Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

CEYDA ERENOĞLU / HABERTÜRK

YAZI DİZİSİ 1

Türkiye nüfusunun yüzde 14.6’sında böbreklerle ilgili sorunlara rastlanıyor. Şiddetli ağrı ve kusma böbrek taşına, sık idrara çıkma, idrarda yanma ve ateş enfeksiyon varlığına, yeni başlayan yüksek tansiyon, kansızlık ve vücutta şişme ise böbrek yetmezliğinin ilk belirtilerine işaret edebiliyor. Sigara, obezite, tuz ve şeker ise uzak durulması gerekenler listesinin ilk sıralarında

2006 yılında yapılan CREDIT çalışmasının (Avrupa Nefroloji Derneği, Türk Nefroloji Derneği ve Türk Böbrek Vakfı) sonuçlarına göre ülkemiz nüfusunun yüzde 14.6’sında böbrek yetersizliği ile ilgili bulgular ve hastalıklar bulunuyor. Dünya ortalaması alındığında bu oranın her 10 kişiden birine karşılık geldiği bunun da kronik böbrek hastalığının önemini gösterdiği belirtiliyor. 2010 yılı öncesinde tüm dünyada 2.6 milyon diyaliz hastası olacağı tahmin edilirken bu sayının 2010 yılında 5 - 9 milyon civarına çıkması hastalığın düşünülenin çok üstünde bir artış gösterdiğine işaret ediyor. Tüm dünyada; diyabet ve hipertansiyonun son dönem böbrek yetmezliği hastalarının yüzde 60’ının ilk nedeni olması, bu iki hastalıkla mücadelenin önemini gösteriyor.

DİYALİZ MERKEZ SAYIMIZ YETERLİ

Gelişmemiş ülkelerdeki gelir düzeyi düşüklüğü ise hastaların diyaliz ve böbrek nakline ulaşmalarının önündeki en büyük engel olarak görülüyor. Kronik Böbrek Hastalıkları (KBH) gerek Türkiye’de, gerekse dünyada bir halk sağlığı sorunu olarak hükümetleri ve sivil toplum örgütlerini ilgilendiren önemli bir problem. Türk Nefroloji Derneği kayıtlarına göre Türkiye’de yaklaşık 100 bin kişi diyaliz tedavisi görüyor ve yılda ortalama 3 bin böbrek nakli yapılıyor. Ülkemizde 837 diyaliz merkezi ile 61 organ nakli merkezi bulunduğuna dikkat çeken yetkililer, “Bu bağlamda diyaliz ve organ nakli merkezleri sayımız yeterlidir. Diyaliz merkezlerinin yüzde 68’i, organ nakli merkezlerinin ise yarısı özel hastanelere aittir” diyor. Bu çarpıcı bilgileri aldığımız Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk ve Türk Böbrek Vakfı Mütevelli Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilal Görçin, böbrek hastalıkları ve tedavi yollarına ilişkin bilgiler vermeyi sürdürüyor.

100 bin diyaliz hastamız var

TÜRKIYE’de halen 100 bin hemodiyaliz hastası ile 3 bin periton diyaliz hastası bulunduğu ve bu sayının her yıl yüzde 1 ile yüzde 2 arasında artış gösterdiği belirtiliyor. Sağlık Bakanlığı’nın verileri her yıl 12 bin hastanın diyalize başladığını 9 bin vefat ve yaklaşık 3 bin böbrek nakli gerçekleştiğini gösteriyor. Son dört yıldan beri diyalize giren hasta sayısı 10 yıl önceki yüzde 10’luk artışa karşın durağanlık gösteriyor.

Diyaliz hastalarının % 60’ında diyabet ve hipertansiyon var

GÜNÜMÜZDE hemodiyalize giren hastaların yüzde 60’ını şeker hastalığı ve hipertansiyon oluşturuyor. Bu iki hastalığı olan kişilerin kontrolsüz ve yetersiz tedavileri son dönem böbrek yetmezliğine götürüyor. Ayrıca tek böbrekli bir kişide; ciddi taş hastalığı, pyelonefrit gibi böbrek iltihapları, protein kaçağına yol açan nefritler, ailevi polikistik böbrek hastalığı, amiloid birikimine yol açan FMF (Ailevi Akdeniz Ateşi) ve romatizma hastalıkları gibi sorunlar da kronik böbrek yetmezliği nedenleri arasında bulunuyor.

Aşırı tuz ve şeker böbrek hastalıklarını tetikliyor

YANLIŞ beslenme, özellikle de aşırı tuz ve şeker tüketiminin böbrek hastalıklarını tetiklediği belirtiliyor. Ayrıca aşırı tüketilen unlu gıdalar ve fast-food da yanlış beslenmenin belirgin örnekleri arasında bulunuyor. Gerek sadece yüksek tansiyonu olan gerekse şeker ve tansiyonu bulunan hastalarda böbrek yetmezliğini ortaya çıkaran ve ilerleten en önemli etkenin kontrolsüz yüksek tansiyon olduğuna dikkat çekiliyor. Tansiyon kontrolü sadece ilaçlarla yapılmıyor ve ciddi bir tuz diyeti yapmadıkça düşürülemediği belirtiliyor. Bu nedenle sadece ekmeği tuzsuz yemek değil, yemeklere tuz katmamak, zeytin ve peynirin tuzsuzunu tercih etmek, turşukuruyemiş, soda, kurutulmuş gıda gibi yoğun tuz içeren gıdalardan da uzak durmak gerekiyor. Sadece tuza dikkat edilmesi bile hastaların yaşam kalitesini olumlu etkiliyor. Kronik böbrek hastalığı teşhisi konmuş kişilerin yapılan kan tahlil değerlerine göre; süt, süt ürünleri ve balıkta bulanan fosfordan, eğer potasyum yüksekliği varsa potasyum içeren sarı meyvelerden (kayısı, üzüm, şeftali, muz gibi) diyalize yakın son dönemde ise sıvı alımından kaçınmaları gerekiyor.

TEK BÖBREKLE DE SAĞLIKLI YAŞAMAK MÜMKÜN

BÖBREKLERİMİZ her biri 125 gram ağırlığında, fasulye şeklinde, omurganın her iki yanında ve bel bölgesinin biraz üzerinde yer alan organlar olarak tanımlanıyor. Normalde iki böbreğimiz bulunsa da sağlıklı tek böbrekle de normal yaşam sürdürmek mümkün görülüyor.

ÖLÜMLERİN YÜZDE 39.8’i DOLAŞIM SİSTEMİ HASTALIKLARINDAN

TÜİK verilerine göre 2013 yılında Türkiye’deki ölümlerin yüzde 39.8’i dolaşım sistemi hastalıkları, yüzde 21.3’ü iyi ve kötü huylu tümörler, yüzde 9.8’i solunum sistemi hastalıkları, yüzde 5.6’sı endokrin, beslenme ve metabolizma hastalıkları nedeniyle meydana geliyor.

İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARININ TEDAVİSİ KOLAY

TEDAVİSİ en kolay böbrek hastalıklarının böbrek ve idrar yolu enfeksiyonları ve taşları olduğu belirtilirken, en zor hastalıkların kronik böbrek yetmezliği ve böbrek tümörleri olduğuna dikkat çekiliyor.

KADINLARDA DAHA ÇOK GÖRÜLÜYOR

BÖBREK hastalıkları kadınlarda erkeklerden daha fazla görülüyor. Buna kronik böbrek yetmezliğinin tetikleyicisi olan; hipertansiyon, diyabet ve obezite ile kadınlarda daha çok karşılaşılmasının yol açtığı belirtiliyor.

EN SIK GÖRÜLEN BÖBREK HASTALIKLARI

- Şekere bağlı böbrek yetmezliği
- Yüksek tansiyona bağlı böbrek yetmezliği
- Böbreğin taş hastalığı
- Böbrek ve idrar yolu enfeksiyonları
- Ailevi böbrek hastalıkları (Polikistik böbrek, Alport hastalığı)
- Protein kaçağı ile seyreden nefritler
- Böbreğin tümörleri

BÖBREK HASTALIKLARIYLA İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Fazla su içmek böbrekleri yorar YANLIŞ

AZ su böbrekler için zararlı bulunuyor, taş ve kum oluşumunu kolaylaştırıyor. Buna karşın böbrek fonksiyonunu engellemiyor. Fazla su içmek ise böbreklerin daha iyi çalışması anlamına gelmiyor. Böbrekleri normal olan bir kişi günde yarım ile 20 litre arasında su içse bile böbreğin bunu ayarlama özelliği bulunuyor.

Taş böbrekleri öldürür ve kişiyi diyaliz hastası yapar YANLIŞ

EĞER kişi doğuştan veya sonradan tek böbrekli ise ve o taş böbreğin idrar borusunu tıkıyorsa bu durum kişiyi diyalize kadar götürebiliyor. Ancak iki böbreği olan bir kişinin böbreklerinde taş olması fonksiyonunu ne kadar engellerse engellesin normal işleyen diğer böbrekten dolayı diyaliz hastası olunmuyor. Yine de böbrek taşının ihmal edilmemesi gerekiyor. Her boyuttaki taş böbrek için zararlı görülüyor ve taştan erken teşhis ile kurtulunması öneriliyor.

SİGARA VE OBEZİTE TEHLİKESİNE DİKKAT

BÖBREKLER, damar yumaklarından oluşuyor ve 125 gram olmalarına rağmen 80 kiloluk bir insanda kalbin vücuda gönderdiği kanın yüzde 22’sini alıyor. Bu nedenle diyabet ve hipertansiyon hastalıkları, damar yapısına hasar verdiği için ilk etkilenen organlar arasında böbrekler bulunuyor. Özellikle sigaranın, atardamarlara zarar vererek olumsuz etkiler yarattığı, bu nedenle diyabet ve hipertansiyon hastalarının sigara içmesinin kronik böbrek hastalığının oluşumunu hızlandırdığı belirtiliyor. Obezite de kronik böbrek hastalığı riskini artıran unsurlar arasında yer alıyor.

 

YAZI DİZİSİ 2

Diyabet ve tansiyon hastalarının yüzde 60’ında böbrek yetmezliği var

Kontrolsüz ilaç ve tuz kullanımı şeker ve tansiyon hastalarını genç yaşta diyaliz ve böbrek nakline götürebiliyor. “Diyet tuz” zararsızdır inanışıyla aşırı tüketmek ise tehlikeli sonuçlar doğuruyor

CREDIT çalışmasına göre ülkemizde 13 milyon böbrek hastası risk altında bulunuyor. Araştırma sonucu, hastaların 100 bininin diyalize ihtiyacı olduğunu ve düzenli nefroloji kontrolünden geçmeleri gerektiğini gösteriyor. Böbrek hastalığının yanında diyabet ve tansiyon gibi hastalıkları bulunanların daha dikkatli olmaları gerekiyor. Özellikle yüksek tansiyonu olanların fazla tuzlu yiyeceklerle beslenmeleri kontrolsüz tansiyona yol açarak felç, körlük, kalp krizi ve böbrek yetmezliği gibi sonuçlar doğurabiliyor. Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk ve Türk Böbrek Vakfı Mütevelli Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilal Görçin, “Bu durumdan korunmak için düzenli ilaç kullanımı, böbrek sağlığının aralıklı kontrolü, bol su içilmesi ve beslenmede tuz miktarına dikkat edilmesi gibi önlemler gerekiyor” diyor.

BÖBREK FONKSİYONLARININ YÜZDE 90’INI KAYBEDENLER HEMODİYALİZE GİRİYOR

Böbrek fonksiyonlarının yüzde 90’ını kaybeden hastalara hemodiyaliz işlemi ya da böbrek nakli yapılıyor. Hemodiyaliz; haftada 3 gün ve 4 saat boyunca hasta kanını temizleme işlemi olarak tanımlanıyor. Bu uygulamada hastaların yaşam kalitelerini etkileyen en önemli sorunun kandaki kalsiyum, fosfor ve D vitamini değerleri olduğu belirtiliyor. Bu minerallere bağlı kemik deformiteleri hastalarda sık görülüyor. Sorunu ortadan kaldırmak amacıyla son 10 yıldır yapılan ilaç çalışmalarının kemik ve damarlarda kalsiyum - fosfor çöküşünü belli oranda engellemesi “umut verici” olarak değerlendiriliyor.

Böbrek yetmezliği olan hastaların çoğunda anemi (kansızlık) görülüyor. Anemi tedavisinde kullanılan “eritropoetin” hormonunun kronik böbrek yetmezliği tedavisinde de kullanılıyor olması, uzmanlar tarafından devrim olarak nitelendiriliyor. İğne şeklinde uygulanan bu hormon sayesinde hastalara yapılan kan transferinin önüne geçiliyor ve bu sayede kanla bulaşan hastalıklar önlenmiş oluyor. Ayrıca böbrek naklinden sonra yeni böbreğin reddine yol açan bağışıklık maddelerinin de geçişi olmadığı için nakillerin başarı oranı yükseliyor. Eritropoetin hormon tedavisinin bir diğer olumlu yanı ise hastaların iştahını düzelterek eski sağlıklarına kavuşmalarına yardım etmesi olarak görülüyor. Bu tedavinin 15 gün veya ayda bir yapılan formlarının olması, günümüzde eskiye oranla çok daha az sayıda iğneyle tedavi anlamına geliyor.

EN RİSKLİ GRUP ŞEKER VE TANSİYON HASTALARI

ŞEKER ve tansiyon yüksekliği olan hastaların yüzde 60’ında böbrek yetmezliği geliştiği için diyaliz veya böbrek nakline ihtiyaç duyuluyor. Kişide bu iki sağlık sorununun bir arada bulunması durumunda şeker ve tansiyonun çok iyi kontrol edilmesi, dikkatli ilaç kullanılması ve düzenli muayene yapılması öneriliyor. İyi bir tedavi planı ile ömür boyu tedavi gerektiren böbrek yetmezliğinden korunmak mümkün oluyor. Hastalığa kontrolsüz ve düzensiz yaklaşımda bulunulması ise erken yaşta böbrek yetmezliğine yol açabiliyor.

DİYET TUZLARA ALDANMAYIN

Sadece tansiyon ve şeker hastalığı bulunanların değil, sağlık durumu iyi olan kişilerin de gelecekte sorun yaşamamak adına böbrek sağlıklarına dikkat etmeleri gerekiyor. Uzmanlar; yemekleri mümkün olduğunca tuzsuz yapmayı, salatayı tuz yerine limon ve baharatla tatlandırmayı, tuz oranı yüksek yiyeceklerden (turşu, salamura, dondurulmuş gıdalar, tuzlu kuruyemişler) kaçınmayı ve soda - sirke gibi sodyum oranı yüksek ürünleri kullanmamayı tavsiye ediyor. “Diyet tuz” olarak satılan ürünlerin içeriğinde de sodyum bulunduğu için kullanılan miktara dikkat etmek gerekiyor. Bu nedenle tuzsuz diyet yapan kişilerin her tür tuzdan uzak durmaları öneriliyor.

EVDE DİYALİZ RAHATLIĞI

DİYALİZDE kullanılan sıvılar, setler, temizleme zarları ve diyaliz makineleri gün geçtikçe geliştiriliyor. Ancak diyaliz süresi ve sıklığının azaltılması konusunda henüz bir yenilik olmadığı belirtiliyor. Bu aşamada diyaliz hastalarına kolaylık sağlayan en iyi yolun “ev hemodiyalizi” olduğuna dikkat çekiliyor. Bu uygulamayla hastanın kendi kendisine diyaliz yapması mümkün hale geliyor. Bu hastaların kendisi veya yakınına diyaliz makinesi eğitimi veriliyor ve diyaliz sisteminin kurulumu hastanın evinde gerçekleştiriliyor.

BÖBREK TAŞI YOK ETMEDE GÜNCEL TEDAVİLER

GÜNÜMÜZDE böbrek taşları tedavisine yaklaşım, minimum doku kaybını sağlayarak taşı vücuttan çıkarma esasına dayanıyor. Bu amaçla taş kırma (ESVL), laparoskopik böbrek veya idrar yollarındaki taşların kırılması veya alınması gibi yöntemler kullanılıyor. Her tür böbrek ameliyatı (böbrek tümörü, böbrek nakli, taş kırma, böbreğin bir kısmının veya tamamının alınması) endoskopik yöntemlerle yapılıyor. Hatta bu sayede iki böbreğine de müdahale edilmesi gereken bazı diyaliz hastalarına göbek deliğinden girişim yapılarak aynı seansta tüm işlemlerin gerçekleştirilmesi mümkün oluyor. Operasyon sonrası hastanın yalnızca bir gün sonra taburcu edilmesi ise avantaj olarak görülüyor.

Aynı seansta ikili nakil mümkün

BÖBREK nakillerinde ‘marjinal donör’ adı verilen bir verici grubu bulunuyor. 10 yıl önce böbrek naklinde verici sınıfına giremeyen ileri yaştaki bireyler, bazı hafif hastalığı olan kişiler ve tümörlü hastalar günümüzde marjinal donör olarak kullanılıyor. Ayrıca tıp tekniklerinin gelişmesi sayesinde ülkemizde aynı seansta böbrek - pankreas veya karaciğer - böbrek nakillerinin de karşılıklı olarak başarıyla gerçekleştirilebildiği belirtiliyor.

Kök hücreden böbrek oluşturma

4-5 yıl önce hayvandan insana böbrek nakli için büyük umutlarla çalışıldığına ancak nakil denemelerinin başarısızlıkla sonuçlandığına dikkat çekiliyor. Ayrıca kök hücreden böbrek oluşturulması konusunda gerçekleştirilen çalışmaların da henüz istenen sonucu vermediği görülüyor.

BÖBREK SAĞLIĞINIZ İÇİN İHMAL ETMEMENİZ GEREKENLER

- Böbrek taşı oluşumu genetik geçişli bir sorun olduğu için ailesinde böbrek taşı sorunu olanlarda taş oluşma olasılığı yüksek bulunuyor. Bu kişilerin taş oluşumundan korunmak için bol su içmeleri, idrarlarını tutmamaları ve 5-10 yılda bir ultrason yaptırmaları öneriliyor.

- Ailesinde polikistik böbrek hastalığı, işitme kaybı ile giden böbrek yetmezliği ve Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı öyküsü olanların hiçbir sağlık sorunları olmasa bile aralıklı kan, idrar ve ultrasonografi ile böbreklerini kontrol ettirmeleri tavsiye ediliyor.

- Ailesinde tek böbrek, küçük böbrek gibi sorunlu bir durum olan veya böbrek ameliyatı geçirmiş biri bulunan kişilerin böbreklerinin önlem amaçlı kontrolü gerekiyor.

ORGAN BAĞIŞI YETERLİ DEĞİL

GELİŞMİŞ ülkelerde yapılan böbrek naklinin yüzde 80-85’i kadavradan, yüzde 10-15’i ise canlı vericilerden gerçekleştiriliyor. Ülkemizde ise bu oranın tam tersine işlediği belirtiliyor.

Türkiye’de yeterli kadavra organ bağışı yapılmadığı için kadavradan böbrek nakli oranının yüzde 20 civarında olduğuna dikkat çekiliyor.

NAKİL SONRASINDA ÖMÜR BOYU KORTİZON

BÖBREK naklindeki yeni gelişmeler, nakil sonrası vücudun böbreği reddetmemesi için geliştirilen ilaçlar üzerine odaklanıyor. Yeni geliştirilen ilaçlar umut verici olsa da böbrek nakli sonrasında hastaların her durumda ömür boyu kortizon kullanmaları gerekiyor.

Bunun yanında nakil sonrası kullanılması gereken ve bağışıklık sistemini baskılayan iki adet ilaç bulunuyor. Bu ilaçlar nedeniyle hastalar enfeksiyon ve tümör gibi tehditlere karşı korumasız hale geliyorlar.

Deri, göz, kemik ve mide–bağırsak sistemlerini bile olumsuz etkileyen bu ilaçlara karşı dikkatli olmak gerekiyor.

KAN UYUMSUZLUĞUNA ÇAPRAZ NAKİL ÇÖZÜMÜ

VERİCİ ve alıcı arasında nakil yapılabilmesi için öncelikle taraflar arasında kan grubu uyumunun bulunması gerekiyor. Böbrek nakli yaptırmak isteyen eş, akraba, gönüllü ve karşılıksız bağış gibi durumlarda etik kurulun onayının da alınması isteniyor. Sonrasında kan grubu uyumu olan taraflar arasında doku grubu uyumu aranmaksızın böbrek nakli gerçekleştiriliyor. Yapılan nakillerin doku uyumu bulunan gruplarda daha başarılı olduğu görülüyor. Son yıllarda eş veya akraba vericilerin arasında kan grubu uyumsuzluğunun bulunması halinde başvurulan çapraz nakiller de hastalara umut veriyor. Bu durumda vericiden kan grubu uyuşan iki aile bireyi alınıyor ve birinin böbreği diğerine, diğerinin böbreği de hastaya naklediliyor.

BÖBREK HASTALARI KUVVETLİ AĞRI KESİCİLERE KARŞI DİKKATLİ OLMALI!

- Şeker ve tansiyon hastalarının birçoğunda kullandıkları ilaçların böbrek sağlıklarını bozacağı yönünde hatalı bir algı bulunuyor. Ancak böbrek sağlığını asıl etkileyenin ilaçlar değil şeker ve tansiyon hastalığının seyri olduğu belirtiliyor. Bu nedenle şeker ve tansiyon ilaçlarının düzenli kullanılması öneriliyor.

- Uzun süre etkili şeker ilaçlarının böbrek hastalarında kullanılamayacağı da karşımıza hatalı bir inanış olarak çıkıyor. İnanışın tersine böbrek rahatsızlığı bulunan şeker hastaları, ensülin ve diğer ilaçlarını kullanabiliyor. Bu noktada, böbrek fonksiyonları bozulmuş olan hastalarda şeker düşürme amaçlı ilaçların etkisinin daha fazla olacağı ve bu nedenle ciddi şeker düşüklüğü görülebileceği gerçeğinin unutulmaması gerekiyor.

- Bazı tansiyon ilaçlarının (ACE inhibitörleri ve ARB grubu) kullanımı böbrek fonksiyonunu gösteren kan tahlillerinde üre ve kreatinin seviyesini artırıyor. Ancak uzun vadede böbrekler ve diğer organlara yönelik yararlı etkileri çok daha fazla olduğu için ilaç kullanımının bırakılmaması gerekiyor.

- Böbrek yetmezliği bulunan ya da şeker ve tansiyon hastalığı olan kişilerin kuvvetli ağrı kesiciler konusunda dikkatli olmaları gerekiyor. Özellikle piyasada yaygın olarak kullanılan romatizma ilaçları bu gruba girdiği için dikkat etmek gerekiyor. Bu kişiler için en güvenilir ağrı kesicilerin ‘parasetamol’ içerikli ilaçlar olduğu belirtiliyor. Ayrıca yine bu tip hastalarda tomografi, MR, koroner anjiyo ve damar anjiyolarında kullanılan boyalar böbreklere geçici zarar verebileceği için bilinçli olunması tavsiye ediliyor.

- Böbrek yetmezliği olup kan sulandırıcı ilaç kullanan hastaların dikkatli olması gerekiyor. Aksi takdirde düşük dozlarda bile bu kişilerde ciddi kanamalar görülebiliyor.

- Trigliserid ve kolesterol seviyesini düşüren ilaç dozlarının böbrek rahatsızlığı olan hastalarda iyi ayarlanması tavsiye ediliyor.

BAKMADAN GEÇME