Ashen Eroğlu: Rolü çok benimsedim daha da olgunlaşacak
SHOW TV'nin yeni dizisi 'Rüya Gibi'de Çiğdem karakterine hayat veren Ashen Eroğlu, hem diziyi hem de rolünü anlattı
SHOW TV’nin, yapımını TMC Film’in, yapımcılığını; Erol Avcı’nın üstlendiği, başrollerini; Seda Bakan, Uğur Güneş, Ahsen Eroğlu, Emre Bey, Şebnem Bozoklu, Celil Nalçakan, Devrim Yakut ve Menderes Samancılar’ın paylaştığı 'Rüya Gibi'nin 3'üncü bölümü bu akşam ekranlara gelecek. Çiğdem karakterine hayat veren Ahsen Eroğlu, 'Rüya Gibi' ve bilinmeyenlerini anlattı.
'Rüya Gibi'den gelen teklifi kabul etmenizde en önemli etkenler nelerdi, senaryoyu okuduğunuzda ilk ne hissettiniz?
Her şeyden önce senaryonun konusu, akışı beni çok etkiledi. Su gibi akan, insan ilişkilerindeki doğallık, karakterlerin gerçekliğini bir kurgunun içine yerleştirmenin zorluğunu zaman içerisinde yaptığım işlerden de anladığım için abartısız çok etkilendim. Sonrasında da bana teklif edilen Çido karakterinin hikayede nasıl işlendiğine, derinliğine odaklandım. Beni bu işin içine çeken unsurlar bunlar oldu.
Dizide nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Yetimhanede büyüyen, hayatı erken yaşta tanımış, pragmatik, cesur ama akıllıca davranan yeri geldiğinde de korkmasını bilen, dışarıya duygusal olarak kapalı ama içeriden yumuşacık bir inceliği olan Çido’m, benim en en en keyif alarak oynadığım bir karaktere dönüşüyor.
Yetimhanede büyüyen bir karaktere hayat veriyorsunuz. Çok yönlü, dinamik bir karakter Çiğdem karakteri. Rolünüzle ilgili nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?
Çiğdem’in dünyasını anlamak, onun yaşadıklarını yaşamasam da empati kurmak, bir insanı anlamaya yakınlaştıran en önemli olgu bence. Televizyonda iş yapabilmek için de hızlı olmak gerekiyor. Çido’yu şimdiden çok benimsedim ama eminim yolcuğunu yaşarken de daha da olgunlaşacak, gelişecek.
Hayat verdiğiniz Çiğdem, gerçek hayatta arkadaşın olsa ona söyleyeceğin ilk cümle ne olurdu?
'Güçlü olduğun kadar seni seven güzel insanlara kendini sevdirmeye aç' derim. 'Sevgiyi hayatında daha çok önemsemelisin. Çünkü seni hayatta tutan en değerli şey bu' da derim.
Sette nasıl bir ortam var?
Setin dinamiği çok güzel oturdu. Herkes birbirine karşı mesafesini, yakınlığını, iş prensiplerini, çalışma biçimlerini tanıttı. Birbirimizi düzenli iş yapacak kadar tanıdık ve sevdik. Şimdilik her şey yolunda ve keyifli ilerliyor. Giderek artmasını diliyorum.
İzleyicileri nasıl bir gelişme bekliyor? Çido’nun karakter gelişiminde bizi şaşırtacak detaylar neler olacak?
Çido’nun yaşamı çok haraketli. Hayati riskler almaktan geri durmuyor. Bu da uzun vadede içine saplandığı durumlar yaratabilir ama Çido’yla ilgili beklentim daha çok kendisini tanıması, değişimleri ile ilgili. Kurduğu insani ilişkiler, onun kimliğinde çok köklü değişiklikler yaratacak bence. Sevgi dili, sevgiyi tanıma ve paylaşma biçimi onu olgunlaştırırken tabularını da yıkıyor. Kişisel tarihinde böyle güncellemeler olması, yaşanacak olayları ne kadar renklendirecek ben de merakla bekliyorum açıkçası.
Canlandırdığınız rolle karakterinizin uyuştuğu ortak noktalar var mı?
Çok hareketli, neşeli oluşumuz diyeceğim ama Çido’nun neşesini geçmişin acılarını sarkazma vurarak normalleştirme olarak da görüyorum. Mesela Çido’nun elinden her iş geliyor, becerikli. Bu konuda da ortak noktalarımız var.
Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü'nden mezun oldunuz. Oyunculuk serüveniniz nasıl başladı?
Oyunculuk pek çoğu gibi çocuklukta bir hayal olarak başladı. Lisede artık niyetine girmiştim, Üniversite zamanları girdiğim ortamlar, set çalışmaları bütün bunlarla beraber aslında işin temeli atılmaya başlamıştı benim için. Sonra seçmeler, auditionlar ve ufak tefek projelere dahil olarak devam etti. Şimdi de çok yönlü olmaya gayret gösteriyorum.
Sinema, dizi ve tiyatroyu kariyerinizde nasıl konumlandırıyorsunuz?
Pandemide başladığım tiyatro artık hayatıma girdi ve kendime keşfedecek başka bir alan daha bulmuş oldum. Usta oyuncularla oynamanın zevki, seyirciyle buluşmanın keyfi eşsiz bir duygu. Umarım yıllar boyunca devam eder. Sinema ise benim diğer işlerime nazaran daha az bulunduğum bir alanmış gibi geliyor. Bu bir tercih değil ama oyunculuğa dair öğrendiklerimin yastık altından çıkarıldığı bir alan. Bağımsız sinemaya karşı da aynı şekilde, felsefeni, hayata bakışını gösterebilme alanı. Diziyi zaten söylememe gerek var mı bilmiyorum, olmazsa olmazım değil ama izleyicilerle her hafta buluşmak, bir hikayeyi uzun vadede paylaşmak, beraber büyütmek kocaman bir sorumluluk. Bunun da üstesinden gelmek açıkçası benim yaşam gücümü de arttırıyor.
Hayatınızın geri kalanında sadece birini seçmek zorunda kalsanız tercihiniz hangisi olurdu?
Şüphesiz tiyatroyu seçerdim... Kendimi hangi alanda büyüttüğümle doğrudan ilişkili. Tatmin duygusunun, öğrenme alanının geniş olduğu bir alan. Canlı kanlı bir iş yapmak insanı dirileştiren en güzel şey.
Resim sanatına olan merakınız nereden geliyor?
İlk merak ettiğim zamanları hatırlamıyorum, daha doğrusu bir merakla başlamadı aslında... Renk, boya, kalemlerin kokusu, kağıtlar beni çeken şeyler oldu. Kendiliğinden çekildim. Bahsettiğim zamanlar 2 - 4 yaşlarım. Daha sonra zihnime kazınan o belirleyici anlardan biri ağabeyimin lise zamanı okul derslerinden birinden suluboya çalışmalarıyla eve gelmesi oldu. Domateslerin kırmızını bu kadar seveceğim hiç aklıma gelmezdi. Çok etkilendim o yıllarda... Ağabeyim, ödevlerini yaptıkça ben resme daha fazla merak sarmaya başladım. Sonrası serüven...
Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Hani çocuklara sorulur ya büyüyünce ne olacaksın diye. İşte benim kendimi bildim bileli verdiğim cevap hep ’ressam olacağım’ oldu. Her ne kadar oyunculuğu istiyor olsam da gerçekleşeceğini bilemediğin bir alan ama resim yapmak evde en sıradan anında bile harekete geçtiğin bir eylem. Somut bir çıktısı var. Eğer ki oyunculuk ile ilgili şansım yaver gitmeseydi muhtemelen resim sanatı üzerine bir yol haritası çizerdim. Ama bu bir son değil, hala devam ediyorum. Belki bir gün bu konuda da adımlarımı hızlandırırım.
Setten arta kalan zamanlarda size ne yapmak iyi geliyor?
Son zamanlarda evde gümüş eritip takı yapıyorum. Sporumu aksatmamaya çalışıyorum. Ve tabii ki resim...
BÖLÜM ÖZETİ:
Yönetmenliğini; Selim Demirdelen’in, senaryosunu ise Emre Özdür, Hazar Kozice ve İdil Ezgi Esen’in beraber yazdığı 'Rüya Gibi’nin kadrosunda; Seda Bakan (Aydan), Uğur Güneş (Emir), Ahsen Eroğlu (Çiğdem), Emre Bey (Efe), Şebnem Bozoklu (Fikriye), Celil Nalçakan (Tarık), Seda Akman (Pelin), Burcu Kirman (Yasemin), Yağmur Özbasmacı (Sevda), Yeliz Korkmaz (Sezen), Deniz Altan (Zeynep), Toprak Kahraman (Aras), Alper Kut (Boris), Furkan Murat Uğur (Mete), Ferzan Hekimoğlu (Merve), Aslıhan Çelik (Ela), Taylan Güldere (Okan), Selçuk Borak (Salim), Alya Şahinler (Alya), Gökberk Demirci (Bora) ve Devrim Yakut (Hayriye), Menderes Samancılar (Muhittin) gibi birbirinden başarılı ve usta isimler yer alıyor.
'Rüya Gibi’nin 3'üncü bölümünde; Emir, Aydan’ın sadakatinden etkilenerek ona reddedemeyeceği tehlikeli bir ortaklık teklif eder. Aydan ile Çido gizemli ve tehlikeli bir yolculuğa çıkarken, kuaför salonu Emir’in yeraltı imparatorluğunun yeni merkezi haline gelir. Aydan bir yandan dostlarını ve kızı Sezen’i bu karanlık dünyadan korumaya çalışır, diğer yandan Tarık’a karşı son sözünü söyleyerek ipleri tamamen eline alır. Aydan ve Çido için "Hanımeli Kuaför" dönemi görkemli bir açılışla başlayacaktır fakat Komiser Efe’nin getirdiği haber her şeye gölge düşürür.