yapması çok önemli, hem ailelerin huzuru kaçmıyor hem de çocuk sağlıklı bir şey yapıyor. Kadın kimliğine varma konusundaysa; bilmiyorum hâlâ varabilmiş değiliz her halde. (Gülüyor...)

        ‘Dışarıdan taş gibiyiz ama sulu gözlüyüz’

        Fiziksel açıdan çok güçlü, özgüven açısından da doruktasınız, erkekler size yaklaşabiliyor mu?

        Neriman: Dışarıdan diğer kadınlara göre daha özgüvenli görünüyor olabiliriz. Bu da kendine güvenmeyen erkekte yaklaşma problemi yaratabilir. Neslihan: Bir de takım halinde geziyoruz, bu daha da ürkütücü. Takım olunca ister istemez birbirini sahipleniyorsun. Dışarıdan gelecek hiçbir şeye açık olmuyorsun. Buse: Dışarıdan biri girmeye çalışsa bile bir süre sonra çıkıyor.

        Neslihan: “Bunlar delirmiş” diye...

        Buse: Sporcular normal insanlar değil.

        Erkek arkadaşlarınız nasıl yaklaştı?

        Neslihan: Bir şey diyeceğim, biz bu kadar güçlü, havalı, “vauv” duruyoruz ama hepimiz kedi gibiyiz. Özel hayatımızda hepimiz çok duygusalızdır. Dışarıdan taş gibiyiz, kuyruk hep havada görünüyoruz ancak sulu gözlüyüz, ağlarız, zırlarız. Belki bunu bize spor kazandırdı. İçinde ne fırtınalar kopuyor ama dışarıdan hiçbir şey yokmuş gibi.

        Neriman: Benim erkek arkadaşım voleybolcu, birbirimizi anlamamız kolay oluyor, keyifli geçiyor.

        Buse: Benim erkek arkadaşım yok. Yaklaşamamak gibi bir durum yok ama yaklaşanlara da cevabını veriyorum. (Gülüyor...)

        Neslihan: Havalı duruyoruz. Genelde “İlk gördüğümüzde gıcık olmuştuk sana ama ne kadar tatlıymışsın” diyorlar.

        Buse: Okuldaki imajım öyle evet, “Ne kadar havalı, burnu havada bir kız” diyorlarmış. Oysa derse girip antrenmana koşuyorum, okulda vakit geçirecek zamanım yok, o yüzden öyle görünüyor.

        NESLİHAN DEMİR

        'Bu hayat bana iyi geldi kendimi buldum, çok mutluyum'

        Olimpiyatlar, turnuvalar, lig... Son zamanlarda çok yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz ve senin 5 yaşında bir kızın var. Çok özlüyordur seni...

        Neslihan: Bizim tempo hep böyleydi, siz şimdi fark ediyorsunuz. Çok zor oluyor, çocuk yazın unutuyor beni. Geçen yıl Zeynep’le sadece 3 gün tatile çıkabildim. Onun için de zor oluyor, bıraktım gittim zannediyor. Milli Takım bu yönde bizi zorluyor. Maçları izleyip görüyor, “Niye maça gittin anne, kazandınız mı” diye soruyor. Zor. “Senin gibi olacağım anne” demiyor mu? İstiyor ama istemezse zorlamam.

        ‘BANA MEYVE YEDİRİYOR’

        Yoğun tempo arasında bir de boşandın. Evli bir voleybolcu olmakla bekâr bir voleybolcu olmak arasında nasıl bir fark var?

        Büyük bir fark yok aslında. Ancak şimdi çok rahatım. Özel hayatımda da çok mutluyum. Her şey süper yolunda, bu hayat bana daha iyi geldi, kendimi buldum. İnsan bazı şeylerin içindeyken farkına varmıyor etrafında olan bitenin. Şimdi her şeyin farkındayım, daha sorumluluk sahibiyim. Kendimle gurur duyuyorum bu konuda.

        Erkek arkadaşın oyuncu Kamil Güler, spordan değil sinema, dizi dünyasından... Bir oyuncuyla beraber olmak hayatında neleri değiştirdi?

        Biz birbirimizi çok tamamladık. Onun benden daha düzenli bir hayatı var, sporcu gibi yaşıyor. Benim hayatıma da katkısı oldu. Beni de idare ediyor, meyve yediriyor, vitaminlerimi alıp almadığımı soruyor... O biraz daha hayatına dikkat eden biri. Bana her konuda çok yardımcı... Süper, her şey yolunda, çok mutluyum.

        Beraber film ya da maç izliyor musunuz?

        Sinemaya gidemiyoruz, çünkü “Bak şurada ışık hatası var, burada şu hata var” diye aralara giriyor sürekli. Normal tabii, işi bu. Keyfine varabilmek için kızlarla sinemaya gidiyorum. İstediğimiz bir film varsa 2-3 ay bekleyip DVD’si çıkınca alıyoruz, evde izliyoruz.

        Sporla ilgileniyor mu?

        Onun sporla alakası yok, sporu yürüyüş olarak kabul ediyor kendince. Futbolla da alakası yok. Şimdi şimdi voleybolla ilgilenmeye, anlamaya başladı. Eve istatistik istiyor. “Lütfen istatistik kâğıdını getir” diyor. “Kaç sayı yapmışsın, kaç hata yapmışsın, bunlara dikkat edelim.”

        Kişisel antrenörün oldu yani...

        Evet sıfırdan yetiştiriyorum, bakalım. Diğer takımların maçlarını da takip ediyor. Eğleniyoruz aslında, işin şakası istatistik istemesi. Yavaş yavaş bir yerinden tutmaya çalışıyor benim işimin. Sonuçta sizin eşiniz körling oyuncusu olsa siz de ister istemez ilgilenirsiniz. Bizim ki de öyle. Ben de oyuncu bir erkek arkadaşım olunca televizyon izlemeye başladım.

        Oyunculuk teklifleri geliyordur; nasıl bakıyorsun? Artık oyuncu koçun da var!

        Evet, oyuncu koçum da var. (Gülüyor...) Bilmiyorum oyunculuk ne olur ama şartlara bağlı. Bu şartlarda kabul etmem çok zor, eve zor gidiyorum. Bıraktıktan sonra neden olmasın!

        ‘Paraları gayrimenkule yatırıyoruz’

        “İyi para kazanıyoruz” dediniz biraz önce, ne yapıyorsunuz paraları?

        Neslihan: Biz spordan başka bir şeyden anlamıyoruz, cesaret edemeyiz ticarete. Zaten örneklere bakarsak, batıyorsun. O yüzden genelde gayrimenkule yatırıyoruz

        BUSE KAYACAN

        'Voleybola zayıflamak için başladım'

        Buse, senin voleybola başlama hikâyen ilginç, zayıflamak için başlamışsın doğru mu?

        Evet evet öyle... Alman çocuğu gibiydim, kocaman bir göbek, sarı saçlar, kırmızı yanaklar. Babam kilo vermem için spora yönlendirdi. 2003’te kızlar, Avrupa Şampiyonası’nda 2. olmuştu. Ben de voleybolu seçtim.

        Sporcu babanın kızı şişman olmaz değil mi?

        Babam tenis antrenörü.

        Sen niye tenisi seçmedin?

        Babam takım oyunu olsun istedi. Profesyonel amaçlı başlamadım zaten, kilo veririm diye başladım ama başarılı olunca ilerledim. Sporun çok fazla getirisi oldu, okul ve çevre...

        Üniversitede spor okumuyorsun ama...

        Bilgi Üniversitesi’nde reklamcılık okuyorum. Zaten hep sporun içindeyiz, başka bir alanda kendimi geliştirmek istedim. 3. sınıftayım.

        Mezun olunca kameranın arkasına geçmeyi düşünüyor musun?

        Bilmiyorum mezun olunca yapar mıyım, ama keyif alıyorum. Hayat ne getirir bilemiyorum. Daha 21 yaşındayım.

        Kaç yaşına kadar oynamayı düşünüyorsun?

        30’a kadar oynarım ama tam zamanı da bilemem. Spor kumar gibi bir şey, bugün varsın yarın yoksun.

        'Maçta saçlarımız sallansın istiyoruz'

        Kadınların başarısı ortada ama doping meselesini halledemeyecek miyiz?

        Bireysel sporlarda neyi aşamıyoruz?

        Neslihan: Onlar bireysel spor yaptıkları için bizim gibi her gün antrenman yapıp her hafta sonu müsabakaya gidemiyorlar. Uzun süre hazırlanıyorlar; ben kendimi onların yerine koyuyorum da sabah akşam 3 saat koş, 3 ayda bir yarış, motivasyonu korumak çok zor. Onların bizim gibi bir ligi yok. Sürekli kendileriyle yarışıyorlar ve bu çok sıkıcı bir durum. Bence bu itiyor.

        “Çok fazla altın veriliyor, sebep o” diyenler var?

        Ödül de olmazsa hiçbir motivasyonları kalmayacak. Neden uğraşsın ki! Bu yeteneğin karşılığı olmak zorunda. Onların işi çok zor, biz çok şanslıyız, bizim çok iyi bir ligimiz var, kendi ülkemizde yapabiliyoruz.. Buse: Olimpiyat şampiyonluğu demek, hayatlarının kurtulması demek.

        Neriman: Olimpiyat şampiyonu demek, ömrü boyunca bunu taşımak demek. Hiçbirinin altına koştuğunu sanmıyorum. Dikkat edin, birinci geldikleri zaman bayraklarını öpüp sarılıyor ve hak ediyorlar.

        Buse: Para hayatlarını kurtarmaları için önemli ama öncelik madalya.

        Neslihan: Sponsorlar artırılabilir.

        Futbolda uluslararası arenada çok istikrarsızız. Kadınlar futbol oynasa dünya kupasına gider miydik?

        Buse: Bence olurdu.

        Neslihan: Kadınlar hayata daha profesyonel bakıyor. Siz işyerinizde sevmediğiniz biriyle çalışırsınız ama erkekler o konuda daha duygusal. Erkeklerin saçma sapan çıkışları olabiliyor. Haklıyken haksız duruma düşüyorlar. Biz daha sabırlıyız ve önümüzdeki engelleri görmezden gelme konusunda daha iyiyiz.

        Hepinizin saçları uzun; neden, koşarken sallansın diye mi?

        Çocukken çok koşuna gider insanın bu... Neslihan: Kış aylarında uzun saça bakmak zor aslında ama maçta sallansın istiyoruz, evet. (Gülüyor...) Ben uzun süre kısa saç kullandım, 3 senedir uzatıyorum çok memnunum. Atkuyruğu yapıp çıkıyorum. Kısa saçla bu kadar rahat değildim.

        Buse: Ben Nesli kadar rahat değilim, sıkı toplamam lazım. Günlük hayatta önemli değil ama maçta topuz yapıyorum. Önce rahatlığı sonra güzelliği.

        Neriman: Maçtan çok zevk alamıyorsam düz fönleyip topluyorum. Çok dokunmak istemiyorum. Ancak işler iyi gidiyorsa saç önemli değil, ister toka tutsun ister tutmasın.

        Hepinizin ayağında topuklu var, bugüne özel mi?

        Neslihan: Evde birkaç topuklu var ama hiç giymiyorum. Biraz önce ayakkabıları giyerken “Ne kadar uzun zamandır giymiyormuşum” dedim kendi kendime. Komili reklam çekimlerinde bile spor ayakkabı vardı ayağımızda. Neriman: Çok yorgun oluyoruz, topuklu ayakkabı alıyorum ama giymiyorum.

        Buse: Yazın giyiyorum topuklu ama kışın giymiyorum. Nesli ve Neriman’a göre benim boyum da daha müsait.

        Neslihan: Öyle bir topuklu modası var ki, giydiğimizde gulyabani gibi duruyoruz, bizim o şansımız yok.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ