24 Haziran cumhurbaşkanı ve milletvekili seçim sonuçlarına göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk turda kazanarak yeni yönetim sisteminin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhur İttifakı da Meclis'te çoğunluğu elde etti. Peki sonuçlar ne anlama geliyor? Gazete Habertürk yazarları değerlendirdi:
MUHARREM SARIKAYA: CHP’NİN ‘İNCE’ KAYBI...
CHP açısından seçim sonucunun anlamı açık...
Başkalarının yangınına su taşımak için çırpınırken, kendi yangınını söndürecek suyu kalmadığını fark etmedi; eldekini kaybetti...
Eğer Muharrem İnce de çıkmamış olsaydı, CHP açısından tam bir hezimet yaşanırdı.
İnce’nin çıkışı CHP’yi bir nebze rahatlattı; o kadar...
Bütün bu sonuca gelinmesinin temel nedeni de CHP’nin kendi ana aksını bir kenara bırakıp Türkiye’nin meseleleri yerine polemik siyasetini benimsemiş olmasıydı.
Son düzlüğe girildiğinde de bu konuda siyasetin en ustalarından olan Erdoğan’ın düzlemine girdi, sonunda da kaybeden haline geldi.
Şurası açık ki CHP’de ciddi bir değişimin kapısı da böylelikle sonuna kadar aralandı.
Çünkü CHP ile İnce arasındaki oy oranı % 10’u aştı...
Bu da CHP’deki değişim için yeterli olacaktı; İnce arzu etmese dahi son bir ay içinde sergilediği performans nedeniyle toplumsal tabanı onu değişimin öncüsü olmaya zorlayacaktır.
Lideri olmasa bile CHP’de Merkez Yürütme Kurulu’ndaki değişimi zorunlu kılacaktır.
Özellikle de aday belirleme sürecinde rol alanların yönetimde kalma şansı zor görünüyor.
Her seçim döneminde olduğu gibi bu seçimde de ilk yaratılan algının altında kaldı, kurduğunu mükemmel çalıştığını ileri sürdüğü sandık sonuçlarına ilişkin sistemi de yine çalışmadı.
BELİRLEYİCİ MHP
CHP’nin içi açısından durum böyleyken, parlamentodaki temsil açısından bakıldığında da durum farklı değil...
CHP hem yürütme iktidarını, hem de Meclis iktidarındaki etkisini kaybetti.
Çünkü yeni sistemde anamuhalefet partisi kavramı olmayacak.
Partilerin aldıkları milletvekili sayısı, etkinliğinin de belirleyicisi olacak.
CHP de seçime giderken bunun farkında olarak adımını attı.
Ancak sandıktan çıkan sonuçla elindekini de kaybetti; Meclis’te tayin edici özelliğini yitirdi.
Bu seçimin sürprizini gerçekleştiren MHP, Meclis’in kilit partisi oldu...
Eğer sonuçlar gece yarısında bu satırların yazıldığı andaki gibi tamamlanırsa, MHP’nin oluru olmadan Meclis’ten herhangi bir kanunun çıkması zor olur.
Türkiye’de denge ve denetleme, MHP ve lideri Devlet Bahçeli’nin kararıyla sağlanır.
***********
ORAY EĞİN: SANDIK BİR ŞÖLENDİR
- MUTLAKA olumsuz taraflarından bakmak zorunda değiliz. Hangi partiden olursa olsun insanların sandığa gitmeleri, sandıklara sahip çıkmaları, demokrasiye inanmaları önemli bir gösterge. Birçok ülkede seçime katılım oranı düşerken bizde her seferinde yükseliyor, bunu kutlamamız gerekiyor. İnsanlar tatilden dönüyorlar, müşahit olarak çalışmak için gönüllü oluyorlar, herkes her düşüncesini paylaşıyor, mitingler yapılıyor...
- Niye miting yapıldı diye değil, mitinge kaç kişi katıldı diye tartışıyoruz. Bunun farkında olalım, miting yapmak önemli bir adımdır demokrasi için. Türkiye sancılı da olsa çok partili demokrasiyi, seçim kültürünü benimsedi. Sandıktan çıkan sonuçtan daha önemli olan bu: İyi ki işleyen bir sistemimiz var.
- Sandığa bu kadar insanın gitmesi büyük başarıdır, Batı’da olmayan bir seçim kültürümüz var. Kimsenin moralini bozmasına gerek yok. Daha nice seçimler olacak, nice sandıklar kurulacak ve sonunda kazanan halk olacak. Bir seçimden öğrendiğimizi bir başkasına aktaracağız. Sonuçta Türkiye dışarıdan ve içeriden oynanan onca oyuna rağmen dimdik ayakta duruyor ve kendi kararlarını veriyor.
- CHP ile Saadet ve İYİ Parti yan yana geliyor, BBP ve MHP gibi birbirinden kopmuş partiler yan yana geldi bu seçim sayesinde. Bunun bir tarihi uzlaşma süreci olduğunu fark etmemiz gerekiyor. Kâğıt üzerinde değil, yaşayarak farklı uçların bir araya gelip diyalog kurduğu bir ülkemiz varmış işte. Sandık bunu gösterdi.
- Türkiye’yi sadece kendi arkadaş çevreleri ve sosyal medyadan takip edenler için bu kaçıncı seçim yenilgisi? Bütün veriler Türkiye’de muhalif kesimin kendi içine kapalı, “biz bize” konuşma alışkanlığından bir türlü vazgeçemeyen sınırlı bir kitle olduğunu gösteriyor. Beyaz Türkiye’nin sınırlarını genişletmek için bir başka seçim yenilgisi daha mı gerekecek?
- Nişantaşı-Cihangir saltanatları gidiyor, sosyal medyanın yankı odaları yerle bir oluyor. Sosyal demokratların kendi kendilerine yaptıkları propaganda sona eriyor. Sandıktan alınması gereken sonuç bu. “En iyi şarkıcı bizde, en iyi oyuncu bizde” gibi elitist yaklaşımlarla karşındakini küçümseyerek olmuyor işte. Muharrem İnce’nin tek başına sağladığı başarı, samimiyeti ve halkın dilini yakalayabilmesiydi; doğruya doğru biraz AK Partili gibi davranarak bireysel oylarını artırdı. Partisi ders alacak mı? Belli değil.
- Meral Akşener bu seçimin en büyük mağlubu. Vaat ettiği dinamizme karşı aldığı oy oranı şaşırtıcı derecede az. Akşener’in sağdan hiç oy almadığı ortada; CHP’nin sanki çok oyu varmış gibi bir de İYİ Parti ve HDP’ye paylaştırmış. Öte yandan MHP’den hiç oy almamış. Önümüzdeki günlerin tartışılması gereken önemli sonuçlarından biri bu olmalı. İpucu: Sorun Meral Akşener’in “solcu” bir kampanya yürütmesi mi?
***********
NAGEHAN ALÇI: MİLLETİN ÇOĞUNLUĞU ‘SENİ BAŞKAN YAPTIRACAĞIZ’ DEDİ
SON yılların en kritik ve heyecanlı seçimini yaptık. Türkiye yepyeni bir sistem için sandık başına gitti. Bu seçim 7 Haziran ya da 1 Kasım seçimlerinden de, 16 Nisan referandumundan da temel olarak bir noktada daha ayrılıyordu: Tayyip Erdoğan’ın mevcudiyetini oyladık. “Erdoğan’la tamam mı, devam mı” oylamasıydı bu. Ve sonuçlar bu sorunun cevabının ilk turda “evet” olduğunu gösteriyor...
Bu seçimle ilgili söylenecek çok şey, yapılacak çok tespit var. Ben sıcağına sıcağına ilk aklıma gelenleri bu yazıda dile getireceğim.
Öncelikle bu sonuçlar, “Erdoğan artık heyecan yaratamıyor, ilgi uyandırmıyor, miadı doldu” gibi yorumların bir karşılığının olmadığını net bir şekilde gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 50’nin üzerindeki desteğini koruyor.
AK Parti ve Erdoğan seçmeni özellikle son günlerde “Erdoğan gidebilir” endişesiyle sandığa gitti. Bu seçmenlerin bir kısmında AK Parti’ye yönelik birtakım eleştiriler olsa da Erdoğan’sız bir Türkiye istemediler. Aksine, liderlerini başkanlık koltuğuna taşıdılar.
***
AKŞENER’İ İNCE BİTİRDİ
SONUÇLAR Meral Akşener açısından büyük bir hezimete işaret ediyor. Akşener partisinin de gerisinde kalarak yüzde 7-8 bandında oy aldı. Halbuki bir ara ona destek yüzde 15’e yaklaşmıştı. İnce’nin rüzgârı Akşener’i bu seviyeye indirdi.
***
CHP MARKASI ENGEL
GERÇEKÇİ olalım: Muharrem İnce, CHP markasını arka planda tutarak, hatta unutturmaya çalışarak yüzde 30’a ulaştı. Ne yaparsanız yapın bu marka toplumda yüzde 20’yi fazla geçemiyor. Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunu değiştirmeye samimi bir şekilde gayret gösterdiğini, ancak başarılı olamadığını düşünüyorum. Kemal Bey, CHP’yi LAST fanatizminden kurtarmak için çok çaba harcadı, ama bunun gerçekleştiğini söylemek mümkün değil... Benim son yazılarımda dikkat çektiğim, sosyal medyadaki LAST fanatizmi hem İnce’ye hem de CHP’ye kaybettirdi.
İNCE BUNDAN SONRA NE YAPACAK?
BU sonuçlarla birlikte CHP’nin karışacağı kesin. Partinin aldığı oy oranı ile Muharrem İnce’nin oy oranı arasında ciddi bir fark var. Bundan sonra Muharrem Bey CHP Genel Başkanlığı için mücadele edecektir. Ancak acaba İnce’nin CHP’nin başına geçmesi mi yoksa yeni bir hareket kurması mı etkili olur? Ben ikincinin daha doğru olacağına inanıyorum.
***
SAADET’İN ÇÖKÜŞÜ
BU sonuçlar Saadet Partisi açısından büyük bir hezimete işaret ediyor. Beklenenin çok altında oy aldı parti. Saadet seçmeni sandığa Erdoğan için gitti. Bu da Temel Karamollaoğlu’nun muhalefet cephesinde yer alarak büyük bir hata yaptığını gösteriyor.
***
BU SEÇİMİN 3 KAZANANI VAR
ELBETTE birincisi Erdoğan. Erdoğan kadar Devlet Bahçeli de bu seçimin kazananı. Herkesin “Devlet Bey bitti, MHP eridi” yorumları yaptığı bir seçimden partisi beklenenin çok üzerinde oy alarak çıktı. 3 hilal markası ülkücü seçmen üzerinde çok etkili. Devlet Bey ittifaka kendi logosuyla girme ısrarında doğru yaptı.
Üçüncü kazanan Muharrem İnce. İnce de partisini aşarak bir rüzgâr yarattı ve yeni bir siyasi lider olarak ortaya çıktı. Şayet negatif mesajlar vermez ve meydanlardaki havayı korursa siyasette uzun soluklu olur.
***
ALMAN MEDYASI YAYINLARI İPTAL ETTİ
TÜRKİYE seçimleri, neredeyse buradaki kadar geniş bir yeri Alman medyasında da buldu. Günlerdir manşetler hep “Erdoğan gidecek mi kalacak mı?” üzerineydi.
Frankfurter Allgemeine, Die Welt, Süddeutsche Zeitung gibi belli başlı Alman gazetelerini düzenli takip eden biri olarak hepsinin son derece yanlı bir çizgide olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Sözcü Gazetesi’yle yarışan bir hava vardı Alman medyasında.
Çok ilginçtir, günler öncesinden ZDF benimle sözleşti, seçim gecesi canlı yayın yapacaktık. Hatta kanala gelip çekim yapacakları yerle ilgili keşif dahi yaptılar.
Ancak sonuçlar netleşip Erdoğan’ın ilk turda kazandığı kesinleşince telefonum çaldı. “Yayınları iptal ettik, seçimi kısa veriyoruz” dediler. Böyle son dakika değişikliği Almanlar için çok istisnaidir. Erdoğan’ın zaferi keyiflerini çok kaçırdı...
***********
NİHAL BENGİSU KARACA: O BAGAJLA YÜZLEŞMEDEN İKTİDAR HAYAL
ERDOĞAN ilk turda cumhurbaşkanı.
AK Parti saflarındaki ilgisizlik ve manidar sessizlikler elle tutulacak kadar somut olduğu halde böyle oldu.
Muhalefet son yıllardaki en önemli ivmeyi yakaladığı halde, “heyecan yaratma” konusunda geçiş üstünlüğünü elde ettiği halde böyle oldu.
Muhalefet lehine esen rüzgârın mimarı Muharrem İnce’ydi.
Allah var, Muharrem İnce CHP’lilere moral ve motivasyon vermiş, “Bu kez olabilir” umudu aşılamıştı. Sahne performansı gayet iyiydi. Mizahla arası iyiydi. Hem güldürüp hem muhalefet ediyor; kendisine yapılan salvoları zekice savuşturuyordu. Şakaları ve esprili tarzı yumruk sıkmaya, kavgaya teşne CHP’lileri yumuşatıyor, bu durum da muhatabın bile -AK Partili seçmenin- ara sıra dönüp İnce’ye alıcı gözle bakmasına neden oluyordu. İnce zaman geçtikçe hemen her CHP eğilimli seçmende, hatta bir ara AK Parti’yi desteklemiş liberallerde ve demokratlarda bile “Adam hiç fena değil dostum” duygusu uyandırmayı başardı.
ATEŞLİ FANATİKLER
Gerçek şu ki, evet CHP’nin kendi içinden çıkarabileceği en iyi aday İnce’ydi. CHP adına yarışan bir adayın sergileyebileceği en iyi performans ancak ve olsa olsa İnce’ninki kadar olurdu. Ancak yetmedi. Muharrem İnce bile, CHP dışındaki seçmenden yeterince oy alamadı.
Görüldü ki, CHP’li bir cumhurbaşkanı adayının CHP kimliğine sadık kalarak, CHP kimliğiyle yetinerek yüzebildiği deniz bu kadar, alabildiği oy en fazla bu.
Tablo, siyaset üzerine yazan ve düşünen herkes için ibretlik.
Açıkçası sorun “mevcut” CHP kurmaylarında değil. (Allah var, “Herkesin cumhurbaşkanı olacağım” mesajının da, İnce’yi camiye sokan, “Dindar kardeşlerimiz korkmasın” dedirten stratejinin de hedefi belliydi). Sorun gücünü temerküz ettiği bir ihtimalde kabına sığmayacak ve parti merkezini intikam almaya zorlayacak, kindar, üsttenci, İslamofobik tabanın öngörülemezliğinde. CHP’nin genel kitlesine göre düşük bir yüzde teşkil eden bu oran, kalabalık olmasa da sesi gür çıkan ve parti eğilimlerini etkileyebilen ateşli fanatiklerden oluşuyor. Bu kitle yapıp ettikleriyle, özellikle sosyal medyada ürettikleri nefret ve intikam diliyle Türkiye’nin kahir ekseriyetinin tercihini etkiliyor. Etkileyebilmesinin nedeni, bu kitlenin CHP isminin kuşandığı tarihsel bagajla da senkronize olmasından kaynaklanıyor.
Nitekim bir kez daha tanık olundu ki, halk Muharrem İnce’nin “herkesin cumhurbaşkanı olacağına” inanmadı. Daha doğru bir deyişle “gücü tamamen eline geçirdiğinde yozlaşabileceğini, rövanşist duygulara kapılabileceğini, klasik CHP şımarıklığına rücu edebileceğini” düşündüğü İnce’yi başkan yapmadı. İnce’yi eğlenceli, hatta gelecek vaat eden bir profil olarak görmüş olanlar bile son kertede onun yeterince “güven” telkin ettiğine inanmadı.
Çünkü, çoğu sağ seçmenden oluşan bir ülkede CHP’nin, CHP olarak iktidara yürümesi, tarihsel bagajıyla ve kendisine oy vermekle kalmayıp kimliğini perdahlayan “o tabanla” net olarak yüzleşmesine bağlı. Açık, dürüst ve yüksek sesli bir hesaplaşma yapmasına bağlı. CHP ve CHP’nin paltosundan çıkma siyasetçilerin geçmişte dindarlara ve Kürtlere yaptıklarından dolayı açık seçik özür dilemesine bağlı. Ancak havanda su dövme yüzleşmesinden değil, kaçınılmaz olarak bazı tarihsel tutumların reddiyle sonuçlanacak sahici bir yüzleşmeden bahsediyorum.
AİLEDEN SAYIYOR
Gelgelelim böyle bir durum CHP’nin sağa kayması anlamına geliyor, CHP açısından kimlik kaybı anlamına geliyor. Lakin, görünen yol da tarif gerektirmiyor. CHP ya AK Parti tabanının benimseyeceği sağ/muhafazakâr siyasetçileri çatı aday gösterme stratejisiyle hareket edecek ya da sağcı taklidi yapmayan, samimi olarak sağ skalada yer alan değerleri ve hassasiyetleri kapsayan politikalarla sahne alana dek dönüşecek. Başka bir yol görünmüyor.
Millet yeniden Erdoğan dedi. Ekonomik kriz söylentilerine rağmen. 16 yıllık yıpranmaya rağmen. Neden mi? Çünkü halk son birkaç yılda yaşanan sapmalara, sorunlara rağmen Erdoğan’ın bagajını sağlam buluyor, “orijin” itibarıyla güvenilir görüyor, kendisi gibi biliyor, aileden sayıyor.
***********
ABDURRAHMAN YILDIRIM: SEÇİM SONRASI ORTAYA ÇIKAN EKONOMİK FIRSAT
2016 ortasından itibaren siyaset öne çıktı, ekonomi ikinci plana itildi. Sorunlar büyüdü, enerji birikti. Küresel konjonktür de aleyhimize döndü. Seçim sonrası önemli bir restorasyon ve reform aşamasına girerek ekonomide kötüye gidiş pekâlâ durdurulabilir. Seçimlerin geride kalması Ankara’ya bu fırsatı veriyor
24 Haziran seçimleriyle Türkiye siyasi hayatında ve ekonomisinde önemli bir kavşak geçildi.
- Sandık sonuçları bir yana dün yapılan seçimlerle Türkiye’nin 72 yıllık yönetim yapısı değişti. Tek partili dönemden sonra uygulamaya konulan parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçildi. Artık başbakanlık makamı yok, icraatın tümü, yürütmenin bütün yetkileri ve bütçe yapma hakkı cumhurbaşkanında.
- Meclis’in yetkileri önemli ölçüde azalıyor, yeni Meclis sadece yasa yapacak. Sistemi değiştirmek yeni bir anayasa yapmaktan geçiyor. Bu da Türkiye şartlarında zor. Biz ancak 50 yılda bir Anayasa değiştirebiliyoruz. Mevcut sistemin kalıcı olmasını sağlayacak nedenlerden biri bu. Diğeri de yetkilerin tek elde toplanmasının verdiği yönetim kolaylığı ve icraatta hızlılık. Muhalefet parlamenter sistemi vaatederek iktidara gelse bile, bu kolaylığa ve süper yetkilere kolay alışacağını, böylesi avantajları kimsenin kendi isteğiyle kolay kolay bırakmayacağını düşünüyorum.
- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ilk aşamada yüzde 50 artı bir oyu, olmazsa ikinci turda çoğunluğu almayı gerektiriyor. Bu durum partiler arasında ittifakı zorunlu kılıyor ve siyasette konsolidasyonu beraberinde getiriyor. Partilerin baraj sorununu da kaldırıyor. Bundan sonra siyasette rekabet iki güçlü taraf arasında geçmeye adaydır.
- İki kutuplu rekabet sandığa önemli ölçüde yansıdı. Muharrem İnce’nin açtığı yoldan kendisi ya da başkaları yürüyecek ve muhalefet boşluğu da doldurulacak. Bu yeni bir durumdur. Siyasete rekabet gelecek.
- Yeni dönemin risklerinden biri, Meclis ile Cumhurbaşkanlığı’nı ayrı ittifakların kazanmasıdır. Bu risk bu seçimlerde gerçekleşmedi. Dolayısıyla uyumlu, sorunsuz, kesintisiz icraat dönemi pekâlâ mümkün. Böyle bir tablo erken seçim beklentisini ortadan kaldırdı. Normal seçimler Haziran 2023’te.
- Yeni dönemde erken seçime gidilmesine cumhurbaşkanının iki kez seçilebilmesi önemli bir engel. İkinci kez seçilme ihtimali olan birinin görev süresini kısaltmasını beklemek rasyonel değil. Meclis’le uyumsuzluk olsa bile, güç cumhurbaşkanında. Yeni ittifaklar ve yeni işbirlikleri yapması çok kolay. Meclis muhalefete dahi geçse cumhurbaşkanı ülkeyi rahat yönetebir.
- Bu nedenlerden ekonomi aktörlerinin de, finansal piyasaların da erken seçim beklentisine kapılmamaları gerekiyor. Bütün hesap kitaplar seçimlerin zamanında ve 2023’te yapılmasına yönelik olmalı.
- Önümüzde 9 ay sonra yapılacak yerel seçimler bulunuyor. Merkezi hükümette yeni yönetimin oluşması, atamaların yapılması belli bir zamanı alır. 2019’un ekonomik hedefleri ve büyüklükleri de sonbaharda belirlenir. Uygulama yeni yılla başlar.
- Radikal uygulamalar yeni yılda başladığında bunun seçmen tercihini hemen etkilemesi beklenmez. Bu nedenle ekonomide alınacak önlemlerin uygulama tarihini 2019 olarak görüyoruz. Yerel seçimlerin geçilmesiyle 4 yıllık kesintisiz, seçimsiz bir icraat dönemi başlıyor olacak.
- 2016 ortasında hain darbe girişiminden sonra siyaset öne geçti, ekonomi ikinci plana itildi. Sorunlar büyüdü, enerji birikti. Küresel konjonktür de aleyhimize döndü. Sermaye hareketleri zayıflıyor, dolar güçleniyor, faizler yükseliyor. Böyle bir döneme Türkiye yine yüksek dış borç, yüksek cari açık ve yüksek enflasyonla yakalandı. Bu nedenle TL önemli oranda değer kaybetti ve faiz oranları yükseldi. Seçim sonrası önemli bir restorasyon ve reform aşamasına girerek kötüye gidiş pekâlâ durdurulabilir. Seçimlerin geride kalması Ankara’ya bu fırsatı veriyor.
***
İLK İŞ TL’NİN DEĞER KAYBINI DURDURMAK
- Ekonomide işlerin toparlanmasının göstergesi döviz kurundaki artışın veya TL’nin dolara göre değer kaybının durdurulmasıdır. Bitişikte yer alan dolar/TL kurunun seyri seçimden seçime ne olduğunu bize gösteriyor. Ekonominin en iyi döneminin AK Parti’nin ilk dönemi olduğunda herkes hemfikir. Bu dönem aynı zamanda TL’nin yüzde 33 değerlendiği bir dönem. Ardından küresel kriz ve AK Parti’nin kapatılma davası geliyor. Üçüncü seçim dönemine ise FED’in parasal genişlemeyi durdurması, Gezi olayları rastlıyor ve TL değer kaybetmeye devam ediyor. Son seçim döneminde TL’nin değer kaybı hızlandı ve yüzde 52.5’e ulaştı.
- Yeni dönemin en acil konusu da bu. Çünkü TL değer kaybettikçe, döviz yükseldikçe ekonomi kur riski artıyor. Şirketler yüksek döviz borçlusu. Dövizdeki açık pozisyonları 223 milyar dolar. Kurdaki yüzde 10 reel ve kalıcı artış şirketlerin bilançosuna 22 milyar dolar kadar zarar veriyor.
- Döviz kurunun kontrolü aynı zamanda enflasyonun kontrol altına alınması açısından zorunlu. Çünkü başta tarım ve sanayi sektörü olmak üzere girdilerin yarısı ithal. TL’nin aşırı değer kaybı enflasyonu aynı oranda yükseltici etki yapıyor.
- Aşırı ısınmış olan ekonomiyi kademeli bir şekilde soğutmaya hükümet yanaşmayınca, bu işi döviz üstleniyor, kur artıyor. Kur arttığı oranda pek çok kanalla ekonomiyi daraltıyor, yüksek cari açık ve yüksek enflasyonu dengeliyor. Ama bunu kontrolsüz ve sert bir şekilde yapıyor.
- Seçim sonrasında ortaya çıkan fırsat da burada. Hükümet ekonominin gazına değil artık frenine dokunarak yumuşak inişi pekâlâ başarabilir ve ekonomiyi toparlayabilir. Bunu yaptığında kuru kontrol altına alması kolaylaşabilir. TL’nin değer kaybının durması hem özel sektördeki kanamayı durdurur hem de enflasyondaki işimizi kolaylaştırır. Zaten aşırı değer kaybeden TL’nin bu düşüşü durduğunda veya TL’de değerlenme başladığında ekonomi de toparlanıyor demektir.
Haberturk.com ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Haberturk.com yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Haberturk.com yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Haberturk.com yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Haberturk.com yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Haberturk.com bunlardan sorumlu tutulamaz.
Haberturk.com yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.