Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Deniz Barut'un rolü meğer kısa değilmiş

        Deniz Barut...

        Profesyonel voleybolcuydu.

        Bir gün talihsiz bir sakatlık geçirerek sporu bırakmak zorunda kaldı.

        Gençti, güzeldi ve uzun boyluydu.

        Çevresindekilerin telkinleriyle podyumlara yeni mankenler kazandırmayı amaçlayan Elite Model Look Yarışması'na katılıp ikinci oldu.

        Ne var ki mankenlik ona göre değildi.

        Podyumlarda fazla yürümeden bir TV'nin haber merkezinde işe başladı.

        Bir gün, o güne kadar hiç hayalini bile kurmadığı bir mesleğe yatkın olduğunu keşfetti.

        Oyunculuk...

        'Kaybolan Yıllar' ile başladığı oyunculuk kariyerinin günümüze kadar olan bölümünü şöyle özetlemek mümkün; düşük nicelikli yüksek nitelikli...

        REKLAM

        'Baba Parası'nın setine gittiğimde Deniz Barut'u 'Avukat Aslı' karakterinde gördüğümde oldukça şaşırmıştım.

        Öyle ya, o güne kadar dram ağırlıklı yapımlarda rol alan Barut'un Ahmet Kural, Murat Cemcir, Devrim Yakut ve Rasim Öztekin'in başrollerini paylaştığı yüksek komedi unsurlarıyla bezeli bir yapımda ne işi vardı?

        'Herhalde rolü kısadır' şeklindeki düşüncem filmin galasında yerle yeksan oldu.

        Rolü hiç de kısa değilmiş.

        Meğer Deniz Barut'un içinde bir komedi canavarı varmış.

        Meğer komediye bayağı bayağı yatkınmış.

        Hep komedi yapımlarında da rol olmak istiyormuş.

        Kendisi bunun farkındaymış da başkalarının da farkına varması için Selçuk Aydemir'in 'Baba Parası'nın senaryosunu yazıp yönetmesi gerekiyormuş.

        O Deniz Barut, Habertürk HT Stüdyo'da Mehmet Çalışkan'ın konuğu oldu.

        Dram ağırlıklı yapımların oyuncusuyken komedi filmlerinde de oynamak istiyordun. 'Baba Parası'ndan teklif geldiğinde neler hissettin?

        Çok mutlu hissettim. Çünkü benim uzun süredir takip ettiğim ve gerçekten işlerini çok sevdiğim bir ekiple çalışacaktım. Selçuk Aydemir, Ahmet Kural, Murat Cemcir... Keyifle işlerini izlediğim bir ekibin içerisinde yer almak beni çok mutlu etti. Selçuk Aydemir ile konuştuk, senaryo üzerine hemfikir olduktan sonra çalışmaya başladık. Onlarla çalışmaktan çok keyif aldım. Evet, komedi benim çok talep ettiğim, istediğim bir alandı. Çok keyifliydi.

        Performansından memnun musun?

        Evet, memnunum. Tabii burada Selçuk Aydemir'in fikri daha kıymetli.

        Komediyi deneyimlemek için mi istiyordun yoksa yatkın olduğunu mu düşünüyorsun?

        Yatkınlığım olduğunu düşünüyorum. Ama sektöre girdiğim andan itibaren biçimsel kaygılar, belki de böyle oturduğu için hep başka roller için teklif geldiğinden dolayı onları değerlendirdim. Komedi, hep aklımın bir köşesinde vardı, hâlâ da var. Farklı farklı türlerde rol almayı istiyorum ama bir alanda kendini kanıtlamış kişiler genelde diğer alana gerçekten zor geçiyor. Hem kabul anlamında hem de sektörün tavrı anlamında. Bu bir karar tabii ki. Yolun nereye gideceğini ve nasıl şekil alacağını çok öngöremiyorum şimdi ama komedi istediğim ve keyif aldığım bir tür.

        Komediye yatkınlığını ne zaman keşfettin?

        Benim ekrandaki duruşumla arkadaşlarım arasındaki duruşum aslında çok farklıdır. Arkadaşlarım hep 'Nasıl oluyor da komedi oynamıyorsun?' derdi. Genel halim tavrım hep öyledir. Hayata bakış açım da hep öyledir. Galiba o yönümü çok fazla gösteremedim. O yönümü kurcalamak istiyorum.

        Yeni bir komedi yapımı var mı?

        Şimdilik yok. Çünkü gelen işler hep dram üzerine. Bunu da durduk yere engellemek, oraya da ket vurmak istemiyorum tabii ki. Benim için birazcık yolda karar verilecek bir şeye dönüştü.

        Profesyonel voleybolcuydun. Sakatlık geçirdin. Voleybol maçlarını izlediğinde neler hissediyorsun?

        Tabii içimde bir burukluk var. Çünkü spordan alınan hazzın yerine başka bir haz konulamıyor. O hazzı sadece sporcular bilir. Zamanı gelip sporu bıraktıktan sonra bile büyük bir boşluğa düşersiniz. Sporu bir de benim gibi sakatlıktan dolayı zamansız bırakmak zorunda kalanların halini düşünün. Voleybol maçlarını kolay kolay izleyemiyorum ama Filenin Sultanları'nı gururla takip ediyorum.

        Voleybola devam edebilseydin kariyerinin nasıl şekilleneceğini hiç düşünüyor musun?

        Voleybol kariyerimin iyi bir noktaya gideceğine eminim. Çünkü ben hırsını o anlamda doğru kullanan bir insanım, sporda da bunu yapardım. Küçüklükten itibaren o spor psikolojisiyle büyüdüğüm için hırsı doğru kullanma ve çalışkan olma adına önemli kazanımlar elde ettiğimi düşünüyorum. Voleybol kariyerim çok iyi olurdu. Arzum, azmim, hırsım ve çalışkanlığım iyi bir kariyer edinmemi sağlardı.

        Sporda edindiğin öğretiler disiplinler ve birikimler oyunculuğuna nasıl yansıyor?

        Spordan elde ettiğim kazanımları şimdi oyunculuk adına kullanıyorum. Zaman zaman çok fazla şeyler yaşıyoruz. Çok fazla şeyler kaçırıyoruz. Çok fazla şans elde ediyoruz. Şansları her zaman iyi kullanamıyoruz. Kimi zaman da bizden beklenmedik şeyi çok iyi bir şansa dönüştürüyoruz. Kimi zaman kazanıyor kimi zaman kaybediyoruz. Kaybetmeyi bilmek, onu bir sonraki şansta kazanca çevirme konusunda sporculuktan gelen bir donanımım var. Ayrıca oyunculuk bir takım oyununun parçası olmaktır. Bu anlamda da sporun faydalarını çok gördüm. 'Kayıt' dendiği andan itibaren öncesinde ve sonrasında herkesin hamlesinin izleyiciye ulaşana kadar çok önemli olduğunun farkındayım. Çünkü bir sporcu için de böyledir. Bir maçı bir oyuncu kazanmaz / kaybetmez, sahadaki ve saha kenarındaki herkes kazanır / kaybeder. Oyunculukta da öyle. Bir yapımın başarısı veya başarısızlığı kamera önündeki ve arkasındaki herkesindir. Bütün kariyerim boyunca sporcu olmanın faydalarını çok gördüm.

        Oyunculukla ilgili geriye dönüp baktığında neler hissediyorsun?

        Çok güzel işlerde oldum. Gerçekten güzel projelerde, çok iyi partnerlerle, çok sağlam oyuncu kadrolarıyla, iyi yapımcılarla, iyi yönetmenlerle çalıştım. Belki de süreç, daha hızlı gidebilirdi. Birçok oyuncunun birkaç yılda alabileceği yolu ben çok uzun bir sürede aldım, almaya da devam ediyorum ama ben araya iki çocuk ve ikinci üniversiteyi sıkıştırdım. Dolayısıyla oyunculuk kariyerim zaman zaman sekteye uğradı. Bunlar bilinçli 'İyi ki' dediğim tercihlerdi.

        Kariyerin adına beklentilerin nelerdir?

        Mesleğimi büyük bir tutkuyla çok seviyorum. Bunun için de her bir karakter geldiğinde gerçekten üzerine düşünmeyi, çalışmayı, onunla ilgili hayal kurmayı, emek vermeyi, çabalamayı çok seviyorum. Tabii ki kendimle ilgili çok güzel yerler hedefliyorum. Hep çok daha iyisini yapmak istiyorum. İnsanların aslında bende var olan ama bilmedikleri yönleri de ortaya çıkaracak karakterleri seçmeye çalışıyorum. Ne var ki sektörde şu da var; sizi görmek istedikleri, zaten görmüş oldukları karakterle görmeye devam etmek istiyorlar. Biraz garanticilik... Zengin bir kadını canlandırdıysam sektör, zengin kadından devam etmemi daha doğru buluyor. Çünkü izleyici tarafından kabul görmüş olarak kabul ediliyor. Sanıyorum riske girmek istenmiyor veya beni o karakterde görmenin daha doğru olacağına yönelik inanç oluşuyor. Bundan sonraki hedefim oyunculuk adına bunları kırmak. Üzerine çalışabileceğim, kendimi, bedenimi, zihnimi gerçekten yorabileceğim karakterleri canlandırmayı hedefliyorum. Çünkü bu işi yapmaktan işte o zaman keyif alıyorsunuz gerçekten. Büyük bir iddiam, büyük laflarım, büyük planlarım yok ama oyunculuk adına çok iyi işler çıkarmak istiyorum.

        Hayatın adına beklentilerin nelerdir?

        Mutlu ve huzurlu olmak dışında hiçbir beklentim yok. Azla yetinmeyi seven bir insanım. Çok küçük şeyler beni çok mutlu edebiliyor. O yüzden hayattan çok büyük beklentilerim yok. Günün sonunda yaşadığımız sınırlı bir hayat var. Belirli bir ana kadar, belirli bir zamana kadar... Aslında geleceği hiç tahmin edemediğimiz ve bilmediğimiz bir hayat yaşıyoruz. Dolayısıyla anın tadı çıksın.

        Güzelliğinin ve şöhretinin nimetlerinden fazla faydalanmıyorsun gibi...

        Bundan nasıl faydalanılacağını bilmediğimden olabilir.

        Günümüzde oyuncuların en büyük sorunu nedir?

        Kolay elde etmek. Bu da oyunculara yanlış şeyler hissettiriyor galiba. Egosuz oyuncu olmaz ama önemli olan, onu doğru yönlendirmek. Oyuncular için en tehlikeyi durum 'Oldum' demektir. Oyuncunun kendisinin olduğunu sanması aslında sadece kendisiyle alakalı değil, çevresinden gelen tepkiyle de alakalı. Bu meslek, öğretisi bitmeyen bir meslek. Her karakterle yeniden öğrenen, yeniden çalışılması gereken bir meslek ama bu zamanın oyuncusu çok kolay elde ediyor, çok kolay bir yere geliyor. Bir anda nasıl şöhret olduysa aynı hızda unutulabiliyor. Bizler canlandırdığımız karakterler kadar varız. O karakterler unutulduğu an bizler de unutuluruz. Ne zaman ki bir yapımda rol almamamıza rağmen bilinip hatırlanıyorsak işte o zaman varızdır.

        O unutulma, hatırlanmama endişesi nasıl bir ruh hali oluşturuyor?

        Hep bir endişe oluyor. Bazen yaptığınız çok kıymetli bir iş izlenmeyebiliyor. Başarılı olması, işin ille de izleneceği anlamına gelmiyor. İşin ruhu izleyiciye geçmeyebiliyor. Önceden şöyle düşünürdüm; 'İzleyiciye geçmiyorsa bu iş cidden başarısız.' Ne var ki öyle değil. Zamanın koşulları, toplumun genel psikolojik durumu gibi birçok etkenden dolayı başarılı bir yapım bazen izlenmiyor. Bazen birçok nedenden dolayı oyuncu olarak dahil olmaktan mutsuz olduğunuz işi yapıyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz o iş çok başarılı olmuş. Bunlar biraz ucu açık konular. Biz de şöyle bir endişe var; 'Ne yaparsanız yapın bazen izlenmeyebilir' veya 'Hiç tahmin etmezsiniz ama çok izlenir.' Kapı, o sürprizler hep açık. Ben o endişelerden şöyle kurtuluyorum; 'Ben elimden gelenin en iyisini yapayım ve içime sinen projeyi seçeyim. Gerisini akışına bırakayım. Beni mutlu edecek, tatmin edecek karakterleri seçip oynayayım.'

        Yaptığınız işin merkezi sanat. İşin bir de maddi yönü var. Sizlerin çok para kazanıyor olması sanatsal düşüncelerinizi etkiliyor mu? Sanatla para yan yana gelir mi, aynı amaca hizmet eder mi?

        Geçmişe bakınca çok daha zor şartlarda, çok iyi işler çıkarmışlar. Yılmaz Güney sineması buna bir örnek. Şimdi çok büyük paralarla aslında daha güzel şeyler çıkacakmış gibi dururken, çıkmıyor. Gitgide sanattan uzaklaşılıyor yapılan şey.

        Kariyerin adına edindiğin en önemli öğreti ne olmuştur?

        Olanı kabul etmek, sabretmek... Bu meslekte öğrendiğim en büyük şey sabretmek.

        Hayatın hakkında edindiğin en önemli öğreti ne olmuştur?

        Biraz olumsuz gibi görünse de aslında olumlu bir şey söyleyeceğim; "Gerçekten sadece kendine güvenmek. Başkalarına güvensizlik duymaktan bahsetmiyorum. 'İnsanlara güvenmem' demiyorum. Bazı şeyleri insanın sadece kendisi başarabilir. Kendime güvenim kadar hayatımı şekillendirebilirim. Kimseden bir beklentim yok. Ben sadece kendime güvenirim. Kendim bir şeyi istiyorsam yaparım, istemiyorsam yapmam."

        Kobe Bryant'ın dediği gibi, 'Sen kendine güvenmiyorsan, kimse bunu senin yerine yapmayacak'...

        Evet, aynen öyle.

         Image Title 1  Image Title 2
        Description
        REKLAM
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ